“Gecelerini teheccüd feneriyle gündüz gibi aydınlatmış olanlar, berzah hayatlarını da aydınlatmış sayılırlar. Teheccüd, berzah karanlığına karşı bir zırh, bir silah, bir meş’ale ve kişiyi berzah azabından koruyan bir emniyet yamacıdır. Her namaz, insanın öbür âlemdeki hayatına âit bir parçayı aydınlatmayı tekeffül etmiştir; teheccüd ise ötelerin zâdı, zâhiresi, azığı ve aydınlatıcısıdır. Kur’ân’da birkaç yerde teheccüde işâret edilmiştir. (İsrâ, 17/79; Secde, 32/16; İnsan, 76/26)
İki rek’at kılınabileceği gibi, sekiz rek’at da kılınabilir. Şu uzun kış geceleri, özellikle teheccüdün ihmal edilmemesi ve hayatımızın değişmez bir parçası haline gelmesi için çok büyük bir fırsattır.
Buhârî ve Müslim’in rivayetine göre İbn Ömer, rüyasında, iki dehşetli kimsenin gelip, onu kollarından tutarak derin alevli bir kuyunun başına getirdiklerini ve atacaklar diye korkunca da; “Korkma, senin için endişe yok.” dediklerini, ablası vasıtasıyla Efendimiz’e anlatır. Allah Resûlü (aleyhi’s-salâtü ve’s-selam), “İbn Ömer ne güzel insandır; keşke, teheccüd namazını da kılsa.” şeklinde tabir ve tevcihte bulunurlar... Allah, böylece rüyasında İbn Ömer’e cehenneme âit bir berzah levhasını göstermiş ve ona bir eksiğini hatırlatarak, Efendimiz’in tavsiyeleriyle o eksiğin kapatılmasını sağlamıştır.
Ülfetin dağılmasında, kalplerin yumuşamasında, şeytan ve günahların te’sirlerinden korunmada; Allah korkusu, Allah haşyeti ve muhabbetinden, gecenin zülüfleri üzerinde bırakılan birkaç damla gözyaşı ve herkesin uyuduğu saatlerde uyumayan gözlerle eda edilen zikirler, tesbihler, kılınan namazlar ve mütalâa edilen derslerin kalplere ne kazandırdığı, ancak tatbikatla ve tadıp bilmekle anlaşılır... Geceleri aydın olan insanların, gündüzleri hiç aydın olmaz mı?
SÜLEYMAN SARGIN