Nasıl Salavat Getiriyoruz??? Salavatlara Dikkat!!!

sahabe

Tecrübeli
Mutarrif'den (Radiyallahu anh) rivayet edildiğine göre, şöyle dedi:

Babam (Abdullah) dedi ki;
"Ben Amri Oğulları heyeti içinde bulunarak Peygamber(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)' e gittim.(Heyet, peygamber hitap ederk):

"-Sen bizim Seyyidimizsin" dediler.
Peygamber:
-"Seyyid ALLAH'dır!" buyurdu.
Onlar:
"Fazilet yönünden en ziyade faziletlimiz ve ihsan bakımından en büyümüzsün" dediler.
(Babam Abdullah) dedi ki, Peygamber şöyle buyurdu:
"Sözünüzü söyleyin, (ne diyecekseniz onu deyin).Şeytan sizi vekil tutmasın(size luzumsuz ve boşuna söz söyletmesin)"

Ebu Davud: (40) Kitabü'l- Edeb, Bab: 9
Müsned-i Ahmed: Cild: 4, Sayfa 23-25
Edeb-ül Müfred: Bab:107- Hadis No:211


nasıl salavat getirdiğimize dikkat edelim kardeşler.
"Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammed" deriz ya genelde. Bakın Resul Sallahü Aleyhi vesellem kendisine, kendisi seyyid denmesini istemiyor.
Alimler bunun uygunolmadığı görüşündeler zira Resulullah'ın belirttiği gibi Seyyid yalnız Allah'dır...Çünkü hakikatte ululuk ALLAH'a mahsustur...

selametle
 

Vuslat 71

Çalışkan Üye
Kademeli
"-Sen bizim Seyyidimizsin" dediler.
Peygamber:
-"Seyyid ALLAH'dır!" buyurdu.


ALLAH razı olsun kardeş çok faydalı bir konu olmuş
 

*TuanA*

Vip Üye
Özel Üye
Biz hocalarımızdan böyle salavatları duyduk nerde yanlış var anlayamadım seyyid kelimesini ayrıca araştırmanızı öneriyorum
Ben ayrıca hocalarıma tekrar danışacağım bu hadisi kafama takıldı birşey söylemek istemiyorum emin olmadan lütfen sizde kesin öğrenmeden yazmayın bence bu benim şahsi fikrim birde aşşağıyı okuyalım gerçi namazda diyor konunun içerisinde ama faydalı olur belki...


Peygamber Efendimize (asv) salavat getirirken seyyidina kelimesini söylemenin hükmü nedir?


Hanefîlere göre (1) Hz. Peygamber (a.s.m)'e İbrahîmî salavat getirmek sünnettir. Bunun gibi Malikilere göre (2), son teşehhütten sonra Hz. Peygamber (a.s.m)'e salavat getirmek de sünnettir.

Şafiî ve Hanbelilere göre son teşehhütte Hz. Peygamber (a.s.m)'e salavat getirmek vaciptir. Hz. Peygamber (asv)'in âline salavat getirmek ise Şâfiilere göre sünnet, Hanbelîlere göre vaciptir.(3)

Hanbelilere göre, vacip olmasının dayandığı delil, Kâ'b b. Ucre'nin rivayetidir: "Hz. Peygamber (a.s.m) bizim yanımıza geldi. Biz dedik ki: "Yâ Resulallah! Allah bize, sana nasıl selâm getireceğimizi bildirdi. Sen de bize sana nasıl salavat getireceğimizi öğret." Hz. Peygamber (a.s.m) şöyle buyurdu:

"Ey Allahım! Peygamberimiz Muhammed'e ve onun ailesine salat et, onların şeref ve kadrini yücelt; Hz. İbrahim ve ailesine salat ettiğin gibi."

"Ve yine Hz. Muhammed Efendimizi ve ailesini mübarek kıl, onların feyiz ve bereketlerini daima arttır; Hz. İbrahim ve ailesini mübarek kıldığın gibi. Şüphe yok ki sen Hamîdsin, Mecidsin."(4)

Esrem'in Faddale b. Ubeyd'den rivayet ettiğine göre: "Hz. Peygamber (a.s.m) namazında dua edip Rabbini temcid etmeyen (övmeyen) ve Hz. Peygamber (a.s.m)'e salavat getirmeyen birini duydu ve: "Bu adam acele etti." buyurduktan sonra onu huzuruna çağırtıp şöyle buyurdu:

"Sizden biri namaz kılınca önce Rabbini övmekle başlasın, sonra Peygamber'ine salavat getirsin, sonra da dilediği gibi duada bulunsun."

Hz. Peygamber (a.s.m)'e salavat getirmenin şekli Hz. Kâb'ın rivayet ettiği hadiste zikredilen şekildedir.

Muhammed (a.s.v) lafzının başında "Seyyidina" ifadesini Kullanmak:

Hanefî ve Şâfiilere göre (5), İbrahîmi salavatların okunduğu namazlarda Muhammed lafzından önce "seyyidina" lafzını kullanmak menduptur. Bunu yapmak yapmamaktan daha faziletlidir. "Beni namazda seyyidlik ile vasıflandırmayın" lafzında rivayet edilen hadis ise uydurmadır.(6) Buna göre, Hz. Peygamberi ve âlîne salavat getirmenin en güzel şekli şöyledir:

"Ey Allahım!" Efendimiz / Büyüğümüz Muhammed'e ve Efendimiz Hz. Muhammed'in âline salât et, onların şeref ve kadrini yücelt; Efendimiz Hz. İbrahim ve Efendimiz Hz. İbrahim'in âline salât ettiğin gibi."

"Ve Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in âlini mübarek kıl; Efendimiz İbrahim ve İbrahim'in ailesini mübarek kıldığın gibi. Şüphesiz ki sen Hamidsin, Mecidsin."(7)

Kaynaklar:
1. ed-Dürru'l-Muhtâr, 1,478.
2. eş-Şerhu's-Sağir, 1,319.
3. Muğni'l-Muhtaç, 1,173 vd. el-Muğni: I, 541.
4. Buharı ve Müslim rivayet etmişlerdir.
5. ed-Dürru'l-Muhtar. 1,479; Haşiyetü'l-Bacuri, 1,162; Şerhu'l-Hadramiyye, 478. 6- Esne'l-metalib, 253.
7. Burada İbrahim tahsisli olarak zikredildi. Çünkü Kur'an'da İbrahim (a.s)'den başkasında rahmet ve bereket birleşmemişlir. Allah Teala: "Allah'ın rahmeti ve bereketleri ehl-i beyte olsun." buyuruyor.

(İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Prof. Dr. Vehbe Zuhayli)
Sorularla islamiyet

 

out of whack

© ◄ Ayarsız..! ►
Forum Administrator
"Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammed"
Bu şekilde bir konuyu ilk defa duyuyorum, seyyid'in manası tam olarak nedir ki, Peygamberimiz buna izin vermemiş olsun?
Eğer ulu manasında ise (hayatüssahabe'de) peygamberimiz zamanının hükümdarlarına gönderdiği mektuplarda falan milletin ulusu diye yazmamış mı?
Peygamberimizin soyundan gelenlere dahi seyyid denmiyor mu?
Uygun olmadığı görüşüne sahip olan alimler kimlerdir?
 

AhDe_VeFaLi

KF Ailesinden
Özel Üye
:) Bir yaşıma daha girdim. Şu bir kaç ay içerisinde bazı arkadaşlar sayesinde saçma sapan biçok konuya tanık oldum ama en azından daha önce safsatasını duyduğum konulardı bu kadar şaşırmamıştım. Emin olmadığınız konular hakkında bu kadar net konular açmamanızı rica ediyorum. Biraz araştırırsanız bu konunun devamının olduğunu yarım yamalak kesitlerle sunulduğunu anlayacaksınız.

Rasûlüllah (s.a.s), Seyyidu’s-Sakaleyn (iki âlemin efendisi), Seyyidul-En’am (yaratılmışların en büyüğü), Seyyidul-Enbiya (bütün peygamberlerin efendisi) gibi sıfatlarla vasıflandırılmıştır. Rasûlüllah (s.a.s)’den nakledilen hadis-i şeriflerde şöyle buyurulmaktadır: “Ben Ademoğlunun seyyidiyim” (Ebu Davud, Sünne, 13; İbn Mâce, Zühd, 37).


“Ben kıyamet gününde insanların seyyidiyim” (Buharî, Enbiyâ, 3; Müslim, İman, 367, 369)
 

ALLAH-U ALEM

KF Ailesinden
Özel Üye
Bu konuda bende ihtilaflı konular okumuş ve duymuştum ama bu konu açılınca yeniden araştırdım ve Prof.Dr.Vehbi Zuhayli'nin İslam fıkhı ansıklopedısınde yazdığı şu yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum;
"Hanefi ve şafilere göre salavatların okunduğu namazlarda Muhammed lafzından önce"Seyyidina" lafzını kullanmak menduptur.Yani bunu yapmak yapmamaktan daha faziletlidir."Beni namazlar da seyyıdlık ıle vasıflandırmayın" hadiside uydurmadır. Salavat getirmenin en güzel şekli Efendimizi ve alini yüceltmektir.Yani Seyyidina ile birlikte söylemektir."
 

Vuslat 71

Çalışkan Üye
Kademeli
:) Bir yaşıma daha girdim. Şu bir kaç ay içerisinde bazı arkadaşlar sayesinde saçma sapan biçok konuya tanık oldum ama en azından daha önce safsatasını duyduğum konulardı bu kadar şaşırmamıştım. Emin olmadığınız konular hakkında bu kadar net konular açmamanızı rica ediyorum. Biraz araştırırsanız bu konunun devamının olduğunu yarım yamalak kesitlerle sunulduğunu anlayacaksınız.

Rasûlüllah (s.a.s), Seyyidu’s-Sakaleyn (iki âlemin efendisi), Seyyidul-En’am (yaratılmışların en büyüğü), Seyyidul-Enbiya (bütün peygamberlerin efendisi) gibi sıfatlarla vasıflandırılmıştır. Rasûlüllah (s.a.s)’den nakledilen hadis-i şeriflerde şöyle buyurulmaktadır: “Ben Ademoğlunun seyyidiyim” (Ebu Davud, Sünne, 13; İbn Mâce, Zühd, 37).


“Ben kıyamet gününde insanların seyyidiyim” (Buharî, Enbiyâ, 3; Müslim, İman, 367, 369)

yorum yapana bak çay demle:hihi: sizin verdiğiniz kaynakların hepsine baktım lakin öyle bir hadis bulamadım netten kopyala yapıştır yaptığınız için çoğu yerler yanlış:halay:
 

AhDe_VeFaLi

KF Ailesinden
Özel Üye
yorum yapana bak çay demle:hihi: sizin verdiğiniz kaynakların hepsine baktım lakin öyle bir hadis bulamadım netten kopyala yapıştır yaptığınız için çoğu yerler yanlış:halay:

Ama sen çok haklısın yahu nasılda bilemedim senin inceleme kabiliyetinin olmadığını, tekrardan oku, nasıl okudunsa ben anlamadım.

Bize Ebû Hayyân, Ebû Zur'a'dan tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Biz bir yemek da'vetinde Peygamber'in beraberinde idik. Peygamber'e bir kol ayrılıp önüne konuldu. Çün­kü Peygamber etin bu kısmını severdi. Peygamber ondan ön dişle­riyle bir lokma kopardı. Ve şöyle buyurdu: "Ben kıyamet gününde bütün insanların seyyidiyim (yânı efendisiyim). Bu neden, bilir misi­niz? (diyerek şöyle devam etti) Allah kıyamet gününde dünyâda ön­ce ve sonra gelip geçmiş bütün insanları düz ve geniş bir sahada toplayacaktır. Öyle düz ve geniş bir saha ki, orada bakan kişi onla­rın hepsini görecek ve çağına seslenince, sesini bütün mahşer halkı­na işittirecek. Bir de güneş insanlara yaklaşacak. Bu sırada insanların bâzısı:
— İçinde bulunduğunuz, size ulaşan şu gamlı hâli görüyorsunuz! Size Rabb'inize delâlet edecek bir şefaatçi (bulmak çâresine) baksa­nız ya! diyecek.
Bunun üzerine mahşer halkının bâzısı da:
— Babanız Âdem'dir, ona gidin, der. Akabinde ona gelirler ve:
— Yâ Âdem! Sen beşerin babasısın. Allah seni eliyle yarattı ve sana kendi tarafından olan bir ruhtan hayât üfürdü. Meleklere em­retti de onlar da sana secde ettiler. Allah seni cennette yerleştirdi. Sen bizlere Rabb 'in katında şefaat etsen ya! İçinde bulunduğumuz ve bi­ze ulaşan şu acıklı hâli görüyorsun işte! derler.
Âdem de:
— Rabb'im (bu gün) öyle öfkeli oldu ki, bundan önce bunun gibi öfkelenmemiş, bundan sonra da bunun benzeri öfkelenmez. Bu­nunla beraber Rabb'im beni o ağaçtan nehyetmiş iken ben O'na âsî olmuştum. (Şimdi ben kendimi düşünüyorum.) Vay nefsim, nefsim! Siz benden başka bir şefaatçiye gidiniz; Nuh'a gidiniz! der.
Onlar da Nuh'a varırlar ve:
— Yâ Nûh! Sen yeryüzü ahâlîsine gönderilen rasûllerin birinci-sisin. Allah sana Kur'ân'da "Çokjükreden kul" (ei-Isrâ: 3) adını ver­di. Bizim içinde bulunduğumuz sıkıntılı durumu görüyorsun, bize eri­şen musibeti görmektesin, bizlere Rabb'in katında şefaat etsen ya! derler.
Nûh Peygamber de:
— Rabb'im bu gün öyle öfkelidir ki, ne bundan önce böyle öf­kelenmiş, ne de bundan sonra bunun benzeri öfkelenir. (Ben de nef-
simi düşünüyorum.) Vay nefsim, nefsim!... Siz o şanlı Peygamber Muhammed'e gidiniz, der.
Bunun üzerine insanlar bana gelirler. Ben de hemen Arş'ın al­tında secdeye kapanırım. Sonra bana Allah tarafından:
— Yâ Muhammed, başım kaldır, şefaat et; şefaatin kabul olu­nacak; iste, dileğin sana verilecektir! buyurulur".
Râvî Muhammed ibn Ubeyd: Ben hadîsin kalanını ezberlemiyo­rum, demiştir (Çünkü uzundur ve başkalarının rivayetlerinden bilin­miştir)

-----------Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûluilah (s.a.): "İten (kıyamet günü) Ademoğlunun en hayırlısıyım. Kabri ilk açı­lacak, ilk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul edilecek olan da benim."
buyurmuştur.

Açıklama


İmam Nevevi bu hadis-i şerifi açıklarken şu görüşlerc yer vermektedir; "el-Herevî'ye göre Seyyid, kavminin en üstünü demektir. Başkalarına göre ise halkın bütün sıkıntısı ve çaresizliklerinde kendisine başvurdukları ve onları bu sıkıntılardan kurtaran kimse demektir."
Bı hadis-i şerif, Hz. Muhammed'in insanların tümünden daha üstün ve faziletli olduğuna delâlet etmektedir.
Ehl-i sünnet inancına göre, insanlar, meleklerden üstündür. Hz. Muhammed de tüm insanların ve diğer yaratıkların en faziletlisidir.

Sana böyle açmak lazımdı bulabilmen için özür dilerim düşünmem lazımdı anlamayacağını.
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

sahabe

Tecrübeli
Selamunaleykum ve rahmetullahi ve berakatuh

kardeşler bir yanlış anlama ve anlaşılma var sanırım.
öncelikle hüzün ün verdiği hadisler sahih dir bunu belirteyim.benim konuyu açtığım hadisde sahih ancak;burada dikkatlerden kaçan benim verdiğim hadisdeki parantez içleri...
hadisi tekrar okursanız Resulullah'a gelen kabilenin sürekli bir övgü ve yüceltme çabası içerisinde olup Resulullah'ın bundan hoşlanmadığı için bunu söylediğini görürsünüz(bende bu konuya tekrar bakıp gördüm:))

araştırma yaptığımda bu konunun alimler arasında ihtilaflı olduğunu gördüm, ama benim dediğim gibi naklettiğim hadisde yanlış anlamışım.yani seyyid kelimesini Resulullah bizzat kendisi de kullanıyor.

Rahman Teala bizleri affetsin. Hatalarımızı kendisinin razı olacağı şekilde düzeltmemizi nasip etsin ve bizleri doğru yolda ayırmasın-amin-
 

sahabe

Tecrübeli
Araştırmamın sonucu olarak şunları buldum.İnşaALLAH bu konuda yararlı olacağını düşündüğüm için ekliyorum;

Yaratıkları üzerinde mutlak tasarruf sahibi olan muhakkak ki Allahu Teâlâ hazretleridir. Bu bakım*dan "seyyid", "mevlâ" gibi, insanlar üzerinde tasarruf yetkisine delâlet eden lafızlara hakkiyle layık olan da yine yüce Allah'dır. Bu lafızların, kullar için kullanılması ise mecazidir, izafidir, hakiki değildir.

Bu itibarla her ne kadar bu lafızları mecazî ve izafî olarak, kullar için kullanmak caiz ise de Resulü zişan efendimiz, İslamın ilk yıllarında cahiliyye döneminden yeni kurtulmuş olan kavmini, cahili düşüncelerden tamamen kurtarmak amacıyla ve bazı insanlarda ilahi güçlerin bulunduğu inancının nüksedeceği endişesiyle zaman zaman ashabım bu nevî kelimeleri kullanmaktan nehyetmiştir, Fakat ulemâ bu gibi tehlikelerin kalmadığı cemiyetlerde söz konusu kelimeleri mecazen insanlara nisbet etmekte bir sakınca görmemişlerdir. Nitekim: "Ben Adem oğullarının seyyidiyim" mealindeki (4673) numaralı hadis-i şerifte buna delâlet eder.

Bu hadisin mevzumuzu teşkil eden babla ilgisi, bir kimseye: "Seyyidimiz" diyerek hitab etmenin onu yüzüne karşı övmek anlamına gelmesidir.

Biz bir kimseyi yüzüne karşı Övmenin hükmünü, (4804-4805) numaralı hadislerin şerhinde açıkladığımızdan burada tekrara lüzum görmüyoruz. [139]

Kaynak:
[138] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/10.
[139] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/10-11.


__________________________________________________ ____


Efendi, bey, mevla, ileri gelen baş, reis. Nesebi Hz. Hüseyin (r.a) yoluyla Rasûlüllah (s.a.s)’e ulaşan kimseleri ifade eden arapça bir sıfat.


Rasûlüllah (s.a.s), Seyyidu’s-Sakaleyn (iki âlemin efendisi), Seyyidul-En’am (yaratılmışların en büyüğü), Seyyidul-Enbiya (bütün peygamberlerin efendisi) gibi sıfatlarla vasıflandırılmıştır. Rasûlüllah (s.a.s)’den nakledilen hadis-i şeriflerde şöyle buyurulmaktadır: “Ben Ademoğlunun seyyidiyim” (Ebu Davud, Sünne, 13; İbn Mâce, Zühd, 37).


“Ben kıyamet gününde insanların seyyidiyim” (Buharî, Enbiyâ, 3; Müslim, İman, 367, 369).


Hadis-i Şeriflerde seyyid kelimesi, kabile başkanı, topluluğun ileri gelen seçkin kimseleri, kölenin efendisi gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Ayrıca, cuma günü günlerin seyyidi olarak vasıflandırılmakta (İbn Mâce, İkame, 79). İstiğfarın seyyidi olarak da: “Allahümme ente…..” duası zikredilmektedir (Buharî, Daavat, 2). Ayrıca ashab seyyid kelimesini aralarındaki faziletli kimseleri övmek için kullanmışlardır. Hz. Ömer (r.a); “Ebu Bekir seyyidinizdir. “Seyyidiniz (Bilâl (r.a)’i azad etmiştir” demekteydi (Buhari, Fedailul-Ashab, 23).


 

Vuslat 71

Çalışkan Üye
Kademeli
Ama sen çok haklısın yahu nasılda bilemedim senin inceleme kabiliyetinin olmadığını, tekrardan oku, nasıl okudunsa ben anlamadım.

Bize Ebû Hayyân, Ebû Zur'a'dan tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Biz bir yemek da'vetinde Peygamber'in beraberinde idik. Peygamber'e bir kol ayrılıp önüne konuldu. Çün*kü Peygamber etin bu kısmını severdi. Peygamber ondan ön dişle*riyle bir lokma kopardı. Ve şöyle buyurdu: "Ben kıyamet gününde bütün insanların seyyidiyim (yânı efendisiyim). Bu neden, bilir misi*niz? (diyerek şöyle devam etti) Allah kıyamet gününde dünyâda ön*ce ve sonra gelip geçmiş bütün insanları düz ve geniş bir sahada toplayacaktır. Öyle düz ve geniş bir saha ki, orada bakan kişi onla*rın hepsini görecek ve çağına seslenince, sesini bütün mahşer halkı*na işittirecek. Bir de güneş insanlara yaklaşacak. Bu sırada insanların bâzısı:
— İçinde bulunduğunuz, size ulaşan şu gamlı hâli görüyorsunuz! Size Rabb'inize delâlet edecek bir şefaatçi (bulmak çâresine) baksa*nız ya! diyecek.
Bunun üzerine mahşer halkının bâzısı da:
— Babanız Âdem'dir, ona gidin, der. Akabinde ona gelirler ve:
— Yâ Âdem! Sen beşerin babasısın. Allah seni eliyle yarattı ve sana kendi tarafından olan bir ruhtan hayât üfürdü. Meleklere em*retti de onlar da sana secde ettiler. Allah seni cennette yerleştirdi. Sen bizlere Rabb 'in katında şefaat etsen ya! İçinde bulunduğumuz ve bi*ze ulaşan şu acıklı hâli görüyorsun işte! derler.
Âdem de:
— Rabb'im (bu gün) öyle öfkeli oldu ki, bundan önce bunun gibi öfkelenmemiş, bundan sonra da bunun benzeri öfkelenmez. Bu*nunla beraber Rabb'im beni o ağaçtan nehyetmiş iken ben O'na âsî olmuştum. (Şimdi ben kendimi düşünüyorum.) Vay nefsim, nefsim! Siz benden başka bir şefaatçiye gidiniz; Nuh'a gidiniz! der.
Onlar da Nuh'a varırlar ve:
— Yâ Nûh! Sen yeryüzü ahâlîsine gönderilen rasûllerin birinci-sisin. Allah sana Kur'ân'da "Çokjükreden kul" (ei-Isrâ: 3) adını ver*di. Bizim içinde bulunduğumuz sıkıntılı durumu görüyorsun, bize eri*şen musibeti görmektesin, bizlere Rabb'in katında şefaat etsen ya! derler.
Nûh Peygamber de:
— Rabb'im bu gün öyle öfkelidir ki, ne bundan önce böyle öf*kelenmiş, ne de bundan sonra bunun benzeri öfkelenir. (Ben de nef-
simi düşünüyorum.) Vay nefsim, nefsim!... Siz o şanlı Peygamber Muhammed'e gidiniz, der.
Bunun üzerine insanlar bana gelirler. Ben de hemen Arş'ın al*tında secdeye kapanırım. Sonra bana Allah tarafından:
— Yâ Muhammed, başım kaldır, şefaat et; şefaatin kabul olu*nacak; iste, dileğin sana verilecektir! buyurulur".
Râvî Muhammed ibn Ubeyd: Ben hadîsin kalanını ezberlemiyo*rum, demiştir (Çünkü uzundur ve başkalarının rivayetlerinden bilin*miştir)

-----------Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûluilah (s.a.): "İten (kıyamet günü) Ademoğlunun en hayırlısıyım. Kabri ilk açı*lacak, ilk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul edilecek olan da benim."
buyurmuştur.

Açıklama


İmam Nevevi bu hadis-i şerifi açıklarken şu görüşlerc yer vermektedir; "el-Herevî'ye göre Seyyid, kavminin en üstünü demektir. Başkalarına göre ise halkın bütün sıkıntısı ve çaresizliklerinde kendisine başvurdukları ve onları bu sıkıntılardan kurtaran kimse demektir."
Bı hadis-i şerif, Hz. Muhammed'in insanların tümünden daha üstün ve faziletli olduğuna delâlet etmektedir.
Ehl-i sünnet inancına göre, insanlar, meleklerden üstündür. Hz. Muhammed de tüm insanların ve diğer yaratıkların en faziletlisidir.

Sana böyle açmak lazımdı bulabilmen için özür dilerim düşünmem lazımdı anlamayacağını.

ilk önce lafa bakarım LAFMI DİYE sonra söyleyene bakarım ADAM mı diye
 
Üst