Bir gece uyandım, virdimi (ibadetimi) yapmak için kalktım. Fakat her zamanki gibi, ibadetin zevkini alamadım. Uyumak istedim uyuyamadım; oturmak istedim oturamadım. İster istemez sokağa çıktım. Bir de sokak kenarında eski hırkaya bürünmüş bir adam gördüm. Adam beni duyunca :
- Ey ebe'l Kaasım, biraz bana yaklaş, dedi. Ben de :
- Hiç haber vermeden geldin, dedim. O :
- Hayır, ben senin kalbinin bana teveccüh etmesini Allahü teala'dan istemiştim, dedi. Ben de :
- Allahü teala isteğini yerini getirdi, söyle bakalım ne istiyorsun? dedim. O da :
- Nefsin derdi ne zaman derman, zehiri ne zaman panzehir olur? diye sordu. Ben :
-Nefis, ne zaman hevasına muhalefet ederse, o zaman derdi derman, zehiri panzehir olur, dedim.
Bunun üzerine adam nefsine dönerek " Dikkat et, yedi kere ben sana bu şekilde cevap verdim, fakat sen duymak istemedin, duydun mu iyi dinle? " dedi ve oradan uzaklaştı.
Kim olduğunu bilemedim.
- Ey ebe'l Kaasım, biraz bana yaklaş, dedi. Ben de :
- Hiç haber vermeden geldin, dedim. O :
- Hayır, ben senin kalbinin bana teveccüh etmesini Allahü teala'dan istemiştim, dedi. Ben de :
- Allahü teala isteğini yerini getirdi, söyle bakalım ne istiyorsun? dedim. O da :
- Nefsin derdi ne zaman derman, zehiri ne zaman panzehir olur? diye sordu. Ben :
-Nefis, ne zaman hevasına muhalefet ederse, o zaman derdi derman, zehiri panzehir olur, dedim.
Bunun üzerine adam nefsine dönerek " Dikkat et, yedi kere ben sana bu şekilde cevap verdim, fakat sen duymak istemedin, duydun mu iyi dinle? " dedi ve oradan uzaklaştı.
Kim olduğunu bilemedim.