Öğretmenler günü şiirleri Lise
24 Kasım Öğretmenler Günü
A’dan başlar aydınlık,
Bir taş koyar bütün yapılarda temele öğretmen.
Soluğudur düşüncenin buğdaydan yalaza dek
Yeryüzünde ne varsa ondan gelmedir,
Yeryüzü ile el ele öğretmen
Göz gözdür o, uzakları görürüz
Ağızdır o, türkü söyleriz haykırırız günlerden.
Ulaşırız erdem üstüne, gelecekler üstüne biz hep
Çizer büyük değirmisini
Uç olur da gergele öğretmen.
Hey hey, burası bir dağ köyü, kurda kuşa
Bırakılmış göğün kıyısına bırakılmış
83 toprak ev, 83 acı duman,
Çoluğuyla, çocuğuyla 415 karanlık
Kurtulacağız, el ayak kurtulacağız,
Bir okul yapıla, bir gele öğretmen.
Bir ışık, bir ışık daha,
Gecelerin içindeki ejderlerle dövüşür
Nice istemeseler de, nice önleseler de,
Uyandırır toplumunu
İyiye, doğruya, güzele öğretmen.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
Biricik Öğretmenim
Öpmek istiyorum hep o şefkatli elleri.
Yerimde sayıyordum alıp geçtin ileri.
Bana hep sen öğrettin o güzel bilgileri.
Benim bilgi kaynağım, sevgili öğretmenim.
Hep okulda geçirsem günleri, geceleri,
Daha erken öğrensem harfleri, heceleri.
Sende saklı bulunan o güzel bilgileri,
Ben de almak isterim biricik öğretmenim.
İstemez oldum artık vefasız geceleri.
Hep sınıfımda olsam, okusam heceleri.
Atamın önerdiği olmam istenen yeri,
Bana sen hazırladın biricik öğretmenim.
Hakkı ÇEBİ
Öğretmen Marşı
Alnımızda bilgilerden bir çelenk,
Nura doğru can atan Türk genciyiz.
Yer yüzünde yoktur, olmaz Türk’e denk;
Korku bilmez soyumuz.
Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.
Candan açtık cehle karşı bir savaş,
Ey bu yolda ant içen genç arkadaş!
Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş;
Durma durma koş.
Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.
İsmail Hikmet ERTAYLAN
BEN BİR ÖĞRETMENİM
Ben bir öğretmenim, vatanımın bir köşesinde.
Ellerimde yüzlerce fidan, yüzlerce çiçek,
Her biri bir başka dünya, her biri bambaşka gelecek.
Kiminin yüzünde pırıl pırıl bir gülücük,
Kiminin yaşına yakışmayan bir hüzün.
Kimse bilmez ki, Sibel neden konuşmaz.
Adını bile söylemez çoğu zaman,
Mahzundur gözleri, ha ağladı ha ağlayacak,
Ne defteri vardır, ne kitabı,
Umutlarının ve hayallerinin olmadığı gibi.
Ama ben bilirim çiğdem saçlı kızımın hüznünü,
Bilirim şefkat görmesi gereken yaşında çektiği acıyı.
Yanar yüreğim içten içe,
Ve bilirim ki;
Özneyi, yüklemi bilmez Sibel, ancak
İyi bilir çamaşır yıkamayı, su taşımayı yalınayak.
Kimse bilmez belki, Mustafa neden bu kadar hırçın
Hayatla, insanlarla, okulla neden kavgalı?
Neden derse girmez de uyur kalır boş sınıflarda?
Neden kömür gözleri sevmemeye yeminlidir yaşamı?
Ama ben bilirim delişmen oğlumun derdini.
Bilirim okşanması gereken başının gece uykusu görmediğini.
Ödev yapması gereken zamanını,
Babasının içki parasını çıkartmak için harcadığını.
Bundandır gönül kırgınlığı,
Bundandır hayata kızgınlığı,
Bundandır bir defterinin bile olmayışı.
Engellidir Aykut’um
Kolay okuyamaz, yazamaz, konuşamaz.
Üzülür, ağlar kimi zaman özrüne, anlaşılmayışına.
Ağlama sen gül yüzlüm,
Eli, ayağı değil;
Düşüncesi özürlü olanadır sözüm.
Ben bir öğretmenim, yurdumun bir köşesinde.
Ellerimde yüzlerce fidan, yüzlerce çiçek…
Her biri bir başka dünya, her biri bir başka gelecek.
Sibeller, Mustafalar, Aykutlar
Hepsi benim yavrum, hepsi gönül bahçemin gülü.
Gönül bahçemden hep birlikte girin,
Sizin için açılmış sevgi güllerini demet demet derin!
Derya AKGÜN