24 KASIM ÖĞRETMEN OROTORYOSU
Sarı gelin fon müziği(1dk)
Konuşma başlar:
() Trablusgarp ve Balkan Savaşları’nın hemen ardından Birinci Dünya Savaşı patlak verir. Bu savaşa biz de İttifak Devletlerinin yanında katılırız. Cepheler açılır. Özellikle Çanakkale‘de ordularımız bir tarih yazar. Çanakkale’nin geçilmezliğini bütün dünyaya gösterirler.
“Çanakkale İçinde”(MÜZİK)
()Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale’de geçit vermediğimiz yedi düvel, İttifak Devletleri arasında yer aldığımız için bizi de yenik sayar.30Ekim 1918 Mondros’ta Ateşkes imzalanır.
İhsan Özgen’in müziği(Koca Arap Zeybeği)-[ışık hafif karartılacak]
() “Kara kara bulutlar çöreklenmiş üstümüze,
Kartal yuvalarına yarasalar tünemişti,
Tutsak etmişti özgürlüğü sömürgeci dünya.
TOPLU-EĞİLMEYEN BAŞLARI EĞECEKLERDİ.
() Önce güneşi kör ettiler
Sonra karanlık karargâh kurdu tepemize,
Üşüştü akbabalar birer ikişer.
TOPLU-GÜZEL YURDUMUZU İŞGAL ETTİLER.
—Müzik devam edecek-[ışık açılır]
() 13 Kasım 1918’de İstanbul işgal edilir. Böylece Anadolu kalın bir sis perdesinin içine doğru itilir. Bu kabullenilemez.
—Müzik devam edecek
() Daha dün boğduk Çanakkale’de teknolojiyi,
Etle, tırnakla, çakaralmaz silahla.
Yine onur savaşı veririz tüm vatan sathında,
TOPLU-ÖLÜMÜ YEĞLERİZ SUSMAKTANSA.
—Müzik devam edecek
() 7 Aralık 1918’de Antakya Fransızlar tarafından;1919’un Ocak, Şubat, Mart aylarında Antep, Maraş, Urfa İngilizler tarafından işgal edilir.
() Bu işgaller İnsanımızı kenetler, yurdun her köşesinde milis kuvvetleri oluşmaya başlar. İşgal edilen bölgelerde düşmana gereken direniş gösterilecektir.
—Müzik:”Eklemedir Koca Konak…”
() Biz biliriz özgürlüğün bedelini.
Biz biliriz toprağın değerini.
Dardaysa eğer vatan,
Namlusuyuz söz konusuyla
TOPLU-YENİDEN KASIRGALAR ESTİRİRİZ,
YENİDEN TUFANLAR YARATIRIZ,
VARSIN, BİRAZ DAHA AKSIN KANIMIZ
—Müzik devam edecek-[konuşmaya hemen girilir]
() 13 Nisan 1919’da Kars ve çevresi İngilizler tarafından işgal edilir. Düşman burada da direnişle karşılaşacaktır.
() “Kınalı eller kağnı çekti,
Mermiler aldı bebelerin yerini,
Siper etti dedeler göğüslerini,
—Müzik “İzmir’in Kavakları”
() “Efeler diyarı burası,
Kuva-yi Milliye pınarı.
Bakmayın suskunluğumuza,
Söz konusu bayrağımızsa
Sığmayız yatağımıza.
TOPLU- IRMAK OLUR, NEHİR OLUR,
YÜKLERİMİZ DÜŞMANA.
[Müzik devam edecek]
() İzmir ve çevresinin ablukaya alınmasının hemen sonrasında Mustafa Kemal Samsun’a doğru yol alır. Artık kurtuluş hareketi gerçek anlamda bir boyut kazanacaktır.
() “Karadeniz’de dalgalar azgın, hava puslu
Samsun’a yol alan Bandırma vapuru mahsun.
Umuda el açmış Anadolu,
Beklemekte zinciri kıracak kılavuzu.”
—Müzik: Sazlar eşliğinde;”Ankara’nın Taşına Bak…”
[Biraz Beklenecek]
() İşgaller karşısında bölgesel direnişler istenilen sonuçları vermez. Bu yüzden birlikte hareket etme gereği vatanın kurtulması için bir zorunluluktur. Mustafa Kemal, bu doğrultuda Çalışmalara yoğunluk verir. Amasya Genelgesi’nin ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapılır sınırlar. Sınırlar konur.23 Nisan 1920’de T.B.M.M’si kurulur.
[Müzik devam edecek]
() “Yamandı havza yolları,
Tek yürek atacaktı Amasya’da
Erzurum’da şahlanacaktı Dadaş,
Sivas’ta kurtuluşa bayrak açılacak,
TOPLU-ANKARA’DA GÜNEŞ DOĞACAKTI.
[Biraz beklenecek]
—Müzik :”Sarı Zeybek”
() İşte bu buhranlı dönemlerde insanımızdaki kurtuluş inancını güçlendirecek birilerine ihtiyaç duyulur. Bunlar öğretmenlerimizdir.
Bilirim çocuklarım tutunacak tek dal benim
Sınıfımın sayısınca bölük bölük yüreğim,
Duyarım söylemeseler de
Çare ararım geceler boyu
Ben mustarip bir öğretmenim ama
Kısa bir yol bilirim güneşe aya,
Bir yol bilirim
Hıçkırıktan kahkahaya,
Yıllardan beridir
Hamamda türkü söyler gibi
En güzel derslerimi
Geceleri veririm yatağımda
Yumurcaklarım beni dinler uzağımda
Hepsi kulak kesilmiş
Sınıf alabildiğine geniş mi geniş…
Geceler benim kara tahtamdır.
Parmaklarım tebeşir,
Ben bir zavallı öğretmenim ama
Fecrimde devler güreşir.
İki öğretmen
Kısa bir yol bilirim güneşe
Bir yol bilirim aya,
Bir yol bilirim,
Hıçkırıktan kahkahaya
- Sen çocuğum… Niye hep camdan bakıyorsun?
- Annem-babam hâlâ kavga ediyorlar mı diye öğretmenim.
- Sen çocuğum… Niye hep gözlerini ovuşturuyorsun?
- Gaz lambasından alıştım öğretmenim.
- Sen çocuğum… Niye hep niye köşeye gizleniyorsun?
- Kardeşim çok ağladı çalışamadım öğretmenim.
- Sen çocuğum… Niye ellerini yıkamıyorsun?
- Kovadaki su donmuştu kıramadım öğretmenim
- Sen çocuğum… Niye hep kaşınıyorsun
- Üzerimde öcüler geziniyor öğretmenim.
- Sen çocuğum… Niye hep kulaklarını kapıyorsun?
- Ablamın öksürük sesleri geliyor öğretmenim.
Derdimizi dedik sana; dert edindin öğretmenim.
Biliriz yüreğin acı acı burkulur.
Çaresizlik bırakmaz yakanı.
Aldırma yoksulluğa öğretmenim.
Paran olmasın varsın cebinde
Her gün biraz daha
Karanlıklar deliniyor gitgide
Güçlüsün,
Yücesin,
Mustafa kemallerce…
Ve Atatürk gülümser öğretmenim,
Sen sınıfa girince…
(öğretmen) Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
Ne güller fışkırır çilelerimden,
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim,
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.
(öğretmen) Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencileri istiyorum.
Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.
Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,
Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.
(öğretmen) Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,
Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.
Kalın sesler korosu –
Ver, ver hiç alma
Böyledir kanunu bu mesleğin
Gün olur seni aralar ama
Kanadında olacaksın meleklerin
Koro —
Kentlerden köylere ışık taşıdınız bir başınıza.
Açar yurdumun bütün çiçekleri elleriniz dokununca
Sizinle uyandık sildik gözlerimizdeki karanlık kirleri
Usun, bilincin yeşerttiği topraklarda savaştık
Dağ deviren, gücünüzle aydınlandı içimiz
Siz, doğruyu gerçeği öğrettikçe mutluyuz –
Sizin tanrısal ışığınız azalmasın üstümüzden
Dikenli, kıraç topraklarda nasıl yaşanır öğrendik
Ezildiniz ama yücelttiniz.
Toplumlar sizinle uyanır bütün zamanlar boyunca
Sizinle yıkanır ilkel varlığımız
Örümcekli yaban düşünceler sizinle ayıklanır
Tutsaklık haklarını kıran sizin usunuz her çağ
Sizsiz özgürlük düşünülemez
Fışkırır gözlerinizden Mustafa Kemal’in ışığı
Kalın sesler korosu –
Ver ver hiç alma
Böyledir kanunu bu mesleğin,
Gün olur seni ararlar ama
Kanadında olacaksın meleklerin.
8.Solo –
Kederinle sevincinle bizdendin
Cümle sevilerin bizlere verdin
Defterimde kitabımda
Bayrak bayrak açıldı memleketim
Bende sana versem derim
Ama yok ki bir şeyim
Benim her şeyim şu küçücük yüreğim
Alır mısın öğretmenim
Koro –
YÜCE AYDINLIĞINDA TERTEMİZ ELLERİMİZ
SANA YALVARIYORUZ TANRIM
İnce sesler korosu –
Işık verdiğin bu ufacık yüzleri kirletme
Bu elleri hep böyle temiz tut
Tebeşirle büyüyen aklığı koru
Çocuklarımızı iyi rüyanla uyut…
Bilirsin neden yaşadığımızı
Türkümüz neden bu kadar güzel bilirsin
—Bir demet papatya bir deste gül-
Üzerlerine serp iyilik tohumlarını
Varsın yavrularımız saadetten delirsin
Koro –
YÜCE AYDINLIĞINDA TERTEMİZ ELLERİMİZ
SANA YALVARIYORUZ TANRIM
(Arkadan:Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.Öğretmenlerden,e-ğitimcilerden yoksun bir ulus,henüz bir ulus adını alma yeteneğini kazanmamıştır.)
Öğrenci (Koro):
Biz Atatürk Gençleriyiz.
Öğretmen:
-Size gülümseyen
Çocukların ruhunda ben varım.
Uzandığınız çiçeklerde ellerim var.
Edirne’den Van’a kadar bu topraklar
Ben Ağrı Dağında rüzgar
Toroslarda çoban kavalıyım
Sarmış benliğimi vatanım.
Damar damar .
Öğretmen Korosu:
Bir nesil yetiştiriyoruz.
Bu cennet vatanda
Ardahan’dan Edirne’ye kadar rahat uyu Atatürk’üm
Bu nesil bizim ESERİMİZ.
Arkadan bir öğrenci:
Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.
Öğrenci korosu :
Senden öğrendik öğretmenim.
1. ÇOCUK:
Vatan için çalışıp
Vatan için yaşamayı.
2. ÇOCUK:
Kutlu buyruğu Ata’nın
Çağdaş uygarlığı aşmaya
Senden öğrendik.
Koro:
Çağdaş uygarlığı aşacağız biz.
Ata’nın ufkuna koşacağız biz.
3. ÇOCUK:
Ben Öğretmen olmk istiyorum Ben şairimin mısralarında dil,
Genç kızımın gergefinde nakış nakış gül
Aşığımın sazında tel,
Öpülesi bir el olmak istiyorum.
Koro:
Biz Öğretmen olmak istiyoruz.
4. ÇOCUK:
Ben çaresizliğin 10. Çocuklendiği yerde ümit,
Korkunun mayalandığı yerde yürek
Güçsüzlüğün güçlendiği yerde bilek (olmak istiyorum)
Koro : Biz öğretmen olmak istiyoruz.
Öğretmen: Öğretmeniz,koşarız gece gündüz ışığa,
Dilimizde açılır bilgi,sanat çiçeği
Sevgi dolu içimiz bu Vatana,çocuğa
Oya gibi işleriz aydınlık geleceği.
Öğretmenler Korosu:
Başöğretmen Atatürk, O, güneştir.Biz yıldız gösterdiği hedefe ışıl ışıl akarız.
Öğretmen :
Çağdaşlıkta en üstün yerimizi almaya
Sözümüz var ilk günden,sözümüz var Ata’ya
Yarıştayız son hızda ona layık olmaya
Marş :
Alnımızda bilgilerden bir çelenk,
Nura doğru can atan Türk genciyiz.
Yer yüzünde yoktur,olmaz Türk’e denk;
Korku bilmez soyumuz.
Şanlı yurdum,her bucağın şanla dolsun;
Yurdum, seni yüceltmeye andlar olsun.
5. ÇOCUK:
Önce sevmeyi öğretmelisin bana
Her güzel şeyin sevmekle başladığını
bildiğin için
Öğrenci
Korosu:Karda, fırtınada
Ayakta kalmayı öğret bana
Yıkılmayı değil
6. ÇOCUK::
Okumayı öğret bana
Anlamak,anlatabilmek için
Acımayı öğret
Yanımdaki mutsuzken, gülmenin
anlamsız olduğunu öğret.
Öğrenci Korosu:
Hepsinden önce, Atatürk’ü
öğret bana ,
Öğret bana ki topraktan çıkan başak gibi savrulayım Sevgili öğretmenim.
Arkadan:
Toplumların uygarlık düzeyi öğretmenlere verilen değerle ölçülür.
7. ÇOCUK:
Kimse erişemez , kimse aşamaz seni
Sevgin engin denizlere sığmaz.
Öğrenci Korosu:
Gurur duyarım seninle
öğretmenim,
Erişilmez dağ,aşılmaz deniz
gibisin
4. ÇOCUK:
Saçtığın her tohum, kocaman ağaç
olacaktır.
Saracak,çevreleyecek,yüceltecektir
Vatanı.
Öğrenci Korosu:
Gurur duyarım,seninle
öğretmenim.
Yedi renk ışık saçan,güneş
gibisin.
Arkadan:
Gelecek gençlerin,gençler ise öğretmenlerin eseridir.
Marş:
Candan açtık cehle karşı bir savaş,
Ey bu yolda and içen genç arkadaş!
Öğren,öğret halka hakkı,gürle coş;
Durma durma koş.
Şanlı yurdum,her bucağın şanla dolsun;
Yurdum,seni yüceltmeye andlar olsun.
Arkadan:
Bakın dünyaya bakın!!!
8. ÇOCUK:
Ne varsa yeryüzünde zanaatten sanata kadar.
9. ÇOCUK:
Ne varsa insan özünde ilk ateşten atoma kadar.
10. ÇOCUK:
Ne varsa duygu yüzünde şiirden heykele kadar.
11. ÇOCUK:
Ne varsa düşünce izinde sözden bilime kadar.
12. ÇOCUK:
Ne varsa uygarlık sözünde ilkelden en olguna kadar.
Öğrenci Korosu:
Öğretmen eseri değil mi?
Arkadan:
Öğretmenler !
Cumhuriyet fikirce, bilimce, fence, bedence güçlü ve yüksek karakterli koruyucular ister.Sizin başarınız Cumhuriyetin başarısı olacaktır.
13. ÇOCUK:
Orta çağ karanlıklarını yırtıyorsa ışık zaman anlamlaşıyorsa akıllarda
Çağdaşlaşma, tırmanışa geçmişse
Öğrenci Korosu:
Atatürk,Atatürk atıyorsa yürekler
Orada bir öğretmen vardır.
2. ÇOCUK:
Uzaklar yakın yakın olmuşsa
Karanlık veriyorsa aydınlığa yerini
Hayat fışkırıyorsa topraktan
Öfke bir sevgiye dönüşmüşse
Öğrenci Korosu:
Atatürk,Atatürk atıyorsa yürekler
Orada bir öğretmen vardır.
Öğretmen:
Açıyorum yoklama defterini
Yeni derslerimize başlamadan önce
Ses versin dün,bugün,yarın
Sınıfımızda görününce
4. ÇOCUK:
İbni Sina
Burda
14. ÇOCUK:
Mevlana
Burda
1. ÇOCUK:
Hacı Bektaşi Veli
Burda
15. ÇOCUK:
Farabi
Burda
Ayşeler,Fatmalar,Mehmetler
Burda ,burda,burda
Geçmiş,bugün,gelecek
Burda,burda,burda
Başöğretmen,14. Çocuk Kemal Atatürk
Burda biziz burda burda….
Boş bir sınıf… Bir öğrenci mikrofondan şiiri okur.
Ben bir öğretmenim
Okulların birinde.
Duymayı, düşünmeyi öğretirim,
Derslerimde…
Bir söz yağmurudur ders dediğin de
İnsan göklerinden rahmet yerine,
Yağar da yağar.
Benim çocuklarım bu bahçelerde,
Bir yağmur altında ıslanmadılar…
Bir yağmur sonrası gelin, seyredin!
Her taraf tepeden tırnağa bahar…
Bulutsuz masmavi dünyalarına
Sevginin, sevincin güneşi dolar!
Zil sesi. Öğrenciler sınıfa dağınık bir biçimde girerler. Gürültüyle sıralarına otururlar. En son sınıfa giren bir kız öğrenci ( Nurcan) öğretmenin masasına bir sap çiçek koyar ve en arka sıradaki yerine oturur. Tekrar zil çalar. Öğretmen sınıfa girer. Öğrenciler ayağa kalkar.
Öğretmen – Günaydın çocuklar!
( Sınıf bir ağızdan) – Günaydın öğretmenim!
(Öğretmen masaya bırakılan çiçeği alır)- Bu çiçeği kim getirdi?
( Sınıf sessizdir. Daha sonra herkes birbirine bakarak sorar)- Yok ben getirmedim.
- Kim getirmiş?
Öğretmen- Mademki getiren kendini göstermek istemiyor, öyle olsun. Açın bakalım ödevlerinizi.
( Arkada oturan Nurcan parmağını ürkekçe kaldırır.)
Öğretmen- Nurcan , ödevini yapmadın mı yoksa? ( Nurcan cevap verecek olur)
Nurcan- Şey öğretmenim… Ben , çiçek…(öğretmen sözünü keser)
Öğretmen- Bahane dinlemek istemiyorum. Ödevini yapmak her öğrencinin başta gelen görevidir.
( Öğretmen ödevlere bakmaya başlar. Altuğ ile Figen’in defterlerini alır ve çocuklara gösterir.)
- Bakın çocuklar! Arkadaşlarınız ödevlerini ne kadar güzel yapmışlar. Yazıları çok güzel. Üstelik dört sayfa yazmışlar. Yedi binlere kadar yazın demiştim. Çoğunuz ödevini eksik yapmış. Ama onlar verdiğim ödevi tam olarak yapmışlar.
( Öğretmen bu sırada Nurcan’ın yanına gelir. Nurcan heyecanla ödevini açar ve öğretmenine bakar. Öğretmen Nurcan’ın ödevine bakmadan geri döner ve yerin oturur. )
- Çocuklar, bundan böyle ödevini eksik yapanlara ceza vereceğim. Arkadaşlarınız Altuğ’la Figen’i alkışlayın bakalım!
( Bütün sınıf arkadaşlarını alkışlar. Bu sırada bütün öğrenciler ve öğretmen hareketsiz kalır. Nurcan ayağa kalkar ve şiiri okur:
2
Nurcan:
Yedi binlere kadar birer birer yazın dedin.
Parmaklarım tutuldu yazmaktan vazgeçmedim.
Defterine baktın Altuğ ile Figen’in
Dokuz yaprak doldurdum, ödevimi görmedin.
Sana çiçek getirdim dikkatini çekmek için,
Her sabah karşıladım bir gülücük görmek için.
Selam durdum en önde bir “ Günaydın” bekledim,
Okan’a gülümsedin, bana selam vermedin.
Seni sevdim öğretmenim, yine de seni sevdim.
(Sınıf canlanır, öğrenciler gürültüyle birbirleriyle konuşurlar. Nurcan uslu uslu yerinde oturur.)
Öğretmen- Çocuklar, susun bakalım. Bugünkü konumuz besinler! Söyleyin bakalım besinler insan vücuduna nasıl faydalar sağlarlar?
( Sınıfta Nurcan’la birlikte üç öğrenci parmak kaldırır. Öğretmen Hasan’a söz verir)
Öğretmen- Hasan sen söyle bakalım.
Hasan- Öğretmenim besinler, vücudumuza çeşitli vitaminler verirler . Böylece bizi hastalıklardan korurlar.
Öğretmen- Aferin Hasan, bu doğru. Başka ?
Aylin- Öğretmenim, besinler bizim büyümemizi sağlar. Ayrıca zekamızı geliştirir.
Öğretmen- Doğru Aylin. ( Bu arada Nurcan’ın parmağı hep havadadır)
Öğretmen- Çocuklar, bizler bütün besinlerden yeterince almalıyız. Onu yemem, bunu yemem dememeliyiz.
( Öğretmen bu arada sırasında uyuklayan Ahmet’e sorar) Söyle bakalım Ahmet, sen kahvaltıda ne yersin?
Ahmet- (Esneyerek) Peynir ekmek öğretmenim.
Öğretmen- Pekiii öğle tatilinde ne yersin?
Ahmet- Peynir ekmek öğretmenim…Annem beslenmeme de peynir ekmek koyuyor. Çünkü peynire para vermiyoruz. Köyden geliyor da…
Öğretmen- Çocuklar sizce aynı yiyecekleri yememiz doğru mu?
( Bütün sınıf bağırır)- Hayır öğretmenim…
Öğretmen- Pekiii, neden? Söyle Ayşe neden?
Ayşe- Şey öğretmenim, sonra peynirimiz biter.
( Bütün sınıf ve öğretmen güler)
Öğretmen- Olur mu kızım, dengeli beslenemeyiz de ondan.
( Ayşe bilmiş bilmiş başını sallar)
Öğretmen- Çocuklar, vitaminler deyince ilk aklımıza gelen besinler sebzeler ve meyvelerdir. Söyleyin bakalım kimler bol sebze yiyor?
( Bütün sınıf parmak kaldırır.)
Öğretmen- Çocuklar, bana kalırsa hepinizin burnu uzadı…( Çocuklar elleriyle burunlarını kontrol eder. Öğretmen gülerek) Hadi bakalım doğru söyleyin… Bu sınıfta en çok sebzeyi kimler yiyor?
( Nurcan ve Selim parmak kaldırır. Öğretmen Selim’in başını okşar)
Öğretmen- Selim, gerçekten de sebze yer misin? Mesela pırasa?
3
Selim- Öğretmenim benim bir annem var, hiç et sevmez ve yemez. Tabii bizim evde yemekleri annem yapar. Valla bütün ev halkı meliyoruz. İşimiz gücümüz yeşillik yemek… Arada patates kızartması, hamburger yesek fena mı olur öğretmenim? Bıraksak yakında yoldaki otları toplayıp pişirir annem.
Öğretmen- Tek yönlü beslenme yanlış derken bunu da kastettim. Sürekli sebze yemek de doğru değil. Vücudumuzun ete de baklagillere de ihtiyacı var.
( Bu arada Nurcan birden bağırır.)
Nurcan- Öğretmenim biz de hep sebze yeriz; çünkü et çok pahalı!
( Bütün sınıf arka sırada oturan Nurcan’a bakar ve kendi aralarında fısıldaşır. Nurcan utanarak önüne bakar ve yerine oturur.)
Öğretmen- Çocuklar özellikle kış aylarında et, süt, yumurta gibi gıdaları daha çok tüketmeliyiz. Eğer tüketmezsek üşürüz ve daha kolay hasta oluruz.
( Öğretmen ve öğrenciler hareketsiz kalır. Nurcan ayağa kalkar ve şiirini okur)
Seni sevdim öğretmenim, yine de seni sevdim.
Oyuncağım olsaydı, inansana verirdim.
Sabah ayazda geldim, buzda karda hep geldim,
Çok üşüdüm öğretmenim,”Üşümüşsün” demedin…
( Nurcan yerine oturur, sınıf yine canlanır)
Öğretmen- Çocuklar, cumhuriyeti ilk kuran kişiler hakkında neler söyleyebiliriz? Biliyorsunuz bu günkü konumuz “Cumhuriyetin Kuruluşu”
Ali- Hepsi ölmüştür öğretmenim! ( Bu söze bütün sınıf güler)
Öğretmen- Aliii! Gene şaklabanlık yapmaya başladın. ( Bu arada Tolga parmak kaldırır.)Söyle Tolga…
Tolga- Onlar bu vatan için ölümü korkmadan göze almış, gece gündüz demeden savaşmış ve bu güzel vatana cumhuriyeti armağan etmiş; başta Atatürk olmak üzere, şerefli Türk büyükleridir öğretmenim! ( Bütün sınıf Tolga’nın bu coşkulu konuşmasını alkışlar.)
Öğretmen – Aferin Tolga, çok güzel açıkladın. Sen de anladın mı Ali?
Ali_ Anladım öğretmenim.
Öğretmen- Peki Ali sana bir soru daha…Vatan nedir?
( Ali şaşkın şaşkın öğretmene bakar. Bütün sınıf kıkırdar)
Ali- Bilmem, yani biliyorum da nasıl anlatacağımı bilmiyorum öğretmenim…
Öğretmen- Sen söyle Elif, vatan nedir?
4
Elif- Vatan anamızdır öğretmenim! Ana kadar kutsal, üzerinde yaşadığımız; uğrunda öleceğimiz topraklardır.
Öğretmen- Aferin Elif, şimdi söyle bakalım Ali, vatan neymiş?
( Ali isteksizce ayağa kalkar)
Ali-Vatan Elif’in anasıymış öğretmenim.
( Bütün sınıf kahkahalar atarak güler. Öğretmen de gülmektedir.)
Öğretmen- Çocuklar, şimdi zil çalacak. Biriniz tahtayı silsin.
( Öğrenciler kalemlerini, defterlerini toplamaya başlarlar. Nurca yerinden fırlar ve tahtayı istekle siler)
( Bütün sınıf yine hareketsiz kalır. Nurcan şiirini okur. Bu kez şiirini öğretmeninin etrafında dolaşarak, ona dokunarak okur.)
Kapılarda bekledim, tahtayı hep ben sildim.
Bazen ayakta kaldım, kimi zaman eğildim.
Gözümden yaşlar aktı, kendi kendime sildim.
Sana yakın olmayı bir ben beceremedim…
Şiir verdin Nalân’a, Zühal’in resmini övdün.
Şule’ ye güven verdin, beni hiç mi sevmedin?
Gücensem de öğretmenim, hiç kızmadan, darılmadan,
Arka sıradaki Nurcan BEN, seni seven NURCAN’IN…
( Gözünden akan yaşları silerken sınıf canlanır. Tam bu sırada öğretmen Nurcan’ın yanına yaklaşır, başını okşar ve ona masasındaki çiçeği uzatır. )
Öğretmen- Çocuklar, ben her gün bu çiçekleri bana Nurcan’ın getirdiğini biliyorum. Ve onu çok seviyorum. En az sizi sevdiğim kadar ya da kendi çocuklarımı… Derslerde başarılı, çalışkan, dürüst bu arkadaşınızı yarın yapacağımız sınıf başkanlığı seçimi için benim adayım olarak belirliyorum. Ne dersiniz?
( Bütün sınıf ayağa kalkar ve hep bir ağızdan haykırır._
Sınıf- Yaşasın yeni başkanımız!( Bu arada Nurcan eliyle yüzünü örter ve sevinçle öğretmenine sarılır. Öğretmen onu kucaklar ve öper. Bütün oyuncular oldukları yerde kalırlar ve alkışlardan sonra seyircinin önüne gelip selam verirler.)
-Alıntı-