ÖLÜME HAZIRLIK: ALLÂH'IN HAKLARININ ÖDENMESİ
Sıhhat ve hayat hiç kimsede devamlı olmayıp hayatın sonu muhakkak ölümdür. Böyle olunca insan gaflet etmemeli üzerindeki Allâh'ın haklarını ve kul haklarını hayatında iken gücü yettiğince ödemeli ve ödeyemez ise vasiyet etmelidir; yazdırıp şahit ile tesbit ettirmelidir. Zira üzerinde haklar olan kimsenin ölümünden sonra bıraktığı malı yeterli olsa da vârislerinin ve başkalarının bu hakları lâyıkı ile yerine getirmeleri güç olur.
Allâh'ın hakları farzlar ve vaciblerdir. Bunları vaktinde ve şartlarıyla yerine getirmelidir. Kazaya bıraktığı namaz ve oruçları kazâ etmeli, zekât, hac, keffâret ve adakları var ise onları da edâ etmelidir.
Eğer hasta olup ölüm ihtimali varsa vefatından sonraya bırakmayarak hemen zekâtını malının üçte birinden ayırıp vermelidir.
Eğer yemin edip yeminini bozdu ise bozduğu yeminlerden her yemin için on fakire keffaret verir.
Oruç keffareti gerektiren birden fazla şey işledi ise bir keffaret kâfi gelir. Malının üçte biri yeterse oruç keffâreti için bir kul (köle) azad eder, yoksa altmış fakirin her birine bir fitre miktarı sadaka verir. Üzerine hac farz olduktan sonra hacca gitmemişse yahut gitmiş lâkin - Allâh saklasın- sonra lisanından küfür kelimesi çıkmış, sonra da tevbe ederek imanını yenilemiş ise haccının iadesi gerekeceğinden malının üçte birinden hacca yetecek kadarını ayırır. Vekili olarak haccedecek güvenilir kimseye emanet eder. Fazla kalırsa vekile kalmasını vasiyet eder.
Üçte bir malı memleketinden hacca gitmeye yetmezse, yeteceği yerden vekâleten hac ettirilir.
Fitre ve kurban borcu varsa ortalama kurban kıymetini ve fitrelerini de fukaraya verir.
Üzerindeki Allâh'ın haklarını hayatında kendi bizzat böylece yerine getirirse mesuliyetten kurtulmuş ve kendine iyilik etmiş olur. Ölümünden sonra yapılması için vasiyet ederse vasiyeti yerine getirilir.
(Şerh-i Dürri Yekta)
Sıhhat ve hayat hiç kimsede devamlı olmayıp hayatın sonu muhakkak ölümdür. Böyle olunca insan gaflet etmemeli üzerindeki Allâh'ın haklarını ve kul haklarını hayatında iken gücü yettiğince ödemeli ve ödeyemez ise vasiyet etmelidir; yazdırıp şahit ile tesbit ettirmelidir. Zira üzerinde haklar olan kimsenin ölümünden sonra bıraktığı malı yeterli olsa da vârislerinin ve başkalarının bu hakları lâyıkı ile yerine getirmeleri güç olur.
Allâh'ın hakları farzlar ve vaciblerdir. Bunları vaktinde ve şartlarıyla yerine getirmelidir. Kazaya bıraktığı namaz ve oruçları kazâ etmeli, zekât, hac, keffâret ve adakları var ise onları da edâ etmelidir.
Eğer hasta olup ölüm ihtimali varsa vefatından sonraya bırakmayarak hemen zekâtını malının üçte birinden ayırıp vermelidir.
Eğer yemin edip yeminini bozdu ise bozduğu yeminlerden her yemin için on fakire keffaret verir.
Oruç keffareti gerektiren birden fazla şey işledi ise bir keffaret kâfi gelir. Malının üçte biri yeterse oruç keffâreti için bir kul (köle) azad eder, yoksa altmış fakirin her birine bir fitre miktarı sadaka verir. Üzerine hac farz olduktan sonra hacca gitmemişse yahut gitmiş lâkin - Allâh saklasın- sonra lisanından küfür kelimesi çıkmış, sonra da tevbe ederek imanını yenilemiş ise haccının iadesi gerekeceğinden malının üçte birinden hacca yetecek kadarını ayırır. Vekili olarak haccedecek güvenilir kimseye emanet eder. Fazla kalırsa vekile kalmasını vasiyet eder.
Üçte bir malı memleketinden hacca gitmeye yetmezse, yeteceği yerden vekâleten hac ettirilir.
Fitre ve kurban borcu varsa ortalama kurban kıymetini ve fitrelerini de fukaraya verir.
Üzerindeki Allâh'ın haklarını hayatında kendi bizzat böylece yerine getirirse mesuliyetten kurtulmuş ve kendine iyilik etmiş olur. Ölümünden sonra yapılması için vasiyet ederse vasiyeti yerine getirilir.
(Şerh-i Dürri Yekta)