
Osman Dededen Nasihatler
Gönülleri Sevgi Dolu Yavrularım!
Her biriniz, cennet gibi güzel vatanımızın bir şehrinde, kasabasında veya köyünde bulunuyorsunuz. Birbirinizi göremeseniz de en içten sevgilerle, gülümseyen yüzlerle birbirinizle kaynaştığınızı görür gibiyim. Dünyanın her neresinde olursak olalım, kalplerimizi birbirimize açan; bizi, birbirimize bağlayan şeyin ne olduğunu biliyor musunuz? Bu, Allah Teâlâ’nın kalplerimize yerleştirmiş olduğu kardeşlik sevgisidir.
Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de “Müminler kardeştirler.” buyurarak birbirimizi çok sevmemizi istiyor. Her durumda birbirimize destekçi ve birbirimizden sorumlu olmamız gerektiğini bize bildiriyor. Sevgili Peygamberimiz ise: “Müminler, birbirlerini sevmekte, korumakta ve merhamet etmekte tek vücut gibidirler. Vücudun bir kısmı, bir organı rahatsız olduğunda diğer kısımların uykusuzluk ve rahatsızlık hissettiği gibi müminler de diğer müminlerin çektikleri sıkıntıdan dolayı acı çeker ve rahatsızlık duyarlar.” Zira “Siz birbirinizi sevmedikçe gerçekten iman etmiş olmazsınız.” buyuruyor.
İslâm’daki bu kalp kardeşliğinin temelini bundan on dört asır önce Sevgili Efendimiz (sallallâhu aleyhi vesellem) kurmuştur. O, Müslümanların kendisi için canını verecek kadar çok sevdiği mükemmel bir örnek insan iken; düşmanlarını da kendisine hayran bırakacak bir şahsiyete sahipti. Meselâ, Bedir harbi başlamadan bir gün evvel, Müslümanların bulunduğu mevkideki sudan müşriklerden on beş kişi su içmek için izin istediler. Sahabeden bazıları, bu müşriklere su vermek istemedi. Ancak Efendimiz, kendilerine savaş açmaya gelmiş olan düşmanlarına bile merhamet göstermişti.
Güzeller güzeli Peygamberimiz, sahabeleri arasında dünyada bir benzeri daha olmayan muhteşem bir kardeşlik bağı oluşturdu. Onun önderliğinde ve örnekliğinde Medineli Ensar ve Mekkeli Muhacirler arasında öyle bir sevgi, fedakârlık, karşılıklı saygı ve hürmet meydana geldi ki, herkes kendisinden daha çok Mümin kardeşini düşünür oldu.
Muhacirler her şeyini Mekke’de bırakıp Medine’ye hicret ettiklerinde, evlerini, eşyalarını, bahçelerini, paralarını yani her şeyini kendileriyle paylaşan Ensar kardeşleriyle karşılaştılar. Medineli Müslümanlar, hem gönüllerini hem evlerini Mekkeli kardeşlerine sevgiyle, sonuna kadar açtılar.
Medineli bir Müslüman, hurma bahçesinin yarısını Mekkeli kardeşine veriyordu. Muhacir kardeşiyle birlikte bahçede çalışıyor ve hasat mevsimi gelip de hurmalar toplandığında, hurma öbeğini ikiye bölüyordu. Hatta Mekkeli kardeşine daha fazla düşmesi için, ikiye ayırdığı hurma öbeklerinin birine az diğerine fazla hurma koyup; az görünenin altına hurma dalları koyarak çok görünmesini sağlıyordu. Sonra Muhacir kardeşine: “Buyur kardeşim, dilediğini al.” dediğinde Muhacir, çok görüneni Ensar kardeşinin alması için az görünen öbeği tercih ediyordu; ama farkında olmadan fazla olanı kendisinin oluyordu.
Medineli Müslümanlar hem kalplerini hem evlerini ve mallarını Mekkeli kardeşlerine açarak cömertlikte yarıştılar:
—Kardeşim! İşte bütün malım! Dilediğinin yarısı senindir, dediler. Mekkeliler de aynı ince düşünce ve nezaketle:
—Malın, mülkün sana mübarek olsun kardeşim! Sen bana çarşının yolunu göster, yeter! dediler. Ensar ısrarla vermek istiyor, muhacirler ise gönüllerindeki kanaat zenginliği sebebiyle almak istemiyorlardı.
Böylece Muhacir ve Ensar arasında eşi görülmemiş bir kardeşlik, fedakârlık ve kanaatkârlık davranışları sergilendi.
Allah Teâlâ da onların bu güzel davranışlarından râzı oldu ve onları methederek şöyle buyurdu:
“Muhacirlerden önce Medine’yi yurt edinenler ve îmâna sarılan Ensar, kendilerine hicret edenleri severler. Onlara verdikleri şeylerden ötürü gönüllerinde bir sıkıntı ve rahatsızlık duymazlar. İhtiyaç içinde olsalar bile, Mümin kardeşlerini kendi menfaatlerine tercih ederler.”
Osman Nuri Topbaş
Moderatörün son düzenlenenleri: