Değerli kardeşlerim ! bu yolda en fazla sıkıntı çekenlerin başında Allah resulü s.a.v gelir. Allah’u Azze ve Celle’nin habibi ve biricik resulü olmasına rağmen, bu yolda en çok sıkıntı çeken o olmuştur.
{ … Enes r.a dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Allah yolunda bana sıkıntı verildiği kadar hiç kimseye verilmemiştir. }
Muhammed Mustafa etrafındaki kafir, müşrik ve munafıklardan birçok incitici laflar sözler işitmiş ve onların alaylarına muhatap olmuştur. Allah’u Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır :
“ O halde emrolunduğun şeyi açıkça söyle, müşriklere aldırma. Biz, alay edenlere karşı sana yeteriz. “
Şüphesiz ki bu Ayeti kerimede de anlatıldığı gibi Mekke’nin müşrikleri Allah resulü s.a.v ile alay ediyorlardı.
“ … Abdullah b.Cafer r.a’dan. Dedi ki :
- Ebu Tâlib vefat ettiği zaman Rasûlullah’ın yolunu Kureyş’in ahmaklarından birisi kesti ve peygamberin üzerine toprak attı. Peygamber s.a.v böylece evine döndü. Kızlarından biri yüzündeki toprağı hem siliyor, hem de ağlıyordu. Peygamber s.a.v’de :
- Ağlama kızım, kesinlikle Allah senin babanı koruyacaktır, dedi. Peygamber s.a.v her zaman : Amcam sağ bulunduğu süre içinde Kureyşliler tarafından bana bir kötülük dokunmadı. Ancak onun ölümünden sonra bana hakaret ve işkence etmeye başladılar, derdi. “
“ … Ebu Hureyre r.a dan. Dedi ki : Ebu Tâlib vefat ettikten sonra Peygamber s.a.v’e şiddet gösterilmeye başlandı. Peygamber s.a.v de :
- Ey amcam ! Senin ayrılığını ne kadar da çabuk hissettim, buyurdular.“
“ … Abdullah ibn Mes'ûd şöyle tahdîs etmiştir : Peygamber s.a.v Beyt'in yanında namaz kılıyordu. Ebû Cehl ile bâzı arkadaşları da oturuyorlardı. Derken onların biri diğerine : Fulan oğullarının - yeni kesilen - devesinin döl leşini hanginiz getirir de, secdeye vardığında onu Muhammed'in sırtına koyar ? dedi. O toplu*luğun en şakî olanı seğirdip onu getirdi. Bekledi, Peygamber s.a.v sec*deye varınca o leşi sırtının üzerine iki omuzu arasına koydu. Ben ise hiçbir işe yaramıyarak bakıyordum. Keşki benim için onları men'edici kuvvetim olaydı. İbn Mes'ûd dedi ki : Onlar gülmeğe ve birbirine isnâd etmeğe başladılar. Rasûlullah ise secdeden başını kaldırmıyordu. Nihayet Fâtıma yanına geldi ve onu sırtından attı. Rasûlullah başını kaldırdı sonra üç defa : " Yâ Allah! Kureyş'i sana havale ederim " dedi. Rasûlullah onlara beddua edince, bu onlara ağır gel*di.
İbn Mes'ûd der ki : Çünkü onlar bu şehirde duanın kabul edilecek olduğuna kaail idiler. Ondan sonra Rasûlullah isim sayarak :
" Yâ Allah Ebû Cehl'i sana havale ederim ; Utbe ibn Rabîa'yı, Şeybe ibn Rabî-a'yı, Velîd ibn Utbe'yi, Umeyye ibn Halef'i, ükbe ibn Ebî Muayt'ı sana havale ederim " dedi. Yedinciyi de saydı, fakat biz onu ezberleyemedik.
İbn Mes'ûd der ki : Nefsim elinde bulunan Allah'a yemîn ederim ki, Rasûlullah'ın saydığı isimlerin hepsini Kalîb'de, - yânı Bedir çukurunda - yere serilmiş olarak gördüm. “
Namaz kılarken yapılan eziyetler :
“ … Urvetu'bnu'z-Zubeyr şöyle demiştir : Ben Abdullah ibn Amr'a müşriklerin Rasûlullah'a yaptıkları işkencenin en şiddetlisini sordum. Abdullah ibn Amr r.a şöyle dedi : Ben günün birinde Pey*gamber s.a.v Ka'be'nin Hicr'inde namaz kılarken yanına Ukbe ibn Ebî Muayt'ın geldiğini gördüm. Ukbe, Peygamber'in ridâsını toplayıp boynuna sardı ve O'nu şiddetli bir sıkmayla boğmağa başladı. Tam bu sırada Ebû Bekr geldi ve onu Peygamber'den uzaklaştırdı. Ve sonra da : " Siz Rabbim Allah'tır diyen bir adamı mı öldürüyorsunuz ? Hâlbuki O size Rabbinizden apaçık mu'cizeler de getirmiştir..." Mü'min : 28Ayetini okudu. “
Davet ederken yapılan eziyetler :
{ … Abdullah bin Ka’b bin Malik r.a dan. O şöyle der : Peygamber s.a.v Beni Hanife kabilesine : “ Ben Allah’ın elçisiyim “ demiş ve sonra oradan ayrılmıştır.
Kelbi demiştir ki, Peygamber s.a.v’in amucası Ebu Leheb’de hep onu takip ediyor ve halka : “ Sakın onu dinlemeyin “ diyordu. Ayrılınca yine Ebu Leheb oraya geldi,onlar da : “ Sen bu adamı tanıyor musun ? “ dediler. Ebu Leheb :
- Evet tanıyorum, bizim ta içimizdendir. Siz onun nesini soruyor-sunuz ? dedi. Dediler ki :
- Bu adam, “ ben Allah’ın elçisiyim “ dedi de onun için biz onu sorduk. Ebu Leheb :
- Sakın onun hiçbir sözünü ciddiye almayın,o delidir zırvalıyor, dedi. Onlar da :
- Biz de zaten İran devleti hakkındaki konuşmasından bunu anlamıştık, dediler. }
{ … Ebu Talib oğlu Akil r.a den. Şöyle dedi : Kureyş kabilesinin ileri gelenleri Ebu Talib’e gelip :
- Ey Ebu Talib, senin kerdeşinin oğlu evlerimize ve toplantı yerlerimize gelip hoşumuza gitmeyen sözler söylemektedir. Ona söyle de, bizden vazgeçsin, dediler. Bunun üzerine Ebu Talib bana :
- Git bak, amcan oğlu nerede ise onu bana getir, dedi. Ben de gidip aradım. Onu Ebu Talib’in bir ceylan ağılından çıkarttım. O kadar bitabtı ki, yolda yürümek için hep gölge arıyor ve doğru dürüst yürüyemiyordu. Nihayet Ebu Talib’in yanına geldik. Ebu Talib ona :
- Yeğenim, Vallahi ben hatırlayalıberi sen benden ne istemişsen onu yapmışımdır. Fakat bugün kavmin bana gelip senin onları çok rahatsız ettiğinden,Kabe’lerine, toplantı yerlerine giderek onları inciten sözler söyle-diğinden şikayet ediyorlar. Beni dinlersen onlardan vazgeç, dedi. Bunun üzerine Resulullah s.a.v gözlerini semaya dikerek :
- Allah’a yemin ederim ki, bana verilmiş olan bu görevi bırakmak, benim için herhangi birinizin, eli ile şu güneşten bir ateş parçasını koparmasından daha zordur, dedi. Ebu Talib de :
- Vallahi benim kardeşimin oğlu hiçbir zaman yalan söylememiştir. Güle güle dön ve işine bak,dedi. }
{ … Hatta başka bir rivayet de Allah resulü s.a.v şöyle buyurur : “ Eğer sağ elime güneşi, ol elime de Ay’ı verseniz yine de bu işi Allah onu galip kılmadan, yahut onun uğrunda ben ölmeden bırakmayacağım. }
“ … Muhammed b. Ka’b el Kuraziy’den. Dedi ki : Hamza birgün av’dan döndüğünde hanımı ona :
- Ey eba Umare bugün yeğenin - Muhammed - ebu Cehl’in elinden neler çekti. Ebu Cehil ona küfretti, onun yakasına yapışarak şöyle şöyle yaptı “ dedi. Hamza :
- ebu Cehil bunları yaparken hiç kimse kendisini gördü mü ? , diye sordu. Hanımı :
- Evet, halk bunu gördü, dedi. Bunun üzerine Hamza Safa ile Merve’nin yanındaki meclise vardı. Baktı ki Kureyşliler oturuyor, Ebu Cehil de aralarında bulunuyor. Yayını eline alarak Ebu Cehil’in iki kulağı arasına öyle bir vurdu ki, yayın ucu kırıldı. Sonra :
- Bu sefer yayla vurdum. Gelecek sefer kılıçla vuracağım. Şahidlik ederim ki, Muhammed Allah’ın Rasûlü’dür ve getirdiği din doğru ve Allah tarafındandır, dedi. Oradakiler :
- Ey Ebâ Umâre ! o bizim ilahlarımıza küfretti. Eğer bunu sen yapsaydın, ondan üstün olduğun halde senden de bunu kabul etmezdik. İşte durum budur, Ey Ebâ Umâre ! Kaldı ki, sen küfürbaz değilsin, dediler. “
{ … Gamid kabilesinden Haris’in oğlu Haris’den,diyor ki : Biz Mina’da iken babama bu cemaat nedir, diye sordum. Babam dedi ki : Onlar bir müneccim için toplanmışlardır. Haris diyor ki : Biz indik – başka bir rivayette geldik – baktık ki, Resulullah s.a.v insanları tevhide ve imana davet ediyordu. Oradaki kalabalık ise Resulullah’ın sözünü reddedip ona eziyet ediyorlardı. Gün yarıya varıp yanındaki kalabalık çekilince gerdanlığı görünen bir kadın ağlıyarak Resulullah’ın yanına geldi. Kadının elindeki kadeh’de su bulunuyordu, bir elinde de mendil vardı. O suyu Resulullah’a sundu, Resulullah s.a.v de sudan içti ve abdest aldı. Sonra başını kadına doğru kaldırarak buyurdu ki :
- Ey kızım baş örtünü gerdanına da ört. Babanın mağlup ve zelil olacağından korkma. Kimdir bu kadın,dediğim de,o kızı zeynep’tir dediler. }
{ … Beni Dil kabilesinden Rabia bin Abbad’dan – ki bu adam, önce cahiliyet devrini yaşamış sonra Müslüman olmuştur. Bu adam diyor ki :
- Resulullah s.a.v’i Zü’l Mecaz panayırında gördüm. Halka :
“ Gulu la ilahe illallahu tuflihu “
“ Ey insanlar ! La ilahe illallah deyin de kurtulun “ diyordu. Halk’ta etrafında toplanmıştı. Arkasında da parlak yüzlü, şaşı gözlü ve iki tane saç örgüsü bulunan bir adam durmuş :
- Ona inanmayın, o din’den çıkmıştır, yalancıdır, diyordu. Ve o nereye gidiyorsa o da onun peşinden gidiyordu.
- Bu adam kimdir, diye sordum. Amucası Ebu Leheb’tir dediler. }
Himaye edilmesi için gittiği yerden kovulması :
“ … Peygamber'in zevcesi Âişe r.anha şöyle tahdîs etmiştir : Âişe, Peygamber s.a.v'e:
— Sana Uhud gününden daha şiddetli olan bir gün erişti mi ? dedi. O da :
— " Yemin olsun ki kavmin Kureyş'ten gelen birçok zorluklarla karşılaştım. Fakat onlardan Akabe günü karşılaştığım zorluk hep*sinden şiddetli idi. Şöyle ki : Ben - Kureyş'ten gördüğüm ezâ üzerine Taife gidip - hayâtımın korunmasını Abdu Kulâl'in oğlu İbnu Abdu Yâlîl'e teklif etiğim zaman o benim dileğime cevâb vermemişti. Ben de kederli ve hayretli bir hâlde yüzümün doğrusuna - Mekke'ye - dön*müştüm. Bu hayretim Karnu's-Seâlib mevkiine kadar devam etti. Bu*rada başımı kaldırıp (semâya) baktığımda beni gölgelendirmekte olan bir bulut gördüm. Buluta (dikkatle)baktığımda bunun içinde Cibril bulunduğunu gördüm. Cibril bana nida etti de :
- Allah, kavminin Sen'in hakkında dediklerini ve Seni koru*mayı reddettiklerini muhakkak işitti. Ve Allah Sana şu Dağlar Meleği'ni gönderdi. Kavmin hakkında ne dilersen ona emredebilirsin, dedi. Bunun üzerine Dağlar Meleği bana nida edip selâm verdi. Sonra :
— Yâ Muhammedi Cibril'in bu söylediği bir hakikattir. Sen ne istersen emrine hazırım. Eğer - Ebû Kubeys ile Kuaykân denilen - şu iki yalçın dağı Mekkeliler üzerine kapaklamamı istersen - onu da emret - , dedi.
Buna karşı Peygamber :
— Hayır, ben Allah 'ın bu müşriklerinin sulblerinden yalnız Al*lah 'a ibâdet eder ve Allah'a hiçbirşeyi ortak kılmaz bir ne*sil meydana çıkarmasını arzu ederim, dedi. "
“… Peygamber s.a.v bir gün her zaman yaptığı gibi bir taksimat yaptı. Birisi ayağa kalkarak dedi ki : Vallahi bu taksimat kendisinde adalet gözetilmeyen bir taksimdir. Bu hain söz Allah resûlü s.a.v’in kulağına gidince :
- Allah ve resûlü adâlet etmezse kim adâlet eder ki ? Allah mûsa’ya rahmet etsin, o bundan daha çok sözlerle ezalandırıldı da yine de sabretti. ” buyurdu. ”
“… Peygamber s.a.v’in zevcesi Aişe r.a şöyle anlatıyor : Resulullah’ın huzuruna beş on kişilik bir Yahudi heyeti girdi. Huzura girince selâm vermiş olmak için “… Ölüm üzerinize olsun …” anlamına gelen ; “ es’sa’mu aleykum “ dediler. Aişe dedi ki : Ben bu sözü anladım da :
- Sâ’m ve Allah’ın laneti sizin üzerinize olsun ! diye karşılık verdim. Aişe dedi ki : Bunun üzerine Resulullah s.a.v :
- Yâ Aişe ağır ol ! Çünkü Allah her hususta rıfk ve yumuşaklık ile muâmele etmeyi sever ” buyurdu. ”
Allah resulü s.a.v’i dövmeleri :
“… Enes ibn Malik r.a dan. Dedi ki : Bir sefer Allah resulü s.a.v’i bayıltıncaya kadar dövdüler. Bunu gören Ebu Bekr kalkıp :
- Allah müstehakınızı versin " Siz Rabbim Allah'tır diyen bir adamı mı öldürüyorsunuz ? “ dedi.
- Bu adam kimdir ? diye sordular.
- Deli Ebu Bekr’dir dediler. “
Sahabenin çektiği sıkıntılar :
{ … İbni Abbas r.a dan ; Resulullah s.a.v Mekke de iken Abdurrahman b. Avf ile bir arkadaşı Resulullah s.a.v e gelerek :
- Ya rasulallah ! Biz müşrik iken daha çok itibar görüyor idik. Fakat iman edince hakir ve zelil olduk. Onlara karşı savaş için müsade ver, dediler. Resulullah s.a.v :
- Ben affetmekle emrolundum, bu sebeple sakın savaşmayın, buyurdu.
İbni Abbas devamla dedi ki : Allah’u Azze ve Celle bizi Medine’ye hicret ettirdikten sonra, Resulullah s.a.v düşmanla savaşmamıza müsaade verdi. Fakat bu sefer Müslümanlar savaşmaktan çekindiler ve bunun üzerine şu Ayet nazil oldu :
“ Evvelce kendilerine : ellerinizi savaştan çekin, namazınızı kılın, zekatınızı verin denilen kimseleri görmezmisin. Şimdi onların üzerine savaş farz kılınınca, içlerinden bir gurup, insanlardan Allah’tan korkar gibi korkmaya başladılar. “
“ … Yasir, Ammar ve Ammar ın annesi Allah yolunda işkence görürken Resulullah s.a.v onların yanına uğrar ve şöyle der : Sabredin ey Yasir ailesi ! çünkü gideceğiniz yer cennettir…”
“ … Abdullah b. Ömer anlatıyor : Babam evde korku içinde bulunduğu sırada Ebu Amr As bin Vail es-Sehmî bize geldi. Sırtında Yemen kürklerinden de bir kürk bir de ipekle işlenmiş bir gömlek vardı. O kimse, Benî Sehm kabilesindendi. Onlar, cahiliye döneminde bizim kendileri ile andlaşma yaptığımız kimselerdi. Babama :
- “ Neyin var ? ” diye sordu. Babam :
- “ Senin kavmin, müslüman olduğum için beni öldüreceklerini iddia etmişler ” dedi. As b. Vail :
- “ Hiç kimse sana dokunmaz ” dedi. Bunu söyledikten sonra babam emin oldu. As b. Vail de çıktı. Mekke’yi dolduran insanlarla karşılaştı. Onlara :
- “ Nereye gidiyorsunuz ? ” diye sordu. Onlar da :
- “ Biz şu sapıtan Hattab’ın oğlu Ömer’e gidiyoruz ” dediler. As b. Vail :
- “ Siz ona dokunamazsınız ” deyince, herkes geri döndü. “
Hastalık hususunda çekilen sıkıntılar :
{ … Ebu Said el-Hudri r.a dan.O şöyle demiştir : Peygamber s.a.v humma hastalığından dolayı yatakta iken yanına girdim.Sonra elimi onun üzerine koyunca hararetini örtünün üzerinden ellerimde hissettim. Ve dedim ki :
- Ya rasulallah ! ateşinin şiddetine hayret ettim. O buyurdu ki :
- Biz – peygamberler – böyleyiz. Bizim için bela kat kat fazla olduğu gibi onun sevabı da kat kat fazla olur. Ben dedim ki :
- Ya Rasulallah ! hangi insanlar en şiddetli belaya uğrarlar ?.Peygamber s.a.v:
- Peygamberler , buyurdu. Ben :
- Ondan sonra kimlerdir ? dedim. Resulullah s.a.v buyurdular ki :
- Sonra Salih insanlardır. Onlardan her hangi biri öğle ciddi bir fakirliğe mübtela olur ki, büründüğü abadan başka bir şeyi bulamaz. Ve birinizin mutlulukla sevindiği gibi onlardan her hangi birisi belaya uğramakla cidden sevinir. }
Açlık konusunda çekilen sıkıntılar :
“ … Ebû Hureyre radıyallâhu anh anlatıyor : Resûlullah s.a.v bir gün mûtad olmayan bir saatte mescide geldi. Orada Ebû Bekir ve Ömer radıyallâhu anhuma’ya rastladı. Onlara bu saatte niye geldiklerini sordu. " Bizi evden çıkaran açlıktır " dediler. Resûlullah s.a.v de : " Beni de evde çıkaran açlıktan başka bir şey değil " buyurdu. Hep berâber Ebû'l-Heysem İbnu'l Teyyihân'a gittiler. O, bunlar için arpadan ekmek yapılmasını emretti. Ekmek yapıldı. Sonra kalkıp bir koyun kesti. Yanlarında bir hurma ağacında asılı olan tatlı suyu indirdi. Derken yemek geldi, yediler ve o sudan içtiler. Resûlullah s.a.v : " Şu günün nimetinden Kıyâmet günü hesap sorulacak ! Açlık sizi evinizden çıkardı. Bu nimetlere nail olduktan sonra dönüyorsunuz " buyurdu."
“ … Utbe İbn Gazvân r.a anlatıyor : " Gerçekten ben kendimi, Resûlullah s.a.v ile birlikte olan yedi kişiden yedincisi olarak görmüşümdür. Huble yaprağından başka yiyeceğimiz yoktu. Öyle ki avurtlarımız yara oldu."
“ … Enes radıyallâhu anh anlatıyor : Resûlullah s.a.v buyurdular ki : Şurası muhakkak ki, Allah hakkında benim korkutulduğum kadar kimse korkutulmamıştır. Allah yolunda bana çektirilen eziyet kadar kimseye eziyet çektirilmemiştir. Zaman olmuştur, otuz gün ve otuz gecelik bir ay boyu, Bilâl ile benim yiyeceğim, Bilâl'in koltuğunun altına sıkışacak miktarı geçmemiştir."
“ … Nu'mân İbnu Beşîr r.a anlatıyor : Ömer r.a insanların nail oldukları dünyalıktan söz etti ve dedi ki : " Gerçekten ben Resûlullah s.a.v’in bütün gün açlıktan kıvrandığı halde, karnını doyurmaya adi hurma bile bulamadığını gördüm."
“ … Âişe radıyallâhu anhâ anlatıyor : Bazı aylar olurdu, hiç ateş yakmazdık, yiyip içtiğimiz sadece hurma ve su olurdu. Ancak, bize bir parçacık et getirilirse o hâriç."
“ … Fudâle İbnu Ubeyd radıyallâhu anh anlatıyor : Resûlullah s.a.v halka namaz kıldırırken, bazı kimseler açlık sebebiyle kıyam sırasında yere yıkılırlardı. Bunlar Ashâb-ı Suffe idi. Bedevîler, bunlara delirmiş derlerdi. Efendimiz namazdan çıkınca yanlarına uğrar ve : " Eğer ( bu çektiğiniz sıkıntı sebebiyle ) Allah indinde elde ettiğiniz mükâfaatı bilseydiniz, fakirlik ve ihtiyaç yönüyle daha da artmayı dilerdiniz " derdi."
Allah’ın yolundan dönülsün diye aile baskıları :
{ … Mus’ab İbn Sa’d babasından tahdis etti ki, babası Sa’d şöyle demiştir : ” Sa’d ın annesi, Sa’d İslam dininden dönmedikçe onunla ebediyen konuşmayacağına, yemeğeceğine ve içmeğeceğine yemin etti de oğluna dedi ki : sen, Allah sana ana ve babana iyilik vasiyet ettiğini söylemedin mi ? Öyleyse bende senin ananım, ben de seni bununla - yani gittiğin yolu terk etmen ile - emrediyorum.
Sa’d dedi ki : anam üç gün bekledi. Nihayet açlıktan bayıldı.Hemen Umare adındaki bir oğlu kalkıp kendisine su içirdi. Mütakiben anam, ben Sa’d aleyhine beddua etmeye başladı. İşte bunun üzerine Aziz ve Celil olan Allah şu Ayeti celileyi indirdi :
“ Biz insana ana ve babasını tavsiye ettik. Onun anası kendisini, eziyet üstüne eziyetle taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl sürmüştür. Onun için bana ve anana babana şükret. Muhakkak ki dönüşünüz banadır. Eğer onlar senin bilmediğin bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, sakın onlara bu hususta itaat etme …” LOKMAN : 14-15 }
Görüldüğü gibi Sa’d r.a’nun Allah yolundaki mücadelesine ve itaatine - en yakını olan anası mani olmaya çalışmıştır. Ama - annesi de olsa - ona kesinlikle itaat etmemiştir. Çünkü iman bağı her şeyin üstünde bir bağdır.
Şartlar ne kadar zor olursa olsun, mani olmaya çalışanlar kim olursa olsun, İslamı kabul etmiş şuurlu bir müslüman bu hususta asla kimseye itaat etmemelidir. Çünkü islamın özlü kurallarından birisi de şudur :
“ la taata fi masiyetillahi inneme’t taatu fil ma’ruf “
“ Allah’a isyan olan konularda kimseye itaat yoktur, itaat ancak ma’ruftadır “
“ Muhacirlerden, Ensardan ileri ve önde gelenlerle, ihsan ile onlara uyanlardan Allah razı olmuş Onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara altlarından ırmaklar akan cennetler hazırIamıştır. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar. İşte büyük kurtuluş budur.”
“ Ağaç altında sana beyat etmeleri dolayısıyla Allah o mü’minlerden razı olmuştur. Gönüllerindekini bilmiş, üzerlerine huzur indirmiş ve onlara yakın bir fetih ve elde edecekleri pek çok ganimet vermiştir. Allah daima galiptir ve hikmet sahibidir....... .“
İman edenlerin şunu peşinen kabullenmeleri gerekir ki ; iman muhakkakki imtihanı gerektirir.
İman edenler veya iman ettiğini söyleyenler muhakkak ki imanlarının derecesine göre bir imtihandan geçmek zorundadırlar.
Çünkü Allah’u Azze ve Celle’nin bu konuda muhakkakki gerçekleşmesini istediği bir sünnetullahı vardır.
Kendisinin de bir Ayet’i Celile’sinde buyurduğu gibi :
Bu imtihan vesileleri ise açlık, korku, kafir fitnesi, mal fitnesi, can fitnesi, evlat fitnesi olarak sayılabilir.
Allah’u Azze ve Celle, bunları, iman edenleri denemek, onları imtihana tabi tutmak ve onların bu vesilelerden kaynaklanan sıkıntılar karşısında ne derece sabır gösterip imanlarını muhafaza edip edemeyeceklerini ölçmek için birer vesile kılmıştır.
Bizden öncekiler imanlarını kazanma, onu tatbik etme, mudafa ve muhafaza etme hususunda çok gayret sarfetmişler ve – az önce de ifade ettiğimiz gigi – cenneti kazanmışlardır.
Öğleyse ey iman ettiğini söyleyenler ! eğer cennete ve cemalullaha talipseniz bakınız o insanlar bunları kazanmak için neler yapmışlar, neler çekmişler ve nasıl sabır ve metanet göstermişler.:F:
Allah’u Azze ve Celle’den niyazım ; bizlere şaibesiz bir iman nasibi müyesser eylesin. Bununla beraber yine bizlere ; elde ettiğimiz imanımızı muhafaza etme hususunda kudret ve kuvvet ihsan eylesin. İmtihan vesilesi olarak başımıza musallat olan musibet ve belalara karşı direnme gücü versin. Ve hasetsen bizleri kaldıramayacağımız şeylerle de imtihan etmesin …
……” رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
“ … Rabbimiz ! bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz ! bize gücümüzün yetmeyeceği şeyleri de yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize acı !. Sen bizim mevlamızsın, kafirlere karşı bizlere yardım eyle. “
{ … Enes r.a dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Allah yolunda bana sıkıntı verildiği kadar hiç kimseye verilmemiştir. }
Camiu’s sağir : 3.c.3378 – el Albani Camiu’s sahih : 5567 – 5568
Muhammed Mustafa etrafındaki kafir, müşrik ve munafıklardan birçok incitici laflar sözler işitmiş ve onların alaylarına muhatap olmuştur. Allah’u Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır :
“ O halde emrolunduğun şeyi açıkça söyle, müşriklere aldırma. Biz, alay edenlere karşı sana yeteriz. “
Hicr : 94.95.AY.
“ … Abdullah b.Cafer r.a’dan. Dedi ki :
- Ebu Tâlib vefat ettiği zaman Rasûlullah’ın yolunu Kureyş’in ahmaklarından birisi kesti ve peygamberin üzerine toprak attı. Peygamber s.a.v böylece evine döndü. Kızlarından biri yüzündeki toprağı hem siliyor, hem de ağlıyordu. Peygamber s.a.v’de :
- Ağlama kızım, kesinlikle Allah senin babanı koruyacaktır, dedi. Peygamber s.a.v her zaman : Amcam sağ bulunduğu süre içinde Kureyşliler tarafından bana bir kötülük dokunmadı. Ancak onun ölümünden sonra bana hakaret ve işkence etmeye başladılar, derdi. “
El Bidaye : 3 / 134 – Hayatu’s Sahabe : 1/ 340.s
“ … Ebu Hureyre r.a dan. Dedi ki : Ebu Tâlib vefat ettikten sonra Peygamber s.a.v’e şiddet gösterilmeye başlandı. Peygamber s.a.v de :
- Ey amcam ! Senin ayrılığını ne kadar da çabuk hissettim, buyurdular.“
El Hilye : 8 / 308.s – Hayatu’s Sahabe : 1/ 341.s
“ … Abdullah ibn Mes'ûd şöyle tahdîs etmiştir : Peygamber s.a.v Beyt'in yanında namaz kılıyordu. Ebû Cehl ile bâzı arkadaşları da oturuyorlardı. Derken onların biri diğerine : Fulan oğullarının - yeni kesilen - devesinin döl leşini hanginiz getirir de, secdeye vardığında onu Muhammed'in sırtına koyar ? dedi. O toplu*luğun en şakî olanı seğirdip onu getirdi. Bekledi, Peygamber s.a.v sec*deye varınca o leşi sırtının üzerine iki omuzu arasına koydu. Ben ise hiçbir işe yaramıyarak bakıyordum. Keşki benim için onları men'edici kuvvetim olaydı. İbn Mes'ûd dedi ki : Onlar gülmeğe ve birbirine isnâd etmeğe başladılar. Rasûlullah ise secdeden başını kaldırmıyordu. Nihayet Fâtıma yanına geldi ve onu sırtından attı. Rasûlullah başını kaldırdı sonra üç defa : " Yâ Allah! Kureyş'i sana havale ederim " dedi. Rasûlullah onlara beddua edince, bu onlara ağır gel*di.
İbn Mes'ûd der ki : Çünkü onlar bu şehirde duanın kabul edilecek olduğuna kaail idiler. Ondan sonra Rasûlullah isim sayarak :
" Yâ Allah Ebû Cehl'i sana havale ederim ; Utbe ibn Rabîa'yı, Şeybe ibn Rabî-a'yı, Velîd ibn Utbe'yi, Umeyye ibn Halef'i, ükbe ibn Ebî Muayt'ı sana havale ederim " dedi. Yedinciyi de saydı, fakat biz onu ezberleyemedik.
İbn Mes'ûd der ki : Nefsim elinde bulunan Allah'a yemîn ederim ki, Rasûlullah'ın saydığı isimlerin hepsini Kalîb'de, - yânı Bedir çukurunda - yere serilmiş olarak gördüm. “
Buhari : 1 / 361.s
Namaz kılarken yapılan eziyetler :
“ … Urvetu'bnu'z-Zubeyr şöyle demiştir : Ben Abdullah ibn Amr'a müşriklerin Rasûlullah'a yaptıkları işkencenin en şiddetlisini sordum. Abdullah ibn Amr r.a şöyle dedi : Ben günün birinde Pey*gamber s.a.v Ka'be'nin Hicr'inde namaz kılarken yanına Ukbe ibn Ebî Muayt'ın geldiğini gördüm. Ukbe, Peygamber'in ridâsını toplayıp boynuna sardı ve O'nu şiddetli bir sıkmayla boğmağa başladı. Tam bu sırada Ebû Bekr geldi ve onu Peygamber'den uzaklaştırdı. Ve sonra da : " Siz Rabbim Allah'tır diyen bir adamı mı öldürüyorsunuz ? Hâlbuki O size Rabbinizden apaçık mu'cizeler de getirmiştir..." Mü'min : 28Ayetini okudu. “
Buhari : 7.c.3438.s
Davet ederken yapılan eziyetler :
{ … Abdullah bin Ka’b bin Malik r.a dan. O şöyle der : Peygamber s.a.v Beni Hanife kabilesine : “ Ben Allah’ın elçisiyim “ demiş ve sonra oradan ayrılmıştır.
Kelbi demiştir ki, Peygamber s.a.v’in amucası Ebu Leheb’de hep onu takip ediyor ve halka : “ Sakın onu dinlemeyin “ diyordu. Ayrılınca yine Ebu Leheb oraya geldi,onlar da : “ Sen bu adamı tanıyor musun ? “ dediler. Ebu Leheb :
- Evet tanıyorum, bizim ta içimizdendir. Siz onun nesini soruyor-sunuz ? dedi. Dediler ki :
- Bu adam, “ ben Allah’ın elçisiyim “ dedi de onun için biz onu sorduk. Ebu Leheb :
- Sakın onun hiçbir sözünü ciddiye almayın,o delidir zırvalıyor, dedi. Onlar da :
- Biz de zaten İran devleti hakkındaki konuşmasından bunu anlamıştık, dediler. }
El Bidaye : 3.c.139.s – H.Sahabe : 1.c.108.s
{ … Ebu Talib oğlu Akil r.a den. Şöyle dedi : Kureyş kabilesinin ileri gelenleri Ebu Talib’e gelip :
- Ey Ebu Talib, senin kerdeşinin oğlu evlerimize ve toplantı yerlerimize gelip hoşumuza gitmeyen sözler söylemektedir. Ona söyle de, bizden vazgeçsin, dediler. Bunun üzerine Ebu Talib bana :
- Git bak, amcan oğlu nerede ise onu bana getir, dedi. Ben de gidip aradım. Onu Ebu Talib’in bir ceylan ağılından çıkarttım. O kadar bitabtı ki, yolda yürümek için hep gölge arıyor ve doğru dürüst yürüyemiyordu. Nihayet Ebu Talib’in yanına geldik. Ebu Talib ona :
- Yeğenim, Vallahi ben hatırlayalıberi sen benden ne istemişsen onu yapmışımdır. Fakat bugün kavmin bana gelip senin onları çok rahatsız ettiğinden,Kabe’lerine, toplantı yerlerine giderek onları inciten sözler söyle-diğinden şikayet ediyorlar. Beni dinlersen onlardan vazgeç, dedi. Bunun üzerine Resulullah s.a.v gözlerini semaya dikerek :
- Allah’a yemin ederim ki, bana verilmiş olan bu görevi bırakmak, benim için herhangi birinizin, eli ile şu güneşten bir ateş parçasını koparmasından daha zordur, dedi. Ebu Talib de :
- Vallahi benim kardeşimin oğlu hiçbir zaman yalan söylememiştir. Güle güle dön ve işine bak,dedi. }
El Bidaye : 3.42.s Hayatu’s Sahabe : 1.c.339.s
{ … Hatta başka bir rivayet de Allah resulü s.a.v şöyle buyurur : “ Eğer sağ elime güneşi, ol elime de Ay’ı verseniz yine de bu işi Allah onu galip kılmadan, yahut onun uğrunda ben ölmeden bırakmayacağım. }
Hayatu’s Sahabe : 1.c.50.s
- Ey eba Umare bugün yeğenin - Muhammed - ebu Cehl’in elinden neler çekti. Ebu Cehil ona küfretti, onun yakasına yapışarak şöyle şöyle yaptı “ dedi. Hamza :
- ebu Cehil bunları yaparken hiç kimse kendisini gördü mü ? , diye sordu. Hanımı :
- Evet, halk bunu gördü, dedi. Bunun üzerine Hamza Safa ile Merve’nin yanındaki meclise vardı. Baktı ki Kureyşliler oturuyor, Ebu Cehil de aralarında bulunuyor. Yayını eline alarak Ebu Cehil’in iki kulağı arasına öyle bir vurdu ki, yayın ucu kırıldı. Sonra :
- Bu sefer yayla vurdum. Gelecek sefer kılıçla vuracağım. Şahidlik ederim ki, Muhammed Allah’ın Rasûlü’dür ve getirdiği din doğru ve Allah tarafındandır, dedi. Oradakiler :
- Ey Ebâ Umâre ! o bizim ilahlarımıza küfretti. Eğer bunu sen yapsaydın, ondan üstün olduğun halde senden de bunu kabul etmezdik. İşte durum budur, Ey Ebâ Umâre ! Kaldı ki, sen küfürbaz değilsin, dediler. “
Heysemi : 9 / 267 – Hakim : 3 / 192 – Hayatu’s Sahabe : 1 / 348.s
- Ey kızım baş örtünü gerdanına da ört. Babanın mağlup ve zelil olacağından korkma. Kimdir bu kadın,dediğim de,o kızı zeynep’tir dediler. }
Taberani kebir : 1.145 – İbni Asakir Şam tarihi : 4.46.s
- Resulullah s.a.v’i Zü’l Mecaz panayırında gördüm. Halka :
“ Gulu la ilahe illallahu tuflihu “
“ Ey insanlar ! La ilahe illallah deyin de kurtulun “ diyordu. Halk’ta etrafında toplanmıştı. Arkasında da parlak yüzlü, şaşı gözlü ve iki tane saç örgüsü bulunan bir adam durmuş :
- Ona inanmayın, o din’den çıkmıştır, yalancıdır, diyordu. Ve o nereye gidiyorsa o da onun peşinden gidiyordu.
- Bu adam kimdir, diye sordum. Amucası Ebu Leheb’tir dediler. }
Ahmed : 3 / 492 - 4 / 341 – Taberani kebir : 4582 – Mecmau’z Zevaid : 6 / 22
Himaye edilmesi için gittiği yerden kovulması :
“ … Peygamber'in zevcesi Âişe r.anha şöyle tahdîs etmiştir : Âişe, Peygamber s.a.v'e:
— Sana Uhud gününden daha şiddetli olan bir gün erişti mi ? dedi. O da :
— " Yemin olsun ki kavmin Kureyş'ten gelen birçok zorluklarla karşılaştım. Fakat onlardan Akabe günü karşılaştığım zorluk hep*sinden şiddetli idi. Şöyle ki : Ben - Kureyş'ten gördüğüm ezâ üzerine Taife gidip - hayâtımın korunmasını Abdu Kulâl'in oğlu İbnu Abdu Yâlîl'e teklif etiğim zaman o benim dileğime cevâb vermemişti. Ben de kederli ve hayretli bir hâlde yüzümün doğrusuna - Mekke'ye - dön*müştüm. Bu hayretim Karnu's-Seâlib mevkiine kadar devam etti. Bu*rada başımı kaldırıp (semâya) baktığımda beni gölgelendirmekte olan bir bulut gördüm. Buluta (dikkatle)baktığımda bunun içinde Cibril bulunduğunu gördüm. Cibril bana nida etti de :
- Allah, kavminin Sen'in hakkında dediklerini ve Seni koru*mayı reddettiklerini muhakkak işitti. Ve Allah Sana şu Dağlar Meleği'ni gönderdi. Kavmin hakkında ne dilersen ona emredebilirsin, dedi. Bunun üzerine Dağlar Meleği bana nida edip selâm verdi. Sonra :
— Yâ Muhammedi Cibril'in bu söylediği bir hakikattir. Sen ne istersen emrine hazırım. Eğer - Ebû Kubeys ile Kuaykân denilen - şu iki yalçın dağı Mekkeliler üzerine kapaklamamı istersen - onu da emret - , dedi.
Buna karşı Peygamber :
— Hayır, ben Allah 'ın bu müşriklerinin sulblerinden yalnız Al*lah 'a ibâdet eder ve Allah'a hiçbirşeyi ortak kılmaz bir ne*sil meydana çıkarmasını arzu ederim, dedi. "
Buhari : 7.c.3042.s
“… Peygamber s.a.v bir gün her zaman yaptığı gibi bir taksimat yaptı. Birisi ayağa kalkarak dedi ki : Vallahi bu taksimat kendisinde adalet gözetilmeyen bir taksimdir. Bu hain söz Allah resûlü s.a.v’in kulağına gidince :
- Allah ve resûlü adâlet etmezse kim adâlet eder ki ? Allah mûsa’ya rahmet etsin, o bundan daha çok sözlerle ezalandırıldı da yine de sabretti. ” buyurdu. ”
Buhari : 6.2936.S
- Sâ’m ve Allah’ın laneti sizin üzerinize olsun ! diye karşılık verdim. Aişe dedi ki : Bunun üzerine Resulullah s.a.v :
- Yâ Aişe ağır ol ! Çünkü Allah her hususta rıfk ve yumuşaklık ile muâmele etmeyi sever ” buyurdu. ”
Buhari : 13.6014.S
“… Enes ibn Malik r.a dan. Dedi ki : Bir sefer Allah resulü s.a.v’i bayıltıncaya kadar dövdüler. Bunu gören Ebu Bekr kalkıp :
- Allah müstehakınızı versin " Siz Rabbim Allah'tır diyen bir adamı mı öldürüyorsunuz ? “ dedi.
- Bu adam kimdir ? diye sordular.
- Deli Ebu Bekr’dir dediler. “
Heysemi. M. Zevaid : 6 / 17 – Hayatu’s Sahabe : 1 / 345.s
Sahabenin çektiği sıkıntılar :
{ … İbni Abbas r.a dan ; Resulullah s.a.v Mekke de iken Abdurrahman b. Avf ile bir arkadaşı Resulullah s.a.v e gelerek :
- Ya rasulallah ! Biz müşrik iken daha çok itibar görüyor idik. Fakat iman edince hakir ve zelil olduk. Onlara karşı savaş için müsade ver, dediler. Resulullah s.a.v :
- Ben affetmekle emrolundum, bu sebeple sakın savaşmayın, buyurdu.
İbni Abbas devamla dedi ki : Allah’u Azze ve Celle bizi Medine’ye hicret ettirdikten sonra, Resulullah s.a.v düşmanla savaşmamıza müsaade verdi. Fakat bu sefer Müslümanlar savaşmaktan çekindiler ve bunun üzerine şu Ayet nazil oldu :
“ Evvelce kendilerine : ellerinizi savaştan çekin, namazınızı kılın, zekatınızı verin denilen kimseleri görmezmisin. Şimdi onların üzerine savaş farz kılınınca, içlerinden bir gurup, insanlardan Allah’tan korkar gibi korkmaya başladılar. “
Nesei : 6 . C . 3073 . n – İbni Kesir : 4.C.1764
Hakim : 3.338 – Fıhu’s siyre : 103.s – el Albani tahkik edip Hasen demiştir.
“ … Abdullah b. Ömer anlatıyor : Babam evde korku içinde bulunduğu sırada Ebu Amr As bin Vail es-Sehmî bize geldi. Sırtında Yemen kürklerinden de bir kürk bir de ipekle işlenmiş bir gömlek vardı. O kimse, Benî Sehm kabilesindendi. Onlar, cahiliye döneminde bizim kendileri ile andlaşma yaptığımız kimselerdi. Babama :
- “ Neyin var ? ” diye sordu. Babam :
- “ Senin kavmin, müslüman olduğum için beni öldüreceklerini iddia etmişler ” dedi. As b. Vail :
- “ Hiç kimse sana dokunmaz ” dedi. Bunu söyledikten sonra babam emin oldu. As b. Vail de çıktı. Mekke’yi dolduran insanlarla karşılaştı. Onlara :
- “ Nereye gidiyorsunuz ? ” diye sordu. Onlar da :
- “ Biz şu sapıtan Hattab’ın oğlu Ömer’e gidiyoruz ” dediler. As b. Vail :
- “ Siz ona dokunamazsınız ” deyince, herkes geri döndü. “
Buhari :
Hastalık hususunda çekilen sıkıntılar :
{ … Ebu Said el-Hudri r.a dan.O şöyle demiştir : Peygamber s.a.v humma hastalığından dolayı yatakta iken yanına girdim.Sonra elimi onun üzerine koyunca hararetini örtünün üzerinden ellerimde hissettim. Ve dedim ki :
- Ya rasulallah ! ateşinin şiddetine hayret ettim. O buyurdu ki :
- Biz – peygamberler – böyleyiz. Bizim için bela kat kat fazla olduğu gibi onun sevabı da kat kat fazla olur. Ben dedim ki :
- Ya Rasulallah ! hangi insanlar en şiddetli belaya uğrarlar ?.Peygamber s.a.v:
- Peygamberler , buyurdu. Ben :
- Ondan sonra kimlerdir ? dedim. Resulullah s.a.v buyurdular ki :
- Sonra Salih insanlardır. Onlardan her hangi biri öğle ciddi bir fakirliğe mübtela olur ki, büründüğü abadan başka bir şeyi bulamaz. Ve birinizin mutlulukla sevindiği gibi onlardan her hangi birisi belaya uğramakla cidden sevinir. }
İbni Mace : 10.4024
Açlık konusunda çekilen sıkıntılar :
“ … Ebû Hureyre radıyallâhu anh anlatıyor : Resûlullah s.a.v bir gün mûtad olmayan bir saatte mescide geldi. Orada Ebû Bekir ve Ömer radıyallâhu anhuma’ya rastladı. Onlara bu saatte niye geldiklerini sordu. " Bizi evden çıkaran açlıktır " dediler. Resûlullah s.a.v de : " Beni de evde çıkaran açlıktan başka bir şey değil " buyurdu. Hep berâber Ebû'l-Heysem İbnu'l Teyyihân'a gittiler. O, bunlar için arpadan ekmek yapılmasını emretti. Ekmek yapıldı. Sonra kalkıp bir koyun kesti. Yanlarında bir hurma ağacında asılı olan tatlı suyu indirdi. Derken yemek geldi, yediler ve o sudan içtiler. Resûlullah s.a.v : " Şu günün nimetinden Kıyâmet günü hesap sorulacak ! Açlık sizi evinizden çıkardı. Bu nimetlere nail olduktan sonra dönüyorsunuz " buyurdu."
Müslim : Eşribe 2038 Muvatta, Sıfatu'n Nebi 28, 2, 932 Tirmizî, Zühd 39, 2370
“ … Utbe İbn Gazvân r.a anlatıyor : " Gerçekten ben kendimi, Resûlullah s.a.v ile birlikte olan yedi kişiden yedincisi olarak görmüşümdür. Huble yaprağından başka yiyeceğimiz yoktu. Öyle ki avurtlarımız yara oldu."
Müslim, Zühd 15, 2967
“ … Enes radıyallâhu anh anlatıyor : Resûlullah s.a.v buyurdular ki : Şurası muhakkak ki, Allah hakkında benim korkutulduğum kadar kimse korkutulmamıştır. Allah yolunda bana çektirilen eziyet kadar kimseye eziyet çektirilmemiştir. Zaman olmuştur, otuz gün ve otuz gecelik bir ay boyu, Bilâl ile benim yiyeceğim, Bilâl'in koltuğunun altına sıkışacak miktarı geçmemiştir."
Tirmizi : Kıyâmet 35,2590.N
“ … Nu'mân İbnu Beşîr r.a anlatıyor : Ömer r.a insanların nail oldukları dünyalıktan söz etti ve dedi ki : " Gerçekten ben Resûlullah s.a.v’in bütün gün açlıktan kıvrandığı halde, karnını doyurmaya adi hurma bile bulamadığını gördüm."
Müslim, Zühd 36,2978
“ … Âişe radıyallâhu anhâ anlatıyor : Bazı aylar olurdu, hiç ateş yakmazdık, yiyip içtiğimiz sadece hurma ve su olurdu. Ancak, bize bir parçacık et getirilirse o hâriç."
Buhârî, Et'ime 23, Rikâk 17; Müslim, Zühd 20-27
“ … Fudâle İbnu Ubeyd radıyallâhu anh anlatıyor : Resûlullah s.a.v halka namaz kıldırırken, bazı kimseler açlık sebebiyle kıyam sırasında yere yıkılırlardı. Bunlar Ashâb-ı Suffe idi. Bedevîler, bunlara delirmiş derlerdi. Efendimiz namazdan çıkınca yanlarına uğrar ve : " Eğer ( bu çektiğiniz sıkıntı sebebiyle ) Allah indinde elde ettiğiniz mükâfaatı bilseydiniz, fakirlik ve ihtiyaç yönüyle daha da artmayı dilerdiniz " derdi."
Tirmizi : , Zühd 39,2473.n
{ … Mus’ab İbn Sa’d babasından tahdis etti ki, babası Sa’d şöyle demiştir : ” Sa’d ın annesi, Sa’d İslam dininden dönmedikçe onunla ebediyen konuşmayacağına, yemeğeceğine ve içmeğeceğine yemin etti de oğluna dedi ki : sen, Allah sana ana ve babana iyilik vasiyet ettiğini söylemedin mi ? Öyleyse bende senin ananım, ben de seni bununla - yani gittiğin yolu terk etmen ile - emrediyorum.
Sa’d dedi ki : anam üç gün bekledi. Nihayet açlıktan bayıldı.Hemen Umare adındaki bir oğlu kalkıp kendisine su içirdi. Mütakiben anam, ben Sa’d aleyhine beddua etmeye başladı. İşte bunun üzerine Aziz ve Celil olan Allah şu Ayeti celileyi indirdi :
“ Biz insana ana ve babasını tavsiye ettik. Onun anası kendisini, eziyet üstüne eziyetle taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl sürmüştür. Onun için bana ve anana babana şükret. Muhakkak ki dönüşünüz banadır. Eğer onlar senin bilmediğin bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, sakın onlara bu hususta itaat etme …” LOKMAN : 14-15 }
Müslim : 7 / 319.s.1748.n
Görüldüğü gibi Sa’d r.a’nun Allah yolundaki mücadelesine ve itaatine - en yakını olan anası mani olmaya çalışmıştır. Ama - annesi de olsa - ona kesinlikle itaat etmemiştir. Çünkü iman bağı her şeyin üstünde bir bağdır.
Şartlar ne kadar zor olursa olsun, mani olmaya çalışanlar kim olursa olsun, İslamı kabul etmiş şuurlu bir müslüman bu hususta asla kimseye itaat etmemelidir. Çünkü islamın özlü kurallarından birisi de şudur :
“ la taata fi masiyetillahi inneme’t taatu fil ma’ruf “
“ Allah’a isyan olan konularda kimseye itaat yoktur, itaat ancak ma’ruftadır “
“ Muhacirlerden, Ensardan ileri ve önde gelenlerle, ihsan ile onlara uyanlardan Allah razı olmuş Onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara altlarından ırmaklar akan cennetler hazırIamıştır. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar. İşte büyük kurtuluş budur.”
TEVBE : 1OO
“ Ağaç altında sana beyat etmeleri dolayısıyla Allah o mü’minlerden razı olmuştur. Gönüllerindekini bilmiş, üzerlerine huzur indirmiş ve onlara yakın bir fetih ve elde edecekleri pek çok ganimet vermiştir. Allah daima galiptir ve hikmet sahibidir....... .“
FETİH : 18 - 19
İman edenlerin şunu peşinen kabullenmeleri gerekir ki ; iman muhakkakki imtihanı gerektirir.
İman edenler veya iman ettiğini söyleyenler muhakkak ki imanlarının derecesine göre bir imtihandan geçmek zorundadırlar.
Çünkü Allah’u Azze ve Celle’nin bu konuda muhakkakki gerçekleşmesini istediği bir sünnetullahı vardır.
Kendisinin de bir Ayet’i Celile’sinde buyurduğu gibi :
[FONT=&]أَحَسِبَ النَّاسُ أَن يُتْرَكُوا أَن يَقُولُوا آمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ [/FONT]
“ İnsanlar yalnız “ iman ettik “ demekle, hiç imtihan edilmeden başı boş bırakılacaklarınımı zannediyorlar “ ANKEBUT : 2.AY.
Bu imtihan vesileleri ise açlık, korku, kafir fitnesi, mal fitnesi, can fitnesi, evlat fitnesi olarak sayılabilir.
Allah’u Azze ve Celle, bunları, iman edenleri denemek, onları imtihana tabi tutmak ve onların bu vesilelerden kaynaklanan sıkıntılar karşısında ne derece sabır gösterip imanlarını muhafaza edip edemeyeceklerini ölçmek için birer vesile kılmıştır.
Bizden öncekiler imanlarını kazanma, onu tatbik etme, mudafa ve muhafaza etme hususunda çok gayret sarfetmişler ve – az önce de ifade ettiğimiz gigi – cenneti kazanmışlardır.
Öğleyse ey iman ettiğini söyleyenler ! eğer cennete ve cemalullaha talipseniz bakınız o insanlar bunları kazanmak için neler yapmışlar, neler çekmişler ve nasıl sabır ve metanet göstermişler.:F:
Allah’u Azze ve Celle’den niyazım ; bizlere şaibesiz bir iman nasibi müyesser eylesin. Bununla beraber yine bizlere ; elde ettiğimiz imanımızı muhafaza etme hususunda kudret ve kuvvet ihsan eylesin. İmtihan vesilesi olarak başımıza musallat olan musibet ve belalara karşı direnme gücü versin. Ve hasetsen bizleri kaldıramayacağımız şeylerle de imtihan etmesin …
……” رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
“ … Rabbimiz ! bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz ! bize gücümüzün yetmeyeceği şeyleri de yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize acı !. Sen bizim mevlamızsın, kafirlere karşı bizlere yardım eyle. “