M. Latif SALİHOĞLU
Pot mu, Put mu?
Pot mu, Put mu?
Muallim olan Kasım kardeşimizin geçtiğimiz Kasım ayında ziyaretimize gelip haberdar etmesiyle kat'î bir sûrette öğrendik ki: Hazret–i Bediüzzaman'ın "Dehşetli bir put kırdım" şeklindeki sözü, bazı yayınevleri tarafından neşredilen Risâlelerde "Dehşetli bir pot kırdım" diye yazılmış.
Duyunca, haliyle bizler de dehşete kapıldık. Zira, o cümledeki bir tek kelimenin değişmesiyle, asıl mânâ değişiyor, hatta zıddına inkılâp ediyor.
Bu durumda dehşete kapılmamak elde değil.
* * *
Şimdi, meseleyi tâ baştan ele alarak, adım adım ilerlemeye devam edelim.
Birçok kaynakta ve hatta resmî vesikalarla (Zabıt Ceridesi) da sabittir ki: Üstad Bediüzzaman, ısrarlı dâvetler üzerine 1922 yılı Kasım ayına (Kasım tevâfuku) İstanbul'dan Ankara'ya geliyor.
Millet Meclisi'nde onun için bir "Hoşâmedî" merasimi yapılıyor. O da Meclis kürsüsünde ordunun muzafferiyeti için duâ ediyor. Ayrıca, mebuslara hitaben hem konuşmalarda bulunuyor, hem de yazılı metin halinde 10 maddelik bir beyannâme neşrediyor.
Bediüzzaman'ın orada imandan bahsetmesi ve meb'usları namaza dâvet etmesinden, bazı ekâbirler çok rahatsız oluyor... Öyle ki, Üstad Bediüzzaman, o şahıslardan biriyle şiddetli bir münakaşaya tutuşuyor.
Bediüzzaman, o şahsın kendisine "şiddetli bir hiddetle" karşı geldiğini, hatta bağırarak: 'Seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikir beyan edesin. Sen geldin, namaza dair şeyler yazıp içimize ihtilâf verdin!' dediğini kaydediyor.
Üstad Bediüzzaman ise, o şahsa şu şekilde mukabele ettiğini belirtiyor: "Ben de onun hiddetine karşı dedim: 'Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur!' Dehşetli bir put kırdım."
(Bkz: Emirdağ Lâhikası, s. 214; Hutuvat–ı Sitte, Takdim/Yeni Asya Neşriyat: Bütün baskılar.)
Bu mevzuun Şuâlar ve Tarihçe–i Hayat isimli eserlerdeki izahı daha genişçedir. Orada, Hazret–i Üstad'ın ayrıca şu sözleri sarf ettiğini görmekteyiz: "Kâinatta en yüksek hakîkat îmandır, îmandan sonra namazdır. Namaz kılmayan..." (Tarihçe–i Hayat, s. 607)
Şimdi bütün bu sözler ve bu sözlerle ifade edilen hakikat bütün açıklığıyla meydanda iken, nasıl olur da bu hakikati tersine çevirecek bir yanlışlığa mahal veriliyor?
Allah aşkına bir düşünün: "Put kırmak" nerede, "Pot kırmak" nerede?
Bu iki tâbir arasında, mânâca en ufak bir uyum, bir insicam, bir paralellik var mı? Olabilir mi?
Dahası, mevzunun "siyak ve sibak"ından böyle ters bir mânâ çıkarılabilir mi?
Asla ve kat'a mümkün değildir. Zira, "Put kırma"yı "Pot kırma"ya çevirdiğin takdirde, "Kâinatta en yüksek hakîkat îmandır, îmandan sonra namazdır..." ifadesindeki izzet ve kararlılıktan eser kalmaz. O takdirde, imânın izzet ve şahâmeti, özür, pişmanlık, zillet ve nedamete çevrilmiş olur ki, maazallah...
* * *
Kasım kardeşimiz gibi daha başka kimseler de, o yayınevlerinin yetkililerini ikaz etmişler. Ancak, hiç oralı olmamış ve düzeltme cihetine gitmemişler.
Hatta kendimiz de, o yayınevlerinden birini, özellikle Emirdağ Lâhikasındaki "Lozan bahsi"nin sansürlenmesi hususunda ikaz ettik. Ama, hiç dikkate almadılar.
Yani, demem şu ki: Hz. Üstad'ın "Put kırdım" tâbirini "Pot kırdım"a çevirenler, aynı zamanda "Lozan bahsi" ile ilgili lâhikaların sansürlenmesinden de sâbıkalıdırlar.
Cenâb–ı Hak, ferâset versin ve bu kimseleri intibaha getirip hatalarını tashih ettirsin.
Yeni Asya
09.12.2010