EHL-İ BEYT SEVGİSİ
Sâlik, Efendimiz (s.a.v)’in Ehl-i Beyti’ne çok saygılı davranmalıdır. Özellikle günümüzde Ehl-i Sünnet, Ehl-i Beyt sevgisinden biraz habersiz kaldığı için, Ehl-i Beyt’i sevme husûsunda daha hassas olmak gerekmektedir.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), Ehl-i Beyti’nin sevilmesini bize emir buyurmuştur. Bu konudaki bâzı hadîs-i şerîfler şöyledir:
“Namaz kıla kıla beliniz bükülse, oruç tuta tuta karınlarınız sırtınıza yapışsa bile Ehl-i Beytim’i sevmedikçe kurtuluşa eremezsiniz.”
“Allah Teâlâ’yı nîmetleriyle sizi rızıklandırdığı için seviniz. Beni de, Allah beni sevdiği için seviniz. Ehl-i Beytim’i de Allah ve ben onları sevdiğim için seviniz.” (Taberânî, Kebîr; Hâkim, Müstedrek; Beyhakî, Şuabu’l-Îmân ve Tirmizî, Sünen; Suyûtî)
“Bir kimse, ashâbımı, zevcelerimi ve Ehl-i Beytim’i sever ve onlara dil uzatmazsa, dünyâdan da onlara sevgi üzere ayrılırsa, kıyâmet günü benimle birlikte olur.”(Gümüşhânevî, Râmûzu’l-Ehâdîs, s. 397.)
“Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemîn ederim ki ey Ehl-i Beyt! Size, ancak Allah’ın kendisini yüz üstü cehenneme sürüdüğü kimse hâriç, hiç kimse buğzetmez.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned; Hâkem, Müstedrek.)
Onun içindir ki Ehl-i Beyt sevgisini sâlik kalbine yerleştirmeli ve bu sevgiyi diğer müslüman kardeşlerine de aşılamaya çalışmalıdır. Unutmamalıdır ki Allah Rasûlü’nün Ehl-i Beytin’i sevmeden Rasûlullah’ı sevemez. Rasûl-i Kibriyâ’ya sevgi olmadan da Allah sevgisi olmaz. Hattâ Ehl-i Beyt’i sevenleri dahi bu sevgiden ötürü sevmelidir.
EHL-İ BEYT’İN HAYÂTINI ÖĞRENMEK
Ehl-i Beyt sevgisi içinde olanlar özellikle Hz. Fâtıma (r.anhâ), Hz. Ali (k.v) ve On İki İmamlar’ın hayâtını okumalıdırlar. Onların bu güzel ve takvâ içindeki yaşantılarını kendilerine örnek edinmeli ve yaşantılarıyla hâllenmelidirler.
EHL-İ BEYT ve ASHÂB-I KİRÂM
Ehl-i Beyti, Ashâb-ı Kirâmla birlikte sevmelidir. Bu hususta İmâm-ı Rabbânî (k.s) şöyle der:
“Ehl-i Beyt’e muhabbetin olmayışı hâricîliktir. Ashâbdan teberrî etmek (yüz çevirmek) râfızîliktir. Bütün ashâba saygılı olarak Ehl-i Beyt’i sevmek ise sünnîliktir.” (İmâm-ı Rabbânî, Mektûbât, 349. Mektub.)
“Ey sâlik! Hz. Rasûlullah’ın hâne halkına Ehl-i Beyt denir. Ehl-i Beyt’in temeli Hz. Rasûlullah ve Hz. Haticetü’l-Kübrâ’dır. Ehl-i Âbâ ise Hz. Fâtıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’dir. Ehl-i Beyt’e Rasûlullah’ın bütün akrabaları da dâhildir.
Ey sâlik, bil ki; Ezvâc-ı Rasûlullah ve Evlâd-ı Rasûlullah da Ehl-i Beyt’tir. Sahâbilerden de Selmân için “minnâ” buyurmuştur. Rasûlullah (s.a.v) buyurmuştur ki: “Sünnetimi yayanlar halîfelerimdir.” “Her muttakî ise benim Ehl-i Beytim’dendir.”
“Ey ârif! Rasûlullah’ta iki nur tecelli etmiştir: Birisi nübüvvet nûru, diğeri ise velâyet nûrudur. Nübüvvet nûru kendisi ile beraber son buldu. Velâyet nûru ise evlâtları olan On İki İmamlarla devam ediyor.”
Ey muhib! Bilesin ki; kıyâmete kadar bu nur evlatlarında tecellî edecektir. Onun içindir ki, bin dört yüz yıldır Hz. Rasûlullah’ın getirdiği İslâm dîni devâm edip canlılığını, tesîrini sürdürüyor. Sebep, velâyetin devamındandır.”
“Ey sâlik! Bilesin ki Ehl-i Sünnet, Ehl-i Beyt’in kıymetini lâyıkı vechile bilemedi. Mü’minler çocuklarını, canlarını, mallarını sevdikleri kadar Ehl-i Beyt’i sevemediler.
Cenâb-ı Hakk ise cennetin dört köşesinin bir köşesini Hz. Fâtıma (r.anhâ), bir köşesini de Hz. Ali (r.a.), bir köşesini Hz. Hasan (r.a.) ve bir köşesini de Hz. Hüseyin (r.a.)’in nurları ile süslemiştir. Duâlarında Ehl-i Beyt’i vesîle yaparsan duâların kabûl olur.
Ey mü’min! bilesin ki cennetin seyyidleri Hz. Hatîcetü’l-kübrâ (r.anhâ) ile Hz. Fâtımatü’z-Zehrâ (r.anhâ)’dır. Eğer Ehl-i Beyt ile sevgi bağını kurduysan bilesin ki, cennete kişi sevdiğiyle beraberdir.”
“Ey sâlik, bilesin ki bizim yolumuz üç esâsa bağlıdır. Birinci esas; tevhîd akîdesinin hâkimiyetidir. İkinci esas Sünnet-i Seniyye’nin yaşanmasıdır. Üçüncü esas ise Ehl-i Beyt sevgisini yaşamaktır.”
Abdullah Faruki el-Müceddidi (K.S)
Sâlik, Efendimiz (s.a.v)’in Ehl-i Beyti’ne çok saygılı davranmalıdır. Özellikle günümüzde Ehl-i Sünnet, Ehl-i Beyt sevgisinden biraz habersiz kaldığı için, Ehl-i Beyt’i sevme husûsunda daha hassas olmak gerekmektedir.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), Ehl-i Beyti’nin sevilmesini bize emir buyurmuştur. Bu konudaki bâzı hadîs-i şerîfler şöyledir:
“Namaz kıla kıla beliniz bükülse, oruç tuta tuta karınlarınız sırtınıza yapışsa bile Ehl-i Beytim’i sevmedikçe kurtuluşa eremezsiniz.”
“Allah Teâlâ’yı nîmetleriyle sizi rızıklandırdığı için seviniz. Beni de, Allah beni sevdiği için seviniz. Ehl-i Beytim’i de Allah ve ben onları sevdiğim için seviniz.” (Taberânî, Kebîr; Hâkim, Müstedrek; Beyhakî, Şuabu’l-Îmân ve Tirmizî, Sünen; Suyûtî)
“Bir kimse, ashâbımı, zevcelerimi ve Ehl-i Beytim’i sever ve onlara dil uzatmazsa, dünyâdan da onlara sevgi üzere ayrılırsa, kıyâmet günü benimle birlikte olur.”(Gümüşhânevî, Râmûzu’l-Ehâdîs, s. 397.)
“Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemîn ederim ki ey Ehl-i Beyt! Size, ancak Allah’ın kendisini yüz üstü cehenneme sürüdüğü kimse hâriç, hiç kimse buğzetmez.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned; Hâkem, Müstedrek.)
Onun içindir ki Ehl-i Beyt sevgisini sâlik kalbine yerleştirmeli ve bu sevgiyi diğer müslüman kardeşlerine de aşılamaya çalışmalıdır. Unutmamalıdır ki Allah Rasûlü’nün Ehl-i Beytin’i sevmeden Rasûlullah’ı sevemez. Rasûl-i Kibriyâ’ya sevgi olmadan da Allah sevgisi olmaz. Hattâ Ehl-i Beyt’i sevenleri dahi bu sevgiden ötürü sevmelidir.
EHL-İ BEYT’İN HAYÂTINI ÖĞRENMEK
Ehl-i Beyt sevgisi içinde olanlar özellikle Hz. Fâtıma (r.anhâ), Hz. Ali (k.v) ve On İki İmamlar’ın hayâtını okumalıdırlar. Onların bu güzel ve takvâ içindeki yaşantılarını kendilerine örnek edinmeli ve yaşantılarıyla hâllenmelidirler.
EHL-İ BEYT ve ASHÂB-I KİRÂM
Ehl-i Beyti, Ashâb-ı Kirâmla birlikte sevmelidir. Bu hususta İmâm-ı Rabbânî (k.s) şöyle der:
“Ehl-i Beyt’e muhabbetin olmayışı hâricîliktir. Ashâbdan teberrî etmek (yüz çevirmek) râfızîliktir. Bütün ashâba saygılı olarak Ehl-i Beyt’i sevmek ise sünnîliktir.” (İmâm-ı Rabbânî, Mektûbât, 349. Mektub.)
“Ey sâlik! Hz. Rasûlullah’ın hâne halkına Ehl-i Beyt denir. Ehl-i Beyt’in temeli Hz. Rasûlullah ve Hz. Haticetü’l-Kübrâ’dır. Ehl-i Âbâ ise Hz. Fâtıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’dir. Ehl-i Beyt’e Rasûlullah’ın bütün akrabaları da dâhildir.
Ey sâlik, bil ki; Ezvâc-ı Rasûlullah ve Evlâd-ı Rasûlullah da Ehl-i Beyt’tir. Sahâbilerden de Selmân için “minnâ” buyurmuştur. Rasûlullah (s.a.v) buyurmuştur ki: “Sünnetimi yayanlar halîfelerimdir.” “Her muttakî ise benim Ehl-i Beytim’dendir.”
“Ey ârif! Rasûlullah’ta iki nur tecelli etmiştir: Birisi nübüvvet nûru, diğeri ise velâyet nûrudur. Nübüvvet nûru kendisi ile beraber son buldu. Velâyet nûru ise evlâtları olan On İki İmamlarla devam ediyor.”
Ey muhib! Bilesin ki; kıyâmete kadar bu nur evlatlarında tecellî edecektir. Onun içindir ki, bin dört yüz yıldır Hz. Rasûlullah’ın getirdiği İslâm dîni devâm edip canlılığını, tesîrini sürdürüyor. Sebep, velâyetin devamındandır.”
“Ey sâlik! Bilesin ki Ehl-i Sünnet, Ehl-i Beyt’in kıymetini lâyıkı vechile bilemedi. Mü’minler çocuklarını, canlarını, mallarını sevdikleri kadar Ehl-i Beyt’i sevemediler.
Cenâb-ı Hakk ise cennetin dört köşesinin bir köşesini Hz. Fâtıma (r.anhâ), bir köşesini de Hz. Ali (r.a.), bir köşesini Hz. Hasan (r.a.) ve bir köşesini de Hz. Hüseyin (r.a.)’in nurları ile süslemiştir. Duâlarında Ehl-i Beyt’i vesîle yaparsan duâların kabûl olur.
Ey mü’min! bilesin ki cennetin seyyidleri Hz. Hatîcetü’l-kübrâ (r.anhâ) ile Hz. Fâtımatü’z-Zehrâ (r.anhâ)’dır. Eğer Ehl-i Beyt ile sevgi bağını kurduysan bilesin ki, cennete kişi sevdiğiyle beraberdir.”
“Ey sâlik, bilesin ki bizim yolumuz üç esâsa bağlıdır. Birinci esas; tevhîd akîdesinin hâkimiyetidir. İkinci esas Sünnet-i Seniyye’nin yaşanmasıdır. Üçüncü esas ise Ehl-i Beyt sevgisini yaşamaktır.”
Abdullah Faruki el-Müceddidi (K.S)