Günümüz insanının ömrü kısa. İşler dallanıp budaklanmış, hayat şartları ağır. Sanayi ve teknoloji harikaları, hayatımızı kolaylaştırırken, diğer taraftan kendi peşlerinden koşturarak zorlaştırıyor. Dolayısıyla senelerce mağara, çilehane ve uzlethanelere çekilip nefsimizi terbiye, ruhumuzu/duygularımızı olgunlaştırıp, inkişaf ettirmemiz neredeyse imkânsız… Çağın ilim, teknoloji ve iletişim şartlarına uygun, bizi çok kısa zamanda hedefe ulaştıracak vasıtalar lâzım.
Bediüzzaman, uzun, meşakkatli, çileli olan tarikat mesleğini (senelerce çilehane, uzlethanelerde nefis terbiyesi yapmak gerekir), “acz, fakr, şefkat, tefekkür” gibi kısa zamanda elde edilen bir hakikat ve şeriat mesleğine dönüştürmüştür. Bulduğu kısa yol;
“Acz, fakr, şefkat ve tefekkürden” 1 ibaret dört adımlık bir güzergâhtır. Bu zamanda kalbini işlettirme, kendini tanıma, Kur’ân’ı anlama, yaşama ve anlatma metodudur.
Acz ve fakr, kulluğun esasıdır. Şefkat, Rabbimizin Rahîm (seven, acıyan, yardım eden), tefekkür ise Hakîm ismine götürür. Rahîm ismine mazhariyet, iman hizmetini netice verir. İnsanın hadsiz fakrını hissetmesi olan şefkat, hakikî şükrün esasıdır aynı zamanda.
İnsanı psiko-biyo-fizyolojik ve sosyal açılardan da tahlil ederek, ne kadar aciz ve fakir bir varlık olduğunu ona idrak ettirir.
Bin bir Esmâ-i İlâhiye’yi (Allah’ın isim ve sıfatlarını) ispat ve izah ederek, her yeri zikirhane, tefekkürhane, çilehaneye çevirir. Kâinatı bir kitap şekline sokarak okutur.
Hemcinslerimize şefkatle yaklaşarak iyilik ve merhamet etmeyi; yaratılışta kardeşlerimiz olan diğer “mahlûkata” da merhamet etmenin yollarını gösterir. Bunu da olumlu duygularımızı inkişaf, olumsuzlarını yönlendirerek gerçekleştirir.
Akıl, kalp ve sâir duygularımızı manevî ameliyat-ı cerrahiyeden geçirerek; gözümüzü, kulağımızı açar. Kalbimizi manevî ameliyattan geçirerek, santrallik konumunu kazanmasını sağlar. Böylece yaratılanlara merhametle ve dengeli yaklaşmayı öğreniriz.
Dipnot:
1- Sözler, s. 476.
Yazar: Ali Ferşadoğlu
Bediüzzaman, uzun, meşakkatli, çileli olan tarikat mesleğini (senelerce çilehane, uzlethanelerde nefis terbiyesi yapmak gerekir), “acz, fakr, şefkat, tefekkür” gibi kısa zamanda elde edilen bir hakikat ve şeriat mesleğine dönüştürmüştür. Bulduğu kısa yol;
“Acz, fakr, şefkat ve tefekkürden” 1 ibaret dört adımlık bir güzergâhtır. Bu zamanda kalbini işlettirme, kendini tanıma, Kur’ân’ı anlama, yaşama ve anlatma metodudur.
Acz ve fakr, kulluğun esasıdır. Şefkat, Rabbimizin Rahîm (seven, acıyan, yardım eden), tefekkür ise Hakîm ismine götürür. Rahîm ismine mazhariyet, iman hizmetini netice verir. İnsanın hadsiz fakrını hissetmesi olan şefkat, hakikî şükrün esasıdır aynı zamanda.
İnsanı psiko-biyo-fizyolojik ve sosyal açılardan da tahlil ederek, ne kadar aciz ve fakir bir varlık olduğunu ona idrak ettirir.
Bin bir Esmâ-i İlâhiye’yi (Allah’ın isim ve sıfatlarını) ispat ve izah ederek, her yeri zikirhane, tefekkürhane, çilehaneye çevirir. Kâinatı bir kitap şekline sokarak okutur.
Hemcinslerimize şefkatle yaklaşarak iyilik ve merhamet etmeyi; yaratılışta kardeşlerimiz olan diğer “mahlûkata” da merhamet etmenin yollarını gösterir. Bunu da olumlu duygularımızı inkişaf, olumsuzlarını yönlendirerek gerçekleştirir.
Akıl, kalp ve sâir duygularımızı manevî ameliyat-ı cerrahiyeden geçirerek; gözümüzü, kulağımızı açar. Kalbimizi manevî ameliyattan geçirerek, santrallik konumunu kazanmasını sağlar. Böylece yaratılanlara merhametle ve dengeli yaklaşmayı öğreniriz.
Dipnot:
1- Sözler, s. 476.
Yazar: Ali Ferşadoğlu