risalei nur 1. söz

furkan42fatih

Tecrübeli
Birinci Söz - sözler 1.söz-[/CENTER]


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَ
بِهِ نَسْتَعِينُ

اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ
السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى

اَلِهِ وَ صَحْبِهِ
اَجْمَعِينَ

Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker
olduğun için askerlik temsilâtiyle, sekiz hikâyecikler ile birkaç hakikatı
nefsimle beraber dinle. Çünki ben nefsimi herkesten ziyade nasihâta muhtaç
görüyorum. Vaktiyle sekiz âyetten istifade ettiğim sekiz sözü biraz uzunca
nefsime demiştim. Şimdi kısaca ve Avâm lisanıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse
beraber dinlesin.

Birinci Söz

Bismillah her hayrın
başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil ey nefsim, şu mübarek kelime İslâm
nişanı olduğu gibi, bütün mevcudatın Lisan-ı hâliyle vird-i zebânıdır. Bismillah
ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir bereket olduğunu anlamak
istersen, şu temsilî hikâyeciğe bak dinle!. Şöyle ki:

Bedevî Arab
çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir kabile reisinin ismini alsın ve
himeyesine girsin. Tâ şakîlerin şerrinden kurtulup hâcâtını tedârik edebilsin.
Yoksa tek başıyle hadsiz düşman ve ihtiyacâtına karşı perişan olacaktır. İşte
böyle bir seyahat için iki adam, sahraya çıkıp gidiyorlar. Onlardan birisi
mütevazi idi. Diğeri mağrur... Mütevazii, bir reisin ismini aldı. Mağrur,
almadı... Alanı, her yerde selâmetle gezdi. Bir kâtıü't-tarîka rast gelse, der:
"Ben, filân reisin ismiyle gezerim." Şakî defolur, ilişemez. Bir çadıra girse, o
nam ile hürmet görür. Öteki mağrur, bütün seyahatinde öyle belalar çeker ki,
târif edilmez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem zelîl, hem rezil
oldu.

İşte ey mağrur nefsim! Sen o seyyahsın. Şu dünya ise, bir çöldür.
Aczin ve fakrın hadsizdir. Düşmanın,hâcâtın nihayetsizdir. Mâdem öyledir; şu
sahranın Mâlik-i Ebedî'si ve Hâkim-i Ezelî'sinin ismini al. Tâ, bütün kâinatın
dilenciliğinden ve her hâdisatın karşısında titremeden kurtulasın.

Evet,
bu kelime öyle mübarek bir definedir ki: Senin nihayetsiz Aczin ve fakrın , seni
nihayetsiz kudrete, rahmete raptedip Kadîr-i Rahîm'in dergâhında aczi, fakrı en
makbul bir şefaatçı yapar. Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki:
Askere kaydolur. Devlet namına hareket eder. Hiçbir kimseden pervâsı kalmaz.
Kanun namına, devlet namına der, her işi yapar, her şeye karşı
dayanır.

Başta demiştik: Bütün mevcudat, Lisan-ı hâl ile Bismillah der.
Öyle mi?

Evet, nasılki görsen: Bir tek adam geldi. Bütün şehir ahalisini
cebren bir yere sevketti ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen bilirsin; o adam
kendi namıyla, kendi kuvvetiyle hareket "etmiyor. Belki o bir askerdir. Devlet
namına hareket eder. Bir padişah kuvvetine istinad eder. Öyle de her şey,
Cenâb-ı Hakk'ın namına hareket eder ki; zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler
başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek herbir
ağaç, Bismillah der. Hazine-i Rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere
tablacılık ediyor. Her bir bostan, Bismillah der. Matbaha-i kudretten bir kazan
olur ki: Çeşit çeşit pekçok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor.
Herbir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar Bismillah der. Rahmet
feyzinden bir süt çeşmesi olur. Bizlere, Rezzak namına en lâtif, en nazif, âb-ı
hayat gibi "bir gıdayı takdim ediyorlar. Herbir nebat ve ağaç ve otların ipek
gibi yumuşak kök ve damarları, Bismillah der. Sert olan taş ve toprağı deler
geçer. Allah namına, Rahman namına der, her şey ona musahhar olur. Evet havada
dalların intişarı ve meyve vermesi gibi, o sert taş ve topraktaki köklerin
kemâl-i sühûletle intişar etmesi ve yer altında yemiş vermesi; hem şiddet-i
hararete karşı aylarca nâzik, yeşil yaprakların yaş kalması; tabiiyyûnun ağzına
şiddetle tokat vuruyor. Kör olası gözüne parmağını sokuyor ve diyor ki: En
güvendiğin salâbet ve hararet dahi, emir tahtında hareket ediyorlar ki; o ipek
gibi yumuşak damarlar, birer asâ-yi Mûsâ (A.S.) gibi
فَقُلْنَااضْرِبْْبِعَصَاكَالْحَجَرَ emrine imtisâl ederek taşları şakk eder. Ve
o sigara kâğıdı gibi ince nazenin yapraklar, birer a'zâ-yi İbrahim (A.S.) gibi
ateş saçan hararete karşı يَانَارُكُونِىبَرْدًاوَسَلاَمًا âyetini
okuyorlar.

Mâdem her şey mânen Bismillah der. Allah namına Allah'ın
ni'etlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi Bismillah demeliyiz. Allah
nâmına vermeliyiz. Allah nâmına almalıyız. Öyle ise, Allah nâmına vermeyen gafil
insanlardan almamalıyız...

Sual: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiat
veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah, ne fiat istiyor?

Elcevab:
Evet o Mün'im-i Hakiki, bizden o kıymettar ni'metlere, mallara bedel istediği
fiat ise; üç şeydir. Biri: Zikir. Biri: Şükür. Biri: Fikir'dir. Başta
"Bismillah" zikirdir. Âhirde "Elhamdülillah" şükürdür. Ortada, ''bu kıymettar
hârika-yi san'at olan nimetler Ehad-ü Samed'in mu'cize-i kudreti ve Hediye-i
rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek'' fikirdir. Bir pâdişahın kıymettar bir
hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp, hediye sahibini
tanımamak ne derece belâhet ise, öyle de; zâhirî mün'imlere medih ve muhabbet
edip, Mün'im-i Hakiki'yi unutmak; ondan bin derece daha belâhettir.

Ey
nefis! böyle ebleh olmamak istersen; Allah nâmına ver, Allah nâmına al, Allah
namına başla, Allah nâmına işle. Vesselâm.
 

KF_Admin

Administrator
Forum Administrator
bismillah.jpg

Bismillah her hayrın başıdır.
 
Üst