İnsanlarda, enseden alna kadar başın üzerini kaplayan kıllara "saç" denir. Saçlar kafatasını sıcağa, soğuğa ve hafif darbelere karşı korur. Memeli hayvanlarda, özellikle karada yaşayanların gelişmiş olanlarının başlarında da bu çeşit koruyucu kıllar bulunur. Bunlara bulunduğu yere göre saç, perçem, yele denir.
İnsanların saçları genel olarak sarı, kızıl, kahverengi veya siyah renkte olur. İnsan bedeninde saça, kana, deriye renk veren maddelere "pigment" denir. Bedende üç ana pigment vardır.
1. Melânin: Kahverengi olup, küçük tanecikler halindedir.
2. Karoten: Sarı renkte olup, bu pigment bitkilerde de bulunur. Tereyağına ve havuca bu pigment renk verir.
3. Hemoglobin: Kanın kırmızı rengini bu pigment sağlar.
Pigment, güneşin ışınlarını emer. Derideki melânin de özel hücreler yapar. Bu hücrelere "melânosit" denir. Melâninin açık veya koyu renkli olmasında oksitlenmenin büyük etkisi vardır. pigmentin tanecikleri az oksitlenirse renkleri açık olur, oksitlenme çoğalınca renkleri koyu kahverengiye kadar varır. Saçlarda, tüylerde pigment oluşmasının esasları da derideki gibidir. Saç telleri dibindeki melânositler kalıtıma göre saça renk verirler. Saçlardaki renk farkları taneciklerin yayılışına, oksitlenme derecesine bağlıdır. Açık renk kızıl saçlarda melâninden başka bir demir pigment daha bulunur.
Saçların rengini koruyabilmesi için, saçların bulunduğu deri tabakası gerektiği gibi beslenmelidir. Beslenme iyi olmazsa, özellikle "B" vitamini, bakır eksikliği olursa, saçlarda beyazlaşma görülür. Besin iyi ayarlanırsa, saçların yeniden normal rengini aldığı olur.
Diğer yandan yaşlılıkla ilgili saç ağarmalarının besinle ilgisi yoktur; vitamin tedavisiyle ve besinle saçlar normal rengine girmez. Çünkü yaşlılıktaki ağarma melânin hücrelerinin artık işini göremez hale gelmesinden olur. Kimi zaman ruhi sıkıntı sonunda saçların birdenbire ağardığı görülmüşse de, bunun nedeni bilimce kesin olarak açıklanamamıştır. Ancak bu gibi sarsıntıların bezlerin işleyişini etkilediğinde şüphe yoktur.
Saçının rengi açık olan veya saçı ağaran kimsenin bunu boyatmasının İslâm'a göre hükmünü şu şekilde belirlemek mümkündür. İslâm'ın çıkışından önce yahudi ve hıristiyanlar güzel görünme ve süslenmenin Allah'a kullukla bağdaşmayacağını düşünerek, saçı boyayıp rengini değiştirmekten kaçınırlardı. Hz. Peygamber, ashabına bağımsız bir kişilik kazandırmak için saçı ve sakalı kına veya başka bir boya maddesi ile boyayabileceklerini bildirdi. Ebû Hüreyre (r.a)'tan nakledilen bir hadiste şöyle buyurulur: "Yahudi ve Hıristiyanlar (saçlarını) boyamaz. Siz onların aksini yapınız: yani saçlarınızı boyayınız" (Buhârî, Enbiyâ, 50; Libas, 67; Müslim, Libas, 80; Ebû Dâvud, Tereccül, 18; Nesâî, Zîne, 14). Ancak hadisteki emir bağlayıcı olmayıp mendupluk bildirir. Nitekim uygulamada Hz. Ebû Bekir, Ömer, Ali, Ka'b ve Enes (r.anhüm) gibi bazı sahabeler saçlarını boyamamıştır.
Diğer yandan kullanılacak boyada siyah renk tercih edilmemelidir. Çünkü saç boyası genellikle yaşlı erkeklerin beyazlaşan saçları için söz konusu olur. Siyah renk yaşlı kimseyi, olduğundan çok genç gösterir. Bu durum kınalama veya boyayı amacından saptırabilir. Nitekim Mekke'nin fethi günü Hz. Ebû Bekr'in yaşlı babası Ebû Kuhâfe'nin saçlarının ağaç çiçekleri gibi beyazlaştığını gören Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Bu beyaz saçı değiştiriniz ve siyahtan sakınınız" (bk. Ebû Dâvud, Tereccül, 18; Nesâî, Zîne, 15; Ahmed b. Hanbel, I,165, 356, II, 261, 499, III,160, 322). Ancak saçı beyazlaşan kimse genç olursa, onun siyaha boyamasında bir sakınca görülmemiştir. Nitekim Sa'd b. Ebî Vakkas, Ukbe b. Âmir, Hasan, Hüseyin ve Cerîr gibi sahabelerin bu rengi tercih ettikleri nakledilmiştir (Yusuf el-Kardâvî, el-Halâl vel-Harâm fil-İslâm, Terc. Mustafa Varlı, Ankara 1970, s. 102, 103).
Boya malzemesi olarak Allah elçisi kınayı tavsiye etmiştir: "Saçın beyazlığını değiştirmek için kullandığınız şeylerin en iyisi kına ve keten bitkisidir" (Ebû Dâvud, Tereccül, 18; Tirmizî, Libâs, 20; Nesâî, Zîne, 16; İbn Mâce, Libâs, 32; Ahmed b. Hanbel, V, 147, 150, 154). Hz. Enes b. Mâlik, Hz. Ebû Bekr'in saçlarını kına ve ketenle, Hz. Ömer'in ise yalnız saf kına ile boyadığını nakletmiştir (el-Kardâvî, a.g.e., s. 103).
Sonuç olarak erkek veya kadının beyazlaşan saçlarını sarı veya kızıl renge boyamaları müstehap görülmüş; siyaha boyamaları ise, sağlam görüşe göre, caiz görülmemiştir. Ancak genç kimsenin siyah boya kullanmasında da bir sakınca yoktur. Diğer yandan boya malzemesi olarak kına ve vesîme denilen, boya sanayiinde kullanılan bir bitkinin tercih edilmesi tavsiye edilmiştir (İbn Âbidîn, Reddül-Muhtâr, Terc. Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1982-1988, XV, 378, XVII, 314). El, ayak veya başa sürülen kınanın katı olan malzemesi temizlendikten sonra deri veya saçlarda bıraktığı renk, suyun deriye nüfûzuna engel değildir. Bu yüzden abdest veya gusle mani olmaz (İbn Âbidin, a.g.e., I, 224).
Hamdi DÖNDÜREN
İnsanların saçları genel olarak sarı, kızıl, kahverengi veya siyah renkte olur. İnsan bedeninde saça, kana, deriye renk veren maddelere "pigment" denir. Bedende üç ana pigment vardır.
1. Melânin: Kahverengi olup, küçük tanecikler halindedir.
2. Karoten: Sarı renkte olup, bu pigment bitkilerde de bulunur. Tereyağına ve havuca bu pigment renk verir.
3. Hemoglobin: Kanın kırmızı rengini bu pigment sağlar.
Pigment, güneşin ışınlarını emer. Derideki melânin de özel hücreler yapar. Bu hücrelere "melânosit" denir. Melâninin açık veya koyu renkli olmasında oksitlenmenin büyük etkisi vardır. pigmentin tanecikleri az oksitlenirse renkleri açık olur, oksitlenme çoğalınca renkleri koyu kahverengiye kadar varır. Saçlarda, tüylerde pigment oluşmasının esasları da derideki gibidir. Saç telleri dibindeki melânositler kalıtıma göre saça renk verirler. Saçlardaki renk farkları taneciklerin yayılışına, oksitlenme derecesine bağlıdır. Açık renk kızıl saçlarda melâninden başka bir demir pigment daha bulunur.
Saçların rengini koruyabilmesi için, saçların bulunduğu deri tabakası gerektiği gibi beslenmelidir. Beslenme iyi olmazsa, özellikle "B" vitamini, bakır eksikliği olursa, saçlarda beyazlaşma görülür. Besin iyi ayarlanırsa, saçların yeniden normal rengini aldığı olur.
Diğer yandan yaşlılıkla ilgili saç ağarmalarının besinle ilgisi yoktur; vitamin tedavisiyle ve besinle saçlar normal rengine girmez. Çünkü yaşlılıktaki ağarma melânin hücrelerinin artık işini göremez hale gelmesinden olur. Kimi zaman ruhi sıkıntı sonunda saçların birdenbire ağardığı görülmüşse de, bunun nedeni bilimce kesin olarak açıklanamamıştır. Ancak bu gibi sarsıntıların bezlerin işleyişini etkilediğinde şüphe yoktur.
Saçının rengi açık olan veya saçı ağaran kimsenin bunu boyatmasının İslâm'a göre hükmünü şu şekilde belirlemek mümkündür. İslâm'ın çıkışından önce yahudi ve hıristiyanlar güzel görünme ve süslenmenin Allah'a kullukla bağdaşmayacağını düşünerek, saçı boyayıp rengini değiştirmekten kaçınırlardı. Hz. Peygamber, ashabına bağımsız bir kişilik kazandırmak için saçı ve sakalı kına veya başka bir boya maddesi ile boyayabileceklerini bildirdi. Ebû Hüreyre (r.a)'tan nakledilen bir hadiste şöyle buyurulur: "Yahudi ve Hıristiyanlar (saçlarını) boyamaz. Siz onların aksini yapınız: yani saçlarınızı boyayınız" (Buhârî, Enbiyâ, 50; Libas, 67; Müslim, Libas, 80; Ebû Dâvud, Tereccül, 18; Nesâî, Zîne, 14). Ancak hadisteki emir bağlayıcı olmayıp mendupluk bildirir. Nitekim uygulamada Hz. Ebû Bekir, Ömer, Ali, Ka'b ve Enes (r.anhüm) gibi bazı sahabeler saçlarını boyamamıştır.
Diğer yandan kullanılacak boyada siyah renk tercih edilmemelidir. Çünkü saç boyası genellikle yaşlı erkeklerin beyazlaşan saçları için söz konusu olur. Siyah renk yaşlı kimseyi, olduğundan çok genç gösterir. Bu durum kınalama veya boyayı amacından saptırabilir. Nitekim Mekke'nin fethi günü Hz. Ebû Bekr'in yaşlı babası Ebû Kuhâfe'nin saçlarının ağaç çiçekleri gibi beyazlaştığını gören Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Bu beyaz saçı değiştiriniz ve siyahtan sakınınız" (bk. Ebû Dâvud, Tereccül, 18; Nesâî, Zîne, 15; Ahmed b. Hanbel, I,165, 356, II, 261, 499, III,160, 322). Ancak saçı beyazlaşan kimse genç olursa, onun siyaha boyamasında bir sakınca görülmemiştir. Nitekim Sa'd b. Ebî Vakkas, Ukbe b. Âmir, Hasan, Hüseyin ve Cerîr gibi sahabelerin bu rengi tercih ettikleri nakledilmiştir (Yusuf el-Kardâvî, el-Halâl vel-Harâm fil-İslâm, Terc. Mustafa Varlı, Ankara 1970, s. 102, 103).
Boya malzemesi olarak Allah elçisi kınayı tavsiye etmiştir: "Saçın beyazlığını değiştirmek için kullandığınız şeylerin en iyisi kına ve keten bitkisidir" (Ebû Dâvud, Tereccül, 18; Tirmizî, Libâs, 20; Nesâî, Zîne, 16; İbn Mâce, Libâs, 32; Ahmed b. Hanbel, V, 147, 150, 154). Hz. Enes b. Mâlik, Hz. Ebû Bekr'in saçlarını kına ve ketenle, Hz. Ömer'in ise yalnız saf kına ile boyadığını nakletmiştir (el-Kardâvî, a.g.e., s. 103).
Sonuç olarak erkek veya kadının beyazlaşan saçlarını sarı veya kızıl renge boyamaları müstehap görülmüş; siyaha boyamaları ise, sağlam görüşe göre, caiz görülmemiştir. Ancak genç kimsenin siyah boya kullanmasında da bir sakınca yoktur. Diğer yandan boya malzemesi olarak kına ve vesîme denilen, boya sanayiinde kullanılan bir bitkinin tercih edilmesi tavsiye edilmiştir (İbn Âbidîn, Reddül-Muhtâr, Terc. Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1982-1988, XV, 378, XVII, 314). El, ayak veya başa sürülen kınanın katı olan malzemesi temizlendikten sonra deri veya saçlarda bıraktığı renk, suyun deriye nüfûzuna engel değildir. Bu yüzden abdest veya gusle mani olmaz (İbn Âbidin, a.g.e., I, 224).
Hamdi DÖNDÜREN