Gazeteci-Yazar Mehmet Şevket Eygi güzel bir noktaya parmak basmış.
Dokunulmazlığı olan evinde İslâmı yaşamayan sahte dindarlar
MÜSLÜMAN aksiyon ve irade sahibi olmalıdır. Hayallerle, boş lâflarla, atıp tutmayla Müslümanlık olmaz. Yaşayacaksın... Nasıl yaşayayım? Yaşatmıyorlar... bu da boş bir lâftır.Bu memlekette mesken dokunulmazlığı vardır. Hâkim kararı olmadan vatandaşın evine girilemez.
Sokakta İslâmı yüzde yüz yaşayamadığını iddia ediyorsun ve iddianda da az veya çok haklısın; peki, evinde niçin yaşayamıyorsun?Anahtarı kapının kilidine sokarsın, kapıyı açarsın ve evine girersin. Burada İslâmı yüzde yüz yaşamak hakkına sahipsin. Ama sen ne yapıyorsun?İçeriye girer girmez, şeytanî ve deccalî bir âletin düğmesine basıyorsun; ne kadar fitne, fesat, nifak şikak, günah, fuhşiyyat, ahlâksızlık, rezalet, faziletsizlik, dinsizlik, densizlik, donsuzluk varsa evin içini onlarla dolduruyorsun. Sonra da İslâmı yaşatmıyorlar bahanesinin arkasına sığınıyorsun.
Düğmeye basıyorsun, çat: Şehevî baygın bakışlar fırlatan her yeri açık saçık, hoppa mı hoppa, fingirdek, âşüfte bir karı arz-ı endam ediyor...
Başka bir düğmeye basıyorsun: Kakavan herifin biri aşırı dinciliğin Türkiyeyi tehdit eden en büyük tehlike olduğu hezeyanını savuruyor; senin dinine, mukaddesatına, Kurânına, Peygamberine, fıkhına, Şeriatına en ağır hakaretleri yapıyor...
Tekrar zaplıyorsun: Sekizinci sanat mı, dokuzuncu mu neyse, sinema sanatının rezil ve pespaye bir filminden bir sahne çıkıyor karşına. Bir yatak odası, bir herifle bir karı zina yapıyorlar...
Zap, zap zap... Çat, çat çat: Çin çin kadehler tokuşturuluyor... Şarap, votka, cin, likör, viski, şampanya... Lıkır lıkır içiliyor.
Reklâmlar: Toplumu ve bu arada seni lükse, israfa, gösterişe, şatafata, aşırı tüketime çeken günah dolu ilanlar, şeytanî propagandalar.
Efendi, seni bunları seyretmeye mecbur eden bir kanun mu var? O halde niçin dinimizin hoş görmediği bu günahları evine sokuyorsun?Belki şehirde, sokakta, caddede, meydanda, şu meşhur mâlum ve mâhut kamu alanında İslâmı yüzde yüz yaşayamıyorsun; lâkin evinde yaşayabilirsin fakat sen bilerek, kasıtlı olarak yaşamıyorsun. Sonra da on parmağında on bahane...
İrademizi kullanacağız ve dinimizin haram kıldığı, büyük günah kabul ettiği, çirkin ve fena gördüğü şeyleri evlerimize sokmayacağız.Evlerimizi (beni bağışlayınız) genel ev haline getiren o çirkin cihazı.......
Sofu geçinen nicemiz, evimize şişe şişe rakı, şarap, bira sokmuyor. Sokmuyor ama o âletin ekranıyla dolaylı şekilde sokmuş oluyor. Zap zap, çat çat ve bakıyorsunuz ekranda kadehler tokuşturuluyor ve içkiler içiliyor. Peygamber ne demiş: Şarap yapmak için üzümü sıkana, taşıyana, sâkilik yapana, alana, satana günah ve vebal var demiş.
Birtakım nanemolla sözde dindarlar, ertesi gün burunlarından soluyarak homur homur homurdanarak şöyle konuşuyorlar:
-Dün gece taa sabaha dek ekran önünde kahroldum. Dört saat boyunca dinimize küfrettiler...
A (.......)! Asıl kabahat onlarda değil sendedir. Açma, dinleme. Seni, dinin olan İslâma yapılan hakaretleri dinlemeye mecbur eden bir güç mü var? Sözün kısası, bahaneleri bırakalım, irade sahibi olalım ve evlerimizde Müslümanca yaşayalım.
Akşam namazını kılmış, tesbihini çekmiş, başında takkesi duruyor, sofraya oturmuş, hem yemek yiyor, hem seyrediyor. Ne seyrediyor? Fısk u fücur seyrediyor...Haram ve günah şeyleri seyrediyor, Allahın ve Peygamberin yasak kılmış olduğu şeyleri seyrediyor.
Bu adam ne biçim dindardır?
Dokunulmazlığı olan evinde İslâmı yaşamayan sahte dindarlar
MÜSLÜMAN aksiyon ve irade sahibi olmalıdır. Hayallerle, boş lâflarla, atıp tutmayla Müslümanlık olmaz. Yaşayacaksın... Nasıl yaşayayım? Yaşatmıyorlar... bu da boş bir lâftır.Bu memlekette mesken dokunulmazlığı vardır. Hâkim kararı olmadan vatandaşın evine girilemez.
Sokakta İslâmı yüzde yüz yaşayamadığını iddia ediyorsun ve iddianda da az veya çok haklısın; peki, evinde niçin yaşayamıyorsun?Anahtarı kapının kilidine sokarsın, kapıyı açarsın ve evine girersin. Burada İslâmı yüzde yüz yaşamak hakkına sahipsin. Ama sen ne yapıyorsun?İçeriye girer girmez, şeytanî ve deccalî bir âletin düğmesine basıyorsun; ne kadar fitne, fesat, nifak şikak, günah, fuhşiyyat, ahlâksızlık, rezalet, faziletsizlik, dinsizlik, densizlik, donsuzluk varsa evin içini onlarla dolduruyorsun. Sonra da İslâmı yaşatmıyorlar bahanesinin arkasına sığınıyorsun.
Düğmeye basıyorsun, çat: Şehevî baygın bakışlar fırlatan her yeri açık saçık, hoppa mı hoppa, fingirdek, âşüfte bir karı arz-ı endam ediyor...
Başka bir düğmeye basıyorsun: Kakavan herifin biri aşırı dinciliğin Türkiyeyi tehdit eden en büyük tehlike olduğu hezeyanını savuruyor; senin dinine, mukaddesatına, Kurânına, Peygamberine, fıkhına, Şeriatına en ağır hakaretleri yapıyor...
Tekrar zaplıyorsun: Sekizinci sanat mı, dokuzuncu mu neyse, sinema sanatının rezil ve pespaye bir filminden bir sahne çıkıyor karşına. Bir yatak odası, bir herifle bir karı zina yapıyorlar...
Zap, zap zap... Çat, çat çat: Çin çin kadehler tokuşturuluyor... Şarap, votka, cin, likör, viski, şampanya... Lıkır lıkır içiliyor.
Reklâmlar: Toplumu ve bu arada seni lükse, israfa, gösterişe, şatafata, aşırı tüketime çeken günah dolu ilanlar, şeytanî propagandalar.
Efendi, seni bunları seyretmeye mecbur eden bir kanun mu var? O halde niçin dinimizin hoş görmediği bu günahları evine sokuyorsun?Belki şehirde, sokakta, caddede, meydanda, şu meşhur mâlum ve mâhut kamu alanında İslâmı yüzde yüz yaşayamıyorsun; lâkin evinde yaşayabilirsin fakat sen bilerek, kasıtlı olarak yaşamıyorsun. Sonra da on parmağında on bahane...
İrademizi kullanacağız ve dinimizin haram kıldığı, büyük günah kabul ettiği, çirkin ve fena gördüğü şeyleri evlerimize sokmayacağız.Evlerimizi (beni bağışlayınız) genel ev haline getiren o çirkin cihazı.......
Sofu geçinen nicemiz, evimize şişe şişe rakı, şarap, bira sokmuyor. Sokmuyor ama o âletin ekranıyla dolaylı şekilde sokmuş oluyor. Zap zap, çat çat ve bakıyorsunuz ekranda kadehler tokuşturuluyor ve içkiler içiliyor. Peygamber ne demiş: Şarap yapmak için üzümü sıkana, taşıyana, sâkilik yapana, alana, satana günah ve vebal var demiş.
Birtakım nanemolla sözde dindarlar, ertesi gün burunlarından soluyarak homur homur homurdanarak şöyle konuşuyorlar:
-Dün gece taa sabaha dek ekran önünde kahroldum. Dört saat boyunca dinimize küfrettiler...
A (.......)! Asıl kabahat onlarda değil sendedir. Açma, dinleme. Seni, dinin olan İslâma yapılan hakaretleri dinlemeye mecbur eden bir güç mü var? Sözün kısası, bahaneleri bırakalım, irade sahibi olalım ve evlerimizde Müslümanca yaşayalım.
Akşam namazını kılmış, tesbihini çekmiş, başında takkesi duruyor, sofraya oturmuş, hem yemek yiyor, hem seyrediyor. Ne seyrediyor? Fısk u fücur seyrediyor...Haram ve günah şeyleri seyrediyor, Allahın ve Peygamberin yasak kılmış olduğu şeyleri seyrediyor.
Bu adam ne biçim dindardır?
22.02.2007
Mehmet Şevket Eygi
Mehmet Şevket Eygi