Sakal traşı olmak veya sakal bırakmanın hükmü nedir?

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Soru

Sakalı bıraktıktan sonra kesme mevzusunda bir kaç yerde farklı hükümler söylenmiştir. Mezahibül-Erbaa eserinde Haram olduğu yazılmış ama Başka bir yerde siz Tahrimen Mekruh diyorsunuz. Eleştirmek anlamında değil, sakın yanlış anlaşılmasın. Aklımda bir soru işareti kalmasın istiyorumm. Hükmü nedir? Farklı hükümler var ise eğer bu hükümler kimlere aittir? Delilleri ile beraber yazarsanız çok rahatlayacağım. Sakalın sünnete uygun şekli nasıl olmalıdır?

Cevabımız

Değerli Kardeşimiz;

Sakal, Resûl-i Ekrem Efendimizin ehemmiyetli sünnetlerinden biridir. Hiçbir âlim farz olduğunu ileri sürmediği için, terkinde de farzın terki gibi bir hüküm verilmemiştir. Sakal sünnetinde Şafiî ile Hanefî arasında farklı görüş vardır. Şafiî ye göre sakal sünnettir. Kesimi ise sadece tenzihen mekruhtur.

Hanefi de ve diğer iki mezhepte ise hüküm farklıdır. Sakalı bıraktıktan sonra kesmek, tahrimen mekruhtur.

Dinimiz bu konuda bir zorunluluk getirmediği için bazı insanların sakal bırakmamasına neden bırakmıyorsun denilmez. Dinimiz sakal bırakmamayı men etmemiştir terkeden sünnet sevabından mahrum kalır ama günahkar da olmaz.

Peygamber Efendimizin (a.s.m.) getirdiği esas, kaide ve prensipler hayatın bütün safhalarını içine alır. İbadetten muamelâta, ahlâktan insanın şahsî yaşayışına ve cemiyetin bütün unsurlarına kadar...

Peygamberimizin yaşayışı en güzel bir örnek ve mü'minler için en açık bir misaldir. Bu hususu Rabbimiz Kur'ân-ı Kerimde şöyle belirtir : «Gerçekten Allah'ı, âhiret gününü arzulayanlar ve Allah'ı çok zikredenler için, size Allah'ın Resulünde (takip edeceğiniz) pek güzel bir örnek vardır.» (Ahzab, 21)

Peygamberimizin birtakım sünnetleri vardır ki, bunlar, onun fıtrî muameleleri şeklindedir. Giyinip kuşanması, yeyip içmesi, vücudunun bakımı ve temizliği bu kabildendir. Bunların birçoğu muaşeret kaideleri sınıfına girmektedir. Mü'minler ise, bu sünnetlere uymakla hareketlerini nurlandırmış olurlar.

İşte bu fıtrî sünnetlerden bir kısmını Hz. Âişe validemiz Resul-i Ekrem Efendimizden şöyle rivayet etmektedir :

«On şey fıtrattandır (yaratılıştan olması gereken âdetlerdendir) : bıyığı kısaltmak, sakalı bırakmak, misvak kullanmak, buruna su çekmek, tırnakları kesmek, parmak aralarını yıkamak, koltuk altını temizlemek, etek tıraşı olmak, istinca ve istibra.» (Müslim, Tahare : 56; Neseî, Zinet: 1)

Her insanın belli zamanlarda yapması gereken bu fıtrî sünnetler hem bir temizlik vasıtasıdır, hem de Peygamber âdetidir. İnsan bu vazifeleri yerine getirmekle hem bedenî vazifelerini yapmış, hem de sünnete uymakla manevî mükâfata kavuşmuş olur.

Bahsi geçen sünnetler içinde sakal bırakmak ve bıyıkları kısaltmak dış görünüş itibarıyla ayrı bir hususiyet taşımaktadır. Sevgili Peygamberimiz «Sakalı bırakın ve bıyıklarınızı kısaltın» derken «Müşriklere muhalefet edin» (Buhari, Libas: 64) buyurmakla da hikmet cihetini belirtmektedirler. Çünkü müşrikler sakallarını kesip bıyıklarını alabildiğine uzatırlardı.

İslâm âlimleri sakalı bırakma ölçüsü olarak bir tutamdan fazlasının kesilmesini ifade ederler. Hz. Ömer, sakalını uzatmış birini görerek bir tutamdan fazlasını kesmesini söylemiştir. Ebû Hüreyre gibi büyük bir Sahabî de (r.a.) sakalını tutar, bir tutamdan fazlasını keserdi. Abdullah bin Ömer'in de aynı şekilde hareket ettiği rivayet edilmektedir.

Fıkıh kitaplarımızda ifade edildiği gibi, sakalın kâmil mânâdaki şekli «arız» denilen yüzün iki tarafı ile çenede bırakılmasıdır. Şayet sadece çenede sakal bırakılsa sünnet yerine gelmiş olmaz.

Sakal bırakmakta ve diğer sünnetleri işlemekte mü'minin esas niyeti Peygamberimize uymak ve onu taklit etmektir. Bir Müslümanm gayesi, mümkün olduğu ölçüde sünnet-i seniyyeye her yönüyle uymaktır. Fakat buna muvaffak olmak ancak «ehass-ı havas» denilen bazı mümtaz şahsiyetlere mahsustur. Yalnızca müçtehid ve velî mertebesine varan zatlar bu sınıfa girer. Fakat herkes sünnetin tamamını yapamasa da, taraftar olmak, kabul etmek ve hâlis bir niyetle de yapmaya gayret göstermek mecburiyetindedir. Ancak bu niyet ve kararlılık içinde olmakla beraber, daha başka maslahatlar icabı olarak bazı sünnetleri yapmayanları ve yapamayanları çok büyük bir günaha girmiş gibi suçlamaya ve tahkir etmeye, küçük görmeye de hakkımız yoktur.

Sakal meselesine de bu ölçü içinde bakmak lâzımdır. Sakal bırakmak Peygamberimizin hem fiilî ve hem de kavlî bir sünnetidir. Mü'min bu sünneti işlemekle, âdetini ibadete çevirir ve büyük sevaba kavuşur. Sakal bırakmayanların mes'uliyet altına girdiklerini söyleyen müçtehidler varsa da, bazı âlimler sakalı kesmenin tenzihen mekruh olduğunu ve hattâ son devir İslâm âlimlerinin bazıları da mubah olduğunu belirtmişlerdir.

Asrımızın büyük âlimi Bediüzzaman, «Bazı âlimler 'Sakalı tıraş etmek caiz değildir' demişler. Muradları, 'Sakalı bıraktıktan sonra tıraş etmek haramdır' demektir. Yoksa hiç bırakmayan, bir sünneti terk etmiş olur» (Emirdağ Lahikası, s. 48:49) demektedir.

Bu durumda, sakalı bıraktıktan sonra kesenler, Hanefî, Hanbelî ve Maliki âlimlerince mes'ul duruma düşerlerse de, Şafiî âlimlerince —Gazali, İbni Hacer, Remli, Rafiî ve Nevevî—ye göre tenzihi bir mekruh işlemiş olmaktadırlar. Bu meselede Şafiî mezhebine uyan kimseler,bir mes'uliyet altına girmezler. (Mezahibü'l-Erbaa,2 :44-45; İânetü'l-Tâlibîn, 2 : 340)

Bu sünneti işlemeye taraftar olmak, işleyenleri tebrik etmek, onlara hürmet etmek İslâmî bir davranış olduğu gibi, bırakamayanları veya bir mazeretinden dolayı terk edenleri de hor görüp küçük düşürücü konuşmak, büyük bir İslâmî eksiklikmiş gibi değerlendirmek de normal bir hareket değildir. Hele bu meseleden dolayı Müslümanlar arasındaki birlik ve kardeşlik bağlarına zarar vermek, şuurlu Müslümanın yapacağı işlerden değildir.

Sakal bırakan kimselerin, sünnete göre bakımını yapmaları, sünnete hürmetin ifadesi olur. Bıyık meselesinde ise dinî ölçü, kılların üst dudağı kaplamaması, bıyığın herkesin kendi kaşının kılları uzunduğunda olması ve dudak hizasını geçmemesidir. "Bıyıkları kısaltın" hadisine uyan âlimler bıyıklarını ciltleri görünecek kadar kısaltmışlardır.

Sakalı kısaltmak ve yanlardan almak sünnet midir? Peygamber (sav) efendimizin yanına getirilen bir adam için, sakalını keşke şuradan ve şuradan alsaydınız, demiş midir?

Kaynaklarda bu manaya gelen herhangi bir hadise rastlayamadık. Sakalla ilgili düzeltmeleri ön gören birkaç rivayete karşın, sakala hiç dokunulmaması gerektiğine dair bir çok rivayet ve alimlerin görüşleri vardır.

Bazı rivayetlere göre Peygamber Efendimizin (s.a.s) sakalının ucundan ve yanlarından aldığı bilinmektedir. (Tirmizi, Edeb, 17).

İmam Malik, "Müslüman, çoğunluk sakalını ne şekilde bırakıyorsa o kadar bırakmalı, fazlasını kesmeli, böyle yapmak menduptur. Çünkü bu fazlalığın kesilmemesi, çirkin görünmeye sebep olur. Sakalı kısaltmanın bir sınırı yoktur. En uygunu, şekli güzelleştirecek biçimde kısaltmaktır" der. İmam Bâcî Abdullah İbn Ömer ve Ebu Hureyre'den nakledilen tatbikata dayanılarak bir tutamdan fazlasının kesilebileceğini söylemiştir.

Dürrü’l-Muhtar'da sakalın bir tutam boyunda olmasının sünnet olduğu ifade edilmektedir. Aynı şekilde, ekseriyetin görüşüne göre bir tutamdan fazlasını kesmek de sünnettir.

Ayrıca saçla ilgili olarak “kimin saçı varsa ona iyi baksın”(bk. Irakî, Tahricu ahadisi’l-İhya-İhya ile birlikte, 1/142) mealinde hadis vardır.

Ebu Davud ve Tirmizî’nin rivayet ettikleri bir hadis de mealen şöyledir, “Saçı, sakalı dağınık bir adam Hz. Peygamber(a.s.m)’in meclisine geldi. Buyurdu ki, bunun bir yağı yok mu ki onunla saçını düzeltsin” (Irakî, a.g.y)

Sakal brakanların alt dudak altını alması mekruh ve bidat mıdır?

Reddu’l-Muhtar’da kısaca “el-Garaib”den naklen “alt dudağın kıllarının alınması bidattır” denilmektedir(İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, 6/407).

Celal Yıldırım hoca da –herhangi bir kaynak vermeden- “Sakal bırakanların alt dudak üzerindeki kılları tıraş etmeleri bid’at sayılmıştır. Çünkü, peygamberimizin(a.s.m) o kısmı tıraş etmediği sahih hadislerle sabittir” görüşüne yer vermiştir. (bk.Celal Yıldırım, İslam Fıkhı, 4/207)

Tahavî’nin bildirdiğine göre, üst dudaktaki kılları(bıyığı) tıraş etmek İmam Azam, Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre kısaltmaktan daha güzeldir. Fakat daha sonra gelen Hanefî fakihlerine göre, bıyıkları tıraş etmek değil, kısaltmak sünnettir. (bk. el-Bahru’r-raik-şamile-7/163)

Hanefî alimlerine göre sakalın çenenin altındaki boğaz kısmını tıraş etmek uygun değildir, İmam Ebu Yusuf’a göre bunda bir sakınca yoktur. (bk. Reddu’l-muhtar, 2/418)

Kişinin yüzündeki kılları kesmesinde bir sakınca yoktur. Yeter ki, kadınlara benzemek niyeti olmasın. (bk. Reddu’l-muhtar, a.y.)

Bıyık uzatma ve kesme konusunda bilgi almak için tıklayınız.

Sakal konusunda detaylı bilgi için tıklayınız...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editör
 

*TuanA*

Vip Üye
Özel Üye
Prof. Dr. Mahmud Es'ad ÇOŞAN (Rh.A)​

1. Soru:
--Sakal kesmenin mezheblere göre hükmü nedir.

--Sakal kesmek bütün mezheblere göre haramdır, doğru değildir. Müslümanın böyle sakal kesmesi yoktu, sonradan çıktı bu... Sakalı kesmek, bıyığı kesmek Batı ile tanıştıktan sonra çıktı. Gayrimüslimlere benzemek yönünden uygun değildir.

Sakalı kesmek hilkati tağyirdir, haramdır. Ayet-i kerimede, şeytanın:
(Feleyuğayyirunne halkallah) "Ben şeytan olarak müslümanların sağından, solundan gideceğim, geleceğim; onlara hilkatlerini değiştirteceğim." dediği buyruluyor. Allah buraya sakal koymuş, kökü deride, yâni hilkatimizde var... O halde, bu böyle olacak. Bunu kesmek, hilkati değiştirmek oluyor.

Kadınlara vermemiş, erkeğe vermiş. Demek ki, erkek sakallı olacak!.. Hilkate uygun olan bu... Kadınlara benzemek yönünden kesilmesi uygun değildir.

Hadis-i şerifler çok... Diyor ki: "Bıyıkları kısaltınız, sakalı uzatınız!" Sahih hadis-i şerifler vardır bu hususta... Ramuz'da da vardır, başka kitaplarda da vardır.

Ayet de vardır, hadis de vardır. Binâen aleyh, eğer mânisi yoksa, sakal bırakması lâzım bir müslümanın!.. Mâni ne olabilir?.. Polistir, dairesi müsaade etmiyor... Askerdir, dairesi müsaade etmiyor... Öğrencidir, okulda kıyamet kopuyor... Aslında müsaade etmeleri lâzım, ama etmiyorlar. Yâni, antidemokratik...

Ben Almanya'ya gittim, orda polis sakallı idi. Sakallı PTT bakanları vardı o zaman... Sakallı askerleri vardı, generalleri vardı. Bizde askerde iç hizmet nizamnesi denmiş, sakal bıyık kesilecek denmiş. Polisin eskiden bıyığına müsaade ediliyordu, şimdi bıyık da kesilecek denmiş. Ağlıyor bazıları... "Yâhu, ben bıyığımı kesince hoşuma gitmiyor." filân diyor.

Bunlara aslında, işin doğrusu müsaade etmek lâzım!.. Alman sakallı oluyor polis oluyor, asker oluyor, bir şey olmuyor da; bizde de serbest olsa ne olur?.. Burda bir antidemokratiklik var... Yâni, insanın hürriyetine müdahele var... Bırak bıraksın!.. Hem de bir de, dînî bakımdan mahzurlu oluyor kesmesi... O zaman niye bunu dînî bakımdan mahzurlu duruma düşürüyor yönetim?.. Hani lâiklik?.. Hani dilinden düşürmediği lâiklik?.. Hani lâiklik, kimsenin dînî işlerine karışmamaktı?.. Niye karışılıyor?..

2. Soru:
--Ben üniversite öğrencisiyim. İlerde kesmem söz konusu olabilir. Şimdi sakal bıraksam olur mu?
--Keseceğin zamana kadar bırakırsın, o zamana kadar günah işlememiş olursun.


3. Soru:
--Paralı özel dersanelerin verdiği bilgisayar kurslarına gitmek istiyorum. Sakallı olduğum için almıyorlar. Bu bilgisayar eğitimini görmek için sakalımı kesebilir miyim?

--Kesemezsiniz! Çünkü, o olmasa da insan yaşar, ölmez yâni... Aslî bir şey değildir, kesmeğe orda ruhsat yoktur. Bakarsınız, sakallı kabul eden bir bilgisayar kursu olur; orda çalışmak daha hayırlı olur. Öyle bilgisayar kursuna sakal kesme şartını koyan yerden ne fayda olacak?..

4. Soru:
--Bir görev almak için veya tayin olmak için, geçici olarak sakal kesmenin hükmü nedir.

--Bu işin cinsine bağlıdır. O heriflere eyvallah etmek mecburiyeti varsa, o mecburiyet de şer'an makbul bir mecburiyetse, o zaman buna da bir cevaz kapısı açılır. Ama, şer'an bir mecburiyet yoksa, ufak tefek şeylerden ikide birde sakalı kazımak uygun değildir. İnsan biraz kale gibi sağlam durmaya çalışmalı, herkese eyvallah etmemeli!..


5. Soru:
--İşyerinde sakalımı kesmek istiyorlar; ne yapayım?

--Kestirmesin! Çünkü kimsenin başkasının sakalını kestirmeğe hakkı yoktur. Bu bir zorbalıktır. Yirminci Yüzyıl'ın işi değil, Amazon ormanlarındaki vahşilerin işidir bu... Onlardan bazıları kaçmış, Türkiye'ye gelmiş; böyle yapıyorlar maalesef...

Kestirmezsiniz! Allah başka bir iş nasib eder. Veyahut, "Niçin kestiriyorsunuz, ayıp değil mi, günah değil mi?.. Hakkınız yok!" filân diye söylersiniz, müdafaa edersiniz hakkınızı...

Bunu yazan sakallı olduğuna göre, erkek... Kızları düşünün!.. Bir başörtüsü uğrunda kimlerle uğraşıyorlar, ne zıpırlarla, zibidilerle uğraşıyorlar... Nerelerden nerelere kadar, ne sıkıntılar çekiyorlar... Aşkolsun, tâviz vermiyorlar, başörtüsünü açmıyorlar. Yollarından geri durmuyorlar. Onların metânetinden, kız oldukları halde o sebatlarından ibret almak lâzım!..
 

FERASETLİ

KF Ailesinden
Özel Üye
Hanefî alimlerine göre sakalın çenenin altındaki boğaz kısmını tıraş etmek uygun değildir, İmam Ebu Yusuf’a göre bunda bir sakınca yoktur. (bk. Reddu’l-muhtar, 2/418)

Kişinin yüzündeki kılları kesmesinde bir sakınca yoktur. Yeter ki, kadınlara benzemek niyeti olmasın. (bk. Reddu’l-muhtar, a.y.)
elinize ve emeğinize sağlık
 

Bitter

KF Ailesinden
Özel Üye
Ben sakal bırakmanın sünnet olduğunu biliyordum ama birkaç yerde hükmü vaciptir diye gördüm. Kuzenimde vaciptir diyor ve ailesinden çok tepki alsada sakalını kesmiyor!!??
 
Üst