Büyük âlim Yusuf bin İsmail-i Nebhani rahmetullahi teâlâ aleyh başka âlimlerden naklen diyor ki: “İmam-ı Gazali Şafii mezhebinde, mezhebde müctehiddir. Ve sonuncularıdır. Şafii mezhebini nakletti ve hıfzetti.” (Huccet-ullahi alel alemin, 2. cild, “Bir Büyük Mucize” başlığı altındaki yazıdan). Bu yazımda büyük İslam alimi İmam-ı Gazali hazretlerinin musiki hakkında bildirdiği hükümleri özetlemeye çalıştım. [Bu makaleyi 2006 senesinde hazırladım. Bunu yaparken İmam-ı Gazalî'nin adı geçen eserlerini bizzat defalarca okudum; yazı başkalarından "derleme" değil, bizzat bu fakirin kendi araştırmasının ürünüdür.]
ÇALGI ÇALMANIN VE DİNLEMENİN GENEL OLARAK GÜNAH OLDUĞU
“Mesela bir kimsenin devamlı gıybet etmesi, yahut devamlı ipek giymesi, yahut devamlı çalgı aletleri dinlemesi gibi. Çünkü devam eden bir amel kalbi iyice nurlandırdığı gibi, böyle günahlara devam da kalbin kararmasına büyük tesir eder.” (Küçük Günah Ne İle Büyük Olur başlıklı kısımdan; Kimya-yı Seadet, s.580)
“Bu günahlar şayet başkasını ilgilendirmeyip kendisi ile Rabbi arasındaki kusurlarsa, cünüp olarak mescidde oturmak, abdestsiz mushafı tutmak, bidat şeylere inanmak, içki içmek ve çalgı dinlemek gibi, kul hakkı ile ilgili olmayan günahların hepsinden hasret ve nedametle tevbe eder.” (İhya, c.4, s.65)
“İnsanlar dünyâdaki işlerine göre haşr olunur. Bir kavim ki ud çalmakla iştigal etmiştir. Hayâtlarında çalgı çalmağa ve dinlemeğe devâm etmişlerdir. Kabrinden kalkdığı vakit, sağ eliyle onu alır ve atar. O çalgıya der ki, (La’net olsun sana! Beni Allahü teâlânın zikrinden meşgûl etdin!). O çalgı ona geri gelir. Der ki, (Allahü teâlâ, aramızda hükm edinceye kadar, ben senin arkadaşınım. O vakte kadar ayrılamam). Kezalik dünyâda alkollü içki içenler, serhoş olarak haşr olunur. Başları, kolları, bacakları açık olarak sokağa çıkan kadınlar, kızlar, buralarından kanlar, irinler akarak haşr olunur. Zurnacı zurna çalarak haşr olunur. Her kimse, böyle Allahü teâlânın yolundan hangi tarik üzere ayrılırsa, o hâl üzre haşr olunur.” (Dürre-tül Fâhire fî-keşf-i ulûm-il-âhıre –Kıyamet ve Ahiret, s.36)
ŞARKICININ VE ÇALGI DİNLEYENİN ŞAHİD OLAMAYACAĞI HAKKINDA
“Çalgı dinleyen, ipek giyen, altın yüzük kullanan ve gümüş kaplarda su içen kimsenin şehadeti kabul edilmez.” (İhya, c.4, s.41)
“[Taberi’den naklen:] Şafii Adabü’l-Kaza adlı kitabında şöyle der: (Teganni batıla benzeyen mekruh bir oyundur. Buna fazla devam eden ahmaktır ve şehadeti merduttur.)” (İhya, c.2, s.677)
“Şayet teganniyi [nağme ile okumayı] sanat edinmez ve onun için uğraşmazsa, ancak bazı zamanlarda teganni etmekle mürüvvetini kaybetmez ve şehadeti batıl olmaz.” (İhya, c.2, s.704)
MESCİDLERDE YASAK OLANLAR
“Kendisini süsleyip, şehvetine mağlup olanların, nağmeli ve şarkılı sözler söyleyenlerin, genç kadın ve kızların mescidde bulunmaları en büyük günahlardandır. Bunlar mescidde değil, mescidin dışında bile bulunmazlar. “ (Kimya-yı Seadet, s.351; Mesciddeki Münkerler)
ŞARKICININ SERVETİNİN HARAM OLDUĞU HAKKINDA
“İnce bir noktaya daha işaret etmek isterim. O da, bütün bu [bir kişinin malının helalden mi haramdan mı olduğuna dair şüphe etmeye sebep olan] delillerin, adamın servetinin çoğunun haram olmasına delalet etmeleri lazım olması keyfiyetidir. Mesela asker, sultanın amili, şarkıcı veya ağıtçı olmak gibi. Yoksa deliller ancak malında bir miktar haram bulunduğuna delalet ediyorsa, soruşturmak vacib değil belki vera’dandır...Ancak, tecrübe ile adamın cündi yani asker, şarkıcı veya ribacı olduğunu bilir ve heyet, şekil ve elbise ile buna delil aramaya da ihtiyacı kalmazsa, o zaman, malından sormak vacib olur.” (İhya, c.2, s.304)
ŞARKI VE ÇALGI BULUNAN DAVETE İCABET EDİLMEYECEĞİ HAKKINDA
“Çağrıldığı yerde günah bir şey varsa, ipek halı, gümüş buhurdan, duvarda veya tavanda canlı resimleri varsa, yahud şarkı söyleniyor, çalgı çalınıyorsa, yahud birisi hokkabazlık yapıyorsa veya çirkin sözler söylüyorsa, kadınlar erkekleri görmeye geliyorsa, bütün bunlar kötü şeylerdir ve böyle bir davete gitmek icabetmez.” (Kimya-yı Seadet, s.207; Muamelat Kısmı, Daveti Kabul Etmenin Edebleri, İkinci Edeb). (Ayrıca bkz. İhya, c.2, s.38, s.41.)
ÇALGI ALETLERİNİN ALIM-SATIMI VE İMALATI HAKKINDA
“Ud, harp ve sazın satışı batıldır. Çünkü bunların faydası haramdır.” (Kimya -yı Seadet, s.231; Kesb ve Ticaretin Edebleri)
“Satışta yalan söylerler, malın kusurunu, kötü tarafını göstermezler, teraziyi, taşı ve ölçüyü doğru tutmazlar, mala başka şey katarlar, çalgı aletleri satarlar, bayramlarda canlı resimleri satarlar, yeni yıl için tahtadan kılıç ve kalkan satarlar, erkekler için ipek başlık ve elbise satarlar, yıkanmış temizlenmiş elbiseleri, yeni diye satarlar. Hiçbiri şeriate uygun değildir.” (Kimya-yı Seadet, s.351; Çarşılardaki Münkerler)
“Ud, zenc, düdük ve diğer oyun ve çalgı aletlerinin alım satımı caiz değildir. Çünkü şer’i bakımdan bunların bir faydası yoktur.” (İhya, c.2, s.174)
“Çalgı ve benzeri yasak olan aletleri imal etmekten kaçınmak, zulümden kaçınmak demektir.” (İhya, c.2, s.218)
ÇALGI ALETLERİNİN KIRILMASI VE ÇALGI ÇALANA MANİ OLUNMASI HAKKINDA
İmam-ı Gazali “Emir ve Nehyin Şartları” başlığı altında, çalgıların kırılmasının veya çalgı çalanlara mani olunmasının caiz veya lazım olduğu durumlara ait birçok misal vermekle beraber, şu iki örnek yeterlidir:
“Bilmiş ol ki: Kapılarını kilitleyip evinin duvarları arasında gizlice isyan eden bir kimsenin günahını araştırmak ve yakalamak için kendisinden müsaade almadan evine girmek yasaktır. Ancak dışarıdan duyulacak şekilde içeriden çalgı ve oyun sesleri yükselirse, bunu duyanların içeri girip çalgıları kırması caizdir.” (İhya, c.2, s.802)
“Şayet silah çekme zarureti hasıl olur ve bu sayede ancak kötülüğü önlemeye muktedir olacaksa, fitneyi mucib olmayacak derecede silah da kullanabilir. Mesela, kötü bir insan bir kadına çullanmış veya orada çalgısını çalmaya devam ediyor ve arada ırmak veya duvar gibi bir mani varsa, okunu eline alır ve adama: (Bu işten vazgeç, yoksa seni öldürürüm) der. Şayet vazgeçmezse öldürmemek şartıyle ayaklarına nişan almak suretiyle nişanını alır ve bu hususta da tedrice riayet eder...İmkan nisbetinde kötülüğü önlemek vacibtir.” (İhya, c.2, s.815)
GÜZEL SES (sema, yani çalgısız ilahi, kaside vs.) KİME YASAKTIR?
“Bir kalbin Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerden birine bağlılığı varsa, onu [güzel, düzgün, ahenkli sesleri] dinlemesi, o kimse için öldürücü zehir olur ve haram olur.” (Kimya-yı Seadet, s.321)
“İnsana zevk veren ahenkli nağmeler, gönüllerde saklı olan güzellik ve çirkinlikleri açığa çıkarır. Her bardak içinde olanı gösterdiği gibi, sema halinde de kişinin içinde ne varsa dışına o çıkar...Sema kalbe ulaşınca, kalbde galib olan ne ise, onu harekete geçirir.” (İhya, c.2, s.675)
“Kalbinde haller hasıl olmayan, hasıl olsa da nefsi şehvetten kesilmemiş tasavvuf yolcularına güzel ses, nağme faydadan ziyade zarar verir......Ali Hallac, Şeyh Ebu’l Kasım-ı Gürgani’nin (kuddise sirruh) müridlerinden idi. Sema için izin istedi. (Hiç bir şey yeme, sonra lezzetli yemekler yap. O aç halinle sema’ı yemekden çok istiyorsan, sema yapmanda bir mahzur yoktur. Davanda haklısın.) buyurdu. Kalp hallerine kavuşmayan, hak yolu, halleri ile anlayamayan, yahut bazı hallere kavuşup henüz şehvetten kesilmemiş olan müridlere üstadları sema’ı yasaklamalıdır. Çünkü ziyanı faydasından çoktur.” (Kimya-yı Seadet, s.325)
“Sema’ı eğlence ve oyun şeklinde adet etmek haramdır. Ancak bunu meslek edinmemek ve devamlı yapmamak şeklinde olursa haram değildir. Nitekim bazı küçük günahlar vardır ki, devam edilirse büyük günah olur. Bazı şeyler ara sıra ve az olursa mübah olur. Çok olunca haram olur.” (Kimya-yı Seadet, s.329)
SEMA YAPARKEN ÇALGININ HARAM OLDUĞU HAKKINDA
"Ses dinlerken, ud, keman, ney, saz, kaval gibi hiç bir çalgı çalmamalıdır. Her çalgıyı çalmak ve dinlemek haramdır. Hoş olduğu, hoşa gittiği için haram değildir. Bir kimse hoşa gitmeyecek şekilde (çalsa da) ve ustalıkla çalmasa da yine haramdır." (Kimya-yı Seadet, s.326)
İMAM-I GAZALİ’YE GÖRE MÜBAH OLAN TEGANNİ VE ÇALGILAR
“Kalbde helal olan şeyin sevgisi varsa, sema onu artırıyorsa o kimsenin teganni [çalgısız ilahi, kaside] dinlemesi helal olur. Kalbinde, şeriatin yasak ettiği bir şey olanın teganni dinlemesi günah olur. Kalbinde, iyi ve yasak olan bir bağlılık yoksa, eğlence kabilinden dinliyorsa, bunun güzel sesden lezzet alması mübah olur.” (Kimya-yı Seadet, s.322)
“Bayramda ve arada bir olursa [Bayram günü mescidde Hazret-i Aişe’nin seyrettiği zencilerin oyunu gibi] oyunlar, teganniler ve bunları seyretmek haram değildir.” (Kimya-yı Seadet, s.322)
“[Bayramda Hazret-i Aişe’nin seyrettiği ve dinlediği gibi] tef çalmak ve teganni etmek mübahtır.” (Kimya-yı Seadet, s.323)
“Bazı şeyler ara sıra ve az olursa mübah olur. Çok olunca haram olur. Zira zenciler bir defa mescidde oynadılar ve Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) men’etmedi. Eğer o mescidi oyun yeri haline getirselerdi men’ederdi. Hazret-i Aişeyi (radıyallahü anha) bunlara bakmaktan men’etmedi. Bunu adet haline getirseydi men’ederdi. Bir kimse daima onlarla dolaşır ve bu işi meslek haline getirirse caiz değildir.” (Kimya-yı Seadet, s.329-330)
“Bayram günü Habeşilerin mesciddeki oyunlarını Resul-i Ekrem kapı üzerinden Hz. Aişe’ye seyrettirmiş ve ikisi beraber bakmışlardır. Şüphesiz bu Habeşiler mescidi oyuncak haline getirseler elbette men’edilirdi. Çok ender olduğu için, Resul-i Ekrem de onlara baktı ve hatta Hz. Aişe’nin gönlünü hoş etmek için onlara (Devam edin!) diye emretmiştir.” (İhya, c.2, s.827)
“Kusurları, azabları bildiren [çalgısız] kasideleri, ilahileri dinleyerek üzülmek, ağlamak sevabtır. [Ama,] Allahü teâlânın kaza ve kaderini beğenmeyip, ona üzülüp, üzüntüsünün artması haramdır. Bunun için böyle şiirleri okumak haramdır.” (Kimya-yı Seadet, s.324)
“Hacca gidenlerin, Kabe, hac, Mekke, Medine şiirleri dinlemesi ve böyle şiirleri güzel sesle okuyup para kazanması helaldir.” (Kimya-yı Seadet, s.323-324)
“Hacıların uğurlanışı sırasında çalıp söylenenlerdir. Onlar önce kasabalarda davul, şahin çalıp şiirler söyleyerek memlekette dolaşırlar ki, bu mübahtır. Zira bunların söyledikleri Kabe, Makam, Hatim, Zemzem ve diğer mübarek makamları öven ve arab çölünü anlatan şiirlerdir...Kötülerin kullandığı nefesli ve telli çalgılar bu işe katılmayınca, bütün bunların hepsi caizdir.” (İhya, c.2, s.690)
“Allahü teâlânın düşmanları ile harb etmeyi ve O’nun sevgisi uğruna canını seve seve feda etmeyi kuvvetlendiren askerlerin harp ve kahramanlık şarkılarını dinlemek mübah olur. Buna sevab bile verilebilir.” (Kimya-yı Seadet, s.324)
“Düğün, ziyafet, sünnet, akika çocuk doğması ve sefer dönüşü gibi sevinmesi lazım olan yerlerde ses ile [tef ve teganni ile] neşelenmek mübahtır. Bunun gibi Bayram günlerinde sevinmek, neşelenmek caizdir. Teganni de bu şekilde caiz olur.” (Kimya-yı Seadet, s.324)
“[Sema esnasında] Kadın, kız veya parlak oğlan sesini yanında dinlemek haramdır. Çirkin kızın sesini de yanında dinlemek haramdır. Ne şekilde olursa olsun, kadınlara kızlara bakmak haramdır. Perde arkasından sesini duyuyorsa ve şehvet korkusu varsa, yine haramdır. Yoksa mübahdır.” (Kimya-yı Seadet, s.326) (Not: Hanefi mezhebine göre, hür kadınların teganni ile seslerini yabancı erkeklere duyurmaları, hatta bir ihtiyaç olmadan yabancı erkeklerle konuşmaları haramdır.)
“[Mevlid, ilahi, tekbir, dua, salevat, vaaz gibi ciddi sözlere karıştırmadan] Davul, zurna ve tef çalmak haram değildir. Hacılar ve askerlerin davul veya bando çalması adettir. Ahlakı bozuk gençlerin davul çalması da haramdır.” (Kimya-yı Seadet, s.326)
“Bilesin ki, çalgı âletleri üçe ayrılır: (1) Haram olanlar. Bunlar ud, tanbur, düdük ve davul - zurna gibi şarkı okuyucularına eşlik eden âletlerdir. (2) Mekruh olanlar. Bunlar tek başına çalınmadığı halde şarkıcıyı çoşturan kaval gibi âletlerdir. (3) Mübâh olanlar. Bunlar da eğlence âleti değil de boru ve harp davulu gibi haberleşme âletleri ile nikâh için çalınan tef gibi toplantıya çağırma ve herhangi bir hususu ilân etmek için kullanılan âletlerdir.” (“Bid'at ve Nefsi Arzûlara Uymanın Haram Oluşu” başlıklı kısmın sonundaki metin - Mükaşefetü´l Kulub - Kalplerin Keşfi)
“Ud [saz], Sanc [zil], Rebab [bir nevi telli çalgı], Berbed ve benzeri Irak çalgılarının hepsi yasak edilmiştir. Fakat bunlardan başka sarhoşların kullanması mutad olmayan ve sarhoşlukla alakası bulunmayan, vezinli güzel ses çıkaran davul ve benzeri çalgılar [düğünlerde, bayramlarda] yasak değildir.” (İhya, c.2, s.685).
“Semanın haram olmasına sebep olan ikinci arıza musiki aletlerindedir. İçki alemlerinde kullanılan çalgılar gibi. Bunlar da Mezamir [nefesli çalgılar], Evtar [telli çalgılar] ve Tablü’l-Kıbe [küçük davul ve trambet] gibi çalgılardır. Bu üç nevi çalgılar yasak, diğerleri ise mübah olarak kalmışlardır. Bunlar da tef, her ne kadar tefde ziller bulunsa bile, Davul, Şahin, Kadib [Nay] gibi çalgılardır” (İhya, c.2, s.701).
Hanefi ve Hanbeli mezheblerinde düğünlerde bile çalınan tefin zilsiz/pulsuz olması şartı vardır. Mükaşefetü´l Kulubdaki yazısından, burada mübah dediği davul, zurna, kaval gibi aletlerin eşliğinde şarkı söylenmesinin günah olduğu anlaşılıyor. Yani bunların mübah olmasını beraberlerinde şarkı okunmaması, adet veya meslek haline getirilmemesi ve ibadete karıştırılmaması şartlarına bağlıyor.
“Vezinli güzel ses de haram değildir. Şayet kötü sözlerden meydana gelmişse, ister lahn [nağme] ile okunsun, ister lahinsiz okunsun, o [manalı insan sesi, mesela şiir] haram olur.” (İhya, c.2, s.686).
ŞAFİİ MEZHEBİNE MENSUB OLMAYANLAR, İMAM-I GAZALİ’NİN MÜBAH DEDİĞİ FAKAT KENDİ MEZHEBLERİNDE HARAM VEYA MEKRUH OLAN İŞLERİ YAPABİLİR Mİ?
Çalgı dinlemenin ve musikinin genel olarak mübah olduğunu söyleyenler sıklıkla İmam-ı Gazali’nin yazılarını delil olarak gösteriyorlar. Buraya kadar yaptığım iktibaslar, bu davalarında haklı olmadıklarını gösteriyor. Üstelik, İmam-ı Gazali şunları yazıyor:
“Fetva isteyen kimsenin, mezheblerden en genişini, en kolayını ve en çok lehinde olanını aramak hakkı değildir.” (İhya, c.2, s.290)
“Hiçbir müctehid, başka bir müctehidin sözü ile amel edemiyeceği gibi, hiçbir mukallid, taklid ettiği, uyduğu mezheb İmamının sözünün dışına çıkamaz! Çıkar diyen kimse yoktur. Alimlerin en faziletlisi sayarak İmam diye tanıdığı mezheb kurucusuna bağlandıktan sonra, hoşuna gidenleri başka taraflardan alamaz. Her yönden ona uyması lazımdır. Uyduğu İmama muhalefeti münker bir harekettir ve bu muhalefeti sebebiyle günahkardır. ” (İhya, 9. Kitab, 2.Bab, Emir ve Nehyin Şartları; c.2, s.803)
“İctihad mevkiine yükselemiyenler, bu asırda olanlar gibi, kendilerine sorulan meseleye, ancak bağlı bulundukları mezheb imamından naklederek cevap verirler. Eğer imamının ictihadını zayıf bulursa, onu terk etmesi caiz değildir. Binaenaleyh başkasının ictihadıyla cevap veremeyeceğine, mezhebi de bilinmiş olduğuna göre, daha mücadele etmesinde ne kâr var? Eğer bir meselede şüphe ederse uygun olan (Ben bunu anlayamadım, belki bağlı bulunduğum mezheb imamının bu babda bir cevabı var, fakat ben bilemiyorum; çünkü ben başlı başına bir müctehid değilim.) demesi lazımdır.” (İhya, 1. Kitab, 4. bab, Hilaf İlmi ve Münazaranın Afetleri; c.1, s.113)
Yukarıdaki sözler İmam-ı Gazali hazretlerine ait. Değişik mezheblerdeki ictihadlardan işine gelenleri ve keyfine uyanları toplamak, yani telfik ve mezhebsizlik, müzik dinlemekten daha büyük günahtır. Hindistanlı Ehl-i Sünnet alimlerinden Allame Muhammed Abdurrahman Silheti diyor ki,
“Mişkat’ı şerheden Tayyibi (Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız) kelamını açıklarken diyor ki: Mezheblerin ruhsatları ile amel etmek –ki buna telfik denir- zındıklık yoludur. Celalüddin-i Suyuti rahmetullahi aleyh Tevarih-i hulefa’sında, Abbasi halifelerinden Mu’tedid-i Billah’ın hal tercümesini bildirirken diyor ki: (Kadı İsmail buyurur. Bir gün Mu’tedid-i Billah’ın yanına gittim. Bana bir kitap verdi. Açıp okuyunca ne göreyim. Halife için alimlerin yani her mezhebin ruhsatlarındaki zellelerden, hatalardan derlenmiş. Bunu derleyen zındıkdır, dinsizdir dedim. Uydurma mıdır? dedi. Hayır, lâkin bir kısım sarhoş eden şeylere mübah diyen, mü’ta nikahına mübah demedi; mü’taya mübah diyen, şarkıya çalgıya mübah demedi. Her alimin bir zellesi, yanılması olabilir. Alimlerin zellelerini, yanılmalarını alanın dini gider dedim. Bunun üzerine kitabın yakılmasını emretti. Yaktılar.)” (Seyf’ül Ebrar, s.24)
SEMA ESNASINDA İSTEYEREK RAKS ETMEMEK GEREKTİĞİ HAKKINDA
İmam-ı Gazali’nin yazılarının tümü dikkatle okununca ve Hadis-i şeriflerden, Sahabe’den, Tabiin’den ve tasavvuf ehlinden verdiği misallere bakılınca, (1) Tasavvuf ehlinin sema sırasında vecd halinde, ihtiyari olmayarak yaptıkları raksa benzer hareketlerin günah olmadığı, (2) Bayram günlerinde def ile yapılan teganninin veya kılıç-kalkan oyunu gibi içinde raks bulunan oyunların günah olmadığı anlaşılıyor. Yoksa, İmam-ı Gazali hazretlerinin sözlerinden gece kulübüne gidip dans etmenin veya sema yapıyoruz diye çalgı eşliğinde hoplayıp zıplamanın veya topaç gibi dönmenin mübah olduğunu çıkarmak mümkün değil.
İmam-ı Gazali sema sırasında ney ve kaval dahil her türlü çalgıyı çalmanın günah olduğunu bildiriyor (Kimya-yı Seadet, s.326 ve Mükaşefetü´l Kulub) ve ihtiyari olarak, şuurlu olarak raks etmenin de yasak olduğunu yazıyor:
“O halde sema’a ehil olup, sema’a oturan kimseler edebe riayet edip, başını önüne eğip durmalı, kimseye bakmamalı, elini başını sallamamalı, zorla hiçbir hareket yapmamalı, namazda teşehüdde oturur gibi, kalbini tamamen Allahü teâlâya vermeli, sema sebebi ile gaaipten nasıl keşif ve açılmalar olacağını gözetmeli, isteyerek kalkmaması ve hareket etmemesi için kendini tutmalıdır.” (Kimya-yı Seadet, s.335)
“Semanın üçüncü edebi: ...İstiğrak halinde oturduğu gibi, başını önüne eğerek oturmak, titreşme, oynaşma, sun’i ve riya olan diğer hareketlerden sakınmak, lüzumsuz sözlerden vaz geçmektir. Şayed vecd hali kendisine galebe çalarak ihtiyarsız hareket ederse, mazurdur, yerilmez. İradesine sahip olduğu anda, yine eski sükununa döner. Ne çabuk vecdi geçti, bunun kalbi katıdır diyeceklerinden utanarak vecde devam etmesi uygun olmaz.” (İhya, c.2, s.745)
“Sema’da hareket, raks etmek ve elbise yırtmakdır. İstemeden, kendi kendine yaptığı işlerden sual yoktur. Amma... başkaları hal sahibi sansınlar diye bile bile bunları yaparsa haram işlemiş olur. Bu ise nifakın ta kendisidir....Bile bile elbise yırtmak caiz değildir. Çünkü bu, malı zayi etmektir.” (Kimya-yı Seadet, s.333-334)
TASAVVUF EHLİ OLMAYANIN KENDİSİNİ ONLARA BENZETMESİNİN YANLIŞLIĞI HAKKINDA
İmam-ı Gazali hazretleri İhya kitabında “Kitabu Adabi’s-Sema’ ve’l-Vecd” başlığı altında tasavvuf ehlinin hallerini, sema’nın mübah olduğunu ve sema’nın edeblerini uzun anlatıyor. Burada kalbini temizlemek, tasavvuf yolunda ilerlemek, Allahü teâlânın rızasını kazanmak gibi ulvi maksadlara yönelmiş müslümanların halleri anlatılmakta ve bunlar müdafaa edilmektedir. Oyun ve eğlence için müzik ve çalgı dinleyen ve icra edenlerin bu yazılardan kendilerine ruhsat çıkarmaya çalışmaları pek abestir. İmam-ı Gazali buyuruyor ki:
“Hakikaten bilmek lazımdır ki, tasavvufçuların işleri büyük, tehlikeli ve gayet gizlidir. Bunda olduğu kadar hiçbir şeyde yanılma olmaz. Bu kadarına işaret etmekle onların mazlum olduklarını belirtmek istedik. Zira o tasavvufçuları insanlar, bu zamanda ortaya çıkanlara benzetiyorlar. Bu benzetme ile hakikatte kendilerine zulmediyorlar. Onlar hakkında konuşmak veya onları münasebeti olmayan birine benzetmek, kendine zulmetmek olur.” (Kimya-yı Seadet, s.329)
Bu husus hakkında İmam-ı Sühreverdi’nin şu yazıları da aydınlatıcıdır:
“Ehl-i insaf birisi, zamanımızdaki insanların toplantılarındaki durumu, şarkıcının defiyle oturup diğer çalgıcıların aletleriyle katılımını bir düşünse; böyle bir toplantı şeklinin, Hazret-i Resulullah’ın huzur-ı seadetlerinde vaki olduğunu söyleyebilir mi? Allah Resulü ve Eshabının, ortaya bir takım söz sanatçısı çıkararak başına toplanıp onu dinledikleri ileri sürülebilir mi? Tabii ki hayır.” (Avarifü’l-Mearif, s.241)
KUR’AN-I KERİMİ TEGANNİ İLE OKUMANIN HARAM OLDUĞU HAKKINDA
"Kur'an-ı Kerimi ise nağme ile okumak doğru değildir. Kur'an-ı Kerimi makaam ile okuyup, istediği şekle sokmak haram olur." (Kimya-yı Seadet, s.333)
“Mescidlerde görülen hatalardan biri de, Kur’anın teganni ile okunmasıdır. Bundan da nehyetmek ve doğruyu telkin etmek farzdır.” (İhya, c.2, s.823)
Kur’an-ı kerimi güzel sesle ve tecvide uygun olarak okumak manasında olan “Kur’anı teganni ile süslemek” sevaptır. Burada bahsedilen yani yasak olan, şarkı okur gibi okumak, tecvid kaidelerine aykırı olarak harfleri uzatmak, sesi musiki perdelerine uydurmaktır.
CİDDİ SÖZLERE (İBADETE) ÇALGI KARIŞTIRMANIN YASAK OLDUĞU HAKKINDA
İmam-ı Gazali nikah ve bayram gibi belli zamanlarda tef çalınmasının mübah olduğunu söylemekle beraber, Peygamberimizi övmek (mevlid) gibi ibadetlere ve (salevat, tekbir, dua, ilahi, vaaz vs.) ciddi sözlere bu çalgının dahi karıştırılmaması gerektiğini bildiriyor:
"Nağmeye başka sesler katıp, değişik ses tonlarında çıkarmak icabeder ki, tesiri fazla olsun. Davul, zurna, tef gibi. ...Kur'an-ı Kerimi ise korumalı, böyle şeylerle beraber okumamalıdır. Çünkü Kur'an-ı Kerimi okumak ibadettir. ... Peygamberimiz aleyhisselam Rebi' binti Muavvizin radıyallahü anha evine geldi. Cariyeler tef çalıyor, şarkı söylüyorlardı. Onu görünce kesip, kasidelerle onu medhetmeye başladılar. (Susun, söylediğinize devam edin) buyurdu. Çünkü onu övmek ibadettir. Oyun aleti olan tef ile söylemeğe gelmez." (Kimya-yı Seadet, s.333)
Bu hadis-i şerifi İmam-ı Buhari bildirmiştir. İmam-ı Gazali İhya kitabında da bu hadis-i şerifi yazıyor ve şunları ilave ediyor:
"Bu suretle onu bu gibi sözlerden [Peygamberimizi övmekten] men’ederek, kendi sözlerine çevirdi. Çünkü bu, ciddi bir söz, onun yaptığı ise oyun ve eğlence idi. Ciddi sözler eğlence arasına giremez. Bu cariyeye gerçeklerden ayrılarak oyuncağa dönmesi ihtar edildiği gibi, Kur’an-ı Kerime hürmeten tegannilerde ondan uzak kalmak da vacibdir.”(İhya, c.2, s.741)
İMAM-I GAZALİNİN NAKLETTİĞİ BAZI HADİS-İ ŞERİFLER
“Hadis-i şerif: (Allahü teâlâ İblis’e “Bütün çalgılar senin müezzinindir” buyurdu.)” (İhya, c.3, s.77)
Mükaşefetü’l Kulub, Sıla-i Rahim başlıklı kısmındaki hadis-i şerif tercümesi:
“İbni Ebü Dünya ile Beyhaki'nin ve kısaltılmış olarak İmamı Ahmed'in rivayetinde Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurdular:
"Bu ümmetin içinden öyleleri gelecektir ki, bunlar bir gece her insan gibi yiyip içip oynayacaklar, fakat maymun ve domuz kılığına girerek sabahlayacaklar, sarsıntıya uğrayıp yerin altına geçecekler veya üzerlerine taş yağacaktır." Halk “Dün gece filân oğulları yerin dibine battı, falan dünyâperestin evi alt üst oldu” diyecektir. Lût kavminin bazı kabileleri üzerine yağdığı gibi onların ve evlerinin üzerine de taş yağacaktır. Hz. Âd'in bir kısım kavmini kavuran kasırga gibi bir kasırgaya tutulacaklardır. Bu âfetlerin sebebi şu günahları işlemeleridir:
1 — Devamlı içki içmeleri,
2 — Erkeklerin ipekli elbise giymesi,
3 — Oyuncu ve şarkıcı ve kadınlar edinmeleri.
4 — Faiz alıp vermeleri,
5 — Akrabalık haklarını savsaklamaları."
Mükaşefetü’l Kulub, Faiz başlıklı kısmındaki hadis-i şerif tercümeleri:
“Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«Nefsimi kudret elinde tutan Allah (C.C) adına yemin ederek söylüyorum ki, ümmetimden bazı kimseler aksam şen - şakrak ve eğlenceden sonra yatacak, fakat sabaha maymun ve domuz kılığına girmiş olarak çıkacaklardır. Sebebi, haramları helâl saymaları, çalgıcı kadın edinmeleri, içki içmeleri, faiz yemeleri ve ipekli giymeleridir.»
Aynı konuda Ahmed îbni Hanbel ile Beyhakî'nin rivayeti söyledir:
«Bu ümmetin bir kısmı yiyip içip gülerek eğlenerek yatar. Fakat sabaha maymun veya domuz şekline girmiş olarak çıkar. Yine onlardan bir kısmının başına yerin dibine batma ve taş yağmuru gibi âfetler gelir. Sabahleyin halk, «Falangiller yerin dibine battı, geceleyin falangillerin evleri yıkıldı» diye konuşurlar. Yahud da Lût kavminin bir kısım kabileleri ile onların evlerine olduğu gibi üzerlerine gökten taş yağar. Sebebi, içki içmeleri, çalgıcı kadın edinmeleri, faiz yemeleri, akrabalara yakınlık göstermemeleridir.»”
ÖZET
İmam-ı Gazali (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine göre:
1. İçki içenlerin dinlediği nefesli çalgıları ve bütün telli çalgıları çalmak ve dinlemek her zaman haramdır. Bunları imal etmek ve alıp-satmak caiz değildir.
2. Şarkıcının (şarkı söyleyerek para kazananın) serveti haramdır. Şahidliği kabul edilmez, kendisinden mal veya hediye alınmaz.
3. Belli zamanlarda (bayramlarda, düğünlerde) ve belli şartlarla (mesela, ibadete karıştırmamak kaydıyla) tef, davul, zurna, ney gibi çalgılar mübahtır. Bunlara da içki içenlerin adeti olan diğer nefesli ve telli çalgıları karıştırmak caiz değildir.
4. Hacca gidenlerin davul çalması ve hac şarkıları dinlemesi/söylemesi, harbe gidenlerin de cesaretlerini arttırıcı şarkılar ve marşlar dinlemesi caizdir.
5. Müslümanların bayramlarda sevinmeleri, sevinçlerini göstermeleri caizdir. Bayramlarda tef ile söylenen şarkıyı dinlemek ve içinde raks bulunan kılıç-kalkan oyunu gibi oyunları seyretmek mübahtır. Bunları âdet haline getirmek, her zaman yapmak caiz değildir.
6. Bayramlarda, düğünlerde, hac yolunda çalınması mübah olan çalgıları bile, her zaman dinlemeyi ve çalmayı adet haline getirmek caiz değildir. Çalgıcılığı meslek edinen kıyamette azab görecektir.
7. Kur’an-ı kerim okumak veya Peygamberimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) övmek (mevlid) gibi ibadetlere çalgı karıştırmak yasaktır. Tef dahil hiçbir çalgıyı ciddi sözlere karıştırmak caiz değildir.
8. Tasavvuf ehlinin terakki etmek, kalblerini temizlemek için sema dinlemesi (ilahi, kaside gibi nağmeli insan sesi ve şiir dinlemesi) caizdir. Sema sırasında bunlara çalgı karıştırmak haramdır. Sema, henüz kalbi tam temizlenmemiş, kalb hallerine kavuşmamış müridlere yasaktır.
9. Tasavvuf ehli sema yaparken hareketsiz durmalı, raks etmemelidir. Ancak, aşk sarhoşluğu ve vecd halinde, ihtiyari olmayarak yapılan hareketler onlar için günah değildir. Bunları gösteriş olarak yapmak da günahtır.
10. Müctehidlerin fetvalarından hoşuna gidenleri seçip toplamak (mezhebsizlik) caiz değildir. Böyle yapan günahkardır.
MEHAZLAR
1. İmam-ı Gazali, Kimya-yı Seadet, 9. Baskı, Bedir Yayınevi, İstanbul, 1976, Farsça aslından tercüme eden: A. Faruk Meyan.
2. İmam-ı Gazali, İhyau ‘ulumi’d-din, 4. Baskı, Bedir Yayınevi, İstanbul, 1975, Arapça aslından tercüme eden: Ahmed Serdaroğlu.
3. İmam-ı Gazali, Mükaşefetü’l Kulub (Arapçadan tercümesi
www.ihya.org sitesinden alınmıştır). Bu kitabın Yaman Arıkan tarafından İlahi Nizam adı verilerek yapılmış değişik bir tercümesi de vardır (Uyanış Yayınevi, İstanbul, 1986).
4. Muhammed Abdurrahman Silheti, Seyf’ül Ebrar, Berekat Yayınevi, İstanbul, 1978.
5. İmam-ı Gazali, Dürre-tül Fâhire fî-keşf-i ulûm-il-âhıre tercümesi: Kıyamet ve Ahiret, Hakikat Kitabevi, İstanbul, 1983.
6. İmam-ı Sühreverdi, Avarifü’l-Mearif, 4. Baskı, Tercüme: Dr. Dilaver Selvi, Semerkand Yayınları, 2005.