şâzz

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Tek, eşsiz, benzersiz, kaide dışı. Hadis ilminde şâzz tür hadis çeşididir. Hadis ilmindeki ıstılâhî anlamı şöyledir: "Makbûl olan ravînin kendisinden daha makbul olana muhalif olarak rivayet ettiği hadis." Bu durumda daha makbul olanın rivayet ettiğine mahfûz denir (Tehanevî, Keşşafu Istılahâtî'-l-Funûn, I, 741).

İmam Şâfiî ve onu izleyen Hicâz uleması şâzz'ı şöyle tarif etmişlerdir:

"Sika* olan ravinin, diğer sika ravilere -gerek metinde, gerek senedde- ziyade ve noksanlıkla muhalif olarak rivayet ettiği hadistir." Ayrıca İmam Şâfiî, "Şâzz hadîs, başkasının rivayet etmediğini rivayet eden sikanın hadîsi değil, sikanın nâs'a, yani diğer sikalara, muhalefet ettiğidir" açıklamasını da getiriyor.

Bu tariflerin ikisine göre de şâzz'ın ravisi sikadır. Ancak mahfûzu rivayet eden ravî ondan daha sağlamdır. Bu sağlamlık ve kuvveti tesbit edebilmek için şu şartlar aranır:

1- Ya mahfûzu rivayet edenin zabtı daha sağlamdır,

2- Veya mahfûzu rivayet eden sika ravinin sayısı birden fazladır,

3- Yahut tercih sebeplerinden birisiyle mahfûzun kuvveti sabit olur ki bunu tesbit ricâli tanımakla, mütabilerini ve şahidlerini (onu destekleyen aynı meâldeki hadisleri) araştırmakla mümkün olur (A. Naim, Tecrid Mukaddimesi, I, 120).

Yukarıdaki tariflere uygun şâzz hadisler kabul görmüş ve şâzzdır denilmeden Kütüb-ü Sitte gibi mûteber hadis mecmualarına alınmıştır. Meselâ, "İnneme'l-a'malü bi'n-niyyât" hadîsi bunlardandır (Bu hadîs için bkz: Buharî, Bed'ü'l-Vahiy,1; İman,14; Nikâh, 5; Talâk,11; Menâkıbu'l-Ersâr, 45; Itk, 6; Eyman, 23; Hıyel,1; Müslim, İmâra,155; Ebû Dâvûd, Talâk, 11; Tirmizî, Fedailü'l-Cihad 16; Neseî, Taharet, 59; Talâk, 24; Eyman, 19; İbn Mâce, Zühd, 26; İbn Hanbel, I, 25).

Şâzz hadsi başka şekilde tarif edenler de vardır. Meselâ Hâkim ve Ebû Ya'lâ el-Halîlî bunlardandır. Hâkim şâzz'ı şöyle tarif eder: "Bir sika'nın mütabii olmaksızın münferiden rivayet ettiği hadistir."

El-Halil ise, "Tek bir isnaddan başka isnadı bulunmayan ve ravisi sika (güvenilir) olsun veya olmasın, bu isnadla tek kalan hadistir. Ancak ravî sika-değilse hadis metrüktür. Sika ise hadîsin üzerinde durmak lâzımdır, hüccet olarak kullanılamaz" diye tarif ediyor.

Hâkim tarifinde tek kalmayı (infirad) şart koştuğu gibi, diğer sika ravilere muhalefeti de göz önünde bulunduruyor. Çünkü sika ravinin mütâbiinin bulunması rivayetin diğer sika ravilere muhalif olmadığına delâlet eder. Rivayetinde tek kalan ravî sika ise, bu rivayetle gelen hadîs şâzzdır, fakat ravînin zabtında ve hafızasında bir tereddüt bulunursa hadîsin isnadında illet var demektir. Bu ise hadîsin muallel olduğuna delâlet eder (Talât Koçyiğit, Hadîs Usülü, s. 111-112).

Şâzz hadîs isnadda aykırı olabileceği gibi metinde de olabilir. Bu durum şöyle örneklendirilebilir:

1-İsnadda aykırılığa örnek: Ebû Dâvûd, Tirmizî ve İbn Mâce Süfyan b. Uyeyne tariki ile Amr b. Dînâr, İbn Abbas'ın kölesi Avsece ve İbn Abbas isnadı ile şöyle bir rivayette bulunmuşlardır:

"Rasûlullah (s.a.s.) zamanında bir adam vefat etti. Arkasında mirasçı olarak kimse bırakmadı. Yalnızca azad ettiği bir kölesi vardı. Rasûlullah (s.a.s.) adamın mirasını köleye verdi" (Ebû Davûd, Ferâiz, 3; Tirmizî, Ferâiz, 4; İbn Mâce, Ferâiz, 2).

Hammâd b. Zeyd bu hadîsi Amr b. Dînâr-Avsece isnadıyla İbn Abbas'ı zikretmeden mürsel olarak rivayet etmiştir. Böylece Hammâd'ın rivayeti şâzz olurken, Süfyan tarîkinden gelen rivayet mahfuz olmaktadır.

2- Metinde aykırılığa (ihtilâfa) örnek:

Müslim, Nübeyse el-Hüzelî'den Rasûlullah (s.a.s.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Teşrîk günleri, yeme ve içme günleridir" (Müslim, Sıyam, III, 351-352).

Hadîs bu şekliyle sahihti olarak rivayet edildiği halde, Musa b. Uleyy b. Rabâh, babasından, o da Ukbe b. Amr isnadıyla "Arefe günü" ilâvesini yaparak hadîsi, "Arefe günü ve teşrîk günleri, yeme ve içme günleridir" şeklinde rivayet etmiştir.

Musa b. Uleyy'in bu şekildeki rivayeti şâzz'dır.

Abdû'l-Vâhid b. Ziyâd, A'meş vasıtasıyla Ebu Salih'ten, o da Ebu Hureyre'den şöyle bir hadis rivayet etmiştir:

Herhangi biriniz sabah namazının iki rekat (sünnet)ini kıldığı vakit sağ tarafı zerine uzansın."

A'meş'ten bu hadîsi rivayet eden Abdü'l-Vahid b. Ziyâd yine A'meş'ten rivayet eden diğer bütün sika ravilere muhalefet etmiştir. Çünkü bu ravilerden hiçbiri, bu hadîsi Rasûlüllah (s.a.s.)'in sözü olarak nakletmemiş, sadece, "Rasûlüllah (s.a.s.) sabah namazının iki rekât (sünnet)ini kılınca sağ yanı üzerine uzanırdı" şeklinde fiilî sünnet olarak haber vermiştir (Tecrîd Tercemesi, Mukaddime, I, 123).

Abdü'l-Vahid hadîsi kavlî olarak nakletmekle tek kalmış, sika ravilerin rivayetine muhalefet etmiştir (Talât Koçyiğit, a.g.e., 112-113; Mücteba Uğur, Hadis Dersleri, 54-55).

İbnü's-Salâh şâzz konusuna şu açıklığı getirir: "Eğer ravi rivayetiyle, hâfıza ve zabt yönünden kendisinden daha üstün bir kimsenin rivayetine muhalefet eder ve kendi rivayetinde tek kalırsa, o ravinin rivayeti merdûd şâzz'dır. Böyle bir muhalefet olmaz ve sadece öbürünün rivayetinden farklı olarak kendi rivayetine bir şey ilâve etmekle bu rivayetle tek kalırsa, hafıza ve zabt bakımından durumuna göre rivayeti değerlendirilir. Söyle ki; muhalif rivayette tek kalan ravi, hâfıza ve zabt bakımından kendisine güvenilir bir kimse ise rivayeti sahîh, hafıza ve zabtına o derece güvenilir bir kimse değilse rivayeti hasen veya bu güvenin daha aşağı derecelerine göre şâzz, münker ve merdûd olur" (T. Koçyigit, a.g.e., 112, İbnü's-Salâh, Mukaddime, 36).

Kıraatte Şâzz:

Kur'an'ın mütevatir olan on kıraati (Kıraat-i Aşere*)nin dışında kalan kıraatlerdir.

Suyûtî ve Zerkeşî şâzz kıraati şöyle tarif ederler: "Mütevatir kıraatlere mahsus olan üç şarttan birisi eksik olursa o şâzzdır" (Suyûtî, el-İtkan, I, 73; Zerkeşî, el-Bürhan, I, 331).

Mütevatir kıraatlere ait üç şart şunlardır:

1- Bir vecihden bile olsa Arapça'nın gramerine uygun olmalıdır.

2- Takdiren olsa bile, Hz. Osman'a nisbet edilen mushaflardan birinin resm-i hattına uygun olmalıdır.

3- Meşhur yedi ve on kurranın kıraatinden başka olsa bile, sahîh ve muttasıl bir senedle Rasûlullah (s.a.s.)'a ulaşmalıdır (Subhi es-Salih, Kur'an İlimleri, Ter. Said Simşek, 200).

İşte bir kıraatte bu şartlardan birisi eksik olursa ona "şâzz kıraat" denir.

Şâzz kıraate örnek: İbnü'sSümeylâ'nın Yûnus sûresinin 92. âyetini, "fe'l-yevme nünahhîke bi'bedenike litekûne limen halefeke âyeten" diye okuması.

Şâzz kıraat imamları

1- Muhammed b. Abdurrahman b. Muhaysın (İbn Muhaysın).

2- Ebû Muhammed Yahya b. el-Mübarek b. el-Muğîre el-Adevî el-Basrî (Yezîdî).

3- Ebû Saîd el-Hasen b. Yesâr el-Basrî (Hasen-i Basrî).

4- Ebû Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş el-Esedî el-Kûfi (el-A'meş) (Abdü'l-Fettâh el-Kâdî, el-Kıraâtu'ş-Şâzze, 9-15).

Şâzz kıraatlerin kısımları:

1- Sahabenin icmaına dayanan, fakat tevatür derecesine çıkamayan kıraatlerdir. Bunlara "Âhâd" kıraatler denir. Bunlar da ikiye ayrılır:

a) Meşhûr olan şâzz kıraatler.

b) Meşhûr olmayan şâzz kıraatler.

Bu kıraatler bütün imamlara göre muteber sayılmazlar ve dinî hükümlere delil olarak kullanılamazlar.

2- Gramer bakımından tashîh tekliflerinden ibaret olan ve hiçbir dinî esasa dayanmayan şâzz kıraatler (İ. Karaçam, Kur'an-ı Kerîmin Nüzûlü ve Kıraati, Konya 1974, 286-287; Celâleddin Karakılıç, Tecvid İlmi, Ankara 1977, 167-169).

Şâzz kıraatlerin hükmü:

Mekkî b. Ebî Tâlib ve İbnü'lCezerî, şöhret bulması şartıyla şâzz kıraatin kabul edilip okunabileceğini söylemekle (Abdü'l-fettah el-Kâdî, a.g.e., 7) beraber ulema, şâzz kıraatin okunamayacağında icma etmiştir. Ulemadan bir kısmının bu konudaki görüşleri şöyledir:

İbnü's-Sübkî: "Şâzz kıraatleri okumak caiz değildir. Kur'an olmadıkları için namazda ve haricinde okunamazlar."

İmam Nevevî: "Namazda ve namaz dışında şâzz kıraatleri okumak caiz değildir. Çünkü onlar Kur'an değildir. Kur'an ancak tevatürle sabit olur. Şâzz kıraat ise mütevatir değildir. Bundan başkasını söyleyen ya yalancıdır veya cahildir. Eğer bunu kabul etmeyip de bir kimse şâzz kıraatle okursa, namaz ve onun dışındaki kıraatî reddedilir."

Babdat fakihleri, şâzz kıraatle okuyan kimsenin tevbe etmesinin lüzumu üzerinde ittifak etmişlerdir.

İbn Abdi'l-Berr, şâzz kıraatle namaz kıldıranın arkasında namazın sahih olmayacağı konusunda müslümanların icmaının bulunduğunu nakleder.

Zerkeşî, Mâlikî mezhebinde olanların da aynı görüşte olduklarını ve İmam Mâlik'in mushafın hattına uymayan, İbn Mes'ûd ve diğer sahabeden birinin kıraati ile okuyan kimse hakkında, "Onun arkasında namaz kılınmaz" dediğini nakleder.

Subhi es-Salih, Kur'an'ın âyetlerinin sayısını, Kur'an'daki en uzun ve en kısa kelimelerin hangisi olduğunu, Kur'an'daki harekeli harflerden en çok hangilerinin olduğunu tesbit etme çalışmaları yanında şâzz kıraatlerle uğraşmayı da bir nevî ilmî israf olarak niteledikten sonra, "Değilse onlar da kesin olarak biliyorlar ki, Kur'an olması kesinleşmeyen bir kıraat, kendileri için de, başkaları için de, onu namazlarda veya diğer zamanlarda okumak caiz değildir ve hiç kimse bunlara inanmaya mecbur tutulamaz" demektedir (Zerkesî, el-Bürhan, I, 152, 222, 254, 333; İ. Karaçam, a.g.e., 287-288; S. es-Salih, a.g.e., 199-200).

Usûlü Fıkıh: Mütevatir bir nassa dayanan hüküm, dinin zarûrî olarak bilinen hükümlerine dahil olup böyle bir hükme aykırı düşen her haber şâzz kabul edilir.

İcma ehline dahil olmayan bir kimsenin, icma ehline muhalefeti şâzz sayılır. Bazı fakihlere göre tuhaflıklarıyla tanınan bilginler ve bu arada kıyası reddedenler icma ehline dahil olmazlar (M. Ebû Zehra, İslâm Hukûku Metodolojisi, ter., A. Şener, 203, 299).

İsmail KAYA
 
Üst