SELAMDAN DAHA BÜYÜK HEDİYE Mİ OLUR?
Ashâb-ı Kirâm'dan Eş'as bin Kays ve Cerîr bin Abdullah el-Becelî (r.anhümâ), Medâyin şehrinin Hus nâhiyesinde bulunan Selmân-ı Fârisî Hazretlerini ziyarete gelip selam verdiler, "Selmân-ı Fârisî siz misiniz?" diye sordular. "Evet," buyurdu.
"Siz Resûlullâh'ın (s.a.v.) Ashâbından mısınız?" dediler.
"Bilemiyorum," deyince gelenler "Herhalde bizim aradığımız zat bu değil." dediler. Bunun üzerine Selmân-ı Fârisî Hazretleri,
"Sizin aradığınız kişi benim. Ben Resûlullâh'ı (s.a.v.) gördüm, onun sohbetlerinde bulundum. Fakat onun Ashâbı, onunla beraber cennete giren kimsedir. Buyurun, ne istiyorsunuz?" dedi.
"Biz, Şam'daki kardeşinin yanından geliyoruz." dediler.
"O kim?" dedi. "Ebu'd-Derdâ." dediler.
"Peki, sizinle gönderdiği hediye nerede?" diye sordu.
"Bizimle bir hediye göndermedi" dediler.
"Allâh'tan korkun ve emâneti teslim edin. Şimdiye kadar onun yanından gelip de bana hediye getirmeyen hiç kimse olmadı." buyurdu.
"Bu hususta bize fazla ısrar etmeyin. Ancak bizim yanımızdaki mallarımızdan istediğini alabilirsin." dediler.
"Ben sizin malınızı istemiyorum. Ebu'd-Derdâ'nın sizinle gönderdiği hediyeyi istiyorum," dedi.
"Vallahi bizimle bir şey göndermedi. Sadece 'Gideceğiniz yerdeki zat öyle bir kişidir ki, Resûlullâh (s.a.v.) onunla beraber olduğu zaman başka hiç kimseyi aramazdı. O zatın yanına gittiğiniz zaman ona selamımı söyleyin.' dedi. Selmân-ı Fârisî (r.a.); "Sizden istediğim hediye bu selamdan başka ne olabilir? Hangi hediye Allah tarafından mübârek, hoş bir sağlık temennîsi olan selamdan daha faziletli olabilir?" buyurdu.
(Ebû Nuaym, Hilyetü'l- Evliyâ, 1/201.)
Ashâb-ı Kirâm'dan Eş'as bin Kays ve Cerîr bin Abdullah el-Becelî (r.anhümâ), Medâyin şehrinin Hus nâhiyesinde bulunan Selmân-ı Fârisî Hazretlerini ziyarete gelip selam verdiler, "Selmân-ı Fârisî siz misiniz?" diye sordular. "Evet," buyurdu.
"Siz Resûlullâh'ın (s.a.v.) Ashâbından mısınız?" dediler.
"Bilemiyorum," deyince gelenler "Herhalde bizim aradığımız zat bu değil." dediler. Bunun üzerine Selmân-ı Fârisî Hazretleri,
"Sizin aradığınız kişi benim. Ben Resûlullâh'ı (s.a.v.) gördüm, onun sohbetlerinde bulundum. Fakat onun Ashâbı, onunla beraber cennete giren kimsedir. Buyurun, ne istiyorsunuz?" dedi.
"Biz, Şam'daki kardeşinin yanından geliyoruz." dediler.
"O kim?" dedi. "Ebu'd-Derdâ." dediler.
"Peki, sizinle gönderdiği hediye nerede?" diye sordu.
"Bizimle bir hediye göndermedi" dediler.
"Allâh'tan korkun ve emâneti teslim edin. Şimdiye kadar onun yanından gelip de bana hediye getirmeyen hiç kimse olmadı." buyurdu.
"Bu hususta bize fazla ısrar etmeyin. Ancak bizim yanımızdaki mallarımızdan istediğini alabilirsin." dediler.
"Ben sizin malınızı istemiyorum. Ebu'd-Derdâ'nın sizinle gönderdiği hediyeyi istiyorum," dedi.
"Vallahi bizimle bir şey göndermedi. Sadece 'Gideceğiniz yerdeki zat öyle bir kişidir ki, Resûlullâh (s.a.v.) onunla beraber olduğu zaman başka hiç kimseyi aramazdı. O zatın yanına gittiğiniz zaman ona selamımı söyleyin.' dedi. Selmân-ı Fârisî (r.a.); "Sizden istediğim hediye bu selamdan başka ne olabilir? Hangi hediye Allah tarafından mübârek, hoş bir sağlık temennîsi olan selamdan daha faziletli olabilir?" buyurdu.
(Ebû Nuaym, Hilyetü'l- Evliyâ, 1/201.)