Çok Esirgeyen Çok Bağışlayan El-Evvel ile…
Yorgun düşmüş sensizliğim Sana varamadığı için günahkârdır gecelerim
Dalgınım, dargınım bir o kadar da şaşkınım
Bir bakışına altı yüz kere secde etmem gereken gözlerimin gördüklerine inanamadım
Küçük dağları ben yarattım edasıyla yaşayanlar, yetim lokmasıyla ziyafet kuranlar, mazlumun ahını besteleyip şarkı yapanlar, etle ekmeği yarıştırıp beğenmeyenler, zengin olma hayalleri kapalı kutularda kalanlar, sayılı her bir gününe kıyafet diktirenler, içi dışı birken güzel diye tabir edilip mutfağı boş bırakılan kadınlar…
Daha da yazardım ya sana yetmezdi kalemim, kâğıdım belki de hayatım
Çok değiştik senden sonra Modern olduk, uzaya bile gittik
Ayağının altındaydı cebimize koyduk, töre bildik hiç acımadık
Bilgisayarlarımız oldu, insansız savaş uçaklarımız…
Aşklarımız,kaçamaklarımız,servetle yapılan izdivaçlarımız varken:
Anımsamak istedim eski sevdaları…
Mecnun ile Leyla’yı,Kerem ile Aslı’yı…
Onca sınavımız,daha almamız gereken onlarca sertifikamız ve diplomamız bir kenarda dursun:
Sevmek neydi sahiden,aşk neydi,sadakat kimeydi?
Hak gönül dedi Gül’ü yarattı
Hak Gül dedi Sen’i yarattı
Aklım almıyor bazen
Gül mü yansa bülbüle yoksa bülbül mü güle?
Kaçarken gündüz, geceden geceye…
Gönül boyasa da aşkı al renge
Bülbül yoksa gül niye?
Sensizliğin acı bir duruşu var bende ya da sensizliğin acı bir duruşu var bizde
Çokça Esirgeyen Çokça Bağışlayan El-Ahir ile…
alıntı