Şeytandan gizlenen kalbi zikir.
Ehlinden (Mürşid-i Kamilden) alınan gizli (kalbi) zikir ve Rabıta nuru ancak kalbi tasfiye eder.
Gerisi faydasız. Ayet-i Kerime'de "Kalbler Ancak Allah'ı zikir ile mutmain olur" buyruldu.. İlimle, ibadetle, tedrisle, şunla, bunla buyurulmadı...
Dil ile zikir de değildir; illa kalbi zikir lazımdır.
O da merciinden alınabilir. Merciinden alınmazsa içten yapılacak zikirler beyhudedir. Kalbe gerçek anlamda tesir etmezler. Ömer Ziyauddin efendi, Fetvalar kitabında kendi başına zikredenlere dolap beygirleri gibi olduğu yerde dolananlar demiştir. Terakki ettiğini, kalbi yolda ilerlediğini sanır; ancak olduğu yerde saymaktadır.
Abdulhalik Gucduvani efendimiz, zahir ilmini tedris ediyor, hocasıyla beraber Tefsir okuyordu. Kur'an-ı Kerim'i başından sonuna Ayet Ayet mütalaa ede ede devam ediyorlardı. "Allah'ı içinizden zikredin" Ayet-i Kerimesine geldiler. Orada Abdulhalik Gucduvani efendimiz sual etti:
"Hocam, Allah Teala burada gizli zikri emrediyor. Resulullah efendimiz de buyuruyor ki 'Şeytan sizin damarlarınıza girer, kalbinize muttali olarak ordaki gizli amellerinizi de ifsad etmeye çalışır'... Peki, bu haber mucibince, bir kimse Şeytan'dan emin, ŞEYTANDAN DAHİ GİZLİ zikir emrini nasıl tutacak?"
Hocası tebessüm edip takdir ettiler. Dediler ki "Oğlum, bugüne kadar bunca talebemiz oldu, böyle bir soruyu ilk soran sensin. Lakin biz, Şeytan'dan dahi gizlenecek zikri ve usulünü bilmeyiz. Onu ehline sor. Ehlini de Allah Tealadan iste ki seni onunla tanıştırsın"...
Bu hadiseden sonra Abdulhalik Gucduvani efendimiz, Allah Tealadan öyle bir gizli zikrin yolunu gösterecek merciini (ehlini) diledi ve Hızır As. ile buluştular.
Ondan o gizli zikri, kalbe tesir eden usulü öğrendi.
Bu usül zaten Eba Bekir Sıddık efendimize verilen yoldur. Abdulhalik Gucduvani efendimiz, manevi cihetten Nakşibendi efendimize de öğretti.
Bugün Nakşilerden başka o usulü sürdüren herhangi bir yol, tarik, cemiyet yoktur.
Zikirsiz, Rabıtasız kalb temizlenmez. Tasfiye olmaz. İtminana da ulaşamaz.
Kalbimizde beslediğimiz Allah'tan gayrı ne kadar sevgi, ne kadar arzu var ise onlar kirletiyor zaten kalbi...
Sözümüze itiraz eden varsa kendi kalbine baksın.
Eğer bu gayri arzular orada mevcut ise boşuna itiraz etmeyip kalbinin çaresine baksın. Alıntıdır.
Ehlinden (Mürşid-i Kamilden) alınan gizli (kalbi) zikir ve Rabıta nuru ancak kalbi tasfiye eder.
Gerisi faydasız. Ayet-i Kerime'de "Kalbler Ancak Allah'ı zikir ile mutmain olur" buyruldu.. İlimle, ibadetle, tedrisle, şunla, bunla buyurulmadı...
Dil ile zikir de değildir; illa kalbi zikir lazımdır.
O da merciinden alınabilir. Merciinden alınmazsa içten yapılacak zikirler beyhudedir. Kalbe gerçek anlamda tesir etmezler. Ömer Ziyauddin efendi, Fetvalar kitabında kendi başına zikredenlere dolap beygirleri gibi olduğu yerde dolananlar demiştir. Terakki ettiğini, kalbi yolda ilerlediğini sanır; ancak olduğu yerde saymaktadır.
Abdulhalik Gucduvani efendimiz, zahir ilmini tedris ediyor, hocasıyla beraber Tefsir okuyordu. Kur'an-ı Kerim'i başından sonuna Ayet Ayet mütalaa ede ede devam ediyorlardı. "Allah'ı içinizden zikredin" Ayet-i Kerimesine geldiler. Orada Abdulhalik Gucduvani efendimiz sual etti:
"Hocam, Allah Teala burada gizli zikri emrediyor. Resulullah efendimiz de buyuruyor ki 'Şeytan sizin damarlarınıza girer, kalbinize muttali olarak ordaki gizli amellerinizi de ifsad etmeye çalışır'... Peki, bu haber mucibince, bir kimse Şeytan'dan emin, ŞEYTANDAN DAHİ GİZLİ zikir emrini nasıl tutacak?"
Hocası tebessüm edip takdir ettiler. Dediler ki "Oğlum, bugüne kadar bunca talebemiz oldu, böyle bir soruyu ilk soran sensin. Lakin biz, Şeytan'dan dahi gizlenecek zikri ve usulünü bilmeyiz. Onu ehline sor. Ehlini de Allah Tealadan iste ki seni onunla tanıştırsın"...
Bu hadiseden sonra Abdulhalik Gucduvani efendimiz, Allah Tealadan öyle bir gizli zikrin yolunu gösterecek merciini (ehlini) diledi ve Hızır As. ile buluştular.
Ondan o gizli zikri, kalbe tesir eden usulü öğrendi.
Bu usül zaten Eba Bekir Sıddık efendimize verilen yoldur. Abdulhalik Gucduvani efendimiz, manevi cihetten Nakşibendi efendimize de öğretti.
Bugün Nakşilerden başka o usulü sürdüren herhangi bir yol, tarik, cemiyet yoktur.
Zikirsiz, Rabıtasız kalb temizlenmez. Tasfiye olmaz. İtminana da ulaşamaz.
Kalbimizde beslediğimiz Allah'tan gayrı ne kadar sevgi, ne kadar arzu var ise onlar kirletiyor zaten kalbi...
Sözümüze itiraz eden varsa kendi kalbine baksın.
Eğer bu gayri arzular orada mevcut ise boşuna itiraz etmeyip kalbinin çaresine baksın. Alıntıdır.