Evet, bu alışkanlıklardan vazgeçmek ve samimiyetle dine yönelmek,insanın sorunlarına çözüm olabilir. Çünkü İslâmiyet dünya ve ahiret saadetini temin eder....Dinin yasakladığı davranış ve haramların men edilmesinin mutlaka bir hikmeti ve maslahatı olduğu aşikardır.
Bu bahsettiğiniz alışkanlıkların zararı bireysel değildir. Daha geniş bir açıdan bakarsak, hem cebinize,hem sağlığınıza hem de getirdiği sonuçları ele alırsak topluma ve yakınlarınıza da zarar verdiği çok açıktır.
Birincisi:
Bu beden bize emanettir.Ruhumuzun evi hükmündedir.Vücudumuzu yolda sahipsiz bulup mülk edinmiş değiliz ki ve bu evi tahrip edip,ömür sermayesini çabucak tüketelim. Azalarımız, vücudumuz,sağlığımız,gençliğimiz ve hatta zamanımız bile emanettir,her birini nerede ve nasıl tükettiğimizin hesabı sorulur. Madem böyledir, bu bedeni onun gerçek sahibinin yolunda ve onun istediği şekilde kullanmak lazımdır ki, bu mesuliyetten ahiretteki sıkıntılardan kurtulmak mümkün olabilsin.
İkincisi:
Kazandığınız parada sadece sizin hakkınız yoktur. Eğer aile sahibiyseniz aile bireylerinin her birinin hakkı vardır. Bu şekilde dinen de meşru olmayan bir yolda sarf etmenin vebalinin yanısıra,kul hakkına da girmiş olursunuz. Çünkü o kazanç,Cenâb-ı Hakk tarafından mahiyetiniz altındakilere rızk olarak sizin aracılığınızla ihsan edilmiş.Siz bir yerde emanetçi hükmündesiniz. Emanete hıyânetin ise islamda da ,toplumda da yeri yoktur.
Üçüncüsü:
Dinimiz bunları yasaklamıştır,zira akıl insanı hayvandan ayıran en büyük özelliktir. Bunlar ise,aklı,düşünmeyi,olayları analiz edip değerlendirmeyi ve isabetli kararlar vermeyi engellediğinden, hem kendinize,hem başkalarına,hemde toplum malına farkında olmadan zarar verme ihtimaliniz artar. Aklınızın başında olmaması sizi mesuliyetten kurtarmaz,çünkü bunları kullanmak sizin seçiminiz.
Dördüncüsü:
Bunları kullanmak kişiyi yanlış arkadaşlarla bulunmaktan da muhafaza eder. Kötü kimselerle beraber olan onların kötü şöhretlerinden payını alır. Sadece yanlarında bulunmanız,hiç bir kötü davranışta bulunmasanız bile onların sebep olacağı uygunsuz bir davranışa maruz kalmanıza veya beraber adınızın anılmasına sebep olur. Fakat zararlı alışkanlıklardan kurtulursanız, bu tür tavırlara da maruz kalmaz, toplumda ve yakın çevrenizde sevilir ve saygı görürsünüz.
Beşincisi:
Zararlı alışkanlıklardan kurtulmak, kişinin topluma sağlayacağı faydaların ilk adımıdır. Çünkü menfî davranışlar maalesef müspet olanlara göre çok daha çabuk yayılıyor .Bu yüzden tahrip gücü çok fazla.Her şeyden önce bir günahın yaygınlaşması bir süre toplumda "normal" olarak kabul görmeye ve sıradanlaşmaya başlar. Bu durumda bilhassa gençlere yapılan ihtar ve nasihatler de tesirli olamıyor. Buna verilecek en güzel misallerden biri de şudur:
(Bu zamanda en mühim vazifeleri, tahribata ve günahlara karşı takvâyı esas tutup davranmak gerektir. Madem her dakikada, şimdiki tarz-ı hayat-ı içtiamiyede yüz günah insana karşı geliyor; elbette takvayla ve niyet-i içtinabla yüzer amel-i sâlih işlenmiş hükmündedir. Malûmdur ki, bir adamın bir günde harap ettiği bir sarayı, yirmi adam, yirmi günde yapamaz ve bir adamın tahribatına karşı yirmi adam çalışmak lazım gelirken; şimdi, binler tahribatçıya mukabil, Risale-i Nur gibi bir tamircinin bu derece mukavemeti ve tesiratı pek harikadır. Eğer bu iki mütekabil kuvvetler bir seviyede olsaydı, onun tamirinde mucizevâri muvaffakiyet ve fütuhat görülecekti..K.L)
İnsan demesin ki: " Ben sadece tek bir şahısım.Benim yapmam ya da terk etmemin ne gibi bir etkisi olur?"
Başka bir yerde ise:
(Hem, az bir amel-i salih, bu ağır şerait içinde çok hükmündedir. Hem, takva içinde bir nevî amel-i sâlih var. Çünkü, bir haramın terki vâciptir. Bir vacibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı var. Takva, böyle zamanlarda, binler günahın tehacümünde, birtek içtinab, az bir amelle yüzer günah terkinde, yüzer vâcip işlenmiş oluyor. Bu ehemmiyetli nokta, niyet ile, takva namiyle ve günahtan kaçınmak kastıyla, menfi ibadetten gelen ehemmiyetli a'mal-i sâlihadır.
Risâle-i Nur Şakirtlerinin bu zamanda en mühim vazifeleri, tahribata ve günahlara karşı takvayı esas tutup davranmak gerektir. Madem her dakikada, şimdiki tarz-ı hayat-ı içtimaiyede yüz günah insana karşı geliyor; elbette takva ile ve niyet-i içtinab ile yüzer amel-i salih işlenmiş hükmündedir.
Kastamonu Lâhikası, s. 106.)