Sıla–i rahim
Sıla–i rahim, dilimizde akrabalık, hısımlık, yakınlık, karâbet gibi farklı kelimelerle dile getirilen beşerî yakınlığı ifade eder. Sıla–i rahim, kısaca akrabalara kavuşmak diye de tarif edilir. Ayrıca, şefkat, merhamet, yardım, görüşme, ziyaret gibi değişik manaları da içinde saklar.
Diğer bir ifade ile akrabalara karşı Mevlâ'mızın yapılmasını emir buyurduğu bir kısım vazifeler vardır. Bunların yapılıp, yerine getirilmesine sıla–i rahim denmiştir. Bunlar da, yakınları mektupla, telefonla aramak, görüşmek, muhtaçsa yardım etmek, hastaysa ziyaret etmek, sevincini tebrik, üzüntüsünde teselli ve tâziyede bulunmak, hal hatır sormak vs. gibi görevlerdir.
Sıla–i rahim, sadece akrabalara karşı değil, komşulara, arkadaşlara, meslektaşlara ve her çeşit tanıdıklara karşı da ifası gerekli bir vazife ve borç kılınmıştır.
Bütün bu sayılanların ifası, yakınlar arasındaki manevî bağları güçlendirmekte ve insanı hayata daha çok bağlamaktadır. Kişiyi bencillik, yalnızlık gibi kötü hislerden ve bu tür duyguların getireceği mânevî durumlardan korur.
ALLAH Teâlâ'nın rızasına, nice rahmetin tecellisine, hikmete ve berekete vesile olur.
"ALLAH Teâlâ, sadaka ve sıla–i rahim sebebiyle insanın ömrünü uzatır, kötü ölümü, şerri ve zararı o kimseden uzaklaştırır."
"Sıla–i rahim, güzel ahlâk, herkesle iyi geçinmek, beldeleri mamur, ömürleri bereketli ve feyizli kılar. "Sıla–i rahim, arşa asılıdır, der ki:
"Kim beni sıla ederse, ALLAH da ona sıla etsin. Kim benden koparsa, ALLAH da ondan kopsun." (Buhari:13)
"Yakınlara sıla, malda zenginliği, ailede sevgiyi, ömürde uzamayı artırır."
Bilginlerimiz, sıla–i rahmin en yüksek derecesi, "nikâh düşmeyecek yakın akrabalar arsındadır ve buna riâyet farzdır" demişlerdir. Buna göre, amca–dayı çocukları arasında farz olmaz. Bazı âlimler ise, miras hakkında "zevil erham" denen bütün akrabaya farz olduğuna hükmederler.
–Sıla–i rahim, İslâm'ın insanı nefsiyle ve dertleriyle baş başa kalmaktan koruyan bir düsturdur. Toplumu bir kalabalıklar yığını olmaktan çıkaran ve bir âileye dönüştüren İlâhî ve hayâtî bir prensiptir. –Sıla–i rahim ile ilgili olarak yapılacak ilk hizmet, ana–babaya ait dinin emir ve tavsiyeleridir.
Yani ALLAH'a kulluktan sonra ilk vazife, ana–babanın hizmetini görmek, rızalarını almak ve her hâl ü kârda onları memnun etmektir. Haklı da olsak, onları hiçbir şekilde incitmemek; bir şikâyet ve yakınma olarak "öf" bile dememektir.
Efendimiz aleyhisselâm, bir Hadislerinde şöyle buyururlar:
"ALLAH'a ve âhiret gününe iman eden, sıla–i rahim yapsın. Ana–babasını ve akrabalarını ziyaret etsin"
"Biz insana annesine babasına iyi davranmasını emrettik, Çünkü annesi onu nice zahmetlere katlanıp karnında taşımıştır." (Lokman.14) Bu konuda yapılacak duâ şudur:
"Ey Rabbim! Beni küçükken koruyup büyüttükleri gibi, Sen de onlara şefkat ve merhamet et." (İsra: 23–27)
Ana–babadan sonra muhtaç durumda olan yakın akrabaların ihtiyaçlarını karşılama imkânımız varsa, bu zorunlu bir görevdir. Biz de muhtaç hale düşünce, durumu müsait olan yakınlarımız da bize yardımcı olmaları gereklidir.
İslâm'ın öngördüğü bu zorunlu görev, anne–baba ve çocuklar gibi en yakınlardan başlar, aralarında evlenme yasağı bulunan bütün akrabaları içine alır. Kardeşler, kardeş çocukları, amcalar, halalar, dayılar, teyzeler birbirlerine karşı sorumludurlar. (Gazali: İhya)
Akrabaya iyilik, onlara sadece mal vermekle değildir. Ayrıca, yakınlar arasındaki bağları canlandıran, karşılıklı şefkat ve merhameti güçlendiren ziyaretle olur. Kalpleri yumuşatan diğer hayırlı amellerle olur.
Sıla–i rahim, dilimizde akrabalık, hısımlık, yakınlık, karâbet gibi farklı kelimelerle dile getirilen beşerî yakınlığı ifade eder. Sıla–i rahim, kısaca akrabalara kavuşmak diye de tarif edilir. Ayrıca, şefkat, merhamet, yardım, görüşme, ziyaret gibi değişik manaları da içinde saklar.
Diğer bir ifade ile akrabalara karşı Mevlâ'mızın yapılmasını emir buyurduğu bir kısım vazifeler vardır. Bunların yapılıp, yerine getirilmesine sıla–i rahim denmiştir. Bunlar da, yakınları mektupla, telefonla aramak, görüşmek, muhtaçsa yardım etmek, hastaysa ziyaret etmek, sevincini tebrik, üzüntüsünde teselli ve tâziyede bulunmak, hal hatır sormak vs. gibi görevlerdir.
Sıla–i rahim, sadece akrabalara karşı değil, komşulara, arkadaşlara, meslektaşlara ve her çeşit tanıdıklara karşı da ifası gerekli bir vazife ve borç kılınmıştır.
Bütün bu sayılanların ifası, yakınlar arasındaki manevî bağları güçlendirmekte ve insanı hayata daha çok bağlamaktadır. Kişiyi bencillik, yalnızlık gibi kötü hislerden ve bu tür duyguların getireceği mânevî durumlardan korur.
ALLAH Teâlâ'nın rızasına, nice rahmetin tecellisine, hikmete ve berekete vesile olur.
"ALLAH Teâlâ, sadaka ve sıla–i rahim sebebiyle insanın ömrünü uzatır, kötü ölümü, şerri ve zararı o kimseden uzaklaştırır."
"Sıla–i rahim, güzel ahlâk, herkesle iyi geçinmek, beldeleri mamur, ömürleri bereketli ve feyizli kılar. "Sıla–i rahim, arşa asılıdır, der ki:
"Kim beni sıla ederse, ALLAH da ona sıla etsin. Kim benden koparsa, ALLAH da ondan kopsun." (Buhari:13)
"Yakınlara sıla, malda zenginliği, ailede sevgiyi, ömürde uzamayı artırır."
Bilginlerimiz, sıla–i rahmin en yüksek derecesi, "nikâh düşmeyecek yakın akrabalar arsındadır ve buna riâyet farzdır" demişlerdir. Buna göre, amca–dayı çocukları arasında farz olmaz. Bazı âlimler ise, miras hakkında "zevil erham" denen bütün akrabaya farz olduğuna hükmederler.
–Sıla–i rahim, İslâm'ın insanı nefsiyle ve dertleriyle baş başa kalmaktan koruyan bir düsturdur. Toplumu bir kalabalıklar yığını olmaktan çıkaran ve bir âileye dönüştüren İlâhî ve hayâtî bir prensiptir. –Sıla–i rahim ile ilgili olarak yapılacak ilk hizmet, ana–babaya ait dinin emir ve tavsiyeleridir.
Yani ALLAH'a kulluktan sonra ilk vazife, ana–babanın hizmetini görmek, rızalarını almak ve her hâl ü kârda onları memnun etmektir. Haklı da olsak, onları hiçbir şekilde incitmemek; bir şikâyet ve yakınma olarak "öf" bile dememektir.
Efendimiz aleyhisselâm, bir Hadislerinde şöyle buyururlar:
"ALLAH'a ve âhiret gününe iman eden, sıla–i rahim yapsın. Ana–babasını ve akrabalarını ziyaret etsin"
"Biz insana annesine babasına iyi davranmasını emrettik, Çünkü annesi onu nice zahmetlere katlanıp karnında taşımıştır." (Lokman.14) Bu konuda yapılacak duâ şudur:
"Ey Rabbim! Beni küçükken koruyup büyüttükleri gibi, Sen de onlara şefkat ve merhamet et." (İsra: 23–27)
Ana–babadan sonra muhtaç durumda olan yakın akrabaların ihtiyaçlarını karşılama imkânımız varsa, bu zorunlu bir görevdir. Biz de muhtaç hale düşünce, durumu müsait olan yakınlarımız da bize yardımcı olmaları gereklidir.
İslâm'ın öngördüğü bu zorunlu görev, anne–baba ve çocuklar gibi en yakınlardan başlar, aralarında evlenme yasağı bulunan bütün akrabaları içine alır. Kardeşler, kardeş çocukları, amcalar, halalar, dayılar, teyzeler birbirlerine karşı sorumludurlar. (Gazali: İhya)
Akrabaya iyilik, onlara sadece mal vermekle değildir. Ayrıca, yakınlar arasındaki bağları canlandıran, karşılıklı şefkat ve merhameti güçlendiren ziyaretle olur. Kalpleri yumuşatan diğer hayırlı amellerle olur.