Açığa çıkmayıp gizli kalması gereken şeylerin saklanması. Mutlaka yerine getirilmesi gereken büyük bir fazilettir.
Bazan başkaları tarafından bilinmesi istenmeyen şeyler olur. Bunlar özel sırlardır. İnsan, kendi sırlarını kimseye söylememelidir. Çünkü bu durumda onlar sır olmaktan çıkar. Hz. Ali; "Sır, yani içinde sakladığın şey senin esirindir. Onu ortaya çıkardığın zaman sen ona esir olursun" demiştir. Sır saklamakla ilgili olarak Amr b. el-Âs da şu hikmetli sözleri söylemiştir; "Kalpler sırların saklandığı yerlerdir. Dudaklar o yerlerin kilidi, diller de anahtarıdır. Şu halde her insan sırrının anahtarlarını saklamalıdır".
Sır saklamada önemli bir husus da başkalarının bize emânet ettikleri sırları saklamaktır. Bunlar ya şahıs veya devlet sırrı olabilir. Peygamberimiz ve ashabı kendilerine söylenen sırları muhafaza eder ve kimseye açıklamazlardı. Özellikle aile sırlarının korunması çok önemlidir. Sırların korunmaması münafıklık âlâmetlerindendir. Aile sırlarını yayanların ise, kıyâmette en kötü kişiler arasında sayılacağını Peygamber Efendimiz haber vermiştir (Müslim, Nikah. 123-124).
Sır saklamak nasıl güzel ve faydalı bir davranışsa, bunun aksini yapmak da o ölçüde kötü ve zararlı bir iştir. Başkalarının sırrını araştırıp ortaya çıkarmak, sonra da onları ifşa etmek İslâm ahlâkına sığmayan bir davranıştır. Enes b. Malik'in aşağıdaki sözleri Ashab-ı kiram'ın sır saklamak konusunda ne kadar titiz davrandıklarını göstermektedir.
Enes (r.a.) şöyle demiştir:
"Rasûl-i Ekrem (s.a.s) ben çocuklarla oynarken yanıma geldi ve bize selâm verdi. Beni bir işe yolladı. Bu yüzden annemin yanına vaktinde gelemedim. Annem, "Neden geç kaldın", diye sordu. Peygamber beni bir işe yollamıştı, dedim; "O iş ne idi" deyince, "o sırdır" dedim. Bunun üzerine annem, "Peygamber'in sırrını hiç kimseye söyleme" dedi" (Riyâzüs-Salihîn, II, 103).
Dolayısıyla İslâm'ın ve müslümanların sırlarını başkalarına ve özellikle kâfir ve münafıklara karşı korumak mü'minler için önemli bir görevdir.
İA
Bazan başkaları tarafından bilinmesi istenmeyen şeyler olur. Bunlar özel sırlardır. İnsan, kendi sırlarını kimseye söylememelidir. Çünkü bu durumda onlar sır olmaktan çıkar. Hz. Ali; "Sır, yani içinde sakladığın şey senin esirindir. Onu ortaya çıkardığın zaman sen ona esir olursun" demiştir. Sır saklamakla ilgili olarak Amr b. el-Âs da şu hikmetli sözleri söylemiştir; "Kalpler sırların saklandığı yerlerdir. Dudaklar o yerlerin kilidi, diller de anahtarıdır. Şu halde her insan sırrının anahtarlarını saklamalıdır".
Sır saklamada önemli bir husus da başkalarının bize emânet ettikleri sırları saklamaktır. Bunlar ya şahıs veya devlet sırrı olabilir. Peygamberimiz ve ashabı kendilerine söylenen sırları muhafaza eder ve kimseye açıklamazlardı. Özellikle aile sırlarının korunması çok önemlidir. Sırların korunmaması münafıklık âlâmetlerindendir. Aile sırlarını yayanların ise, kıyâmette en kötü kişiler arasında sayılacağını Peygamber Efendimiz haber vermiştir (Müslim, Nikah. 123-124).
Sır saklamak nasıl güzel ve faydalı bir davranışsa, bunun aksini yapmak da o ölçüde kötü ve zararlı bir iştir. Başkalarının sırrını araştırıp ortaya çıkarmak, sonra da onları ifşa etmek İslâm ahlâkına sığmayan bir davranıştır. Enes b. Malik'in aşağıdaki sözleri Ashab-ı kiram'ın sır saklamak konusunda ne kadar titiz davrandıklarını göstermektedir.
Enes (r.a.) şöyle demiştir:
"Rasûl-i Ekrem (s.a.s) ben çocuklarla oynarken yanıma geldi ve bize selâm verdi. Beni bir işe yolladı. Bu yüzden annemin yanına vaktinde gelemedim. Annem, "Neden geç kaldın", diye sordu. Peygamber beni bir işe yollamıştı, dedim; "O iş ne idi" deyince, "o sırdır" dedim. Bunun üzerine annem, "Peygamber'in sırrını hiç kimseye söyleme" dedi" (Riyâzüs-Salihîn, II, 103).
Dolayısıyla İslâm'ın ve müslümanların sırlarını başkalarına ve özellikle kâfir ve münafıklara karşı korumak mü'minler için önemli bir görevdir.
İA