Şit (a-s) Hz. Âdem'in beşinci çocuğudur, annesi Havva'dır ve Kur'an'da adı geçmeyen peygamberlerdendir (İbn Sa'd, Tabakatu'l-Kübra, Beyrut 1957, I, 39).
Şit (a.s)'a Şis de denir. Şis kelimesi İbranicedir. Süryanicede buna Şas ve Arapçada Şes denir. Esas manası "Hibetullah"dır. Türkçe karşılığı Allah'ın vergisi, hibe ve bağışı demektir (et-Taberî, Tarih, Mısır 1326, I, 76).
Rivâyetlere göre Âdem (a.s)'ın oğlu Kabil, kardeşi Habil'i öldürdüğü zaman, Âdem (a.s) ve Havva validemiz çok üzülürler. Yüce Allah bunun üzerine, onlara bir hibe, bir nimet olarak Şit (a.s)'ı verir. Şit (a.s), Kabil'in Habil'i öldürmesinden beş sene sonra dünyaya gelir. O dünyaya geldiği zaman, Cebrail (a.s), Hz. Havva'ya "Allah bu çocuğu (Şit Aleyhisselâm'ı) Habil'in yerine verdi" diyerek teselli eder. Âdem (a.s) da o zaman "Bu çocuk, Allah'ın bize bir hediyesi, bir hibesidir" diyerek sevinir. (İbnu'l-Esir, el-Kâmil, Beyrut 1965, I, 47; İbn Asakir, Tarih, Beyrut 1979, VI, 354; el-Belâzûrî, Ensabu'l-Eşrâf, 1,3).
Âdem (a.s)'dan Hz. Muhammed (s.a.s)'e kadar devam eden bir peygamberlik nuru vardır. Bu nur, Hz. Havva Şit (a.s)'a hamile olunca, onun alnında parlamış, yani Âdem (a.s)'dan ona geçmiş ve Şit (a.s) doğunca da, onun alnında parlamıştır. Bunu fark eden Âdem (a.s), Şit (a.s)'ın kendisinden sonra yerini tutacağını anlamıştır. Bu nur, peygamberden peygambere intikal ederek, nihâyet Abdülmuttalip'den Abdullah'a ve ondan da Hz. Muhammed (s.a.s)'e geçerek, son temelli sahibinde karar kılmıştır (Mesûdî, Mürucu'z-Zeheb, Mısır 1964, I, 37 vd.).
Âdem (a.s)'ın oğlu Kabil ve ondan türeyen Kabiloğulları, ilk putu yaparak yeryüzünde putperestliği başlatmışlardır. Aynı zamanda bir ateş evi yaparak içinde ateş yakmışlar ve ona tapmışlardır. Böylece ilk ateşperestliği de başlatmışlardır. Bununla beraber onlarda içki, zina, çeşitli çalgı aletleri alışkanlıkları da vardı (es-Sa'lebî, el-Arais, Mısır 1951, s. 47; Ya'kutu'l-Hamevî, Mü'cemu'l-Büldan, Beyrut 1956, V, 367).
Şit (a.s) bunları daima Allah'a inanmaya ve ibâdet etmeye davet etmiştir. Kabil ve çocukları onu dinlemeyince, kendi çocukları arasında Allah'ın emir ve yasaklarını tebliğ etmeye devam etmiştir. Zaten Şit (a.s), Âdem (a.s)'ın çocuklarının en iyisi, en üstünü ve babasına en çok benzeyeni idi.
Hz. Âdem (a.s.) vefatından önce onu çağırmış, nasihatta bulunmuş ve: "Ey oğulcuğum sen, benden sonra halifemsin" diyerek takva üzerine hareket etmesini ve bu yoldan asla ayrılmamasını tavsiye etmişti. Şit (a.s) bu yoldan asla ayrılmadığı gibi, çevresindekilere de, asla bu yoldan ayrılmamalarını tavsiye etmiştir. Şit (a.s)'ın kendisi, çocukları ve ona inananlar daima dürüst bir hayat sürdürmüşlerdir.
Şit (a.s)'a kaç sahife gönderildiği hususunda farklı rivâyetler vardır. Muteber olan rivâyete göre, kendisine Yüce Allah tarafından elli sahife gönderilmiş, o da, ona göre tebliğ vazifesini yerine getirmiştir.
Şit (a.s) aynı zamanda, Âdem Aleyhisselâm'dan sonra Kâbe'nin onarımı ile uğraşan, duvarlarını taş ve çamurdan yapan ilk kişidir (İbnu'l-Esir, el-Kâmil, Beyrut, 1965, I, 47 vd.).
Kabiloğulları yeryüzünü dolduracak kadar çoğaldılar. Aralarındaki putperestlik de gittikçe arttı. Yüce Allah, Şit (a.s)'ın neslinden olan Nuh (a.s)'ı onlara peygamber olarak gönderdi. Nuh (a.s) uzun zaman onları, Allah'a ibâdet etmeye çağırmaya devam etti. Fakat onlar Nuh (a.s)'ı yalanladılar ve isyanlarında devam ettiler. Nuh (a.s) onlarla başa çıkamayınca, kendini ve yanındaki mü'minleri onlardan kurtarması için Allah'a şöyle yalvardı:
"Rabb'im, kavmim beni yalanladı. Benimle onların arasını aç (aramızda hükmet), beni ve benimle beraber bulunan mü'minleri kurtar!..." (es-Şuara, 26/117,118). Bunun üzerine tufanda boğuldular. Allah onları helâk etti. Durumları Kur'an'da şöyle haber verilmektedir:
"Hatalarından dolayı boğuldular, ateşe sokuldular, kendilerine Allah'tan başka yardımcılar da bulamadılar" (Nuh, 71/25).
Böylece Âdem Aleyhisselâm'ın Şit Aleyhisselâm'dan başka nesli devam etmedi. Onun soyu Şit (a.s) ile devam etti. Dolayısıyla insanlığın soy direği, Şit (a.s) ile Âdem (a.s)'a dayanmaktadır (et-Taberî, Tarih, Mısır 1326, I, 76 vd.).
Allah'a güzel bir şekilde ibâdet eden ve insanları O'na ibâdet etmeye çağıran Şit (a.s) vefât edince, cenaze namazı çocukları ve torunları tarafından kılınmıştır. Rivâyetlere göre cenazesi, Mekke yakınlarındaki Ebu Kubeys dağında bulunan mağaraya, ebeveyninin yanına defnedilmiştir (Takiyuddin Muhammed b. Ahmed, Şifâu'l-Garam, Beyrut 1405, I, 442).
Nureddin TURGAY
Şit (a.s)'a Şis de denir. Şis kelimesi İbranicedir. Süryanicede buna Şas ve Arapçada Şes denir. Esas manası "Hibetullah"dır. Türkçe karşılığı Allah'ın vergisi, hibe ve bağışı demektir (et-Taberî, Tarih, Mısır 1326, I, 76).
Rivâyetlere göre Âdem (a.s)'ın oğlu Kabil, kardeşi Habil'i öldürdüğü zaman, Âdem (a.s) ve Havva validemiz çok üzülürler. Yüce Allah bunun üzerine, onlara bir hibe, bir nimet olarak Şit (a.s)'ı verir. Şit (a.s), Kabil'in Habil'i öldürmesinden beş sene sonra dünyaya gelir. O dünyaya geldiği zaman, Cebrail (a.s), Hz. Havva'ya "Allah bu çocuğu (Şit Aleyhisselâm'ı) Habil'in yerine verdi" diyerek teselli eder. Âdem (a.s) da o zaman "Bu çocuk, Allah'ın bize bir hediyesi, bir hibesidir" diyerek sevinir. (İbnu'l-Esir, el-Kâmil, Beyrut 1965, I, 47; İbn Asakir, Tarih, Beyrut 1979, VI, 354; el-Belâzûrî, Ensabu'l-Eşrâf, 1,3).
Âdem (a.s)'dan Hz. Muhammed (s.a.s)'e kadar devam eden bir peygamberlik nuru vardır. Bu nur, Hz. Havva Şit (a.s)'a hamile olunca, onun alnında parlamış, yani Âdem (a.s)'dan ona geçmiş ve Şit (a.s) doğunca da, onun alnında parlamıştır. Bunu fark eden Âdem (a.s), Şit (a.s)'ın kendisinden sonra yerini tutacağını anlamıştır. Bu nur, peygamberden peygambere intikal ederek, nihâyet Abdülmuttalip'den Abdullah'a ve ondan da Hz. Muhammed (s.a.s)'e geçerek, son temelli sahibinde karar kılmıştır (Mesûdî, Mürucu'z-Zeheb, Mısır 1964, I, 37 vd.).
Âdem (a.s)'ın oğlu Kabil ve ondan türeyen Kabiloğulları, ilk putu yaparak yeryüzünde putperestliği başlatmışlardır. Aynı zamanda bir ateş evi yaparak içinde ateş yakmışlar ve ona tapmışlardır. Böylece ilk ateşperestliği de başlatmışlardır. Bununla beraber onlarda içki, zina, çeşitli çalgı aletleri alışkanlıkları da vardı (es-Sa'lebî, el-Arais, Mısır 1951, s. 47; Ya'kutu'l-Hamevî, Mü'cemu'l-Büldan, Beyrut 1956, V, 367).
Şit (a.s) bunları daima Allah'a inanmaya ve ibâdet etmeye davet etmiştir. Kabil ve çocukları onu dinlemeyince, kendi çocukları arasında Allah'ın emir ve yasaklarını tebliğ etmeye devam etmiştir. Zaten Şit (a.s), Âdem (a.s)'ın çocuklarının en iyisi, en üstünü ve babasına en çok benzeyeni idi.
Hz. Âdem (a.s.) vefatından önce onu çağırmış, nasihatta bulunmuş ve: "Ey oğulcuğum sen, benden sonra halifemsin" diyerek takva üzerine hareket etmesini ve bu yoldan asla ayrılmamasını tavsiye etmişti. Şit (a.s) bu yoldan asla ayrılmadığı gibi, çevresindekilere de, asla bu yoldan ayrılmamalarını tavsiye etmiştir. Şit (a.s)'ın kendisi, çocukları ve ona inananlar daima dürüst bir hayat sürdürmüşlerdir.
Şit (a.s)'a kaç sahife gönderildiği hususunda farklı rivâyetler vardır. Muteber olan rivâyete göre, kendisine Yüce Allah tarafından elli sahife gönderilmiş, o da, ona göre tebliğ vazifesini yerine getirmiştir.
Şit (a.s) aynı zamanda, Âdem Aleyhisselâm'dan sonra Kâbe'nin onarımı ile uğraşan, duvarlarını taş ve çamurdan yapan ilk kişidir (İbnu'l-Esir, el-Kâmil, Beyrut, 1965, I, 47 vd.).
Kabiloğulları yeryüzünü dolduracak kadar çoğaldılar. Aralarındaki putperestlik de gittikçe arttı. Yüce Allah, Şit (a.s)'ın neslinden olan Nuh (a.s)'ı onlara peygamber olarak gönderdi. Nuh (a.s) uzun zaman onları, Allah'a ibâdet etmeye çağırmaya devam etti. Fakat onlar Nuh (a.s)'ı yalanladılar ve isyanlarında devam ettiler. Nuh (a.s) onlarla başa çıkamayınca, kendini ve yanındaki mü'minleri onlardan kurtarması için Allah'a şöyle yalvardı:
"Rabb'im, kavmim beni yalanladı. Benimle onların arasını aç (aramızda hükmet), beni ve benimle beraber bulunan mü'minleri kurtar!..." (es-Şuara, 26/117,118). Bunun üzerine tufanda boğuldular. Allah onları helâk etti. Durumları Kur'an'da şöyle haber verilmektedir:
"Hatalarından dolayı boğuldular, ateşe sokuldular, kendilerine Allah'tan başka yardımcılar da bulamadılar" (Nuh, 71/25).
Böylece Âdem Aleyhisselâm'ın Şit Aleyhisselâm'dan başka nesli devam etmedi. Onun soyu Şit (a.s) ile devam etti. Dolayısıyla insanlığın soy direği, Şit (a.s) ile Âdem (a.s)'a dayanmaktadır (et-Taberî, Tarih, Mısır 1326, I, 76 vd.).
Allah'a güzel bir şekilde ibâdet eden ve insanları O'na ibâdet etmeye çağıran Şit (a.s) vefât edince, cenaze namazı çocukları ve torunları tarafından kılınmıştır. Rivâyetlere göre cenazesi, Mekke yakınlarındaki Ebu Kubeys dağında bulunan mağaraya, ebeveyninin yanına defnedilmiştir (Takiyuddin Muhammed b. Ahmed, Şifâu'l-Garam, Beyrut 1405, I, 442).
Nureddin TURGAY