Sorularla islamiyette bazı konulara dikkat edin

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
SORU
Televizyondaki görüntülere bakmak caiz mi?

CEVAP
Değerli kardeşimiz;
Televizyon seyretmenin günah olup olmaması, tamamen programa bağlı bir durumdur.
Toplumumuzun ahlâk, ilim, îmân, irfan ve edep değerlerine riâyet eden programları izlemekte bir sakınca yoktur. Bununla berâber, programlar ahlâkî de olsa bunları izlemenin kitap okumayı ve dostlukları öldürdüğü bir vâkıadır. Netice olarak, iyi programlar için mubah olduğu söylenebilir; kötü programları izlemek ise câiz değildir.

Gazete ve dergilerdeki müstehcen resimler ile televizyondaki açık görüntüler, gerçek değil resim ve hayal olduğu için, onlara bakmak hakiki kadının vücuduna bakmak gibi haram sayılmaz. Ancak şehvet ile bakan bir kimse için haram olur.
İbn Hacer Heytemî ile Şirvanî şöyle diyorlar: Aynada veya suda görünen kadın görüntüsüne bakmak haram değildir. Ancak fitneye vesile olduğu takdirde haram olur. (Tuhfetü'l-Muhtâç ve Şirvâni, VII/192)
(Halil Gönenç, Günümüz Meselelerine Fetvalar, II/167)
Selam ve dua ile...


Sorularla İslamiyet

Bende böyle cevap verdim bugün.Belki yayınlarlar.Benim kişisel düşüncemdir bu yazıyı doğru bulmuyorum arkadaşlar isterseniz eleştirebilir konu hakkında görüşlerinizi bildirebilirsiniz.Konuşarak araştırarak öğrenerek doğruları bulacağız inşallah.İslam ,ahlak kuralları çerçevesinde gönül kırmadan düşüncenizi belirtiniz.


YORUM CEVAP :kurt26
Bu gazetelerde kadınların tamamına yakını soyunuk.Hangi gazeteyi alırsanız alın .Sonuç aynı.

Bir müslüman erkek kardeşimiz bir gazete alıcak. Gazeteyede bakıcak bir ilk sayfada çıplak kadın görücek.bakmayıp diğer sayfaya hızlıca geçiş yapacak e diğer sayfada gene aynı 3,4,5 ... en sonunda günaha sürüklenmeyecekmi?

Bir kere bakınca günah olmayacak diğerine geçicek e böyle 30 resim olunca ne olucak?

Beyin biliyorsunuz 1 saniyede kayıt ediyor istesen saniyede göz yum .Bunu bile bile gazete alıp okuyacam diye diretmekmi lazım.Artık internet diye birşey var saniye saniye haberler var en azından sapıkça bir gazeteye bakmaktan iyidir.Türkiyede Müslümanlar için basılmış gazete varsa söyleyin onu alsınlar.

Siz gerçekten bu yazınızla bu günahı destekliyorsunuz.Erkekleri hiç mi bilmiyorsunuz?
Yapmayın arkadaşlar günaha sürüklenmek yerine hiç okumayın daha iyi.
O gazeteyi yazanlar,basanlar,yayınlayanlar o kadın resimlerini bilmeden mi koyuyor "hayır" Müslüman olan böyle resimler koyar mı "hayır "
Müslüman olan günahtan sakınmaz mı "evet"
e bu harama bakma keyfiyeti caizliği nereden geliyor.

Örneğin bir hamam var içinde kadınlar dolu ve orada doğruluğu belirsiz islama katkı sağlamayacak bilgiler içeren kağıt parçaları var.Siz içeri girip orada onları okuyacaksınız?Bunu bana açılayın.

Allah rızası için cevaplanıyorsa bu sorular bu cevabımıda Allah rızası için yayınların.Zaten düşünen müslümanlar ne dediğimi anlarlar.
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
2.KONU BUDA ÖNEMLİ ARKADAŞLAR
NOT:Ahmet şahin yazısının dışında diğer sorulardaki islamiyetteki bilgileride inceledim ve böyle sihir günümüzde yoktur diye bişey yok.İslami olarak anlatılmış.Fakat Ahmet şahinin yazılırı sihir hakkında yazılarını doğru bulmuyorum ve bunu sorularla islamiyette yayınlanması beni üzdü.

SORU
Büyü yapıldığını nasıl anlarız; yapılmışsa bunu nasıl çözebiliriz?

CEVAP
Değerli kardeşimiz;
Bugünkü adıyla büyü, geçmişteki adıyla sihir, tarihin derinliklerinden gelen söylentileriyle bazı kesimlerde halen baskısını sürdürmektedir.

Kur'an-ı Kerim'de geçmişte sihir yapanlardan söz edilir.

Hadislerde de sihir, büyük günahlardan sayılır.

"Allah'a şirk koşmak, adam öldürmek, zina etmek, ana babaya saygısızlıkta bulunmak, sihir yapmak.. büyük günahlardandır." denir.​
Hatta İslam hukukunda, büyü ve sihir yaptığını iddia ederek insanları aldatmaya kalkışanlar, yakalanıp hapse atılması gerekir ki, sıkıntısı olan insanlar büyücü ve sihircilerin aldatmasına maruz kalmasınlar...

Bu sebeple bizler büyücü ve sihircilerin iddialarına itibar etmiyoruz.

Çünkü büyü ve sihir ilmi günümüze kadar gelmemiş, tarihin derinliklerinde o güne mahsus ilim olarak kaybolup gitmiştir. Böyle bir bilginin yokluğu sebebiyledir ki, bugün hiçbir büyücü çıkıp da:

"Elimdeki bilgi ve bulgular kesindir, dilediğim kimseyi büyü ile perişan ederim, dilediğimi de kurtarır, iyi ederim!?" diyemez. Allah hiçbir kuluna böyle kesin bir salahiyet vermemiştir.

Daha açık ifadesiyle büyücüler ne bir karı kocanın arasını açabilirler ne de birini ötekine vazgeçilmez halde âşık yapabilirler. Yani ne sevdirebilir ne de nefret ettirebilirler. Bu gibi duygusal durumlar, tarafların kendi istek ve iradeleriyle sağlayacakları kazanımlarıdır. Birileri büyüyle sevdirip, büyüyle nefret ettiremez...


Şayet böyle kesin bir büyü bilgisi mevcut olsaydı, sıhhatli kitaplarda yazılı olacak, yazılı olan bilgiyi de okuma yazması olan herkes okuyup bilecek, kıyıda köşede kırsal bölgelerde geçim vasıtası yapanların şahıslarına mahsus özel bir bilgi haline gelmeyecekti...

Buna rağmen bazı semtlerde büyü yaptığı, yahut da bozduğu iddia edilen kimseler görülmektedir. Akla, mantığa ters düşen büyü yapma, bozma çareleri de ileri sürmekteler.

"Şu kadar domuz yağı; şu kadar keçiboynuzu, falan mezardan şu kadar toprak..." gibi gizemli isteklerle çaresizleri etkilemeye çalışmaktalar.

Kesin olan odur ki, para ortadan kalksın ne büyü yapan kalır meydanda ne de büyü çözen...

İnsanlar neden yine de büyücünün peşine düşerler? Söylentilere, bir çözüm olabilir ümidiyle bakarlar da ondan...

Halbuki, bu gibi konularda esas olan, en önce büyücüye gitmeye sebep olan rahatsızlığa doğru teşhis koymak!..

Olabilir ki, büyü sanılan sıkıntının mahiyetinde ne büyü ne de sihir vardır. Olay ya bir sinirsel rahatsızlıktır. Yani doktor işidir. Yahut da tarafların kendi anlayışsız tutumlarıyla meydana getirdikleri sinir zayıflatıcı gerginlikleri, kırıcı, incitici davranışlarıdır!..

Büyü sandıkları rahatsızlıklarını kendi davranışları meydana getirmiştir. Öyle ise bunu çözecek olan da yine kendi davranışlarıdır... Tutumlarını düzeltmeleri, rahatsızlık sebebi anlayışsızlıklarından vazgeçmeleri... Yani önce saygı, hemen arkasından da sevgi ihtiyacının karşılanması...

Ne var ki, kimse kendi kusuruna, hatasına bakmamakta, ille de yakınlarından birinin büyü yaptığını düşünüp suçu onların üzerine yıkmayı kolay bir çıkış yolu olarak görmekteler.

İnceleseniz ya beyin hanıma karşı ya da hanımın beye karşı rahatsızlık meydana getirecek ihmal ve tepkisellikleri... gibi davranışları söz konusudur olayın kökünde.

Ama kimse böyle bir davranış düzeltmesine taraftar değil, suçu büyücülere yükleme kolaylığı varken...

Bununla beraber, böyle ihtimallerde manevi çare büsbütün de yok sayılmaz. Kur'an-ı Kerim'in son iki "Felak ve Nas" sûreleri ile birlikte bilinen tüm duaları rahatsızlığı duyan da, yakınları da okuyabilirler. Bunları ille de başkaları değil, kendileri okurlarsa daha gönülden dua etmiş, şifa dilemiş olurlar. Çünkü üzüntüyü kendileri yaşıyorlar, duayı da kendileri yapmalılar.

Bu konuda sözün özü olarak denilebilir ki: Önce büyücüye değil ilgili psikolog ve sinir doktoruna durumu anlatıp gerekli ilaçları alarak sinirler kuvvetlendirilmelidir.

Ayrıca sıkıntı sebebi olan kendi tepkili tutumlarını da gözden geçirmeli, gerginlik meydana getiren davranışlarını "Felak ve Nas" sûrelerini de okuyarak terk etmeli, geçmişi unutup geleceğe yeniden bir beyaz sayfa açmalılar...

Göreceklerdir ki, büyüyü de kendileri yapmakta, büyüyü bozan ilaç da kendilerinde bulunmaktadır.

Sorularla İslamiyet

Sorularla islamiyete yorum olarak yazmadım ama soru olarak yazdım cevap baya oldu gelmedi.
Bu konu hakkında görüşüm(kurt26)
Allah imtihan olarak sihir var etmiş insanlarıda bununla imtihan ediyor yukarıdaki yazıda kırmızıyla çizdim.Diyor ki günümüzü kadar gelmemiş sihirle karı kocanın arasını ayaıramaz.Bunda katılmıyorum.
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Sorularla islamiyetten birçok konu zaten ben paylaştım biliyorsunuz.Zaten araştırıyorumda .Bunlarda denk geldi.Benim görüşüm yanlıştır veya doğrudur fakat her müslümanın artık her konuda doğruluğunu araştırması gerektiği ortadır.

Beni taşlamayın:)
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Televizyondaki görüntülere bakmak caiz mi?
Üsteki konuda yorumum sorularla islamiyette yayınlanmadı sizin görüşünüz yok mu?
 

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Televizyondaki görüntülere bakmak caiz mi?
Üsteki konuda yorumum sorularla islamiyette yayınlanmadı sizin görüşünüz yok mu?

Bana sorarsanız eğer,televizyonun yararı bir ise zararı bindir.Olaya sadece görsellik ve harama nazar olarak bakmak konuyu dar bir kalıba sokar. Ne kadar kapalı olrlarsa olsunlar ,an geçmiyor ki elinde kadeh ya da şişe olan bir görüntü karşımıza çıkmasın.Kadın ve erkeğin bir arada olmadığı ,müstehcen görüntülerin yayınlanmadığı program yok.Buna haberler de dahil.Dini bir program ya da film izlerken bile,reklamlar vasıtasıyla ya da dizi tanıtımlarında da ahlaksızlığın alası karşımıza çıkıyor.
Bir de görünüşte masumane olup da verdikleri mesajlar itibariyle,bana göre diğerinden daha tehlikeli olan mesajlar veriliyor.Liseyi geçtim artık ortaokul düzeyindeki çocukların masumca gösterilen aşk meşkolayları var ki,beni esas rahatsız eden bunlar.
Çünkü artık sözde dindar görünen yakın çevremizde bile bunlar normal karşılanmaya başladı.
Yanında bir oğlan olmadan gezen kız görmek bile çok zorlaştı maalesef.Daha ağzının süt kokusu gitmemiş ilköğretime yeni başlamış çocuklarda bile böyle.Televizyonun bu durumdaki gayretlari ve çabaları da inkar edilemez tabii ki.
Her şey ailede başladığına göre çok değil,20-30 yıl önceki mutaassıp ailelerde yetişmiş şimdiki büyüklerin bu kadar kısa sayılabilecek zamanda, bu kadar mesafe kat edip modernleşmeleri! de bir o kadar korkutucu.
Daha söylenebilecek çok şey var ama ben de vakit yok maalesef.Allah hepimize hidayet versin ve sırat-ı müstakim'den ayırmasın inşâAllah.....
 

Münzevi

KF Ailesinden
Özel Üye
Mave43 ablacım eline sağlık güzel yazmışsın, allah ecrinizi versin.

Bende birşeyler yazayım Tv'ye öyle küt diye haram denemez cünkü kat'i değildir yani ondan asla ecir gelmeyecek konumda değildir.Tv izlemme'nin yerine göre hükmü değişir, ilim irfan meclislerini izlersiniz sevabına inşallah nail olursunuz, hoş olmayan, sünnetten uzak olan şeyler izlersiniz derecesine göre Tahrimen/Tenzihen mekruh yada haram olur..

Ama genel olarak olaya bakarsak caiz değildir gibime geliyor, benceli yazılar yazmayı sevmem ama bu seferlik olsun.
Hangi kanalı izlersek izleyelim malesef ki müstehcen resimlerden kacınılamıyor hatta dini proğramlarda bile..Eskiden reklamlar sadece aralarda verilirdi ama artık göz acıldı ve yayın içinde bile kücük bir karede dahi olsa içerisinde müstehcen resim olan reklam verilebiliyor..

Erkeklerle kadınlar bir değildir kadının bütün bedeni avrettir bakılması halinde günah olur, belirli kısımlar müstesna. Tv'de herkes zap yapar ve olmadık görüntüler ve mesajlarla karsılasma ihtimali cok fazla artar, belki bana denk gelmez o görünttüler bizim tv'de sürekli dini kanallar var diyen olacaktır ama onlarda kendilerini kandırmaktan öteye gidemezler.. Yani durum şüpheye gider, ve şüphe iyi bir şey dğeildir, zira "Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da tebrie etmiş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir."Hadis Sahihtir.

Kafamızı ne tarafa dönderirsek dönderilim kacamıyoruz tv'nin zararından her türlü zarar veriyor.Fıkha şöyle bir kavram vardır Sedd-i zerai' diye, nedir seddi zerai';Zerâi kelimesinin müfredi olan zeria " yol, va-
sıta, vesile " demektir. Sedd ise tıkama, kapama mânasına gelmektedir. Terkip halinde bu terimin mânası - haram, yasak ve zararlı olana vasıta olandavranışı menetmek, harama giden yolu tıkamak- demektir.

Görüldüğü gibi seddi zerai ilkesinden faydalanmalı ve gereği yapılmalı fitne ve her türlü rezilliğe kepazeliğe kapı acan tv kapatılmalı, eve alınmamalı.. Hiç birşey sizin ahiretiniz, coluğunuz cocuğunuz ve ahlakınız kadar değerli değildir..

Biraz daha uzatmama gerek yok Mavera43 diyeceklerimi demiştir, tekrar allah razı olsun.

Kişisel görüşüm budur, selametle.
 

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Kafamızı ne tarafa dönderirsek dönderilim kacamıyoruz tv'nin zararından her türlü zarar veriyor.Fıkha şöyle bir kavram vardır Sedd-i zerai' diye, nedir seddi zerai';Zerâi kelimesinin müfredi olan zeria " yol, va-
sıta, vesile " demektir. Sedd ise tıkama, kapama mânasına gelmektedir. Terkip halinde bu terimin mânası - haram, yasak ve zararlı olana vasıta olandavranışı menetmek, harama giden yolu tıkamak- demektir.


Evet,Üstad hazretleri "Def'i şer,celb-i nef'a râci'dir." diyor.Yani şer ve kötülükleri mümkün olduğunca engellemek ve ortadan kaldırmak,hayırlı ve faydalı davranışları yerleştirmeye çalışmaktan daha üstündür,elzemdir.Çünkü şerrin tahribatı çok daha fazladır.On adamın on günde yaptığı bir evi,bir adam çabucak imha edebilir. Onun için önce önce şerler def edilmeye çalışılmalıdır.
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Allah razı olsun yorumlarınız için.
Sorularla islamiyetin bu konu hakkında bukadar rahat davranması beni üzdü.Benim yorumumuda yayınlamadılar zaten.Allah rızası için yayınlayın demiştim.
Ben gazete,dergi.. olarak ele aldım .
Sorularla islamiyete yorumlarınızı yazmanızı istiyorum ben yazdım yayınlamadılar.Resimdir hayeldir deyip bu günaha teşvik oluyor günaha sürüklüyor düşüncesindeyim.
Televizyondaki görüntülere bakmak caiz mi? | Sorularla İslamiyet
 

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Çünkü büyü ve sihir ilmi günümüze kadar gelmemiş, tarihin derinliklerinde o güne mahsus ilim olarak kaybolup gitmiştir. Böyle bir bilginin yokluğu sebebiyledir ki, bugün hiçbir büyücü çıkıp da:

"Elimdeki bilgi ve bulgular kesindir, dilediğim kimseyi büyü ile perişan ederim, dilediğimi de kurtarır, iyi ederim!?" diyemez. Allah hiçbir kuluna böyle kesin bir salahiyet vermemiştir.

Daha açık ifadesiyle büyücüler ne bir karı kocanın arasını açabilirler ne de birini ötekine vazgeçilmez halde âşık yapabilirler. Yani ne sevdirebilir ne de nefret ettirebilirler. Bu gibi duygusal durumlar, tarafların kendi istek ve iradeleriyle sağlayacakları kazanımlarıdır. Birileri büyüyle sevdirip, büyüyle nefret ettiremez...

Kurt26 kardeşim,keşke dedikleri gibi olsaydı.Ama bu doğru değil maalesef.Bu işi meslek edinmiş, bu tip büyüleri yaparak, veya yaparmış gibi görünerek,insanları dolandıran,medet bekleyerek gidenlerin çaresizliğinden yararlanan,az bir menfaat için kişilerin hayatına bile bu yolla kast eden,ya da hayatlarını zindana çeviren ,Allah'tan korkmaz korkusu o kadar çok kişi var ki....
Aşağıdaki yazı, büyü ilminin şâhı! tarihteki gelmiş geçmiş en iyi büyücüler olarak bilinen yahudilerin bu işi hangi boyutlara taşıdığının ve bundan beklentilerinin ne denli büyük olduğunun göstergesidir.


Yeni masonik düzen adlı kitaptan...

......Kısacası Kabalacılar'ın amacı "Mesih'i dünyaya döndürmek"ti. Bunun için çeşitli "gizli bilim"lerden yararlanılmalıydı. Kabala, bu gizli bilimlerin yöntemini açıklayan ama yalnızca "anlayanlara" açıklayan bir Gelenek'ti.

"Gizli bilimlerle uğraşmak, bunun için yoğun ayin ve trans yöntemleri kullanmak..."; bu tanımın bir diğer ifadesi büyü yapmaktır. Acaba Kabala büyü sanatı mıdır?

Bu sorunun cevabını ararken, Yahudilerle ilgili önemli bir Kuran ayetiyle karşılaşırız. Kuran'da, Yahudilere, Babil'delerken, özel bir "büyü ilmi" öğretildiği, fakat Yahudilerin bunu "hayır" değil, "şer" yolda kullandıkları bildirilir:

"Ve onlar (Yahudiler), Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: 'Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme' demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi. (Bakara Suresi, 102) "

Kabala, Ortaçağ'daki ilk ortaya çıkışını 12. yüzyılda Güney Fransa'daki Provins'te yaptı. Bununla birlikte, asıl doruk noktasına 13. yüzyılda, Sefer ha-Zohar'ın yazımıyla birlikte, İspanya'da ulaştı... Burada geliştirilen Kabala teorisine göre, Kutsallık, kendisini, Tanrı ve yaratılış arasındaki ilişkiyi açıklayan on Sefirot ile açıklıyordu. Bu Sefirotlar, Tanrısal aklı temsil ettiklerine göre, bütün varlıklar da bunlara göre konumlandırılabilirdi. Bu durumda insan, bazı belirli ritüelleri uygulayarak, bu Sefirotları etkileyebilir ve dolayısıyla dünyanın gelişimine yön verebilirdi. Bu Sefirot teorisi, İspanya'daki Kabalacı öğretinin temel noktası haline geldi.21

"Bazı belirli ritüelleri (ayinleri) uygulayarak Sefirot'u etkilemek ve böylece tarihe yön vermek", bu teori İspanya Kabalacıları'nı çok etkiledi: Düşündüler ki, bu ilginç yöntemle Kabala'nın temel amacına ulaşılabilir, yani Mesih'in gelişi için gerekli şartlar da yerine getirilebilirdi.

Kısa zamanda sözkonusu "Mesih'in gelişini hızlandırma" yöntemi, Kabalacılar'ın temel uğraşısı oldu. Bu tehlikeli ve karanlık yola giren hahamların başına bazen kötü şeyler de geliyordu. Amerikalı Yahudi yazar Edward Hoffman, Amerika'daki ortodoks Yahudi mezhebi Lubaviç'i konu edinen kitabında ilginç bir olay aktarıyor:

Mesih beklentileri, özellikle Mesih'in gelişini çeşitli ritüellerle hızlandırmaya çalışan haham sınıfında çok güçlüydü. Bize ulaşan bilgilere göre, cezbe ve transa geçen bazı hahamlar, yatağa şafak sökmeden Mesih'in geleceği inancıyla gidiyorlardı. Çeşitli kaynaklarda, bazı hahamların sinagogta, halkın önünde Mesih'in gelişini bu kadar uzattığı için Tanrı'ya meydan okudukları anlatılır... 1814 Sonbaharı'nda, üç ünlü haham, bazı yöntemlerle Mesih'in gelişini 'zorlamaya' çalıştılar. Haham Lubliner, Haham Rimanover ve Haham Medzybozer, biraraya gelip bir grup oluşturarak, kutsal gelişi zorlamaya karar verdiler. Ne yaptıkları ile ilgili detaylı bilgi tarih kitaplarında yer almıyor. Tek bilinen, her üç hahamın da aynı yıl içinde öldüğüdür.Y.M.D

Kitapta ayrıntı çok.Ama ana hatları ile ele alırsak,Büyünün çıkış menşei yahudiler tarafından Hz. Süleymanın vefatından sonra denilebilir.
Yahudilerin "Kral Solomon tapınağı" dedikleri,biz müslümanlara göre ise Peygamber olan Hz.Süleyman'ın yaptırdığı Süleyman mâbedi olarak bilinen yapının inşaasında,Allah (cc.) tarafından görevlendirilen ve Hz.Süleyman'ın emrine verilen melek,cin ,ifrit ve şeytan taifelerinden,yukarıdaki ayette de blirtildiği gibi,şeytanlardan büyüyü,en tehlikeli ve men edilmiş olan kötü büyüleri öğrendiler.


Bunu öyle ileri boyutlara taşıdılar ki, büyüyü dünya hakimiyetini elde etmek ve Mesihin(onlara göre mesih kral Davûd'tur.) gelişini hızlandırmak ve dünyadaki olayların akışını kendi menfaatleri ve inançları doğrultusunda yön vermek için kullandıkları, ve bunun için hâlâ en maharetli,en bilgili,büyü konusunda uzmanlaşmış çok sayıdaki hahamın havralarda sabahlara kadar çalıştıkları herkesçe malumdur.
Cenâb-ı Hakk şu gördüğümüz alemde her şeyi sebeplere bağlı yaratmıştır.İsterse tabiiki sebepler olmadan da yaratır ve istediğini yapma kudretine sahiptir.Ama, O aksini dilemedikçe sebeplere bağlı olarak, sebeplerin etkileri doğrultusunda olaylar gelişir.
Yani "büyü ortadan kalkmıştır,kimse kimseyi etkileyemez" denemez. Bunun meydana gelmesindeki sebepler bir araya insan iradesi ve kesbiyle getirilirse elbetteki olabilir.Gözle görülmeyen varlıkları insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapabilir. Bu onlara yasaklanmıştır ve bundan me'suldürler ama bu yapmayacakları anlamına gelmez.
Büyünün her nevini ve en gizli sırlarına bile vâkıf olan yahudilerin kullanım alanlarına ve yapmaya çalıştıklarına bakınca, halkın arasındaki büyücü ya da yeni tabirle medyum olarak adlandırılan kimselerin uğraştıkları meseleler ve büyüler çok basit ve ehemmiyetsiz kalıyor... Allah (c.c) hangi yolla olursa olsun,insanların dünyevi ve uhrevi saadetine engel olmaya çalışanlardan muhafaza etsin, ve şerlerinden Hafîz ismiyle bizleri muhafaza etsin....
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
mavera43 kardeşim yorumunuzu burayada yaparmısınız

Benden kanıt istiyorlar bende gerekli cevabı vereceğim.
Bana büyü yapıldığı için zayen varlığından şüphem yok.
Eğer bir yanlış varsa ve onun doğrusunu biliyorsa düzeltmek her müslümanın görevidir ve düzeltmezsen mesul olursun.Benim düşüncem budur.

Buradada kanıtımız var diyorlar büyü yoktur diyorlar kanıtları ortada yok.
Büyü yapıldığını nasıl anlarız; yapılmışsa bunu nasıl çözebiliriz? | Sorularla İslamiyet

Yanlış varsa düzeltmek gerek herkez hata yapar yorumumu yayınlamadılar bu yüzden sizden eklediğim siteye bilginizle savunmanızı istiyorum.
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

ma'vera

Emektar
Özel Üye
İlk verdiğiniz linki tıkladığımda yasak olan bir yere girmeye çalıştığım söyleniyor. Ayrıca çok birşey bildiğim de yok,herkesin bildiği şeyler.Bir de ben hızlı yazamıyorum,sizin konunuza yazdığım cevap bile beni çok oyaladı.Aynı cevabı kopyala derseniz onu yapabilirim...Ayrıca yazılan cevabı muhtemelen yayınlamazlar. Büyünün olmadığına dair onların iddiası da şahsi ve vicdani kanaatten başka bir şey değil.Eğer bir konuda inat ederek ikna olmak istemezlerse, büyü kendilerine bile yapılsa yinede ikna olmayacaklardır.
Allah razı olsun....
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Allah razı olsun mavera43 kardeşim çok doğru söylediniz.
Ben 2 tehlikeli konu gördüm ve paylaştım önemli olduğunu düşünüyorum.
Benim soruyu gizliğe almışlar fakat verdiğim ikinci link gizli olmaması gerek sizin cevabınızda o konuda geçen cümleyeydi sanırım kontrol edin.

Büyü yapıldığını nasıl anlarız; yapılmışsa bunu nasıl çözebiliriz? | Sorularla İslamiyet

İsterseniz yazarsınız.Ben kendimce bişeyler yapmaya çalışıyorum etkim sınırlı.En azından bu konuyu okuyanlar bilgilenir eğer biz yanlış biliyorsakda cevaplayabilirler.
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
sen o konu ile ilgili ne yazdın, hangi bölümden yazdın ben tam anlayamadım, verilen cevap makul gibi geldi bana, müsait bir zamanda ayrıntılı bakacam inşaAllah.
Evet görüşerlinizi bildirirseniz iyi olur.Ben elimdeki bilgilerle konuşuyorum.Kanıt istediler yolladım.
Herkez yanlış bilebilir zaten birçok kez sordum. Bu konuda bayadır duruyor.Fazla görüş bildiren olmadı.

Elimizdeki konular(Sizde görüşlerinizi bidirin yanlışda düşünebilirim fakat sonuçda Allahın izniyle en doğru bilgiyi araştırarak öğreniceğimize inanıyorum.Ne yazıkki fazla görüş bildiren yok.)

1.Televizon fetvası(bence yanlış bir fetva)
2.Büyü günümüzde yok diyorlar sonra çıkabilir diyorlar(bence var kanıt yolladım)
3.Hidayet gizlenmiyor diye iyi niyetliler.(bu konuyu daha detaylı araştıyorum)
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Ahmed1 katkınız için teşekkür ederiz.
Bir konuya deyinmek istiyorum.Televizonda hayvan belgesi izleniyor yararlı demiş.Fakat onda reklam olmuyor mu?Reklamda hertürlüğü haramı görmeyecek mi?Benim vicdanım böyle rahat emez.Dini program izliyorsunuz onda reklam olmuyor mu?Sonuç olarak her evde nerdeyse bilgisayar var.Telefonlar bile bilgisayar oldu.Çoluğun çocuğun elinde.İlla izlenicekse yararlı videolar bilgisayarlardan izlensin.Televizon insan şeytanlarının ve cin şeytanlarının elindedir.Ahir zamandayız herkezi esir almış ve namazdan niyazdan alıkoymuştur.
 
Üst