PEYGAMBER EFENDİMİZİN SÜNNETLERİNİN YEREL VE EVRENSEL BOYUTLARI
Hz. Muhammed’in tüm hayatı ya da hayatın belirli bölümlerinin bütün boyutlarıyla,
sahabe tarafından yazılı ve sözlü olarak kaydedildiği bilinmektedir. Hz. Muhammed,
son dinin evrensel temsilcisidir. Bu nedenle onun tüm davranışları ve sözleri, insanları
kucaklayıcı evrensel bir yapı içermektedir. Bu durum, sünnetin evrensel bütünlüğünü
oluşturmaktadır. "De ki, ey insanlar! Ben sizin hepinize göklerin ve yerin sahibi olan
Allah'ın elçisiyim" (Araf Suresi, 158.) ayeti ve konuya ait diğer ayetler, bir taraftan
İslam'ın cihanşümul bir din olduğunu ilan ederken bir taraftan da Hz. Peygamber'in
elçiliğinin ve dolayısıyla onun sünnetinin, yaşama tarzının evrensel boyut ve karakterini
ortaya koymaktadır.
Toplum kesimlerinin bütün ihtiyaçlarını birey, aile, millet, ümmet ve insanlık
seviyesinde ve evrensel çerçevede karşılamak, şekillendirmek, örneklendirmek sünnetin
sorumluluğu ve özelliğidir. Allah Teala'nın Hz. Peygamber'i "en güzel örnek" diye
tanıtması, onun hayatının tüm yönleriyle İslam çerçevesinde örnek alınabileceğini
göstermektedir. Hz. Peygamber'in hayatını ve ondaki çeşitliliği Ashab-ı Kiram, "Onun
bütün hareketlerinin bize bakan bir yönü mutlaka bulunmaktadır. Biz onu örnek
almalıyız" yaklaşımı içinde algılamışlardır. Hz. Peygamber'in hayatı incelendiğinde
gerek aile ilişkilerinde, gerek örnek ahlakında, gerekse insani ilişkilerdeki söz ve
davranışlarının bir model, örnek ve rehber olduğunu görülecektir.
Sünnet, Hz. Peygamber'in, Allah'ın emirlerine uygun hareket etmek maksadıyla
seçip yaşadığı hayat, gittiği yol demektir. Bir anlamda sünnet, son ilahî kitap Kur'an'ın,
"son peygamber", "alemlere rahmet ","üsve-i hasene", "büyük ahlak sahibi", " mü'minlere
düşkün ve onların sıkıntıya uğraması kendisine çok ağır gelen" bir Allah elçisi olarak
Resülullah tarafından evrensel planda ortaya konmuş nebevî yorumudur. Bu sebeple de
Kur'an-ı Kerîm, beşerî, coğrafî, tarihî, sosyal, meslekî ve ekonomik farklılıklarına
rağmen bütün insanları Resülullah'ın çizdiği ve örnek olduğu hayat modeline uymaya
davet etmektedir. Çünkü onun sünneti, muhtelif toplum kesimlerinin hepsine birden
örnek olabilecek zenginliktedir. Onun hayatı, canlı Kur'an niteliğiyle insan hayatına
tam bir uygulama örneğidir. Herkes onda örnek alabilecek bir yön bulabilir. Sünneti bu
bütünlük, zenginlik ve evrensellik içinde düşünmemek, Hz. Peygamber'i ve onun
şekillendirdiği İslam hayatını kavramak önem arz etmektedir.
Hz.Muhammed'in evrenselliği, onun âlemlere rahmet oluşudur: "Doğrusu bu
Kur'an'da, kulluk eden kimselere bildiri vardır. Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak
gönderdik." (Enbiya Suresi, 21/106-7). Evrenselliğinin bir diğer boyutu ise; onun üstün
ahlâk sahibi ve uyulacak güzel örnek oluşudur: "Şüphesiz sen büyük bir ahlâka
sahipsindir." (Kalem Suresi, 68/4) "Ey inananlar! And olsun ki, sizin için, Allah'a ve
âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Rasûlullah
(Allah'ın Elçisi) en güzel örnektir."(Ahzâb Suresi, 33/21) Bu yönleriyle
Peygamberimiz, bütün Müslümanlar için "gaye insan, örnek kişiliktir. Süleyman
Çelebi, bu durumu şöyle belirtir:
Zâtıma mir'ât edindim zâtını,
Bileyazdım âdım ile âdını. (mir'ât: ayna, örnek)
Hz. Peygamber'in sünnetinin evrensel boyutta uygulanabilir bir bütünlüğe ve
esnekliğe sahip olduğunu gösteren ashab-ı kirama ait bir kaç tespiti şöylece sıralayabiliriz:
Yapılabilecek işleri emrederdi: Hz. Aişe anlatıyor: "Resülullah, ashabına emrettiği
zaman, daima kolaylıkla üstesinden gelebilecekleri amelleri emrederdi". Yine Ebu
Hureyre’nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber "Sizi bir şeyden menettiğim zaman
ondan kesinlikle kaçının. Bir şey emrettiğimde ise, onu gücünüz yettiğince yerine
getirin" buyurmuştur.
Bütün insanlara sevgi ve merhametle davranan Hz. Peygamber, düşmanlarına karşı
bile şefkatliydi. Allah onu âlemlere rahmet olsun diye göndermiştir. Medine'deki Evs
ve Hazrec kabilelerinin yıllar süren düşmanlıkları, O'nun çabalarıyla yerini dostluğa ve
kardeşliğe terk etmiştir. Peygamberimizin sevgi ve merhameti sadece Arap veya diğer
insanlara yönelik değildi; inancı, rengi veya ırkı, makam veya cinsiyeti ne olursa olsun
Allah'ın yarattığı tüm varlıkları kapsamaktaydı. Düşünen varlıkların dışındaki diğer
canlıları da ihmal etmeyen Son Peygamber, hayvanları sever, ashabın da hayvanlara
kötü davranmamaları konusunda uyarılarda bulunurdu. O, dini yaşamda, aşırı
davranışlarda bulunmayı yasaklar, orta yolun tercih edilmesini isterdi. "Bazılarına ne
oluyor ki, benim yaptığım bir şeyi yapmaktan çekiniyorlar. Allah'a yemin ederim ki,
içlerinde Allah'ı en iyi tanıyan ve O'ndan en çok korkan benim,” buyurarak dünya
hayatını tamamen terk edenleri, işlerini ve ailelerini ibadet kastıyla ihmal edenleri
uyarırdı. Hz. Peygamber çevresine karşı duyarlıydı, cemaatini gözetirdi. Kolaylaştırma
onun temel prensibiydi. Hz. Peygamber bu prensibi "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.
Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz!"( Buharî, İlim 11) şeklinde tespit ve ilan etmiştir.
Hz. Muhammed’in dine ait söz, fiil ve tavırları Müslümanlar için bağlayıcı özellik
taşırken, dünyaya ait olan sözleri dini yönden bağlayıcı değildir. Hz. Peygamber’in
özellik ve yetkilerini açıklayan âyet ve hadisler ile sahabe uygulaması birlikte
değerlendirilince “dünyaya ait olan söz ve davranışlarını” da ikiye ayırmak gerekmektedir:
a) Müspet ilimlerin, teknik ve teknolojinin sahasına giren konular
b) İnsanların fert vetoplum halinde eğitilip, yönetilme ve yönlendirilme sahasına giren konular.
Bunlardan birincisi hadiste kastedilen “dünya işleriniz” sahasıdır ve bu saha ile ilgili rivayetler bağlayıcı değildir.
Günah ve yasak çerçevesine girmemek kaydıyla dînî ve dünyevî
yaşantısında her insanda bulunan ihtiyaç ve alışkanlıklara bağlı davranışları bu guruba
girer. Yeme, içme, yatma, yürüme, binme şekli, bu konulardaki zevk ve tercihi gibi
tamamen müspet ilmin, tekniğin ve teknolojinin konusu olan dünya işleri de böyledir.
Bütün bu nakillerden çok açık bir şekilde anlaşılacağı gibi sünnet, kolaylaştırma ve
sevdirme çizgisinde İslam'ın uygulanışından ibarettir. Bu sebeple de her insan ve
toplum Hz. Peygamber'in hayatında ve sünnetinde kendilerine örnek olacak birçok yön
bulabilir. Çünkü onun sünneti, bütün insanlık için en güzel örnek, dünyayı kucaklayıcı
bir zenginlik, çeşitlilik, pratiklik, bütünlük ve ahenk manzumesidir. Sonuç olarak, sünnetin
temel özelliğini gerçekçilik, evrensellik ve esneklik yani uygulanabilirlik olarak tespit
etmemiz mümkündür. İslam, en son ve en mükemmel din, Hz. Muhammed de en son
peygamberdir. Kıyamete kadar geçerli olan Kur'an ve onun birinci dereceden açıklaması
ve uygulama biçimi demek olan sünnet, her türlü şart altındaki insanların sorunlarına
çözüm getirmek ve Müslümanlar arasında inanç ve davranış birliğini sağlamakla
yükümlüdür. Sadullah Sarı /dinibil.com