Bölgesinde sevilen sayilan bir mürsid-i kâmilin yüzlerce talebesi vardi,
onlari yetistiriyordu. Talebelerinden bazilari evliyalik makaminda yükselip,
Levh-i Mahfuzu görmeye baslamislardi. Tuhaf olan, Levh-i Mahfuzu gören
talebe, bu mürsid-i kâmilden bir bahane ile uzaklasiyordu. O mübarek zat da
onlara hiçbir sey demiyordu. [Insanlarin basina gelecek olaylar,
dogacaklari, ölecekleri ve ne is yapacaklari gibi bütün bilgiler, Levh-i
Mahfuz denilen bir kitaptadir.]
Kalan talebelerden birisi de bu makama yükselmis, Levh-i Mahfuzu görmeye
baslamisti, ama hocasini terk etmedi. Ancak eski nesesi gitmis, hep üzüntülü
duruyordu. Bir gün hocasiyla yalnizken, hocasi, üzüntüsünün sebebini sordu.
Talebe sustu. Bunun üzerine hocasi, (Bazi arkadaslarin bizi terk etti, sen
niye terk etmedin?) diye sordu. Talebe yine sustu. Hocasi, (O arkadaslarinin
bizi neden terk ettiklerini biliyor musun?) diye sordu. Talebe yine cevap
vermedi. Hocasi, (Bak evladim, ahde vefa gösterip terk etmedigin için sana
anlatayim) diyerek sunlari söyledi:
(O arkadaslarin ve sen, ALLAH ü teâlânin izni ve ihsaniyla evliyalik yolunda
epey mesafe kat ettiniz. Levh-i Mahfuzu görür hâle geldiniz. O arkadaslarin
Levh-i Mahfuza bakinca benim Cehennemlik oldugumu gördüler, o yüzden bir sey
de demeyip benden kaçtilar. Yavrum, sizin bir sefer gördügünüzü ben kirk
yildir görüyorum. Ama ne yapayim? Yüce RABBİM öyle takdir buyurmus. Ben Ona
ve âlemlere rahmet olarak gönderdigi sevgili Peygamber efendimize iman
ettim, O ne getirmisse hepsine inandim, hepsini begendim, kabul ettim.
Emredilenleri yapiyor, yasak edilenlerden kaçiyorum. Bana düsen bu, iman
etmek, vazifelerimi yapmak. RABBİM dilerse kabul eder, dilerse kabul etmez.
Bize düsen, iradelerimizi Onun iradesine uydurmak, kulluk böyle olur, kul
isek böyle olmaliyiz. Takdir RABBİMizindir.)
Sonra aglamaya basladi. Talebesi de agliyordu. Epey bir zaman aglastilar.
Talebenin birden yüzü degisti, (Hocam, hocam, bakin bakin, Levh-i Mahfuza
bakin, isminiz yer degistirdi, Cennetlikler kismina geçti) diye sevinçle
bagirdi. Hocasi, gözyaslarini silip bakinca ayni seyi gördü, (Elhamdülillah)
diyerek, sükür secdesine gitti.
onlari yetistiriyordu. Talebelerinden bazilari evliyalik makaminda yükselip,
Levh-i Mahfuzu görmeye baslamislardi. Tuhaf olan, Levh-i Mahfuzu gören
talebe, bu mürsid-i kâmilden bir bahane ile uzaklasiyordu. O mübarek zat da
onlara hiçbir sey demiyordu. [Insanlarin basina gelecek olaylar,
dogacaklari, ölecekleri ve ne is yapacaklari gibi bütün bilgiler, Levh-i
Mahfuz denilen bir kitaptadir.]
Kalan talebelerden birisi de bu makama yükselmis, Levh-i Mahfuzu görmeye
baslamisti, ama hocasini terk etmedi. Ancak eski nesesi gitmis, hep üzüntülü
duruyordu. Bir gün hocasiyla yalnizken, hocasi, üzüntüsünün sebebini sordu.
Talebe sustu. Bunun üzerine hocasi, (Bazi arkadaslarin bizi terk etti, sen
niye terk etmedin?) diye sordu. Talebe yine sustu. Hocasi, (O arkadaslarinin
bizi neden terk ettiklerini biliyor musun?) diye sordu. Talebe yine cevap
vermedi. Hocasi, (Bak evladim, ahde vefa gösterip terk etmedigin için sana
anlatayim) diyerek sunlari söyledi:
(O arkadaslarin ve sen, ALLAH ü teâlânin izni ve ihsaniyla evliyalik yolunda
epey mesafe kat ettiniz. Levh-i Mahfuzu görür hâle geldiniz. O arkadaslarin
Levh-i Mahfuza bakinca benim Cehennemlik oldugumu gördüler, o yüzden bir sey
de demeyip benden kaçtilar. Yavrum, sizin bir sefer gördügünüzü ben kirk
yildir görüyorum. Ama ne yapayim? Yüce RABBİM öyle takdir buyurmus. Ben Ona
ve âlemlere rahmet olarak gönderdigi sevgili Peygamber efendimize iman
ettim, O ne getirmisse hepsine inandim, hepsini begendim, kabul ettim.
Emredilenleri yapiyor, yasak edilenlerden kaçiyorum. Bana düsen bu, iman
etmek, vazifelerimi yapmak. RABBİM dilerse kabul eder, dilerse kabul etmez.
Bize düsen, iradelerimizi Onun iradesine uydurmak, kulluk böyle olur, kul
isek böyle olmaliyiz. Takdir RABBİMizindir.)
Sonra aglamaya basladi. Talebesi de agliyordu. Epey bir zaman aglastilar.
Talebenin birden yüzü degisti, (Hocam, hocam, bakin bakin, Levh-i Mahfuza
bakin, isminiz yer degistirdi, Cennetlikler kismina geçti) diye sevinçle
bagirdi. Hocasi, gözyaslarini silip bakinca ayni seyi gördü, (Elhamdülillah)
diyerek, sükür secdesine gitti.