Tarikata girmeyi teşvik eden açık bir ayet veya hadis yoktur. Ancak müminlerin müşkilatlarını alimlere sorup onların tavsiyelerine göre hareket etmemizi isteyen hadisler vardır.
"Âlimler peygamberlerin vârisleridir." (Buhârî, ilim, 10; Ebû Dâvud, İlim, 1; İbn Mâce, Mukaddime, 17)
buyuran Resulullah (asv), âlimlerin, toplumu yönlendirme hususunda peygamberlere vekil ve halef olduklarını beyan etmiştir.
İlmi bir seviyeye sahip olan âlime, Allah katındaki değerinden dolayı itaat, Allah'ın emrine itaattir. Hak yolda ve hayra götüren bir hususta âlimin yaptığı tavsiyeye uymak müminler için farzdır. Bu farziyet ancak âlim, Allah'ın razı olduğu bir hususu tavsiye ederse söz konusudur. Allah'ın razı olmadığı ve Allah'ın emretmediği, dinde olmayan bir bid'atı tavsiye eden âlimin tavsiyesine uyulmaz. Böyle bir bid'ate çağrıldığında reddetmek ise mümin için farzdır.
İslâm'da olmayan bir hususu dine sokmak ve kendinden bir hüküm koymak Rububiyyet iddiasında bulunmak demektir. Allah'ın emir ve yasakları dışına çıkıp İslâm dışı tağutî nizamlara yapışmak nasıl küfür ise, âlimlerin hevâ ve heveslerine uyarak koydukları hüküm ve gösterdikleri gayri İslâmî yol ve ibadetlere yönelmek ve bu ibadetleri dinden kabul etmek de küfürdür.
Bu duruma göre İslâm âlimi, toplumu yönlendiren ve Allah'ın hükümlerinin uygulanmasında titizlik gösteren bir rehberdir. Âlimler ilimlerinin gereği olarak toplum içindeki görev ve fonksiyonlarını daima hatırlamak zorundadırlar. Ümmetler, âlimlerinin doğru yolu izledikleri ve doğru yolda oldukları müddetçe ayakta kalırlar. Bunun için Hz. Peygamber (asv) "Alimin ölümü İslâm'da açılan bir gediktir." (Dârimî, Mukaddime, 32) buyurmuşlardır.
İlave bilgi için tıklayınız:
İslamı yaşamak için bir tarikata girmek şart mı?
sorularlaislamiyet
"Âlimler peygamberlerin vârisleridir." (Buhârî, ilim, 10; Ebû Dâvud, İlim, 1; İbn Mâce, Mukaddime, 17)
buyuran Resulullah (asv), âlimlerin, toplumu yönlendirme hususunda peygamberlere vekil ve halef olduklarını beyan etmiştir.
İlmi bir seviyeye sahip olan âlime, Allah katındaki değerinden dolayı itaat, Allah'ın emrine itaattir. Hak yolda ve hayra götüren bir hususta âlimin yaptığı tavsiyeye uymak müminler için farzdır. Bu farziyet ancak âlim, Allah'ın razı olduğu bir hususu tavsiye ederse söz konusudur. Allah'ın razı olmadığı ve Allah'ın emretmediği, dinde olmayan bir bid'atı tavsiye eden âlimin tavsiyesine uyulmaz. Böyle bir bid'ate çağrıldığında reddetmek ise mümin için farzdır.
İslâm'da olmayan bir hususu dine sokmak ve kendinden bir hüküm koymak Rububiyyet iddiasında bulunmak demektir. Allah'ın emir ve yasakları dışına çıkıp İslâm dışı tağutî nizamlara yapışmak nasıl küfür ise, âlimlerin hevâ ve heveslerine uyarak koydukları hüküm ve gösterdikleri gayri İslâmî yol ve ibadetlere yönelmek ve bu ibadetleri dinden kabul etmek de küfürdür.
Bu duruma göre İslâm âlimi, toplumu yönlendiren ve Allah'ın hükümlerinin uygulanmasında titizlik gösteren bir rehberdir. Âlimler ilimlerinin gereği olarak toplum içindeki görev ve fonksiyonlarını daima hatırlamak zorundadırlar. Ümmetler, âlimlerinin doğru yolu izledikleri ve doğru yolda oldukları müddetçe ayakta kalırlar. Bunun için Hz. Peygamber (asv) "Alimin ölümü İslâm'da açılan bir gediktir." (Dârimî, Mukaddime, 32) buyurmuşlardır.
İlave bilgi için tıklayınız:
İslamı yaşamak için bir tarikata girmek şart mı?
sorularlaislamiyet