Tasavvufta Sapmalar

Münzevi

KF Ailesinden
Özel Üye
Tasavvuf beden-ruh, zâhir-bâtın, lafız-mâna ayırımı yapar ve daima
bunlardan ikincilere ağırlık verir, fakat birincileri de ihmal etmez. Bununla
birlikte tarihî seyir içinde zaman zaman zâhir ile bâtın, zâhirî-şer‘î ilimlerle
bâtınî-mânevî ilimler arasındaki mesafe açılmış, uçurum derinleşmiştir. Açılan
mesafeyi kapatmak için şeriatla tasavvufu bağdaştıran ve kaynaştıran
Ebû Nasr es-Serrâc, Ebû Tâlib el-Mekkî, Kuşeyrî, Hücvîrî ve Gazzâlî gibi
büyük mutasavvıf âlimler değerli eserler yazmışlar, böylece zâhir ehli ile
bâtın ehli arasındaki zıtlaşmaları ve anlaşmazlıkları ortadan kaldırmaya
veya en aza indirgemeye çalışmışlardır. Tasavvufun Ehl-i sünnet arasında
daha fazla yaygınlaşmasının önemli bir sebebi söz konusu mutasavvıf bilginlerin
bu tür çalışmalarıdır.
Zâhir ile bâtın, akıl ile kalp arasında zaman zaman görülen karşıtlığın ve
uzlaşmazlığın sebebi çoğu zaman tarafların birbirini anlamalarını sağlayacak
yeterli bilgi donanımına sahip olmamalarıdır. Yetişme tarzının, alınan eğitimin
ve mizacın da bunda büyük tesiri olmuştur. Bu hususlar ihtilâfın bir
dereceye kadar tabii ve anlaşılır sebepleridir. Taraflar birbiri hakkında yeterli
bilgiye sahip oldukları zaman ihtilâf ya ortadan kalkar veya hafifler, hoşgörü
sınırları içinde kalır.
Söz konusu ihtilâfın diğer sebepleri tasavvuf perdesi altında İslâm'a dış
kaynaklardan sokulmak istenen yabancı unsurlar, diğer dinlerden, mezheplerden,
mistik akımlardan, felsefelerden ve dinî geleneklerden kaynaklanan
sızmalardır. Bu çevrelerin kültürüne âşina olan zümreler ve fertler İslâm
öncesi sahip oldukları dinî inançları ve felsefî kanaatleri belki iyi niyetle
belki de art niyetle İslâm'a taşımışlar ve bunları tasavvuf çatısı altında yaşatma
yoluna gitmişlerdir. Bunun sonucunda tasavvufî hayatta bazı sapmalar
olmuştur.
Tasavvuftaki sapmalar erken dönemlerde başlamıştır. İlk sûfîler döneminde
bile bu tür sapmaların mevcut olduğunu biliyoruz. Ancak ilk sûfîler
bu tür hareketler karşısında çok dikkatli, hassas ve uyanık davranmışlar,
sapmaları ve sapkınları eleştirmişler, reddetmişler, böylece kendilerini onlardan
korumuşlardır. Diğer taraftan söz konusu hususlar zâhir ulemâsı tarafından
da eleştirilmiştir.
Sülemî bu konuda Galatâtü's-sûfiyye adıyla bir eser yazmış, Serrâc da el-
Lüm‘a'da bu konuya bir bölüm ayırmıştır. Daha sonraki mutasavvıf yazarlar da bu husus üzerinde önemle durarak müslümanları sapkınlığa karşı uyarmışlardır.

Kunfeyekun.Org
Kaynak:Diyanet İlmihali
 
Üst