Televizyonun Çocuk Gelişimi Üzerindeki Etkileri
Araştırmacılara göre televizyon çocukların fiziksel gelişimlerini etkiliyor. Düşünme, konuşma becerileri, okuma alışkanlıkları, kimlik duyguları, davranışları ve hayal güçleri üzerinde önemli bir etkiye sahip. Çeşitli araştırmaların sonuçlarına göre, televizyon seyretme eyleminin kendisi dahi, çocuk beyni üzerinde televizyonda gösterilen şeylerden daha zararlı olabiliyor.
Bağımsız Eğitimciler Sendikası AR-GE kurulu uzmanlarınca hazırlanan rapora göre televizyon karşısında aşırı miktarda kalan (günlük 1-2 saatin üzerinde) çocukların sosyal aktivitelerinde, arkadaş ilişkilerinde, ders başarısında, sportif faaliyetlerinde, zihinsel ve duygusal gelişiminde sorunlar yaşanıyor.
Peki, televizyon çocuk beynine ve çocuğun öğrenme yetilerine nasıl zarar verir? Anne babalar bu konuda neler yapabilir? Bu bölümde bu konuları irdelemeye çalışacağız.
Amerikan Pediatri Akademisi’nin, sosyal, duygusal ve zihinsel yeteneklerini olumsuz etkilediği için 2 yaş altındaki çocuklara asla televizyon izlettirilmemesi uyarısında bulunduğunu da hatırlatalım! Amerikan Pediatri Akademisi uzmanları, çocuk gelişiminin en kritik dönemi olan ilk yaşlarda televizyona maruz kalırlarsa dikkat problemleri olabileceğini söylüyorlar. Bebekler ilk iki senede beyin gelişiminin önemli bir evresindedirler; televizyondaki görüntülerle değil insan ilişkileriyle büyütülmelidirler.
Gelin, televizyonun çocuklarımızı nasıl etkilediğine biraz daha yakından bakalım.
Televizyonun çocuk beynine etkisi
Çocuk beyni plastik kalıp gibidir; etrafında gördükleriyle, yaşadıklarıyla şekillenir. 11 yaşına kadar yabancı dilleri aksansız olarak konuşabilirler. Zincirlenmiş, kapalı yerlerde senelerce tutulmuş çocuklar ise, bütün ömürleri boyunca konuşmayı öğrenemezler. Küçük yaşta dil öğrenebilecekleri zamanda bu çocuklar için tren kaçmıştır. Benzer bir şekilde, biz yetişkinler de, yabancı dil öğrensek bile aksansız konuşmayı beceremeyiz. Psikologlar bu tür kısıtlı öğrenme dönemlerine “gelişimin kritik evreleri” derler.
Şikago Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, çocukların hayatındaki ilk üç sene, beyindeki çeşitli bölümlerin birbiriyle bağlantı kurması açısından çok önemli bir dönem.
Doğumdan beş yaşına kadar olan dönemde kaybedilen zamanın daha sonra hayatta telafisi yok. Beyin gelişimindeki belirli safhalar sadece belirli yaşlarda gerçekleşir. Bu dönemlerden herhangi birinde gerekli uyaranları alamayan çocuk bir ömür boyu bunun eksikliğini çekebilir.
Bilim adamlarına göre, çocukların hayatı boyunca kullanacağı çeşitli becerileri geliştirmeleri için en uygun dönem, beyindeki bu bağlantıların gerçekleştiği dönemdir.
Beyin hücreleri nasıl etkilenir?
Bebeklerin doğumundan itibaren beyinlerindeki sinir hücreleri sinaps adı verilen küçücük boşluklarla birbirlerine bağlanır ve beynin çeşitli fonksiyonlarını yerine getiren kümeler oluştururlar. Yaşamın ilk iki senesinde trilyonlarca sinaps oluşturulur.
Beynin bazı bölümleri (mesela görsel korteks) hayatın ilk senesinde yoğun olarak gelişmektedir. Gelişim için bebeğin insanlar, nesnelerle çevrili olması ve hareket etmesi yeterlidir.
Seslerle ilgili olan işitsel korteks doğumdan sonra yeni bağlantılarla gelişir. Bu yoğun gelişme dönemi genellikle 12 yaşına kadar devam eder. Çoğu uzman, müzik ve yabancı dil öğretimi için en uygun dönemin bu yaşlar olduğuna inanmaktadır.
Düşünme ve motivasyonla ilişkilendirilen prefrontal korteks ise doğumdan hemen sonra büyük bir gelişim gösterir. Tam olarak gelişmesi ergenlik çağının ilk dönemlerine kadar uzanır. Matematik gibi konuları öğrenmek için bu yaşlar uygundur.
Doğumdan itibaren gerçekleşen bu sinapslar, beyne kazandığı tecrübelerle çalışmayı öğretmektedir.
Ses, dokunma, görüntü, koku veya tat duyuları ile faal hale getirilmeyen sinapslar ihraç edilir. Sinaps adı verilen bu bağlantıların neredeyse yarısı nöral ağlara dahil edilmediği için budanıp atılmaktadır.
“Gelişen İnsan Beyni Üzerinde Televizyonun Etkisi” adlı kitabın yazarı Keith Buzzell’a göre, altı-yedi yaşlarında bir çocuğun beynindeki sinir hücreleri milyonlarca bağlantı yapabilecek bir kapasiteye sahiptir. Bu gelişim potansiyeli, çocuk on-on bir yaşlarına geldiğinde sona erer ve çocuk bu bağlantıların yüzde 80’ini kaybeder. Eğer o yaşlara kadar çocukta bu sinir hücreleri arası bağlantılar geliştirilmemiş ise, artık geliştirilemez. Kullanılmayan kapasiteler kaybedilmiş olur. Sonrasında beyinde üretilen bir enzim, kötü bağlantıları tamamen eritip yok eder.
Sinir bağlantılarının gelişmesi tamamen sağlıklı bir şekilde uyarılmalarına bağlıdır. Meselâ bir bebek yerde duran bir topu eline almaya çalışırken, onu dişlemeye çalışırken, atarken, hatta o toptan çıkan ses ya da kokuyu algılamaya çalışırken beynindeki sinir hücreleri kendi aralarında bağlantı kurarlar. Çocuk televizyon izlediğinde ise çok yönlü sinirsel uyarılmadan mahrum kalır. İşte bu nedenle, kendisiyle konuşulmayan, dokunulmayan ya da oynanmayan çocuğun beyin hacmi, normal çocuklara göre yüzde 20-30 oranında daha küçük kalır.
Tüm bu gelişme sürecinde bebeğin çevresi ve yaşam koşulları önemli rol oynamaktadır. Evdeki sıcak ilişkiler ve mutlu ortam beyin gelişiminde olumlu, bunun tersi olarak gergin ortam ise olumsuz bir rol oynayacaktır.
(alıntı)