Tesbihteki Sır
O geldi diye toprak sevindi, ağaçlar selam verdi, gökler neşelendi. O'na gönlünü açanların yüzü güldü, kederleri dağıldı. Her biri ebediyyet diyarına hasret gönül erleri oldu.
Diğer tarafta O'nun getirdiği nurdan rahatsız olanlar vardı. Karanlığa alışmışlar, aydınlıkla savaşıyorlardı. Ölüp toprak olduktan sonra diriltilmenin saçma olduğunu iddia ediyorlardı.
Olay Mekke'de cereyan ediyordu. ALLAH'ın Kutlu Elçisi s.a.v. bütün gücüyle insanlara gerçekleri anlatırken, inkâr edenler de ellerinden geldiğince buna karşı koyuyordu.
Sabır ve zikirle mukavemet
Yüce Mevlâ, Kâf Suresi'ni inzal buyurdu. Kur'an'a yemin ederek başladı. Önce inkârcıların şaşkınlıklarını, dillerinden dökülen sözleri anlattı. Sonra bir ölüden toprağın eksilttiği her şeyi bildiğini ve bunu muhafaza eden bir kitabın olduğunu bildirdi.
Surenin devamında Yüce Mevlâ, yerde ve gökte birliğine işaret eden delilleri, geçmiş milletlerin ve peygamberlerinin başlarına gelenleri, insanı yaratışını, ona nefsinin nasıl vesvese verdiğini, sağında ve solundaki melekleri, ölüm anındaki sarhoşluğu ve ölüm sonrasında inkârcılar ile müminlerin karşılaşacağı halleri haber verdi.
Nihayet Rasul-i Ekrem s.a.v.'i ve O'nun şahsında bütün inananları muhatap alarak şöyle buyurdu:
“Onların dediklerine sabret. Güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih et. Gecelerin bir bölümünde ve secdelerin ardından da O'nu tesbih et.” (Kâf, 39-40)
ALLAH'ın Rasulü s.a.v. bu emre harfiyen uydu. Sahabe-i Kiram O'nun yolunu takip etti. Küfür karanlığında yüzenler de, inkâr ettikleri gerçeklerle ölümden önce kısmen karşılaştıkları gibi, asıl ölümden sonra yüz yüze geldi. Efendimiz s.a.v. ve O'nun izinden gidenler ibadet, zikir ve tesbih üzere Rablerine kavuştu. Gidenlerden haber veren tek kaynak, onların haklılığını ve huzura kavuştuğunu bütün aleme ilan etti.
Kutlu sofraya davet
Alemlerin Sahibi, inkârcıların saldırılarına karşı Rasulü'nü ve O'nun şahsında müminleri, hepimizi ibadete davet ediyor. Gecelerde zikirle, tesbihle kendisine yönelmemizi istiyor. Özellikle secdelerin ardından da tesbih etmemizi emrediyor.
İbn Abbas r.a. bu ayet-i kerimeyi şöyle açıklıyor:
“Cenab-ı Hak, tesbihi bütün namazların ardından tesbihat ve zikir yapmayı emrediyor.” (Buharî)
Namazlardan sonra Rasul-i Ekrem s.a.v.'in yaptığı ve tavsiye ettiği tesbihler vardır, faziletleri büyüktür. Bu tesbihleri herkes gizli olarak yapar. Bilmeyenler olursa imam veya müezzin hatırlatabilir.
Efendimiz s.a.v. namazını bitirince üç sefer ALLAH'tan af diler, sonra “ALLAHumme ente's-selâm ve minke's-selâm, tebârekte yâ ze'l-celâli ve'l-ikrâm” (ALLAHım. Sen Selâm'sın ve sendendir Selâm; Ey celâl ve ikram sahibi, sen çok yücesin) derdi.
Bundan sonra zikre ve tesbihe devam ederdi. Burada okunabilecek tesbihlerle ilgili birden çok rivayet vardır. Yaygın olan iki tanesine işaret edelim:
“Sübhanellahi ve'l-hamdü lillâhi ...” ile başlayan tesbih ve “ALLAHumme lâ mani'a li mâ e'tayte ...” ile başlayan tesbih.
Daha sonra Efendimiz s.a.v. bazı sureleri ve ayetleri okurdu. Bunların arasında Ayete'l-Kürsi özellikle belirtilmiştir. Fatiha Suresi, İhlâs ve Muavezeteyn Sureleri de rivayetler arasında yer almıştır. Meselâ bir hadiste: “Kim her farz namazdan sonra Ayete'l-Kürsi'yi okursa, öbür namaza kadar ALLAH'ın zimmetinde olur.” (Taberanî) buyurmuştu.
Müjde haberleri
Otuzüç kere “SübhanALLAH”, otuzüç kere “Elhamdülillah” ve otuzüç kere “ALLAHu ekber” diyerek, “Lâ ilâhe illellahu vehdehu lâ şerike leh. Lehu'l-mulkü ve lehu'l-hamdü ve huve ‘alâ külli şey'in kadîr” şeklinde tesbihini tamamlayan kişi hakkında da şu müjdeyi verdi:
“Deniz köpükleri kadar günahı da olsa, hepsi af olunur.” (Müslim)
Nihayet mübarek ellerini kaldırarak dua ederdi.
Efendimiz s.a.v. namazlardan sonraki tesbihi böyle öğretti. Hatta namazların dışında bile bu tesbihin yapılmasını tavsiye ettiği oluyordu. Mesela çok yorulduğunu söyleyerek kendisinden hizmetçi isteyen biricik kızı Hz . Fatıma Validemiz'e bile hizmetçi veremedi ve “SübhanALLAH”, “Elhamdülillah” ve “ALLAHu ekber” zikrini yatmadan önce yapmasını tavsiye buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned)
Evet; Yüce Rabbimiz, her zaman özellikle zorluklar karşısında kendisine yönelmemizi, O'na dayanmamızı emrediyor. O'na hamd ve tesbih ederek en güçlü olana, yani sadece ALLAH'a güvenimizi artırmamızı istiyor. Çünkü tesbih ve zikir rahmeti çeker ve mümine gönül kuvveti verir.
MEHMET IŞIK
(Semerkand Dergisi)
Muhabbetle vesselam.
O geldi diye toprak sevindi, ağaçlar selam verdi, gökler neşelendi. O'na gönlünü açanların yüzü güldü, kederleri dağıldı. Her biri ebediyyet diyarına hasret gönül erleri oldu.
Diğer tarafta O'nun getirdiği nurdan rahatsız olanlar vardı. Karanlığa alışmışlar, aydınlıkla savaşıyorlardı. Ölüp toprak olduktan sonra diriltilmenin saçma olduğunu iddia ediyorlardı.
Olay Mekke'de cereyan ediyordu. ALLAH'ın Kutlu Elçisi s.a.v. bütün gücüyle insanlara gerçekleri anlatırken, inkâr edenler de ellerinden geldiğince buna karşı koyuyordu.
Sabır ve zikirle mukavemet
Yüce Mevlâ, Kâf Suresi'ni inzal buyurdu. Kur'an'a yemin ederek başladı. Önce inkârcıların şaşkınlıklarını, dillerinden dökülen sözleri anlattı. Sonra bir ölüden toprağın eksilttiği her şeyi bildiğini ve bunu muhafaza eden bir kitabın olduğunu bildirdi.
Surenin devamında Yüce Mevlâ, yerde ve gökte birliğine işaret eden delilleri, geçmiş milletlerin ve peygamberlerinin başlarına gelenleri, insanı yaratışını, ona nefsinin nasıl vesvese verdiğini, sağında ve solundaki melekleri, ölüm anındaki sarhoşluğu ve ölüm sonrasında inkârcılar ile müminlerin karşılaşacağı halleri haber verdi.
Nihayet Rasul-i Ekrem s.a.v.'i ve O'nun şahsında bütün inananları muhatap alarak şöyle buyurdu:
“Onların dediklerine sabret. Güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih et. Gecelerin bir bölümünde ve secdelerin ardından da O'nu tesbih et.” (Kâf, 39-40)
ALLAH'ın Rasulü s.a.v. bu emre harfiyen uydu. Sahabe-i Kiram O'nun yolunu takip etti. Küfür karanlığında yüzenler de, inkâr ettikleri gerçeklerle ölümden önce kısmen karşılaştıkları gibi, asıl ölümden sonra yüz yüze geldi. Efendimiz s.a.v. ve O'nun izinden gidenler ibadet, zikir ve tesbih üzere Rablerine kavuştu. Gidenlerden haber veren tek kaynak, onların haklılığını ve huzura kavuştuğunu bütün aleme ilan etti.
Kutlu sofraya davet
Alemlerin Sahibi, inkârcıların saldırılarına karşı Rasulü'nü ve O'nun şahsında müminleri, hepimizi ibadete davet ediyor. Gecelerde zikirle, tesbihle kendisine yönelmemizi istiyor. Özellikle secdelerin ardından da tesbih etmemizi emrediyor.
İbn Abbas r.a. bu ayet-i kerimeyi şöyle açıklıyor:
“Cenab-ı Hak, tesbihi bütün namazların ardından tesbihat ve zikir yapmayı emrediyor.” (Buharî)
Namazlardan sonra Rasul-i Ekrem s.a.v.'in yaptığı ve tavsiye ettiği tesbihler vardır, faziletleri büyüktür. Bu tesbihleri herkes gizli olarak yapar. Bilmeyenler olursa imam veya müezzin hatırlatabilir.
Efendimiz s.a.v. namazını bitirince üç sefer ALLAH'tan af diler, sonra “ALLAHumme ente's-selâm ve minke's-selâm, tebârekte yâ ze'l-celâli ve'l-ikrâm” (ALLAHım. Sen Selâm'sın ve sendendir Selâm; Ey celâl ve ikram sahibi, sen çok yücesin) derdi.
Bundan sonra zikre ve tesbihe devam ederdi. Burada okunabilecek tesbihlerle ilgili birden çok rivayet vardır. Yaygın olan iki tanesine işaret edelim:
“Sübhanellahi ve'l-hamdü lillâhi ...” ile başlayan tesbih ve “ALLAHumme lâ mani'a li mâ e'tayte ...” ile başlayan tesbih.
Daha sonra Efendimiz s.a.v. bazı sureleri ve ayetleri okurdu. Bunların arasında Ayete'l-Kürsi özellikle belirtilmiştir. Fatiha Suresi, İhlâs ve Muavezeteyn Sureleri de rivayetler arasında yer almıştır. Meselâ bir hadiste: “Kim her farz namazdan sonra Ayete'l-Kürsi'yi okursa, öbür namaza kadar ALLAH'ın zimmetinde olur.” (Taberanî) buyurmuştu.
Müjde haberleri
Otuzüç kere “SübhanALLAH”, otuzüç kere “Elhamdülillah” ve otuzüç kere “ALLAHu ekber” diyerek, “Lâ ilâhe illellahu vehdehu lâ şerike leh. Lehu'l-mulkü ve lehu'l-hamdü ve huve ‘alâ külli şey'in kadîr” şeklinde tesbihini tamamlayan kişi hakkında da şu müjdeyi verdi:
“Deniz köpükleri kadar günahı da olsa, hepsi af olunur.” (Müslim)
Nihayet mübarek ellerini kaldırarak dua ederdi.
Efendimiz s.a.v. namazlardan sonraki tesbihi böyle öğretti. Hatta namazların dışında bile bu tesbihin yapılmasını tavsiye ettiği oluyordu. Mesela çok yorulduğunu söyleyerek kendisinden hizmetçi isteyen biricik kızı Hz . Fatıma Validemiz'e bile hizmetçi veremedi ve “SübhanALLAH”, “Elhamdülillah” ve “ALLAHu ekber” zikrini yatmadan önce yapmasını tavsiye buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned)
Evet; Yüce Rabbimiz, her zaman özellikle zorluklar karşısında kendisine yönelmemizi, O'na dayanmamızı emrediyor. O'na hamd ve tesbih ederek en güçlü olana, yani sadece ALLAH'a güvenimizi artırmamızı istiyor. Çünkü tesbih ve zikir rahmeti çeker ve mümine gönül kuvveti verir.
MEHMET IŞIK
(Semerkand Dergisi)
Muhabbetle vesselam.