Tevbe ve istiğfar

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Tevbe ve Istigfar

Tevbe; günahtan dönmek, pişmanlık duymak demektir. Kalpte ikilik yapan Hakk'tan gayrı bütün isteklerden ayrılmak, Mevla'ya yönelmek, günahların hepsini terketmek, günah arzusunu kalpten tamamen silmek, iyiliklere dönmek demektir.

Tevbe, yolunu şaşırmış bir insanın yeniden yola gelmesi, vuslat kapısının anahtarı, saliklerin Allah yolundaki ilk adımıdır.

İstğfar da, yapılan günahların Allah-u Teala'dan af buyurulmasını niyaz eylemektir.

Günahlardan tevbe etmek, her mümine vaciptir.Bu; kiyap, sünnet ve icma (dinde ileri gelenlerin söz birliği ) ile sabittir.Bunun içindir ki, tevbeyi terketmekte ayrıca bir günahtır. Günahlardan uzak durmak meleklere mahsus olduğu için hiç bir insan tevbenin dışında kalamaz.

Hadis-i şerif : ''İnsanoğlunun herbiri hataya düşmekten kendini alamaz.Ancak, hata işleyenlerin en hayırlısı tevbe edenlerdir.'' (Tirmizi) Bir diger Hadisi Serifte de söyle buyrulur: "Günah kalbde bir iz bırakır, tevbe ve istiğfar edilince, o leke kaybolur, kalb cilalanır" (Tirmizi)

Ayet-i kerime : ''Ey müminler! Hepiniz Allah'a tevbe ediniz ki felaha eresiniz.'' (Nur:31) ve "Biri günah işler veya kendine zulmeder, sonra pişman olup, Allahü teâlâya istiğfar ederse, Allahü teâlâyı çok merhametli ve af ve mağfiret edici bulur." (Nisa 110) buyrulur


Sahabelerin Dilinden Tevbe ve Istigfar:

Hâris bin Süveyd diyor ki:

Abdullah ibn Mes'ud -radıy
icon_question.gif
u anh- bize biri Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-den, diğeri de kendisinden olmak üzere iki hadîs tahdîs etti. Nebiyy-i Ekrem'den olan hadîs-i şerîfi şöyle rivâyet etti:


"Mü'min günâhlarını bir dağ altında oturup da üzerine dağın hemen çöküvereceğinden korkan bir kimse gibi görür. Fâcir ise günâhlarını burnunun üzerine konup uçmuş bir sinek gibi görür."


Sonra Abdullah ibn Mes'ud diyor ki:

Muhakkak Allah Teâlâ Hazretleri kulunun tevbe-sinden şöyle bir kimsenin sevincinden daha fazla sevinir ki, bu kimse uzun bir yolculuk esnasında tehlikeli bir yerde konaklar. Üzerine bütün yiyeceğini içeceğini yüklediği bineği de yanındadır. Başını yere koymasıyla şöyle bir uykuya dalar. Uyandığında bineğini kaybolup gitmiş olarak görür. Üzerine sıcak basmış, susuzluğu son haddine varmış, yahud Allah dilediği kadar sıcağı ve onun susuzluğunu artırmış. Sonra o kimse devesini aramak için etrafa çıkmış, aramış, bulamamış, o dereceye gelmiş ki hararetten ve susuzluktan tâkati kesilmiş, ümîdi tükenmiş, böyle bir halde tekrar eski yerine dönerek uyuyakalmış. Sonra uyandığında biraz evvel kaybolan devesini başı ucunda bulur. "İşte bu adam ne derece ferahlanır ise Cenâb-ı Hakk -celle ve âlâ- Hazretleri de bir kulunun tevbesinden dolayı o devesini kaybedip de başı ucunda bulan adamdan ziyâde ferahlanır. Yani râzı olur. Tevbe edenin tevbesini kabul edip onu yüksek derecelere nâil eyler, demektir." (Sahihi Müslim)

"Ey insanlar! Ölmeden evvel Allah'a tevbe ediniz." (Ibn Mace)


Şartlarına uygun yapılan tevbe muhakkak kabul edilir. Tevbenin kabul edileceğinde şüphe edilmemelidir. Tevbenin şartlarına uygun olup olmadığından şüphe edilmelidir. Tevbesi kabul edilen kimse, hiç günah işlememiş gibi olur.

Bir kimsenin tevbesinin kabul edildiğinin alâmeti şöyledir.

1- Dilini fuzulî sözlerden alıkor. Su-i zandan, gıybetten ve bütün günahlardan kaçar.
2- Kötü arkadaşları terk eder, iyilerle, sâlihlerle beraber olmak için can atar.
3- Daima güleryüzlü olur, herkesle iyi geçinir. İnsanlardan gelen sıkıntılara göğüs gerer.
4- Kimsenin ayıbını göremez. Hep kendi ayıplarını düşünür.
5- Her an ölüme hazır vaziyettedir.

Kalbe gelen her sıkıntı ve karartı; tevbe, istigfar ve pişmanlık ile ve Allahü Teâlâya siginarak kolayca giderilebilir. Rabbim, günah işleyince, hemen kalb ile tevbe ve dil ile istiğfar etmeyi nasip etsin cümlemize..


risaleforum.net
 
Üst