Dul bir kadın yeniden evlenirse bu kadının önceki kocasından olan çocukları, ikinci kocanın "üvey çocuğu" olur. İkinci kocanın başka kadından olma çocukları da sonradan evlendiği kadının üvey çocuğu olur. Bu gibi çocuklara Türkçe'de "üvey evlât" denir.
İslâm'da birden fazla kadınla evlenmek caiz görüldüğü için (bk. en-Nisâ; 4/3) aile yuvası içinde babalan bir anneleri ayrı olan çocukların bulunması her zaman söz konusu olabilir. Diğer yandan eşinden ayrılan veya eşi vefat eden erkek ya da kadının ikinci eşle evlenmesi halinde de önceki eşten olan çocuklar yeni eşe göre "üvey çocuk" adını alır. İslâm bir aile yuvası içinde yaşamak zarûretinde olan bu gibi çocuklarla üvey baba veya üvey anne arasında uygulanacak esasları belirlemiştir.
Erginlik çağına gelen üvey çocukla üvey anne veya baba arasında tesettür problemi diğer yakın mahrem hısımlarla aynı esasa bağlanmıştır. Âyette şöyle buyurulur: "(Ey Muhammed!) Mü'min kadınlara söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını ve namuslarını korusunlar, görünmesi zaruri olanlar dışında, ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yanlarına sarkıtsınlar. Ziynetlerini kendi kocalarından veya babalarından veya kocalarının babalarından veya kendi oğullarından veya kocalarının oğullarından veya kendi kardeşlerinden veya kardeşlerinin oğullarından veya kız kardeşlerinin oğullarından... başkasına göstermesinler" (en-Nûr, 24/31). Burada, kadın esas alınarak, yabancı erkeğin yanında örtülmesi gereken yerlerin "kocalarının oğullarının" yanında örtmelerinin gerekmediği belirtilmektedir. Üvey kızın, üvey baba yanındaki örtünme sınırı da öz kız gibidir.
Kısaca, üvey anne üvey oğlunun yanında, üvey kız da üvey babasının yanında kan hısımlarında olduğu gibi yüz, el- ve ayaklarla iş ve hizmet sırasında açılan başını, saçını, kulaklarını, boynunu, kollarını ve inciklerini açabilir. Onların da bu yerlere bakmaları helâldir. Çünkü bunların yakınlıkları bir arada yaşamalarını gerektirir. Ancak bu örtünme serbestliği bir fitne korkusu bulunmaması şartına bağlıdır. Eğer üvey baba veya üvey çocuk ahlâk bakımından düşük olursa kadının tesettüre dikkat etmesi gerekir (bk. el-Kurtubî, el-Câmi' Li Ahkâmi'l-Kur'ân, Beyrut 1%5-1966, VI, 222 vd.; Mevdûdî, Tefhîmü'l Kur'ân, Terceme, Heyet, İstanbul 1986, III, 468-479).
Diğer yandan bir erkeğin evli bulunduğu karısıyla cinsel ilişkide bulunduktan sonra, artık bu kadının önceki kocasından olan kızıyla yani üvey çocuğu ile ebedî olarak evlenmesi caiz değildir. Âyette şöyle buyurulur: "Size... cinsel temasta bulunduğunuz karılarınızdan olan ve evinizde bulunan üvey kızlarınızla evlenmek haram kılındı. Eğer anneleri ile cinsel ilişkide bulunmamış iseniz onlarla evlenmenizde bir sakınca yoktur" (en-Nisâ, 4/23). Kısaca, üvey kızın annesi ile mücerred nikâh akdi yapılması, cinsel ilişki olmadıkça üvey kızla bu erkek (üvey baba) arasında bir haramlık doğurmamaktadır.
Üvey çocukla üvey anne veya baba arasında nafaka ve miras hükümleri cereyan etmez. Çünkü nafaka veya miras ya evlilik akdi ya da nesep hısımı olmakla hak olarak ortaya çıkar. Önceki evlilikten doğan bir çocukla, annesinin sonradan evlendiği ikinci koca arasında ise bir aile yuvası içinde yaşama zarûreti, bayram ve cemiyetler dolayısıyla ziyaretleşme gibi âdâb-ı muâşeret ve insanî yardımlaşmalar dışında kan hısımlığı ile ortaya çıkan malî haklar söz konusu olmaz. Böyle bir çocuk belki kendi öz annesiyle ilgilenmesi gerektiği zamanlârda, dolaylı yoldan üvey babası ile de ilgilenmesi İslâm ahlâkının gereğidir.
Hamdi DÖNDÜREN
İslâm'da birden fazla kadınla evlenmek caiz görüldüğü için (bk. en-Nisâ; 4/3) aile yuvası içinde babalan bir anneleri ayrı olan çocukların bulunması her zaman söz konusu olabilir. Diğer yandan eşinden ayrılan veya eşi vefat eden erkek ya da kadının ikinci eşle evlenmesi halinde de önceki eşten olan çocuklar yeni eşe göre "üvey çocuk" adını alır. İslâm bir aile yuvası içinde yaşamak zarûretinde olan bu gibi çocuklarla üvey baba veya üvey anne arasında uygulanacak esasları belirlemiştir.
Erginlik çağına gelen üvey çocukla üvey anne veya baba arasında tesettür problemi diğer yakın mahrem hısımlarla aynı esasa bağlanmıştır. Âyette şöyle buyurulur: "(Ey Muhammed!) Mü'min kadınlara söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını ve namuslarını korusunlar, görünmesi zaruri olanlar dışında, ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yanlarına sarkıtsınlar. Ziynetlerini kendi kocalarından veya babalarından veya kocalarının babalarından veya kendi oğullarından veya kocalarının oğullarından veya kendi kardeşlerinden veya kardeşlerinin oğullarından veya kız kardeşlerinin oğullarından... başkasına göstermesinler" (en-Nûr, 24/31). Burada, kadın esas alınarak, yabancı erkeğin yanında örtülmesi gereken yerlerin "kocalarının oğullarının" yanında örtmelerinin gerekmediği belirtilmektedir. Üvey kızın, üvey baba yanındaki örtünme sınırı da öz kız gibidir.
Kısaca, üvey anne üvey oğlunun yanında, üvey kız da üvey babasının yanında kan hısımlarında olduğu gibi yüz, el- ve ayaklarla iş ve hizmet sırasında açılan başını, saçını, kulaklarını, boynunu, kollarını ve inciklerini açabilir. Onların da bu yerlere bakmaları helâldir. Çünkü bunların yakınlıkları bir arada yaşamalarını gerektirir. Ancak bu örtünme serbestliği bir fitne korkusu bulunmaması şartına bağlıdır. Eğer üvey baba veya üvey çocuk ahlâk bakımından düşük olursa kadının tesettüre dikkat etmesi gerekir (bk. el-Kurtubî, el-Câmi' Li Ahkâmi'l-Kur'ân, Beyrut 1%5-1966, VI, 222 vd.; Mevdûdî, Tefhîmü'l Kur'ân, Terceme, Heyet, İstanbul 1986, III, 468-479).
Diğer yandan bir erkeğin evli bulunduğu karısıyla cinsel ilişkide bulunduktan sonra, artık bu kadının önceki kocasından olan kızıyla yani üvey çocuğu ile ebedî olarak evlenmesi caiz değildir. Âyette şöyle buyurulur: "Size... cinsel temasta bulunduğunuz karılarınızdan olan ve evinizde bulunan üvey kızlarınızla evlenmek haram kılındı. Eğer anneleri ile cinsel ilişkide bulunmamış iseniz onlarla evlenmenizde bir sakınca yoktur" (en-Nisâ, 4/23). Kısaca, üvey kızın annesi ile mücerred nikâh akdi yapılması, cinsel ilişki olmadıkça üvey kızla bu erkek (üvey baba) arasında bir haramlık doğurmamaktadır.
Üvey çocukla üvey anne veya baba arasında nafaka ve miras hükümleri cereyan etmez. Çünkü nafaka veya miras ya evlilik akdi ya da nesep hısımı olmakla hak olarak ortaya çıkar. Önceki evlilikten doğan bir çocukla, annesinin sonradan evlendiği ikinci koca arasında ise bir aile yuvası içinde yaşama zarûreti, bayram ve cemiyetler dolayısıyla ziyaretleşme gibi âdâb-ı muâşeret ve insanî yardımlaşmalar dışında kan hısımlığı ile ortaya çıkan malî haklar söz konusu olmaz. Böyle bir çocuk belki kendi öz annesiyle ilgilenmesi gerektiği zamanlârda, dolaylı yoldan üvey babası ile de ilgilenmesi İslâm ahlâkının gereğidir.
Hamdi DÖNDÜREN