Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Vehhabiliği savunan genç kardeşimizin sorusu ve ona verilen cevab.
[h=2]Dedecim seni bu kanaate varmana sebep olan yazılarından rica etsem bir kaç örnek sunabilirmisin...Şunu söylemek istiyorum burada amacımız kimseyi hak etmediği şekilde, hak etmediği yerlere getirmek, veya kimseyi aklamak gibi bir amacım yok, benim sizin yazdıklarınızdan anladığım kadarı ile sizin tepkinizin ve sözlerine kızdığınız kısımları TASAVVUF ve TARİKAT ehline karşı kullandığı kelimeler ve yaklaşım tarzı... Şimdi dedeciğim, Herşeyden önce birşey söylemek isterim ki, hepimiz ALLAH C.C ve RESULU S.A.S i seven onların gösterdiği yolda gitmeye çabalayan insanlarız....Ben eminim ön yargıları bir kenara bırakıp, sakin kafa ile fazlaca değil şöyle birkaç sayfa kitabını okuyup, özellikle TEVHİD içerikli konuları içeren yazılarını okusanız, gösterdiği tepkinin nedenini anlayabilirdiniz, özellikle İbni Mesud R.A bu konuda çokca örnek içeren nakilleri pekçok alimin kitabında gözler önündedir..Onların bu sert tepskisinin bir nedeni vardı, çünkü sahabe bu konudagerçekden ALLAH RESULU S.A.S den başlangıcı iyi niyet ve ihlas ile başlıyor olmasına rağmen bu insanları nerelere götürebileceği tehlikesini çok iyi biliyorlardı...Bir örnek vermek gerekir ise...
Hakem ibnu’l-Mübarek haber verip dedi ki: Bize Amr bin Yahya haber verip dedi ki; babamı babasından şöyle rivayet ederken duydum: babam dedi ki:
“Sabah namazından önce Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma)’ın kapısının önünde oturduk. O çıkınca onunla birlikte mescide yürürdük. Bir gün Ebu Musa el-Eşarî (Radiyallahu Anh) yanımıza geldi ve:
−‘Ebu Abdirrahman şimdiye kadar yanınıza çıktı mı?’ dedi. Biz:
−‘Hayır’ dedik. O da bizimle beraber oturdu. Nihayet Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma) çıktı. O çıkınca hep birden ayağa kalktık. Sonra Ebu Musa (Radiyallahu Anh), Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anhuma)’ya şöyle dedi:
−‘Ebu Abdirrahman biraz önce mescidde yadırgadığım bir durum gördüm. Ama yine de Allah’a şükür hayırdan başka bir şey görmüş değilim.’ Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma):
−‘O nedir?’ diye sordu. Ebu Musa (Radiyallahu Anh):
−‘Birazdan mescide gidince göreceksin’ dedi ve şöyle devam etti:
−‘Mescidde halkalar halinde oturmuş ellerinde de çakıl taşları olan bir grup ve bu grubun başında bir adam:
−‘Yüz defa Allah-u Ekber deyin’ diyor, onlarda yüz defa Allah-u Ekber diyorlardı. Grubun başında bir adam sonra:
−‘Yüz defa Lailahe İllallah deyin’ diyor, onlarda yüz defa Lailahe İllallah diyorlardı. Yine grubun başında bir adam:
−‘Yüz defa Subhanallah deyin’ diyor onlarda yüz defa Subhanallah diyorlardı.’ Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma):
−‘Peki, onlara ne dedin?’ dedi. Ebu Musa (Radiyallahu Anh):
−‘Senin görüşünü bekleyerek veya senin emrini bekleyerek onlara bir şey söylemedim’ dedi. Abdullah bin Mes’ud(Radiyallahu Anhuma):
−‘Onlara kötülüklerini sayıp hesap etmelerini emretseydin ya. İyiliklerinden hiçbir şeyin zayi edilmeyeceğine dair onlara güvence verseydin ya’ dedi. Sonra Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma) ile beraber mescide gittik. Nihayet Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma) bu halkalardan birine gelip, başlarında durdu ve şöyle dedi:
−‘Bu yaptığınızı nedir?’ Onlar:
−‘Ebu Abdirrahman bu çakıl taşları ile Allah-u Ekber, Lailahe İllallah ve Subhanallah deyişlerimizi sayıyoruz.’ dediler. Bunun üzerine Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
−‘Artık kötülüklerinizi sayıp hesap edin! Ben iyiliklerinizden hiçbir şeyin zayi edilmeyeceğine kefilim dedi. Yazıklar olsun size! Ey ümmeti Muhammed ne çabuk helak oldunuz! Nebiniz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şu sahabesi içinizde hala bolca bulunmaktadır. İşte onun elbiseleri henüz eskimemiş, kabları henüz kırılmamıştır. Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki sizler kesinlikle Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in dîninden daha doğru yolda olan bir din üzerindesiniz ki bu imkânsızdır veya bir sapıklık kapısı açmaktasınız.’ Onlar:
−‘Vallahi, Ebu Abdirrahman! Biz sadece hayrı elde etmek istedik’ dediler. Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma)’da şöyle karşılık verdi:
−‘Hayrı elde etmek isteyen niceleri vardır ki onu hiç elde edemeyeceklerdir.’ Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
-‘Bir topluluk Kur’an’ı okuyacaklar da (bu okuyuşları sadece dilde kalacak), onların köprücük kemiklerinden ileriye geçemeyecek.’
−‘Vallahi bilmiyorum, belki onların çoğu sizdendir.’ Sonra Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma) onlardan yüz çevirdi. Amr bin Yahya’nın dedesi Amr bin Selime bundan sonra şöyle dedi:
−Bu halkalardaki insanların genelini en-Nehveran olayında Haricilerin yanında bize karşı vuruşurken gördük.
Darimi 1/23/210
Başlangıcı ne kadar iyi olursa olsun götürdüğü akibet çok vahim değilmi dedeciğim... Hiç insan kardeşinin bu akibete düşeceğini bile bile yumuşak bir tavır sergileyebilir mi...? Çünkü Resulullah S.A.S sünnetinde olmayan bir ibadet bak o insanları nereye götürmüş...
Yavrum kitap okudunmu diye soruyorsun işte senin inandığın bunlar Adamlar oturmuşlar Allah diyorlar
Lailahe illallah diyorlar sübhanallah diyorlar ve bu hallerini ibni mesud h.z Yasaklıyor sen inandınmı.
BU yapılan zikre şeytandan başkası karşı çıkmaz h.z Allahı birliyorlar O' nu öğüyorlar bu h.z İbni
mesud hazretlerine yapılan bir iftiradır.
Çünkü h.z Allah c.c. Ayeti kerimede:
Şeytan onlara galebe çaldı ve zikrullahı onlara unutturdu.
İşte onlar şeytandan yana olanlardır. Mücadele 19 buyuruyor.
Resulullah s.a.v. Efendimiz ise hadisi şeriflerinde:
Amellerin en hayırlısını, Melikinizin katında en temizini,
derecelerinizde en yükseğini,
altın ve gümüş infak etmenizden daha hayırlı,
Düşmanlarınızla karşılaşıp boyunlarını vurmanız ve onların da sizin boynunuzu
vurup şehid etmesinden daha hayırlı olan bir işi haber bereyim mi?
Evet Ya Resulallah,
Allahu Tealayı zikretmektir. (Tirmizi)
Diğer bir Ayeti kerimede ise:
Zikrullah elbette en büyük ibadettir. (
Ankebut 45)
Yirmi iki sene mürşidimin sohbeti ile oldum ondan aldığımız emir, Bana büyüklerim h.z. Allahı
bıraktılar bende size allahı bırakıyorum Allah deyin kurtulun, Yaratılanın değil yaratanın peşinde olun
sözleridir...
Sizin kitaplarınızda ise bizim şeyhlere taptığımız yazıyor..
üzgün dede kalpteniman___________________
Euzübillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmanerrahim HER KİM RABBİNİN MAKAMINDAN KORKMUŞ VE NEFSİNİ ŞEHEVATTAN ALIKOYMUŞSA
MUHAKKAK CENNET ONUN VARACAĞI YERDİR. (Nazirat Süresi 40-41)[/h]
Muhammed İbnü Abdi’l-Vehhâb şöyle diyor: Bazı âlimler sâlihlerle tevessüle rûhsat vermiştir. Bazıları bunu Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e has kabûl etmiştir. Âlimlerin çoğu (!) da bunu yasaklayıp mekrûh görmüştür. Bu mes’ele fıkhın mes’elelerindendir. Her ne kadar doğru olan cumhurun (İslâm âlimlerinin çoğunluğunun) mekrûhdur şeklindeki görüşü olsa da, bunu yapana karşı çıkmıyoruz. İçtihad mes’elelerinde inkâr olmaz. İnkârımız, Allah celle celâluhû’ya duâ ettiğinden daha büyük bir duâ ile bir mahlûka seslenen ve ondan isteyen, kabre yönelen, Şeyh Abdul Kadir’in veya başkasının kabri yanında yalvaran, duâsında sıkıntıları gidermek, düşmelere imdat etmek ve istekleri vermeyi taleb edendir. Bununla, ibâdeti sırf Allah celle celâlühû’ya yapan, Allah celle celâlühû’yla beraber hiçbir kimseye ibâdet etmeyen fakat duâsında Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem ile Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in hakkına, hürmetine veya Peygamberler aleyhi-müsselâm ile veya sâlih kullarınla senden istiyorum... diyenin hiçbir alâkası yoktur.
Yani, tevessül, İbnü Abdi’l-Vehhâb’a göre harâm değil, mekrûhdur; nerde kaldı bid’at ve şirk olsun. Bizce, O’nun mekrûhtur..şeklindeki sözünün de hiçbir ehemmiyeti ve kıymeti yoktur. Bu nakli, O’nu İmâm edinen ve boynuz kulağı geçer hesabı O’nu koyup geçen, çok gerilerde bırakan gayretkeşler için yaptık. Ayrıca, tevessül Cumhûra göre mekrûhtur sözü de kesin bir aldatmacadır. Aksine, tevessül İcmâ' ile câiz, hattâ Sünnet olan amelî bir mes'eledir, inanç mes'elesi değildir. Ancak, bu İcmâ'ı birkaç zavallı çiğnemeye kalkışmıştır ki, onların İcmâ’a muhâlefetleri ise icmâ’a zarar vermez.
Kaynak :Vesile Ve Tevessül - 4 [35] Mecmûatü’l-Muellefât üçüncü kısım sh: 68. İmâm Muhammed İbnü’s-Suûd Üniversitesi neşriyâtı)], Seyyid Muhammed Alevî Mâlikî, Mefâhîm: 140-141
Neye inandıklarını bilselerrr ahhh şunlar :) Vahhabiliğin kurucusu bile mekruh diyor :)