Fok balıklarının yardımcısı martılara,
Ve hüzünle açıvermiş lâlelere,
Sultanahmet camîsindeki kırk halkaya,
Babasını arayan Felluce'li çocuğa,
Çırpınırdı Karadeniz’e yetişmek için acele alınan abdeste,
Bir bakışla hurmalarını döküveren ağaca,
Firavn’ın başındaki Cebrail’in telaşına,
Gökleri sarstığı gibi yüzleri de aydınlatan dua dolu ellere,
Hikmet taleplerinin dönüştürülemez acelesine,
Yağmur şiirine iç geçirip ağlayan gönüllere and olsun ki,
Zamanı geldi vuslatın...
”Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım.”
Hüd Hüd’ün sırlı bahçelerindeki güzide güllerin içindeydi kokun. Biliyorum, yalnızlığımız kadar tutkunsun seçkin ve kıymetli olana. Bu tercih nasıl gerçekleşecek diye düşünmeden de geçip gidiyor ömrümüz. Hakîler maviye döndüğünde, ölümlere uyanmak isterim hayat dolu tebessümünle...
Yağmur,
”Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım”
Halkaların içindeki halkaya gözleri kapalı bakmak gerekir. Nasıl gözü kapalı ölmeye geldiysek yanına; ölmeye geldiysek ölmeden evvel gizli bahçene; “Göz açılmaz, gönül görmelidir” dedin. Başımızı eğdik. Yeşilden bir bahçe oldu Musa’nın mezarı. Biz Yusuf’un derdiyle Yakub olmuş kalpler ve göklere çevrilmiş gözlerle geldik. Ve yine nisan geldi. Yağmur, sen nisanla geldin. İnsanlığa rahmet, alemlere rahmet olarak geldin. Ey yüz akı, gönül aydınlığı.. Kabul olmuş sadaka kadar güzel bir duygu sarıyor seni anan yüreğimi…
”Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yaşadım ki yaşanmamış mazide
Dokunduğun bir küçük nakış da ben olsaydım”
Kabul et hicretimizi, samimi olan samimiyetlerimizi boş çevirme Yağmur....
Kapına ansızın gelmiş sahabe kırılganlığını da bir yana bıraktım. Adına hüküm inmiş Salebe’nin öğüdünü de unutmayarak düştüm düşenlerle. Rükû edenlerle beraber rükû ederek muhabbeti gerçekleştirmek istedim. Çünkü muhabbet sende kaybolmaktı. Sen, en yükseklerde, perde açıldığında kendi yüzünü görensin. Yağmur, sen Muradullah’sın...
''Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım.
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım...”
^^alıntı^^
Ve hüzünle açıvermiş lâlelere,
Sultanahmet camîsindeki kırk halkaya,
Babasını arayan Felluce'li çocuğa,
Çırpınırdı Karadeniz’e yetişmek için acele alınan abdeste,
Bir bakışla hurmalarını döküveren ağaca,
Firavn’ın başındaki Cebrail’in telaşına,
Gökleri sarstığı gibi yüzleri de aydınlatan dua dolu ellere,
Hikmet taleplerinin dönüştürülemez acelesine,
Yağmur şiirine iç geçirip ağlayan gönüllere and olsun ki,
Zamanı geldi vuslatın...
”Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım.”
Hüd Hüd’ün sırlı bahçelerindeki güzide güllerin içindeydi kokun. Biliyorum, yalnızlığımız kadar tutkunsun seçkin ve kıymetli olana. Bu tercih nasıl gerçekleşecek diye düşünmeden de geçip gidiyor ömrümüz. Hakîler maviye döndüğünde, ölümlere uyanmak isterim hayat dolu tebessümünle...
Yağmur,
”Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım”
Halkaların içindeki halkaya gözleri kapalı bakmak gerekir. Nasıl gözü kapalı ölmeye geldiysek yanına; ölmeye geldiysek ölmeden evvel gizli bahçene; “Göz açılmaz, gönül görmelidir” dedin. Başımızı eğdik. Yeşilden bir bahçe oldu Musa’nın mezarı. Biz Yusuf’un derdiyle Yakub olmuş kalpler ve göklere çevrilmiş gözlerle geldik. Ve yine nisan geldi. Yağmur, sen nisanla geldin. İnsanlığa rahmet, alemlere rahmet olarak geldin. Ey yüz akı, gönül aydınlığı.. Kabul olmuş sadaka kadar güzel bir duygu sarıyor seni anan yüreğimi…
”Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yaşadım ki yaşanmamış mazide
Dokunduğun bir küçük nakış da ben olsaydım”
Kabul et hicretimizi, samimi olan samimiyetlerimizi boş çevirme Yağmur....
Kapına ansızın gelmiş sahabe kırılganlığını da bir yana bıraktım. Adına hüküm inmiş Salebe’nin öğüdünü de unutmayarak düştüm düşenlerle. Rükû edenlerle beraber rükû ederek muhabbeti gerçekleştirmek istedim. Çünkü muhabbet sende kaybolmaktı. Sen, en yükseklerde, perde açıldığında kendi yüzünü görensin. Yağmur, sen Muradullah’sın...
''Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım.
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım...”
^^alıntı^^