Gerçek İsmailleyin kurban olasım gelir
Yılda bir kurban keserler halk–ı âlem ıyd içün
Ben senin sâat–be–sâat dem–be–dem kurbânınam
Fuzuli
Yoluna kurban olduğum!
Lebbeyk!..
Bir yakınlık ver bize; kurbanlara vâbeste yakınlıklar ver! Suyu yakuta döndüren, kanları la’l eden aydınlıklar ver. Kalplerimizdeki dehşeti sevinçlere döndürüp can cânâne teslim eden yalınlıklar ver. Gürül gürül tekbirlerle yankılanan ordulara döndür gönderdiğimiz canları ve zafer muştularıyla doldur gönüllerimizi.
Çiçeğin rengini yeşerten bülbüllerin şarkısıyla ölçülür bir kurban sesi ve şiire döner niyetler, sonra telbiyeler musıkîye karışır. Dönüp dönüp bakışından melal devşirilen kurbanların şefkatle sıvazlamışsak başını bir sevgili perçemi okşar gibi; ve bir avuç tuz vermişsek, bir tas da su; gurbeti kurbete yazdık, fırkati vuslata geçtik sayarız. Kullukta şuurumuzu, ve imanda nurumuzu inayet kanatlı tazarrularla mavera semtine uğurlarız firaklarımızı özge çilesiyle. Bir hâl ile bir kâl olur “(...) ve’nhar!”
Kurban; yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne en uzun sevinçleri akıtır kanıyla, ve ulu ırmaklara bedel ferahlıklar verir çölleşen ruhlarımıza. Deli depremlerce sarsılırken bedenler, ipek avuçlarımızdan süzülüp mükerrem kulların münacatları yükselir, yükselir, veraların kapılarına dayanır. Tebessümsüz salınan en ince dalın ucundaki en küçük sarı yaprakça titretir sonbahara tutulmuş gönüllerimizi kurbanlar ve bir şemsiye olur masıyetlerimize, geniş ve muhkem.
Bir kurban, bazen bir gecenin yuvarlanıp ahdini unutan neşidelerinde dökülen gül yapraklarına döndürür gözyaşlarımızı. Bize çok yakın olana, çok uzaklardan bir yakınlık dileği için, kehribar gündüzlere sürme çekmek üzere bir sürmeli koyun can verir, şan bulur; ser verir, hüsn ü ân bulur. Bir ölüm ki yaşamak isteyenlere kimya olur, bir can ki nereye gitse müheyya düşer. Memâtı hayâta tahvil ile tezhiblenir kaderi kurbanın ve kader kurbanı bir millettir bu can pazarında nice evlat kurban eden.
“Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal”
Bir mahşer provasıdır kurban; mahrem hislerimizi bayram bayram dökerek gözlerimizden Arafat’a, Müzdelife’ye, Mina’ya; ve duyulur sesi Kâbe’den, dostlar meclisinden, doludizgin süveydalara ferman olarak: Lebbeyk!.. Zemzemce çoğalan Lebbeyk!..
Bir İsmail bıçağı bir sabrı keser çocuk boynunda; sonra bir koça sürülür. Bir İbrahim gelir, bir sevgi eser baba koynunda, âhir gökler ayağına serilir. Bir yakınlık olur kurbanın adı, İsmail olur. Bir kez daha kurban olur nefisler; ve bir kez daha ilhâma durur nefesler. Sakıncalı türküler söyleyen çocuklar için akika olur, adak olur, evine döner nihayet iyi niyet. Ve bir tebessüm olsun sunamadıklarımıza yılda bir pay biçilir sıcak hayattan, ocak tüter, sevinç olur.
Kurban olunacaklarımızı kuru kavgalara kurban etmeden... Arenalarda “Kan!.. Kan!..” çığlıklarıyla cinnete gitmeden... Gelinlik kızlarımızı ve ercesine delikanlılarımızı satanist mabetlerde boğazlamadan... Ve zilhiccemiz muharrem olmadan... Sevgiyle ve şefkatle... Geceyi kuşatan öfkeli yalnızlıkları sevinç bulvarlarında boğarak... Ve helal kazançla... Bir kınalı koç, ya bir akıtmalı gülbahar...
Bu bizim kurbanımız... İsmail olana sabır ve teslimiyet, İbrahim olana azim ve niyet...
Kurban bir yakınlıktır madem, Sen yakınlığını ver bize ey yakınlığına muhtaç olduğumuz..
İskender Pala
Yılda bir kurban keserler halk–ı âlem ıyd içün
Ben senin sâat–be–sâat dem–be–dem kurbânınam
Fuzuli
Yoluna kurban olduğum!
Lebbeyk!..
Bir yakınlık ver bize; kurbanlara vâbeste yakınlıklar ver! Suyu yakuta döndüren, kanları la’l eden aydınlıklar ver. Kalplerimizdeki dehşeti sevinçlere döndürüp can cânâne teslim eden yalınlıklar ver. Gürül gürül tekbirlerle yankılanan ordulara döndür gönderdiğimiz canları ve zafer muştularıyla doldur gönüllerimizi.
Çiçeğin rengini yeşerten bülbüllerin şarkısıyla ölçülür bir kurban sesi ve şiire döner niyetler, sonra telbiyeler musıkîye karışır. Dönüp dönüp bakışından melal devşirilen kurbanların şefkatle sıvazlamışsak başını bir sevgili perçemi okşar gibi; ve bir avuç tuz vermişsek, bir tas da su; gurbeti kurbete yazdık, fırkati vuslata geçtik sayarız. Kullukta şuurumuzu, ve imanda nurumuzu inayet kanatlı tazarrularla mavera semtine uğurlarız firaklarımızı özge çilesiyle. Bir hâl ile bir kâl olur “(...) ve’nhar!”
Kurban; yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne en uzun sevinçleri akıtır kanıyla, ve ulu ırmaklara bedel ferahlıklar verir çölleşen ruhlarımıza. Deli depremlerce sarsılırken bedenler, ipek avuçlarımızdan süzülüp mükerrem kulların münacatları yükselir, yükselir, veraların kapılarına dayanır. Tebessümsüz salınan en ince dalın ucundaki en küçük sarı yaprakça titretir sonbahara tutulmuş gönüllerimizi kurbanlar ve bir şemsiye olur masıyetlerimize, geniş ve muhkem.
Bir kurban, bazen bir gecenin yuvarlanıp ahdini unutan neşidelerinde dökülen gül yapraklarına döndürür gözyaşlarımızı. Bize çok yakın olana, çok uzaklardan bir yakınlık dileği için, kehribar gündüzlere sürme çekmek üzere bir sürmeli koyun can verir, şan bulur; ser verir, hüsn ü ân bulur. Bir ölüm ki yaşamak isteyenlere kimya olur, bir can ki nereye gitse müheyya düşer. Memâtı hayâta tahvil ile tezhiblenir kaderi kurbanın ve kader kurbanı bir millettir bu can pazarında nice evlat kurban eden.
“Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal”
Bir mahşer provasıdır kurban; mahrem hislerimizi bayram bayram dökerek gözlerimizden Arafat’a, Müzdelife’ye, Mina’ya; ve duyulur sesi Kâbe’den, dostlar meclisinden, doludizgin süveydalara ferman olarak: Lebbeyk!.. Zemzemce çoğalan Lebbeyk!..
Bir İsmail bıçağı bir sabrı keser çocuk boynunda; sonra bir koça sürülür. Bir İbrahim gelir, bir sevgi eser baba koynunda, âhir gökler ayağına serilir. Bir yakınlık olur kurbanın adı, İsmail olur. Bir kez daha kurban olur nefisler; ve bir kez daha ilhâma durur nefesler. Sakıncalı türküler söyleyen çocuklar için akika olur, adak olur, evine döner nihayet iyi niyet. Ve bir tebessüm olsun sunamadıklarımıza yılda bir pay biçilir sıcak hayattan, ocak tüter, sevinç olur.
Kurban olunacaklarımızı kuru kavgalara kurban etmeden... Arenalarda “Kan!.. Kan!..” çığlıklarıyla cinnete gitmeden... Gelinlik kızlarımızı ve ercesine delikanlılarımızı satanist mabetlerde boğazlamadan... Ve zilhiccemiz muharrem olmadan... Sevgiyle ve şefkatle... Geceyi kuşatan öfkeli yalnızlıkları sevinç bulvarlarında boğarak... Ve helal kazançla... Bir kınalı koç, ya bir akıtmalı gülbahar...
Bu bizim kurbanımız... İsmail olana sabır ve teslimiyet, İbrahim olana azim ve niyet...
Kurban bir yakınlıktır madem, Sen yakınlığını ver bize ey yakınlığına muhtaç olduğumuz..
İskender Pala