Z
Ze'Mahşer
Ziyaretçi
Musul yakınlarındaki Nineve (Ninova) ahâlisine gönderilen peygamber. Babası Metâ adında bir zât olup sâlih kimselerdendi. Yûnus aleyhisselâm kendisine balık yuttuğu için Zinnûn ve Sâhib-i Hût adlarıyla da anılmıştır. Yûnus aleyhisselâm, Asûr Devletinin başşehri ve önemli bir ticâret merkezi olan Nineve şehrinde doğdu. Babası Metâ ve annesi, Allahü teâlâ duâ edip, kendilerine bir erkek evlâd ihsân etmesini dilediler. Cenâb-ı hak onlara Yûnus'u ihsân etti. Ancak Yûnus aleyhisselâm ana rahmindeyken babası vefât etti. Annesi onun doğum ve çocukluğu sırasında birçok hârikulâde, olağanüstü haller gördü. Yûnus aleyhisselâm Nineve'de büyüdü, kavmi içinde emin, yalan söylemeyen, yardım seven bir kişi olarak meşhur oldu. Otuz yaşına gelince Nineve ahâlisine peygamber olarak gönderildi. Putlara tapan Nineve halkını senelerce Allahü teâlâya imân ve ibâdet etmeye dâvet etti. Kavmi ona imân etmedikleri gibi birçok ezâ ve cefâda bulundular. Onunla alay ettiler. Fakat Yûnus aleyhisselâm yılmadan ve ümitsizliğe kapılmadan onları hak dine dâvet etti. Allahü teâlânın azâbıyla korkuttu. Fakat Nineve halkı, ''Tek bir kişinin hatırı için azap inip herkesi yok edecekse müsâde et bu azap gelsin.'' deyip alay ettiler. Yûnus aleyhisselâm kavminin küfürde isrâr etmesine üzülüp onların arasından ayrıldı. Allahü teâlâ ona vahyedip; ''Kullarımın arasından ayrılmakta acele ettin. Geri dön, kırk gün daha onları imâna çağır.'' buyurdu. Yûnus aleyhisselâm bu ilâhi emir üzerine kavmine döndü ve onları hak dine dâvete devâm etti. Otuz yedi gün aralarında kaldı. Kavmi yine inanmadı. Bunun üzerine Yûnus aleyhisselâm ''O hâlde üç güne kadar başınıza gelecek azâbı bekleyin. Bunun alâmeti önce benizleriniz sararacaktır.'' buyurdu. ve ilâhi bir emir gelmeden üzüntüyle aralarından ayrıldı.
Yûnus aleyhisselâmın haber verdiği gün gelince Ninevililerin benizleri sarardı. Gökyüzü karardı. Şehri simsiyah bir duman kapladı. Herkesi korku ve telâş sardı. Feryad ve figâna başladılar. ''Yûnus aleyhisselâm aramızda ise korkmayın, eğer gitmişse azâb bizi helâk edecektir.'' diye söyleştiler. O zaman Allahü teâlâ kalblerine pişmanlık hissini verdi. Onlar tövbe etmek arzusu ile yaşlı sâlih bir zâta geldiler ve ne yapmaları gerektiğini sordular. O zât da henüz azâbın gelmesine iki gün olduğunu ve tövbe etmelerini ve azâbı kaldırması için duâ etmelerini tavsiye etti. Bunun üzerine Nineve halkı şehrin yakınındaki bir yüksek tepeye çıkıp Allahü teâlâya ve o'nun peygamberi Yûnus aleyhisselâma imân ettiler. Allahü teâlâya duâ edip azâbı kaldırmasını niyaz ettiler. O zamana kadar yaptıkları her türlü kötülük ve haksızlığa da tövbe ettiler. Hattâ öyle oldu ki, evlerindeki başkasına âit olan taşları söküp sâhiplerine iâde ettiler. Bunun üzerine Allahü teâlâ tövbelerini kabul edip, azâbı üzerlerinden kaldırdı. Duânın yapıldığı gün Cumâ olup, Aşûre günüydü. Sonra sevinç içinde şehre dönen Nineve halkı şehirde Yûnus aleyhisselâmı aramaya başladılar. Yûnus aleyhisselâm da ayrılışından bir müddet sonra kavminin hallerini öğrenmek için Nineve'ye yakın bir yere geldiğinde azâbın rahmete tebdil olduğunu gördü. Fakat şehre girmedi. ''Eğer şehre girersem beni yalancılıkla ithâm ederler.'' diyerek sahra (çöl) tarafına yöneldi ve oradan uzaklaştı ve Dicle Nehri kenarına vardı. Fakat buraya Allahü teâlâdan emir almadan gelmişti. Dicle Nehri kenarındayken yolcularla dolu olan bir gemiye bindi. Gemi hareket edip kıyıdan uzaklaştı. Gemi bir müddet seyrettikten sonra durdu ve kımıldamaz oldu. Gemidekiler şaşırıp kaldılar. Ne kadar çalıştılarsa da gemiyi bir türlü yürütemediler. Sonra da; ''Aramızda bulunan bir suçlu yüzünden gemi yürümüyor.'' diye aralarında söylendiler. Geminin batağından endişe edip paniğe kapıldılar. Durumu uğursuzluk kabul edip: ''Burada efendisinden kaçan bir kul vardır. Kur'a atalım o meydana çıkar!'' diye söyleştiler. O zamâna kadar âdetleri kur'a kine isâbet ederse onu cezâ olarak denize atmaktı. Âdetleri gereği kur'a çektiler. Kur'a Yûnus aleyhisselâma çıktı. O zaman Yûnus aleyhisselâm bunun kendisi hakkında ilâhi bir imtihan olduğunu kabul edip tevekkülle; ''O âsi kul benim!'' dedi. Gemidekiler Yûnus aleyhisselâma bakıp sâlih bir kimse olduğunu anlayıp; ''Bu zât köleye benzemiyor!'' diyerek yeniden kur'a çektiler. Kur'a yine hazret-i Yûnus'a isâbet etti. Üçüncü defâ çekilen kur'a da Yûnus aleyhisselâma isâbet etti. Bâzıları; ''Şüphesiz bu kişinin suçu olmalı!'' dediler.
Yûnus aleyhisselâm yolcuları Allahü teâlâya imân etmeye dâvet etti. Fakat gemidekiler Yûnus aleyhisselâmı denize attılar. O an gece vaktiydi. Yûnus aleyhisselâmı bir balık yuttu. O zaman cenâb-ı hak balığa emredip onu yaralamamasını, kemiklerini kırmamasını bildirdi. Balık bu hal üzere hazret-i Yûnus'u alıp denizin derinliklerinde kayboldu. Yûnus aleyhisselâm balığın karnında sağ, aklı başında ve şuûru yerindeydi. Balığın karanlık vücûdunda çok üzgün bir halde: ''Yâ Rabbi! Emir ve hüküm senindir. Fakat Nineve'ye dönmeye ve kavmimi imânlı bir şekilde görmeye ümidim sonsuzdur. Bütün bunlara rağmen senin takdirin ne ise ona râzıyım.'' dedi. O sırada bâzı sesler işitti. ''Bu nedir acabâ?'' diye söylendi. Allahü teâlâ ona balık karnında olduğunu vahyederek: ''Ey Yûnus! Bu sesler beni denizde zikreden canlıların sesleridir!'' buyurdu. Yûnus aleyhisselâm balığın karnında dahi her zaman zikre devam ediyordu. Melekler onun sesini işitip Allahü teâlâya arz ettiler. Allahü teâlâ; ''Bu kulum Yûnus'un sesidir. Bir hâli sebebiyle onu denizde bir balığın karnında hapsettim.'' buyurdu. Yûnus aleyhisselâm ''Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke inni küntü minezzâlimin (senden başka hiç bir ilâh yoktur. Seni bütün nşksanlıklardan tenzih ederim. Gerçekten ben haksızlık edenlerden oldum.'') (Enbiyâ sûresi 87) duâsına devâm etti. Bu duâsı ve tesbihi onun kurtuluşuna sebep oldu. Balığın karnında üç, yedi veya kırk gün kaldıktan sonra kurtuluşa erdi. Yûnus aleyhisselâm balığın karnından Muharrem ayının onuncu (Âşure) günü çıktı. Balık onu çıkarıp sâhile bıraktığında; Yûnus aleyhisselâm zayıflamış, bitkin, hasta bir durumda ve himâyeye muhtâçtı. Cenâb-ı Hak isyânıyla orada hazret-i Yûnus'u güneşin yakıcı sıcağından gölgelendirerek geniş yapraklı, çabuk büyüyüp yükselen bir ağaç veya bitki bitirdi. Bu ağaç sinek ve haşerâtın zararını da önlemekteydi. Cenâb-ı Hak bir rivâyette o bitkiden hazret-i Yûnus'a süt damlattı. Diğer bir rivâyette dağ keçisini emrine verdi. İyice kuvvetleninceye kadar o dağ keçisi sabah akşam gelip hazret-i Yûnus'u emzirdi. Yûnus aleyhisselâm kendine gelince Allahü teâlâua şükredip ibâdete başladı. Birgün kendisine gölge veren ağacın kuruduğunu görüp üzüldü. Allahü teâlâ ona vahy edip kavmine dönmesini emir buyurdu ve kavminin tövbelerini kabûl ettiğini bildirmesini emretti.
Yûnus aleyhisselâm kavmine gitmek üzere yola çıkıp, Nineve şehri yakınlarına gelince gördüğü bir çobana kavminin durumunu sordu. Çoban da; ''Peygamberleri olan Yûnus aleyhisselâm onlara darılıp gittiğinden kendi başlarına kaldı. Cenâb-ı Hak onlara azâb gönderdi. Azâb bulutları başları üzerinde üç gün üç gece durdu. Fakat onlar bin bir pişmanlıkla aplaştılar. Yûnus aleyhisselâmı aramalarına rağmen bir yerde bulamadılar. Netice de Allahü teâlâ onları bağışladı. Üzerlerinden azâbı kaldırdı. Şimdi yolları gözetip kendilerine emir ve yasakları öğretecek Yûnus aleyhisselâmın gelmesini bekliyorlar.'' dedi. Yûnus aleyhisselâm kendisinin bekledikleri kimse olduğunu ve gidip onlara haber vermesini istedi- Çoban Nineve'ze gidip Yûnus aleyhisselâmın geldiğini haber verdi. İlk anda Yûnus aleyhisselâmın geldiğine inanmayan Nineve halkı ağacın ve koyunun dile gelip, konuşması neticesinde inandılar. Yûnus aleyhisselâmın bulunduğu tarafa gittiler. Yûnus aleyhisselâmı namaz kılarken buldular. Namazdan sonra onu hasretle kucaklayıp özür dilediler. Berâberce şehre döndüler. Bundan sonra Yûnus aleyhisselâm onlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlattı. Kavmi mesut ve iyilik üzere oldular. Yûnus aleyhisselâm seksen üç yaşında ibâdet hâlindeyken Nineve'de vefât etti. Vefât ettiği yer hakkında başka rivâyetler de vardır.
MÛCİZELERİ:
1-Yûnus aleyhisselâm, Kur'ân-ı kerimde bildirildiği üzere balığın karnında üç, yedi veya kırk gün yaşamıştır. 2- Yûnus aleyhisselâmın duâsı bereketiyle bulutlardan ateş çıkardı. Bir gün Nineve ve ahâlisi kendisinden bulutlardan ateş çıkarılmasını istediklerinde duâ etti ve bulutlardan ateş düşüp memleketin bir bölgesindeki ağaçları yaktı. 3- Yûnus aleyhisselâmın duâsı bereketiyle dağdan su çıkmıştır. 4- Yûnus aleyhisselâmın peygamberliğine bir keler şehâdet etmişti. Nineviler Yûnus aleyhisselâmdan mûcize isteyince, Allahü teâlânın emriyle dağa işâret etti. Dağdan çıkan bir keler dile gelerek; ''Ey insanlar! Biliniz ki, Yûnus Hak peygamberdir. Sizi Cennet'e, Rabbinizin mağfiretine devam ediyor.'' dedi. 5- Yûnus aleyhisselâm Nineve hâkimini imâna dâvet etti. O zaman Hâkim; ''Kapımda bulunan şu demir halka altın olursa imân ederim.'' dedi. Yûnus aleyhisselâm Allahü teâlânın emriyle elini kapının halkasına koydu. Demir halka altın hâline geldi. 6- Yûnus aleyhisselâm odun olmadığı halde su üstünde ateş yakmıştır. 7- Yûnus aleyhisselâm, Dâvûd aleyhisselâm gibi güzel sesli olduğundan, tatlı sesli vahşi ve yırtıcı hayvanlara da tesir eder, onu dinlemek için etrâfında toplanırlardı.
Yûnus aleyhisselâmın hayâtı ve başına gelen hâdiseler hakkında Kur'ân-ı kerimin Sâffat, Nisâ, Yûnus, Enbiyâ, Kalem sûrelerinde haber verilmektedir. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem de hadis-i şerifte buyurdu ki: Balığın karnındayken Yûnu'un (aleyhisselâm) yaptığı duâ; ''Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke inni küntü minez-zâlimin'' idi. Müslüman bir kişi bu duâyı her ne şey için okursa, Allahü teâlâ elbette onu kabul eder. Hiçbir kula, Yûnus bin Metâ'dan (aleyhisselâm) daha hayırlıyım, demek yakışmaz.
Yûnus aleyhisselâmın haber verdiği gün gelince Ninevililerin benizleri sarardı. Gökyüzü karardı. Şehri simsiyah bir duman kapladı. Herkesi korku ve telâş sardı. Feryad ve figâna başladılar. ''Yûnus aleyhisselâm aramızda ise korkmayın, eğer gitmişse azâb bizi helâk edecektir.'' diye söyleştiler. O zaman Allahü teâlâ kalblerine pişmanlık hissini verdi. Onlar tövbe etmek arzusu ile yaşlı sâlih bir zâta geldiler ve ne yapmaları gerektiğini sordular. O zât da henüz azâbın gelmesine iki gün olduğunu ve tövbe etmelerini ve azâbı kaldırması için duâ etmelerini tavsiye etti. Bunun üzerine Nineve halkı şehrin yakınındaki bir yüksek tepeye çıkıp Allahü teâlâya ve o'nun peygamberi Yûnus aleyhisselâma imân ettiler. Allahü teâlâya duâ edip azâbı kaldırmasını niyaz ettiler. O zamana kadar yaptıkları her türlü kötülük ve haksızlığa da tövbe ettiler. Hattâ öyle oldu ki, evlerindeki başkasına âit olan taşları söküp sâhiplerine iâde ettiler. Bunun üzerine Allahü teâlâ tövbelerini kabul edip, azâbı üzerlerinden kaldırdı. Duânın yapıldığı gün Cumâ olup, Aşûre günüydü. Sonra sevinç içinde şehre dönen Nineve halkı şehirde Yûnus aleyhisselâmı aramaya başladılar. Yûnus aleyhisselâm da ayrılışından bir müddet sonra kavminin hallerini öğrenmek için Nineve'ye yakın bir yere geldiğinde azâbın rahmete tebdil olduğunu gördü. Fakat şehre girmedi. ''Eğer şehre girersem beni yalancılıkla ithâm ederler.'' diyerek sahra (çöl) tarafına yöneldi ve oradan uzaklaştı ve Dicle Nehri kenarına vardı. Fakat buraya Allahü teâlâdan emir almadan gelmişti. Dicle Nehri kenarındayken yolcularla dolu olan bir gemiye bindi. Gemi hareket edip kıyıdan uzaklaştı. Gemi bir müddet seyrettikten sonra durdu ve kımıldamaz oldu. Gemidekiler şaşırıp kaldılar. Ne kadar çalıştılarsa da gemiyi bir türlü yürütemediler. Sonra da; ''Aramızda bulunan bir suçlu yüzünden gemi yürümüyor.'' diye aralarında söylendiler. Geminin batağından endişe edip paniğe kapıldılar. Durumu uğursuzluk kabul edip: ''Burada efendisinden kaçan bir kul vardır. Kur'a atalım o meydana çıkar!'' diye söyleştiler. O zamâna kadar âdetleri kur'a kine isâbet ederse onu cezâ olarak denize atmaktı. Âdetleri gereği kur'a çektiler. Kur'a Yûnus aleyhisselâma çıktı. O zaman Yûnus aleyhisselâm bunun kendisi hakkında ilâhi bir imtihan olduğunu kabul edip tevekkülle; ''O âsi kul benim!'' dedi. Gemidekiler Yûnus aleyhisselâma bakıp sâlih bir kimse olduğunu anlayıp; ''Bu zât köleye benzemiyor!'' diyerek yeniden kur'a çektiler. Kur'a yine hazret-i Yûnus'a isâbet etti. Üçüncü defâ çekilen kur'a da Yûnus aleyhisselâma isâbet etti. Bâzıları; ''Şüphesiz bu kişinin suçu olmalı!'' dediler.
Yûnus aleyhisselâm yolcuları Allahü teâlâya imân etmeye dâvet etti. Fakat gemidekiler Yûnus aleyhisselâmı denize attılar. O an gece vaktiydi. Yûnus aleyhisselâmı bir balık yuttu. O zaman cenâb-ı hak balığa emredip onu yaralamamasını, kemiklerini kırmamasını bildirdi. Balık bu hal üzere hazret-i Yûnus'u alıp denizin derinliklerinde kayboldu. Yûnus aleyhisselâm balığın karnında sağ, aklı başında ve şuûru yerindeydi. Balığın karanlık vücûdunda çok üzgün bir halde: ''Yâ Rabbi! Emir ve hüküm senindir. Fakat Nineve'ye dönmeye ve kavmimi imânlı bir şekilde görmeye ümidim sonsuzdur. Bütün bunlara rağmen senin takdirin ne ise ona râzıyım.'' dedi. O sırada bâzı sesler işitti. ''Bu nedir acabâ?'' diye söylendi. Allahü teâlâ ona balık karnında olduğunu vahyederek: ''Ey Yûnus! Bu sesler beni denizde zikreden canlıların sesleridir!'' buyurdu. Yûnus aleyhisselâm balığın karnında dahi her zaman zikre devam ediyordu. Melekler onun sesini işitip Allahü teâlâya arz ettiler. Allahü teâlâ; ''Bu kulum Yûnus'un sesidir. Bir hâli sebebiyle onu denizde bir balığın karnında hapsettim.'' buyurdu. Yûnus aleyhisselâm ''Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke inni küntü minezzâlimin (senden başka hiç bir ilâh yoktur. Seni bütün nşksanlıklardan tenzih ederim. Gerçekten ben haksızlık edenlerden oldum.'') (Enbiyâ sûresi 87) duâsına devâm etti. Bu duâsı ve tesbihi onun kurtuluşuna sebep oldu. Balığın karnında üç, yedi veya kırk gün kaldıktan sonra kurtuluşa erdi. Yûnus aleyhisselâm balığın karnından Muharrem ayının onuncu (Âşure) günü çıktı. Balık onu çıkarıp sâhile bıraktığında; Yûnus aleyhisselâm zayıflamış, bitkin, hasta bir durumda ve himâyeye muhtâçtı. Cenâb-ı Hak isyânıyla orada hazret-i Yûnus'u güneşin yakıcı sıcağından gölgelendirerek geniş yapraklı, çabuk büyüyüp yükselen bir ağaç veya bitki bitirdi. Bu ağaç sinek ve haşerâtın zararını da önlemekteydi. Cenâb-ı Hak bir rivâyette o bitkiden hazret-i Yûnus'a süt damlattı. Diğer bir rivâyette dağ keçisini emrine verdi. İyice kuvvetleninceye kadar o dağ keçisi sabah akşam gelip hazret-i Yûnus'u emzirdi. Yûnus aleyhisselâm kendine gelince Allahü teâlâua şükredip ibâdete başladı. Birgün kendisine gölge veren ağacın kuruduğunu görüp üzüldü. Allahü teâlâ ona vahy edip kavmine dönmesini emir buyurdu ve kavminin tövbelerini kabûl ettiğini bildirmesini emretti.
Yûnus aleyhisselâm kavmine gitmek üzere yola çıkıp, Nineve şehri yakınlarına gelince gördüğü bir çobana kavminin durumunu sordu. Çoban da; ''Peygamberleri olan Yûnus aleyhisselâm onlara darılıp gittiğinden kendi başlarına kaldı. Cenâb-ı Hak onlara azâb gönderdi. Azâb bulutları başları üzerinde üç gün üç gece durdu. Fakat onlar bin bir pişmanlıkla aplaştılar. Yûnus aleyhisselâmı aramalarına rağmen bir yerde bulamadılar. Netice de Allahü teâlâ onları bağışladı. Üzerlerinden azâbı kaldırdı. Şimdi yolları gözetip kendilerine emir ve yasakları öğretecek Yûnus aleyhisselâmın gelmesini bekliyorlar.'' dedi. Yûnus aleyhisselâm kendisinin bekledikleri kimse olduğunu ve gidip onlara haber vermesini istedi- Çoban Nineve'ze gidip Yûnus aleyhisselâmın geldiğini haber verdi. İlk anda Yûnus aleyhisselâmın geldiğine inanmayan Nineve halkı ağacın ve koyunun dile gelip, konuşması neticesinde inandılar. Yûnus aleyhisselâmın bulunduğu tarafa gittiler. Yûnus aleyhisselâmı namaz kılarken buldular. Namazdan sonra onu hasretle kucaklayıp özür dilediler. Berâberce şehre döndüler. Bundan sonra Yûnus aleyhisselâm onlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlattı. Kavmi mesut ve iyilik üzere oldular. Yûnus aleyhisselâm seksen üç yaşında ibâdet hâlindeyken Nineve'de vefât etti. Vefât ettiği yer hakkında başka rivâyetler de vardır.
MÛCİZELERİ:
1-Yûnus aleyhisselâm, Kur'ân-ı kerimde bildirildiği üzere balığın karnında üç, yedi veya kırk gün yaşamıştır. 2- Yûnus aleyhisselâmın duâsı bereketiyle bulutlardan ateş çıkardı. Bir gün Nineve ve ahâlisi kendisinden bulutlardan ateş çıkarılmasını istediklerinde duâ etti ve bulutlardan ateş düşüp memleketin bir bölgesindeki ağaçları yaktı. 3- Yûnus aleyhisselâmın duâsı bereketiyle dağdan su çıkmıştır. 4- Yûnus aleyhisselâmın peygamberliğine bir keler şehâdet etmişti. Nineviler Yûnus aleyhisselâmdan mûcize isteyince, Allahü teâlânın emriyle dağa işâret etti. Dağdan çıkan bir keler dile gelerek; ''Ey insanlar! Biliniz ki, Yûnus Hak peygamberdir. Sizi Cennet'e, Rabbinizin mağfiretine devam ediyor.'' dedi. 5- Yûnus aleyhisselâm Nineve hâkimini imâna dâvet etti. O zaman Hâkim; ''Kapımda bulunan şu demir halka altın olursa imân ederim.'' dedi. Yûnus aleyhisselâm Allahü teâlânın emriyle elini kapının halkasına koydu. Demir halka altın hâline geldi. 6- Yûnus aleyhisselâm odun olmadığı halde su üstünde ateş yakmıştır. 7- Yûnus aleyhisselâm, Dâvûd aleyhisselâm gibi güzel sesli olduğundan, tatlı sesli vahşi ve yırtıcı hayvanlara da tesir eder, onu dinlemek için etrâfında toplanırlardı.
Yûnus aleyhisselâmın hayâtı ve başına gelen hâdiseler hakkında Kur'ân-ı kerimin Sâffat, Nisâ, Yûnus, Enbiyâ, Kalem sûrelerinde haber verilmektedir. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem de hadis-i şerifte buyurdu ki: Balığın karnındayken Yûnu'un (aleyhisselâm) yaptığı duâ; ''Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke inni küntü minez-zâlimin'' idi. Müslüman bir kişi bu duâyı her ne şey için okursa, Allahü teâlâ elbette onu kabul eder. Hiçbir kula, Yûnus bin Metâ'dan (aleyhisselâm) daha hayırlıyım, demek yakışmaz.