Zengin; Hac, Zekat, Sadaka, hayır ve hasenat, Yoksula Yardım vb. Maddi çok fazla hükümlülük yapma imkanına sahip iken, Fakir bunların hiç birini yapamamaktadır.
Zengin; Her türlü güzel ortamda rahatlıkla ibadetini yaparken, fakir daha zor şartlarda ibadetlerini yapmakta, hatta belki de bazı zorluklardan dolayı yapamamaktadır.
Bu konuda fakir ile zengin arasında dinimize göre bir fark bulunur mu ?
Cevap:
Hz. Zeyd anlattı: "Birgün İbn-i Ömer (r.a.) köle olan bir çobana rastladı. Koyun sürüsünü otlatmakla meşgul olan çobana şöyle dedi: "Besili, etlik bir koyun varsa getir de kesip yiyelim." Çoban cevâbında "Koyun vermem mümkün değil. Çünkü sahibi burada yok" der. İbn-i Ömer (r.a.) "Olsun, koyunun sahibine, (koyunu kurt kaptı) dersin" dedi. Çoban "Böyle yapmaktan Allahü teâlâya sığınırım. Ondan korkarım. Çünkü O herşeyi bilmektedir" dedi. İbn-i Ömer (r.a.) çobanın takvasının çokluğunu böylece anladı ve hemen sahibini bulup, köleyi ve koyun sürüsünü satın alıp, köleyi âzâd edip, sonra da koyun sürüsünü o çobana hediye etti."
Hz. Zeyd bin Eslem’in rivâyet ettiğine göre, fakîrler aralarında birini seçip, temsilci olarak, Peygamber efendimizin huzuruna gönderdiler. O da gidip, Peygamber efendimize dedi ki: "Beni size fakîrler gönderdi" Peygamber efendimiz, "Sana ve seni gönderenlere merhaba. Onlar benim sevdiğim kimselerdir" buyurdu. Gelen kimse, şöyle arz etti: "Yâ ResûlAllah! Zenginler malları bulunduğu için hac yapıyorlar. Hayır ve hasenatta bulunuyorlar. Biz ise bunları yapamıyoruz. Bunun için biz mükâfatımızın az olacağını tahmin ediyoruz. Beni size gönderen fakîrler bizim hâlimiz nasıl olacak? diyorlar." Bunun üzerine Peygamber efendimiz şöyle buyurdu: "Fakîrlere benden bildirin! Kavuşacakları mükâfatları düşünerek, hallerine sabreden fakîrlerin, zenginlerde bulunmayan üç hasletleri vardır. 1- Kendilerine Cennette öyle köşkler verilir ki, insanlar, dünyâda yıldızlara baktığı gibi o köşklere bakarlar. Bu köşkler, fakîr olan Peyga mberler, şehîdler ve mü’minler içindir. 2- Fakîrler, zenginlerden yarım gün önce Cennete girer. (Âhıretin bir günü, dünyânın bin yılı kadardır. Yarım gün beşyüz sene eder.) 3- Zenginin, (SübhânAllahi vel-hamdü lillâhi velâ ilâhe illAllahü vAllahü ekber) deyip ve onbin dirhem de sadaka verip kavuştuğu sevaba, fakîr olanlar yalnız bunu söyledikleri zaman kavuşurlar. Diğer hayır işlerde de durum aynıdır."
Diğer bir rivayette
:Fakirler, (Ya ResulAllah; zenginler derece ve nimet bakımından bizi geçtiler. Biz namaz kılıyoruz, onlar da kılıyorlar; biz oruç tutuyoruz, onlar da tutuyorlar; fakat onlar, zekat, sadaka veriyor, köle azat ediyor, biz edemiyoruz) dedikleri zaman, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Sizden üstün olanlara yetişebileceğiniz, sizden aşağı olanları geçebileceğiniz ve sizin yaptığınız gibi yapanlar hariç, sizden başka kimsenin üstün olamayacağı bir şey öğreteyim. Her namazın sonunda 33 defa SübhanAllah, 33 defa Elhamdülillah, 33 defa Allahü ekber, bir kere de “Lâ ilâhe illAllahü vahdehü lâ şerike leh lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadir” söyleyin!)
Fakirler, (Zenginler de bizim gibi tesbih çekip, yine bizi geçiyorlar) dediklerinde, Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Bu, Allahü teâlânın fazlıdır, dilediği kimselere verir.) [Ebu Davud]
Buna göre, hayır hasenat işlerinde yarışmak için bir çok fırsatların insanın önüne çıktığını anlıyoruz. Ayrıca sadaka vermek, paylaşmak sadece zenginlere mahsus bir hal değildir. Elindeki az maldan sadaka veren yahut, elindeki az bir şeyi kardeşiyle paylaşan bir fakir de sadaka sevabını elbette elde eder. Elinde trilyonlar olan bir zenginin bir kaç bin tl vermesi malına göre çok değildir. Ama eliinde az bir şey olan bir fakirin bundan vermesi sermayesine göre az sayılmaz. Bu sebeple hayır yarışında ihlas, samimyet, riyadan kaçma, isar, cömertlik her alanda mümkündür. Cömertlik sadece malla da olmaz. İlim, sanat, bilgi, emek gibi bir çok vesilelerle de cömertlik yapmak mümkündür. Bunlarla cömerlik de zenginlere mahsus değildir. İlmi, kabiliyet, bilgisi, sanatı, emeği olan herkes bunu yapabilir.
Kaynak; Dini Sorular [sorusor@diyanet.gov.tr]
Saygılarımla...
Zengin; Her türlü güzel ortamda rahatlıkla ibadetini yaparken, fakir daha zor şartlarda ibadetlerini yapmakta, hatta belki de bazı zorluklardan dolayı yapamamaktadır.
Bu konuda fakir ile zengin arasında dinimize göre bir fark bulunur mu ?
Cevap:
Hz. Zeyd anlattı: "Birgün İbn-i Ömer (r.a.) köle olan bir çobana rastladı. Koyun sürüsünü otlatmakla meşgul olan çobana şöyle dedi: "Besili, etlik bir koyun varsa getir de kesip yiyelim." Çoban cevâbında "Koyun vermem mümkün değil. Çünkü sahibi burada yok" der. İbn-i Ömer (r.a.) "Olsun, koyunun sahibine, (koyunu kurt kaptı) dersin" dedi. Çoban "Böyle yapmaktan Allahü teâlâya sığınırım. Ondan korkarım. Çünkü O herşeyi bilmektedir" dedi. İbn-i Ömer (r.a.) çobanın takvasının çokluğunu böylece anladı ve hemen sahibini bulup, köleyi ve koyun sürüsünü satın alıp, köleyi âzâd edip, sonra da koyun sürüsünü o çobana hediye etti."
Hz. Zeyd bin Eslem’in rivâyet ettiğine göre, fakîrler aralarında birini seçip, temsilci olarak, Peygamber efendimizin huzuruna gönderdiler. O da gidip, Peygamber efendimize dedi ki: "Beni size fakîrler gönderdi" Peygamber efendimiz, "Sana ve seni gönderenlere merhaba. Onlar benim sevdiğim kimselerdir" buyurdu. Gelen kimse, şöyle arz etti: "Yâ ResûlAllah! Zenginler malları bulunduğu için hac yapıyorlar. Hayır ve hasenatta bulunuyorlar. Biz ise bunları yapamıyoruz. Bunun için biz mükâfatımızın az olacağını tahmin ediyoruz. Beni size gönderen fakîrler bizim hâlimiz nasıl olacak? diyorlar." Bunun üzerine Peygamber efendimiz şöyle buyurdu: "Fakîrlere benden bildirin! Kavuşacakları mükâfatları düşünerek, hallerine sabreden fakîrlerin, zenginlerde bulunmayan üç hasletleri vardır. 1- Kendilerine Cennette öyle köşkler verilir ki, insanlar, dünyâda yıldızlara baktığı gibi o köşklere bakarlar. Bu köşkler, fakîr olan Peyga mberler, şehîdler ve mü’minler içindir. 2- Fakîrler, zenginlerden yarım gün önce Cennete girer. (Âhıretin bir günü, dünyânın bin yılı kadardır. Yarım gün beşyüz sene eder.) 3- Zenginin, (SübhânAllahi vel-hamdü lillâhi velâ ilâhe illAllahü vAllahü ekber) deyip ve onbin dirhem de sadaka verip kavuştuğu sevaba, fakîr olanlar yalnız bunu söyledikleri zaman kavuşurlar. Diğer hayır işlerde de durum aynıdır."
Diğer bir rivayette
:Fakirler, (Ya ResulAllah; zenginler derece ve nimet bakımından bizi geçtiler. Biz namaz kılıyoruz, onlar da kılıyorlar; biz oruç tutuyoruz, onlar da tutuyorlar; fakat onlar, zekat, sadaka veriyor, köle azat ediyor, biz edemiyoruz) dedikleri zaman, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Sizden üstün olanlara yetişebileceğiniz, sizden aşağı olanları geçebileceğiniz ve sizin yaptığınız gibi yapanlar hariç, sizden başka kimsenin üstün olamayacağı bir şey öğreteyim. Her namazın sonunda 33 defa SübhanAllah, 33 defa Elhamdülillah, 33 defa Allahü ekber, bir kere de “Lâ ilâhe illAllahü vahdehü lâ şerike leh lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadir” söyleyin!)
Fakirler, (Zenginler de bizim gibi tesbih çekip, yine bizi geçiyorlar) dediklerinde, Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Bu, Allahü teâlânın fazlıdır, dilediği kimselere verir.) [Ebu Davud]
Buna göre, hayır hasenat işlerinde yarışmak için bir çok fırsatların insanın önüne çıktığını anlıyoruz. Ayrıca sadaka vermek, paylaşmak sadece zenginlere mahsus bir hal değildir. Elindeki az maldan sadaka veren yahut, elindeki az bir şeyi kardeşiyle paylaşan bir fakir de sadaka sevabını elbette elde eder. Elinde trilyonlar olan bir zenginin bir kaç bin tl vermesi malına göre çok değildir. Ama eliinde az bir şey olan bir fakirin bundan vermesi sermayesine göre az sayılmaz. Bu sebeple hayır yarışında ihlas, samimyet, riyadan kaçma, isar, cömertlik her alanda mümkündür. Cömertlik sadece malla da olmaz. İlim, sanat, bilgi, emek gibi bir çok vesilelerle de cömertlik yapmak mümkündür. Bunlarla cömerlik de zenginlere mahsus değildir. İlmi, kabiliyet, bilgisi, sanatı, emeği olan herkes bunu yapabilir.
Kaynak; Dini Sorular [sorusor@diyanet.gov.tr]
Saygılarımla...