Zilhicce Hakkında Tüm Kaynaklı Hadisler

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
KAYNAKLI ZİLHİCCE HAKKINDA HADİSLER

(Zilhiccenin ilk günlerinde tutulan oruç bir yıl oruç tutmaya, bir gecesini ihya etmek de Kadir gecesini ihya etmeye bedeldir.) [İbni Mace]

(Zilhiccenin ilk on gecesinde yapılan amel için, 700 misli sevab verilir.) [Beyheki]

(Terviye günü oruç tutup günah söz söylemeyen Müslüman, Cennete girer.) [Ramuz]

(Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutan, her günü için yüz köle azat etmiş veya cihad edenlere yüz at vermiş yahut Kâbe’ye kurban için yüz deve göndermiş gibi sevab alır.) [R. Nasıhin]

(Bu on günün hayrından mahrum olana yazıklar olsun! Bilhassa dokuzuncu [Arefe] günü oruçla geçirmelidir! Onda o kadar çok hayır vardır ki, saymakla bitmez.) [T. Gafilin]

(Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutana, her günü için bir yıllık oruç sevabı verilir.) [Ebul Berekat]

(Zilhiccenin ilk on günü fazilette bin güne, Arefe günüyse on bin güne eşittir.) [Beyheki]

(Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur.) [Taberani]

“Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Zilhicce ayının dokuz gününü, Âşura gününü, her aydan üç gün ve ayın ilk Pazartesi ve Perşembe gününü oruçlu geçirirdi.” (Ebû Dâvud, Savm: 61)

“Arefe gününün orucu bin gün oruç tutmak gibidir.” (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 460)

"Arefe günü tutulan oruç, geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına keffaret olur." (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 457)

"Arefe gününün orucu bin gün oruç tutmak gibidir." (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 460)

-"Allah indinde Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!" (Abd b. Humeyd, Müsned, 1/257)

Hz. Ebu Bekir'in oğlu Abdurrahman, Arefe günü kardeşi Hz. Aişe'nin (r.a.) huzuruna girdi. Hz. Aişe oruçlu olduğu için hararetten dolayı üzerine su dökülüyordu. Abdurrahman ona:
"Orucunu boz" dedi. Hz. Aişe:
"Resulullahın (s.a.v.), 'Arefe günü oruç tutmak, kendisinden önceki senenin günahlarına keffaret olur' dediğini işittiğim halde iftar mı edeyim?" dedi. (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 458)

“Allah’a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce’nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan namazlar da Kadir Gecesine denktir.” (İbni Mâce, Sıyam: 39)

"Allah'a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce'nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan namazlar da Kadir Gecesine denktir." (Tirmizi: Savm, 52; İbn Mace: Sıyam, 39)


Günlerden hiçbiri yoktur ki onlarda yapılan bir iş Zilhicce'nin ilk on gününde yapılan işten daha faziletli ve yüce, Allah'a daha sevimli olsun?" (Tirmizi, Savm: 52; Darimî, Savm: 52)

Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyurdu:
"Allah katında içinde bulunduğumuz şu günler (Zilhicce'nin ilk on günün)deki salih amelden daha sevimli (salih amelin bulunacağı) başka günler yoktur."
Sahabeler, sordular:
"Ya Resulallah, Allah yolunda cihat da mı?"
Resulullah (s.a.v.) cevap verdi:
"Evet, Allah yolunda cihat da. Meğerki bir adam canıyla ve malıyla cihada çıkıp da kendisine ait mal ve candan hiçbir şeyi geri getiremez olursa, o başka." (İbni Mâce, Sıyam: 39.İbni Hacer, 5:119)


Zilhicce'nin ilk dokuz günü oruç tutanın, ömrü bereketli olur, malı çoğalır, çocuğu belâlardan korunur, günahları affedilir, iyiliklerine kat kat sevab verilir, ölüm anında ruhunu kolay teslim eder, kabri aydınlanır, Mizan'da sevabı ağır basar ve cennette yüksek derecelere kavuşur." (Şir'a)

Kütübi Sittede olan Kaynaklı Hadisler

1157 "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) dedi ki: ""Hacc ayları Şevval, Zülkade ve zilhicce'den de on gündür."""
1158 "Hişam İbnu Urve (merhum) anlatıyor: ""Abdullah İbnu Zübeyr (radıyallahu anhüma) Mekke'de dokuz yıl ikamet etti. Bu esnada zilhicce'nin hilali ile yüksek sesle telbiyeye başladı. (Kardeşi) Urve de onunla aynı şeyi yapardı"""
1159 "Kasım İbnu Muhammed anlatıyor: ""Hz. Ömer (radıyallahu anh) Mekkelilere şöyle hitab etti: ""Ey Mekkeliler! Ne oluyor da uzak diyardan gelenler saçları dağınık vaziyette iken sizler yağlanıyorsunuz? (zilhicce) hilalini görünce siz de telbiyede bulunun."""
1268 "İkrime anlatıyor: ""İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'a müt'atul-hacc'dan sorulmuştu, şu cevabı verdi: ""Veda haccında, Muhacirler, Ensariler ve Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın zevceleri hep ihrama girdiler, biz de girdik. Mekke'ye geldiğimiz zaman Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): ""Kurbanlık nişanlıyanlar hariç, herkes hacc için giydiği ihramı umreye çevirsin"" diye emretti. Biz de Beytullah'ı tavaf etik. Safa ve Merve'de sa'y yaptık. (İhramdan çıkarak) kadınlarımıza geldik, elbiselerimizi giydik. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Şunu da söylemişti: ""Kim kurbanlık nişanlamışsa, kurbanlığı mahalline varıncaya kadar ihramdan çıkmasın!"" Terviye akşamında (yani zilhicce'nin 8. günü) bize hacc için ihrama girmemizi emretti. (Harem bölgesinin dışına çıkarak ihramlarımızı giyerek hacca başlayıp) menasiki tamamladığımız zaman Mekke'ye geri gelip Beytullah'ı, Safa ve Merve'yi tavaf ettik. Böylece haccımız tamamlanmış, ayet-i kerimenin buyurduğu üzere (Mealen): ""Haccı da umreyi de Allah için tam yapın. Fakat (herhangi bir sebeple bunlardan) alıkonursanız, o.halde kolayınıza gelen kurban gönderin..."" (Bakara 196) üzerimizde kurban borcu kalmıştı."""
1272 "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) demiştir ki: ""Kim hacc aylarında umre yapar, sonra Mekke'de hacc zamanı gelinceye kadar ikamet ederse bu kimse, hacc da yaparsa mütemettidir. Bu durumda kolayına gelen bir kurban kesmesi vacib olur. Eğer kurban bulamazsa, üç günü hacc sırasında, yedi günü de döndüğü zaman olmak üzere (on gün) oruç tutar. "" İmam Malik der ki: ""Bu hüküm, o kimsenin hacc zamanına kadar orada ikamet etmesi ve aynı sene içinde hacc yapması halinde caridir."" Muvatta'nın bir diğer rivayetinde der ki: ""Allah'a yemin olsun, haccdan önce umre yapıp (bu sebeple) kurban kesmem, haccdan sonra zilhicce ayında umre yapmamdan daha sevimlidir."""
1278 "Yine Buhari'nin bir başka rivayetinde şu ziyade yer alır: ""Biz Mekke'ye zilhicce ayının dördünde gelmiştik. Müslim in bir rivayetinde şu ibareye de yer verilmiştir: ""Bize ihramdan çıkmamız, hacc için yaptığımız niyyetin umreye çevrilmesi emredilmişti. Bu, bize çok imkansız bir emir geldi ve hepimizin canını sıktı. Memnuniyetsizliğimiz Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a ulaştırıldı. Ona semavi bir şey (haber) mi ulaştı, insanlardan mı bir şey ulaştı bilemiyoruz, her ne ise, bize şu hitabda bulundu: ""Ey nas, ihramdan çıkın. Eğer beraberimde kurbanlığım olmasaydı,ben de sizin gibi yapardım!"" (Resûlullah'ın bu kesin emri üzerine) ihramdan çıktık. Hatta hanımlarımızla münasebet-i cinsiyede bile bulunduk. İhrama girmemiş olan bir kimsenin yaptığı her şeyi yaptık. Bu hal terviye gününe (zilhicce'nin sekizinci günü) kadar devam etti. O gün gelip, Mekke'yi arkada bıraktığımız vakit, hacca niyet ederek ihrama girdik."""
1279 "Müslim'in diğer bir rivayetinde şöyle denir: ""Biz, hacc-ı ifrad için ihram giyip Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'la birlikte ilerledik. Hz. Aişe (radıyallahu anha) de umre için ihrama girdi. Seref'e gelince Hz. Aişe hayız oldu. (Mekke'ye) gelince Kabe'yi, Safa ve Merve'yi tavaf ettik. Sonra, beraberinde kurbanlık olmayanların ihramdan çıkmaları emredildi. ""Neleri nefsimize helal edeceğiz?"" diye sorduk. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): ""(İhramlıya yasak olan) her,şeyi!"" dedi. Bunun üzerine kadınlarımızla da yattık, kokular süründük, elbiselerimizi giydik. (Bunların hepsini yaparken) bizimle arefe (yani hacc ihramı giyme) günü arasında sadece ve sadece dört gece vardı. Sonra terviye günü (zilhicce'nin 8'i) tekrar ihrama girdik. Bir ara Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Hz. Aişe (radıyallahu anha)'nin yanına girmişti, onu ağlıyor buldu. ""Neyin var?"" diye sordu. ""Hayız oldum, herkes ihramdan çıktı, ben çıkamadım, tavafımı da yapamadım. Herkes artık (umresini tamamladı), hacc için (Arafat'a)çıkıyor!"" diyerek yakındı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): ""Bu hal, Cenab-ı Hakk tarafından Adem (aleyhisselam)'in kızlarına yazılmış bir kaderdir, (sana mahsus bir kusur değil). Sen de, (ihrama giren herkesin yaptığı gibi) yıkanı ve hacc için ihrama gir' dedi. O da öyle yaptı. (Mina, Arafat ve Müzdelife'deki) vakfelerin hepsine katıldı. Hayızdan temizlenince de (ifaza) tavafını yaptı. (Bunlar bittikten sonra Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Hz. Aişe (radıyallahu anha)'ye: ""Artık hem haccını hem de umreni yapmış, her ikisinin de ihramından çıkmış oldun!"" dedi. Hz. Aişe (radıyallahu anha): ""Ancak benim içimden Beytullah'ı tavaf etmeden hacc yaptığım hissi geçiyor"" dedi. Bunun üzerine (oğlan kardeşine seslenerek): ""Ey Abdurrahman (kızkardeşin) Aişe yi Ten'im'e götür, orada umre için ihrama girsin!"" dedi. Bu vak'a Hasbe gecesi cereyan etmişti Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) mülayim bir insandı. Hz. Aişe (radıyallahu anha) birşey arzu etti mi onun arkasını takip eder (yerine getirirdi)."""
1282 "Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai de kaydedilen bir rivayette İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) demiştir ki: ""(Cahiliye Arapları) hacc aylarındaki umreyi yeryüzünde işlenebilen günahların en büyüğü biliyorlardı. Keza Muharrem ayını da Safer diye isimlenirip: ""Bere iyileşip eser kalmadığı ve Safer ayı çıktığı vakit umre yapmak isteyene umre helal olur"" diyorlardı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ve Ashab-ı Güzin (radıyallahu anhüm)'i, hacc için ihrama girmiş olarak 4 zilhicce sabahı (Mekke'ye) geldiler. (Gelir gelmez) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), hacc niyetlerini umreye tahvil etmelerini emretti. Bu, Ashab nezdinde büyük bir hadise oldu. ""- Ey Allah'ın Resûlü, neleri helal addedeceğiz?"" diye sordular. ""Bütün (ihram haramları) helal olacak!"" diye cevap verdi."" Nesai'deki rivayette: Eser yerine veber (yün) denmiştir. Mana: ""Yün çoğalınca"" olur. Keza ""Safer ayı çıkınca"" tabirinden sonra: ""Veya şöyle dedi: Safer ayı girince"" tabiri ilave edilmiştir."
1286 "Hz. Aişe bir başka rivayette şöyle der: ""Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'la birlikte çıktık, kurban günü Mina'ya geldik. Ben (orada) temizlendim. Sonra Mina'dan çıktım. Beytullah'a koştum. Sonra, Resûlullah'la birlikte nefr-i ahir (teşrik günlerinin üçüncüsü, yani bayramın dördüncü günü = onüç zilhicce) günü çıktık, Muhassab'a indik. Abdurrahman (radıyallahu anh)'ı çağırdı ve: ""Kızkardeşini Harem bölgesinden çıkar (Ten'm'e kadar götür. Orada) umre için ihram giysin. Umreyi yapınca buraya gelin, sizi dönünceye kadar burada bekliyorum!""dedi. Ben ayrılıp (Ten'im'e gidip ihram giydim, umre yaptım) tavaftan boşalınca, seherde yanına geldim. Yola çıkma emri verdi. Herkes göç yükleyip Medine'ye müteveccihen hareket etti."""
1293 "Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: ""Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Zülhuleyfe'de geceledi. Sabah olunca (devesine) bindi. Devesi onu Beyda'da havaya kaldırınca, Allah'a hamdetti, tesbih etti, tekbir getirdi, tahlil getirdi. Sonra hacc ve umre için (niyet edip) telbiye getirdi. Halk da her ikisi için (niyet edip) telbiye getirdi. (Mekke'ye) gelince halka emretti, onlar da ihramdan çıktılar. Bu hal terviye gününe (zilhicce'nin 8'i) kadar devam etti. Terviye günü hacc için ihrama girip telbiye getirdiler. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) haccı ifa edince kendi eliyle ayakta olduğıu halde, yedi deve kesti."""
1369 "İbnu Şihab anlatıyor: ""İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'in tavaf sırasında telbiye getirmemesi, bunun meşrü olmamasındandır. Bu sebeple oğlu Salim de tavafta telbiyeyi mekruh addetmiştir. İbnu Uyeyne der ki: ""Kendisine ihtida edilip uyulanlardan Ata İbnu's-Saib hariç hiç kimsenin Beytullah'ın etrafında telbiye getirdiğini görmedim."" Şafıi hazretleri ve Ahmed İbnu Hanbel sessizce telbiye getirmeyi caiz bulmuşlardır. Ancak Rebia tavaf edince telbiye getirirdi."" Hanefilere göre, telbiye, zilhicce'nin 10'uncu günü (yani bayramın birinci günü) şeytana ilk taşın atılmasına kadar devam eder, o zaman bırakılır."
1396 "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: ""Resûlullah, terviye günü, Mina'da bize öğleyi, ikindiyi, akşamı, yatsıyı ve ertesi günü (zilhicce'nin dokuzu) sabahı kıldırır, sonra Arafat'a hareket ederdi."""
1548 "Ubeyd İbnu Cüreye anlatıyor: ""İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'e: ""Seni dört şey yaparken görüyorum. Bunları arkadaşlarından bir başkasının yaptığını görmedim"" dedim. Bana: ""Ey İbnıı Cüreye, onlar nedir`?"" diye sordu. Ben de saydım: ""Sen Kabe'nin rükünlerinden sadece iki Yemani rükne (rükn-i Yemani. ve rükn-i Hacer) temasta bulunuyor, diğerlerine temas etmiyorsun. Keza senin tüysüz deriden ma'mul nalın giydiğini görüyorum. Keza senin (saç ve sakalını) sarıya boyadığını görüyorum. Keza seni Mekke'de gördüm, herkes (zilhicce) hilalini görünce ihrama girdikleri halde sen terviye günü (8 zilhicce) ihrama girdin!"" Bana şu açıklamayı yaptı: ""Rükünlere temasa gelince; ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)' ın, sadece iki rükne temas ettiğini gördüm. Tüyü yolunmuş nalına gelince; ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın nalınlarında hiç tüy görmedim. Ayakları onların içinde iken abdest alırdı. Ben onu giymeyi seviyorum. Sarıya gelince; ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın onunla boyandığını gördüm. Ben onunla boyanmayı seviyorum. İhrama girmeye gelince, ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın devesi, onu yola koyuncaya kadar telbiye çektiğini görmedim."""
1555 "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: ""Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), saçlarını tarayıp yağladıktan, rida ve izarını giydikten sonra Medine'den ashabıyla birlikte ayrıldı. Rida ve izar çeşitlerinden, vücudun cildine boyası geçen za'feranla boyanmış olanlar dışında hiç bir şeyi yasaklamadı. Böylece Zülhuleyfe'ye geldi. Orada devesine bindi. Devesi onu Beyda sırtına çıkarınca O (aleyhissalatu vesselam) da, Ashab'ı (radıyallahu anhüm) da telbiye getirdiler. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) kurbanlığına takısını takıp nişanladı. Bu iş, Zilkade ayının sondan beşinci gününde cereyan etmişti. Mekke'ye zilhicce'nin dördünde indi. (İlk iş) Beytullah'ı tavaf etti, Safa ve Merve arasında sa'yde bulundu. Kurbanlığı sebebiyle ihramdan çıkmadı. Çünkü ona (kurbanlık alameti olan takıyı) takmıştı. Sonra Mekke'nin Hacün yanındaki en yüksek yerine indi. Artık hacc için telbiye getiriyordu. Kabe'ye onu tavaf ettikten sonra, Arafat'tandönünceye kadar hiçyaklaşmadı.Asabına ise, Kabe'yi tavaf etmelerini, Safa ile Merve arasında sa'yetmelerini emretti, sonra saçlarını kısaltarak ihramdan çıkmalarını emretti. Bütün bu emirler, beraberinde kurbanlık olarak takılanmış devesi olmayanlar içindi. Beraberinde hanımı bulunanlara, hanımlarıda helaldi. Keza koku ve elbisede helaldi."""
1710 "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor; ""Ben, Muhacirler'den bir çoğundan Kur'an öğreniyordum. Abdurrahman İbnu Avf, onlardan biri idi. (Ben Mina'da onun menzilinde iken, o da, Hz. Ömer'in son defa yapmış olduğu haccda onun yanında idi. Abdurrahman yanıma dönüşte:) ""Bugün Hz. Ömer'in yanına gelen bir adamı keşke sen de görseydin. Dedi ki: ""Ey mü'minlerin emiri, bir adam görsen ki sana: ""Keşke Ömer ölmüş olsa da falancaya (Bezzar'ın rivayetinde Talha İbnu Ubeydillah'a) biat etsem. Vallahi Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh)'in biatı çabucak oldu bitti"" dese ne dersin?"" dedi. Hz. Ömer bu söze (daha önce hiç görmediğim kadar) öfkelendi ve: ""İnşaallah bu akşam halka hitab edip, (ahd ve müşaverede olmaksızın) idareyi gasbetmek isteyen bu heriflere karşı onları uyaracağım"" dedi. Abdurrahman ilaveten dedi ki: ""(Bunun üzerine) Hz. Ömer'e: ""Ey mü'minlerin emiri, dedim, böyle bir şey yapma. Zira hacc mevsiminde insanların cühela ve serseri takımı biraraya gelir. Konuşmak üzere halkın içinde doğrulduğnun zaman bunlar olaki, etrafında ekseriyeti teşkil ederler. Korkum şu ki, siz kalkar birşeyler söylersiniz, o cahillerin her biri bir başka şey anlar, esas ifade etmek istediğiniz maksad tamamen kaybolur. Şu halde acele etmeyin, Medine'ye varın. Orası daru'l-hicret ve sünnettir (hicretin yapıldığı, sünnetin yaşandığı mahaldir). Orada fıkıh uleması ve insanların eşrafıyla başbaşa kalır, dilediğinizi rahatça söylersiniz. Alimler sözlerinizi eksiksiz öğrenirler ve maksadınız ne ise onu anlarlar."" (Bu sözüm üzerine) Hz. Ömer (radıyallahu anh): ""Pekala, vallahi inşaallah Medine'ye vardığımda ilk fırsatta bu toplantıyı aktedeceğim!"" dedi. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) devamla dedi ki: ""zilhicce'nin sonlarında Medine'ye geldik. Cuma günü öğle olur olmaz camiye gitmede acele ettim."" Rezin şu ilavede bulundu: ""Öğle sıcağında çıktım."" Sonra önceki hadisi anlatmaya (İbnu Abbas) devam etti ve dedi ki: ""(Camiye gelince) Said İbnu Zeyd İbni Amr İbni Nüfeyl (radıyallahu anh)'i minberin köşesinde oturmuş buldum. Dizim dizine değecek şekilde yanına oturdum. (Sağıma soluma bakmaya) başlamadan Ömer İbnu'1- Hattab (yerinden minbere doğru) çıktı. Onun gelmekte olduğunu görünce yanımdaki Said İbnu Zeyd İbni Amr İbni Nüfeyl'e: ""Bu öğle, Ömer, halife olduğu günden beri hiç yapmadığı bir konuşma yapacak"" dedim. Zeyd, söylediğimi hoş karşılamadı ve: ""Daha önce konuşmadığı şeyi konuşması ne mümkün!"" deyip beni reddetti. Hz. Ömer (radıyallahu anh) minbere oturdu. Müezzin ezanını tamamlayınca, doğruldu. Cenab-ı Hakk'a layık olduğu hamd ve senada bulundu. Sonra şunları söyledi: ""Emma ba'd. Ben şimdi sizlere, Cenab-ı Hakk'ın söylememi takdir buyuracağı bir konuşma yapacağım. Bilemiyorum, belki de ecelim yakındır, (bu son hutbem olur). Kim bu sözlerimi anlar ve hafızasına alabilirse bineğinin götürdüğü her yerde nakletsin. Kim de anlamış o1maktan korkarsa, hiç kimseye hakkımda yalan söylemesini helal etmiyor"
3133 "Hüneyde İbnu Halid hanımından, o da Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın zevcelerinden birinden anlatıyor: ""Resulullah (aleyhissalatu vesselam) zilhicce'den dokuz günle Aşura günü oruç tututardı. Bir de her aydan üç gün, ayın ilk pazartesi ile perşembe günü oruç tutardı."""
3402 "Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: ""Safiyye Bintu Huyeyy 'in devesi hastalandı. Zeyneb Bintu Cahş'ın yanında fazla deve vardı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam ona: ""Safiyye'ye bir deve ver!"" buyurdu. Zeyneb: ""Ben bu yahudi kızına deve mi verecek mişim?'' diyerek (red cevabı verdi). Resûlullah aleyhissalatu vesselam ona kızıp, zilhicce ve Muharrem ayları ile Safer ayının bir kısmı boyunca küstü.''"
6862 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma'nın anlattığına göre: ""Kendini (hacc sırasında) beş vakti (yani zilhicce'nin sekizinci günü öğle, ikindi, akşam, yatsı ve Arefe günü sabah namazlarını) Mina'da kılardı. Sonra Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın da böyle yaptığını arkadaşlarına haber verdi."""
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
Üst