Ayet Kütüphanesi Konularına Göre

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
LEVHA

Biz ona Levhalar´da herşeyden bir öğüt ve herşeyin yeterli bir açıklamasını yazdık. (Ve:) "Şimdi bunlara sıkıca sarıl ve kavmine de emret ki en güzeliyle sarılsınlar. Size fasıkların yurdunu pek yakında göstereceğim" (dedik). (7/145)

Musa kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndüğünde onlara: "Beni arkamdan, ne kötü temsil ettiniz Rabbinizin emrini çabuklaştırdınız, öyle mi " dedi. Levhaları bıraktı ve kardeşini başından tutup kendisine doğru çekiyordu (ki Harun ona:) "Annem oğlu, bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi) ve neredeyse beni öldürmeye giriştiler. Bari sen düşmanları sevindirecek bir şey yapma ve beni bu zalimler topluluğuyla birlikte kılma (sayma)" dedi. (7/150)

Musa kabaran öfkesi (gazabı) yatışınca Levhalar´ı aldı. (Onlardan bir) Nüshasında "Rablerinden korkanlar için bir hidayet ve bir rahmet vardır" (yazılıydı.) (7/154)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
LEVH-İ MAHFUZ

Allah dilediğini ortadan kaldırır ve bırakır. Kitabın anası, O´nun katındadır. (13/39)

Şüphesiz o, Bizim katımızda olan Ana Kitap´tadır; çok yücedir hüküm ve hikmet doludur. (43/4)

Doğrusu Biz yerin onlardan ne eksilttiğini bilmişizdir. Katımızda (bütün bunları) saklayıp-koruyan bir kitap vardır. (50/4)

Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki Biz onu yaratmadan önce bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu Allah´a göre pek kolaydır. (57/22)

O (Kur´an), ´şerefli-üstün´ sahifelerdedir. (80/13)

Yüceltilmiş tertemiz (mutahhar) kılınmış. (80/14)

Katiplerin ellerinde. (80/15)

(Ki onlar) Üstün değerli ´iyilik ve dürüstlük sembolü.´ (80/16)

Levh-i Mahfuz´dadır. (85/22)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
LEŞ

O, size ölüyü (leşi)- kanı, domuz etini ve Allah´tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ölmeyecek oranda yiyebilir), ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (2/173)

Ölü eti, kan, domuz eti, Allah´tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkâra sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam´ı seçip-beğendim. Kim ´şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa´ -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (5/3)

De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği (şeyler) için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti -ki bu gerçekten murdardır- ya da Allah´tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında, haram kılınmış bir şey bulmuyorum. Kim kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa, -saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla- (bu sayılanlardan ölmeyecek kadar yiyebilir). Şüphesiz senin Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir. (6/145)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
LOKMAN (A.S.)

Andolsun Lokman´a "Allah´a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse artık o kendi lehine şükreder. Kim inkâr ederse artık şüphesiz (Allah) Gani (hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan)dır Hamiddir (hamd yalnızca O´na aittir). Hani Lokman oğluna -öğüt vererek- demişti ki; "Ey oğlum Allah´a şirk koşma. Şüphesiz şirk gerçekten büyük bir zulümdür." (31/12-13)

(Lokman:) "Ey oğlum, (yaptığın iş) gerçekten bir hardal tanesi ağırlığında olsa da, (bu,) ister bir kaya parçasından ya da göklerde veya yerde bulunsa bile, Allah onu getirir. Şüphesiz Allah, latif olandır, (herşeyden) haberdardır. Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, ma´rufu emret, münkerden sakındır ve sana isabet edene karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir. İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinden de eksilt. Çünkü, seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir." (31/16-19)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
LUT (A.S) VE KAVMİ

İsmail´i Elyasa´yı Yunus´u ve Lut´u da (hidayete eriştirdik). Onların hepsini alemlere üstün kıldık. (6/86)

Hani Lut da kavmine şöyle demişti: "Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz "Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz." Kavminin cevabı: "Yurdunuzdan sürüp çıkarın bunları çünkü bunlar çokça temizlenen insanlarmış!" demekten başka olmadı. Bunun üzerine biz karısı dışında onu ve ailesini kurtardık; o (karısı) ise (helake uğrayanlar arasında) geride kalanlardandı. Ve onların üzerine bir (azab) sağanağı yağdırdık. Suçlu-günahkarların uğradıkları sona bir bak işte. (7/80-84)

Ellerinin ona uzanmadığını görünce (İbrahim durumdan) hoşlanmadı ve içine bir tür korku düştü. Dediler ki: "Korkma. Biz Lut kavmine gönderildik." (11/70)

İbrahim´den korku gittiği ve ona müjde geldiği zaman Lut kavmi konusunda bizimle çekişip-tartışmalara giriyor(du). (11/74)

Elçilerimiz Lut´a geldiği zaman onlardan dolayı kaygılandı göğsünü bir sıkıntı bastı ve: "Bu zorlu bir gün" dedi. Kavmi ona doğru koşarak geldi; onlar daha önceden kötülükler işlemekteydiler. "Ey kavmim" dedi. "İşte benim kızlarım bunlar sizler için daha temizdir. Artık Allah´tan korkun ve beni misafirim önünde küçük düşürmeyin. İçinizde hiç aklı başında olan (reşid) bir adam yok mu " Dediler ki: "Andolsun senin kızlarında bizim haktan bir şeyimiz (ilgimiz ve arzumuz) olmadığını sen de bilmişsindir. Bizim ne istediğimizi gerçekte sen biliyorsun." Dedi ki: "Size yetecek gücüm olsaydı veya sağlam bir yere sığınabilseydim." (Elçiler) Dediler ki: "Ey Lut biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana kesin olarak ulaşamazlar. Gecenin bir parçasında ailenle birlikte yürü (yola çık). Sakın hiçbiriniz dönüp arkasına bakmasın; fakat senin karın başka. Çünkü onlara isabet edecek olan ona da isabet edecektir. Onlara va´dolunan (azab) sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi " Böylece emrimiz geldiği zaman üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş istif edilmiş taşlar yağdırdık; Rabbinin katında ´belli bir biçime sokulmuş damgalanmış´ olarak. Bunlar zalimlerden uzak değildir. (11/77-83)

"Ey kavmim, bana karşı gelişiniz, sakın Nuh kavminin ya da Hud kavminin veya Salih kavminin başlarına gelenlerin bir benzerini size de isabet ettirmesin. Üstelik Lut kavmi size pek uzak değil." (11/89)

"Allah´tan korkup-sakının ve beni küçük düşürmeyin." Dediler ki: "Biz seni ´herkes(in işin)e karışmaktan´ alıkoymamış mıydık " Dedi ki: "Eğer yapmak-istiyorsanız, işte bunlar, benim kızlarım." Ömrüne andolsun ki, onlar, sarhoşlukları içinde kör-sersemdiler. Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi. Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık. Elbette bunda ´derin bir kavrayışa sahip olanlar´ için gerçekten ayetler vardır. O (şehir de) gerçekten bir yol üstünde (hâlâ) durmaktadır. Elbette, bunda iman edenler için gerçekten ayetler vardır. (15/59-77)

Lut´a da bir hüküm ve ilim verdik ve onu çirkin işler yapmakta olan şehirden kurtardık. Şüphesiz onlar bozulmaya uğrayan kötü bir kavimdi. Onu rahmetimize soktuk çünkü o salihlerdendi. (21/74-75)

(Lut onlara) "Bunlar benim konuğumdur, beni utandırıp-dillere düşürmeyin" dedi. (15/68)

Lut (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı. Hani onlara kardeşleri Lut: "Sakınmaz mısınız " demişti. "Gerçek şu ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." "Artık Allah´tan korkup-sakının ve bana itaat edin." "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir." "Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz "Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz." Dediler ki: "Ey Lut eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın." Dedi ki: "Gerçekten ben sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım." "Rabbim beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar." Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık. Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç. Sonra geride kalanları yerle bir ettik. Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp-korkutulanların yağmuru ne kötü. Gerçekten bunda bir ayet vardır ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Ve şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir. (26/160-175)

Lut da; hani kavmine demişti ki: "Siz, açıkça gördüğünüz halde, yine de o çirkin utanmazlığı yapacak mısınız " "Siz gerçekten, kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yaklaşıyorsunuz Hayır, siz (yaptığı şeyi) bilmeyen bir kavimsiniz." Kavminin cevabı: "Lut ailesini şehrinizden sürüp çıkarın. Temiz kalmak isteyen insanlarmış" demekten başka olmadı. Biz de, onu ve ailesini kurtardık, yalnızca karısı hariç; onu geride (azab içinde kalanlar arasında) takdir ettik. Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Uyarılanların yağmuru ne kötüdür. Dedi ki: "Hamd Allah´ındır ve selam O´nun seçtiği kullarının üzerinedir. Allah mı daha hayırlı yoksa onların ortak koştukları mı " (27/54-59)

(İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah´ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur." Bunun üzerine Lut ona iman etti ve dedi ki: "Gerçekten ben, Rabbime hicret edeceğim. Çünkü şüphesiz O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." Biz ona İshak´ı ve Yakub´u armağan ettik ve onun soyunda (seçtiklerimize) peygamberliği ve kitabı (vahy ihsanı) kıldık, ecrini de dünyada verdik. Şüphesiz o, ahirette salih olanlardandır. Lut da; hani kavmine demişti: "Siz gerçekten, sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı ´çirkin bir utanmazlığı´ yapıyorsunuz." "Siz, (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve bir araya gelişlerinizde çirkinlikler yapacak mısınız " Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca: "Eğer doğru söylüyor isen, bize Allah´ın azabını getir" demek oldu. Dedi ki: "Rabbim, fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et." Bizim elçilerimiz İbrahim´e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: "Gerçek şu ki, biz bu ülkenin halkını yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim oldular." Dedi ki: "Onun içinde Lut da vardır." Dediler ki: "Onun içinde kimin olduğunu biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında, onu ve ailesini muhakkak kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak olanlardandır." Elçilerimiz Lut´a geldikleri zaman o, bunlar dolayısıyla kötüleşti ve içi daraldı. Dediler ki: "Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni ve aileni muhakak kurtaracağız. O ise, arkada kalacaktır." "Şüphesiz biz, fasıklık yapmalarından dolayı, bu ülke halkının üstüne gökten iğrenç bir azab indireceğiz." Andolsun, biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet bırakmışızdır. (29/25-35)

Gerçekten Lût da gönderilmiş (elçi)lerdendi. Hani biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık. Geride bırakılanlar arasında bir yaşlı kadın dışında. Sonra geride kalanları yerle bir ettik. Siz onların üstünden muhakkak geçip gidiyorsunuz; sabah vakti. Ve geceleyin. Yine de akıllanmayacak mısınız (37/133-138)

Semud, Lut kavmi ile Eyke halkı da. İşte onlar (Allah´a karşı isyanda birleşen ve güç toplayan) fırkalar(dı). (38/13)

Ad Firavun ve Lut´un kardeşleri. (50/13)

Lut kavmi de uyarıları yalanladı. Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azabtan ayrı tuttuk;) onları seher vakti kurtardık; Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz şükredenleri böyle ödüllendiririz. Oysa andolsun zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp-yalanlamakta direttiler. Andolsun onlar onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın." Andolsun onları bir sabah vakti erkenden üzerlerinde kararını kılmış bir azab yakalayıp-bastırıverdi. Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın. (54/33-39)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
M
MADEN

Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı Böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Onlar, güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler, toprağı alt-üst etmişler (ekmişler, madenler, sular arayıp çıkarmışlar) ve onu, kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Elçileri de, onlara açık delillerle gelmişti. Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. (30/9)

Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık. (34/12)

Gökyüzünün erimiş maden gibi olacağı gün; (70/8)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
MAĞARA

Siz O´na (peygambere) yardım etmezseniz, Allah O´na yardım etmiştir. Hani kâfirler ikiden biri olarak O´nu (Mekke´den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir." Böylece Allah O´na ´huzur ve güvenlik duygusunu´ indirmişti, O´nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkâra edenlerin de kelimesini (inkâr çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah´ın kelimesi, yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (9/40)

Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı. (9/57)

O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: "Rabbimiz, katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl). (18/10)

Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik). (18/11)

(İçlerinden biri demişti ki:)"Madem ki siz onlardan ve Allah´tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız, o halde, (dağlara çekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın." (18/16)

(Onlara baktığında) Görürsün ki, güneş doğduğunda mağaralarına sağ yandan yönelir, battığında onları sol yandan keser-geçerdi ve onlar da onun (mağaranın) geniş boşluğundalardı. Bu, Allah´ın ayetlerindendir. Allah, kime hidayet verirse, işte hidayet bulan odur, kimi saptırırsa onun için asla doğru-yolu gösterici bir veli bulamazsın. (18/17)

Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar. (18/25)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
MAHREM OLANLAR

Sizlere, anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerin kızları, kız kardeşlerin kızları, sizi emziren (süt) anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri, ve kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz kadınlarınızdan olup koruyuculuğunuz altında bulunan üvey kızlarınız -onlarla gerdeğe girmemişseniz size bir sakınca yoktur- sizin sülbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir araya getirdiğiniz (evlilik) haram kılındı. Ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir. Şüphesiz Allah bağışlayandır esirgeyendir. (4/23)

Sağ ellerinizin malik olduğu (cariyeler) dışındaki kadınlardan ´evli ve özgür´ olanlarla da (evlenmeniz haramdır.) Bunlar, Allah´ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında kalanı iffetlerini koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla (mehir vererek) evlenecek kadın aramanız size helal kılındı. Öyleyse onlardan hangi şeyle (veya ne kadar) yararlandıysanız onlara ücret (mehir)lerini tesbit edildiği miktarıyla ödeyin. Miktarın tesbitinden sonra karşılıklı hoşnud olduğunuz bir şey konusunda üstünüze bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah, bilendir hüküm ve hikmet sahibi olandır. (4/24)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
MANASTIR

Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah´tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah´ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah´ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır. (22/40)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
MAYMUN

Andolsun, sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte biz, onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik. (2/65)

De ki: "Allah katında, ´kesinleşmiş bir ceza olarak´ bundan daha kötüsünü haber vereyim mi Allah´ın kendisine lanet ettiği, ona karşı gazablandığı ve onlardan maymunlar ve domuzlar kıldığı ile tağuta tapanlar; işte bunlar, yerleri daha kötü ve dümdüz yoldan daha çok sapmışlardır." (5/60)

Onlar, kendisinden sakındırıldıkları ´şeyi yapmada ısrar edip başkaldırınca´ onlara: "Aşağılık maymunlar olunuz" dedik. (7/166)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
MECUSİ

Gerçekten iman edenler, Yahudiler, yıldıza tapanlar (Sabii) Hristiyanlar, ateşe tapanlar (Mecusi) ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah, kıyamet günü aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah, her şeyin üzerinde şahid olandır. (22/17)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
MEDİNE

Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine halkından da nifakı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin biz onları biliriz. Biz, onları iki kere azablandıracağız sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler. (9/101)

Medine halkına ve çevresindeki bedevilere Allah´ın elçisinden geri kalmaları kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk bir yorgunluk ´dayanılmaz bir açlık´ (çekmeleri) kâfirleri ´kin ve öfkeyle ayaklandıracak´ bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez. (9/120)

Onlardan bir grup da hani şöyle demişti: "Ey Yesrib (Medine) halkı, artık sizin için (burada) kalacak yer yok şu halde dönün." Onlardan bir topluluk da: "Gerçekten evlerimiz açıktır" diye Peygamberden izin istiyordu; oysa onlar(ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı. (33/13)

Andolsun eğer münafıklar kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar (bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa gerçekten seni onlara saldırtırız sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler. (33/60)

Kendilerinden önce o yurdu (Medine´yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin ´cimri ve bencil tutkularından´ korunmuşsa işte onlar felah (kurtuluş) bulanlardır. (59/9)

Derler ki "Andolsun Medine´ye bir dönecek olursak gücü ve onuru çok olan düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp-çıkaracaktır." Oysa izzet (güç onur ve üstünlük) Allah´ın, O´nun Resûlü´nün ve mü´minlerindir. Ancak münafıklar, bilmiyorlar. (63/8)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
MEKKE

Siz, O´na (peygambere) yardım etmezseniz Allah, O´na yardım etmiştir. Hani kâfirler ikiden biri olarak O´nu (Mekke´den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma elbette Allah bizimle beraberdir." Böylece Allah, O´na ´huzur ve güvenlik duygusunu´ indirmişti O´nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş inkâra edenlerin de kelimesini (inkâr çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah´ın kelimesi yüce olandır. Allah, üstün ve güçlüdür hüküm ve hikmet sahibidir. (9/40)

Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar kapılıp-yağma edilirken biz Harem (Mekke´y)i güvenilir (ve dokunulmaz) kıldık Yine de onlar batıla inanıp Allah´ın nimetlerine nankörlük mü ediyorlar (29/67)

Ve şu emin beldeye (güvenilir şehre). (95/3)

İşte bu (Kur´an) önündekileri doğrulayıcı ve şehirler anası, (Mekke) ile çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz kutlu Kitaptır. Ahirete iman edenler buna inanırlar. Onlar namazlarını (özenle) koruyanlardır. (6/92)

Onlara karşı size zafer verdikten sonra, Mekke´nin göbeğinde ellerini sizden ve sizin de ellerinizi onlardan çeken O´dur. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. (48/24)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
MELEKLER

Hani Rabbin, Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin " dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi. (2/30)

Ve Adem´e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin" dedi. (2/31)

Ve meleklere: "Adem´e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu. (2/34)

Her kim Allah´a, meleklerine, elçilerine, Cibril´e ve Mikail´e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır." (2/98)

Ve onlar, Süleyman´ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil´deki iki meleğe Harut´a ve Marut´a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah´ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi. (2/102)

Şüphesiz, inkâr edip kafir olarak ölenler, Allah´ın, meleklerin ve bütün insanların laneti bunların üzerinedir. (2/161)

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah´a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (2/177)

Onlar, bulut gölgeleri içinde Allah´ın (azabının) meleklerle onlara gelmesini ve (azap) emrinin gerçekleşmesini mi gözlüyorlar Oysa bütün işler Allah´a döner. (2/210)

Peygamberleri, onlara (şöyle) dedi: "Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut´un gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden ´bir güven duygusu ve huzur´ ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden artakalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır." (2/248)

Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü´minler de. Tümü, Allah´a, meleklerine, Kitaplarına ve elçilerine inandı. "O´nun elçileri arasında hiçbirini (diğerinden) ayırdetmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sana´dır" dediler. (2/285)

Allah, gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O´ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O´ndan başka ilah yoktur. (3/18)

O mihrapta namaz kılarken, melekler ona seslendi: "Allah, sana Yahya´yı müjdeler. O, Allah´tan olan bir kelimeyi (İsa´yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir." (3/39)

Hani melekler: "Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı," demişti. (3/42)

Hani Melekler, dediler ki: "Meryem, doğrusu Allah kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih´tir. O, dünyada ve ahirette ´seçkin, onurlu, saygındır´ ve (Allah´a) yakın kılınanlardandır.." (3/45)

O, melekleri ve peygamberleri Rabler edinmenizi emretmez. Siz, Müslüman olduktan sonra, size küfrü mü emredecek (3/80)

İşte bunların cezası, Allah´ın meleklerin ve bütün insanların lanetlerinin üzerine olmasıdır. (3/87)

Sen mü´minlere: "Rabbinizin size meleklerden indirilmiş üç bin kişiyle yardım-iletmesi size yetmez mi " diyordun. (3/124)

Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır. (3/125)

Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman derler ki: "Nerde idiniz " Onlar: "Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (müstaz´aflar) idik." derler. (Melekler de:) "Hicret etmeniz için Allah´ın arzı geniş değil miydi " derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü yataktır o 21 (4/97)

Ey iman edenler, Allah´a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah´ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz uzak bir sapıklıkla sapıtmıştır. (4/136)

Fakat Allah, sana indirdiğiyle şahidlik eder ki, O, bunu kendi ilmiyle indirmiştir. Melekler de şahittirler. Şahid olarak Allah yeter. (4/166)

Mesih ve yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) melekler, Allah´a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O´na ibadet etmeye ´karşı çekimser´ davranırsa ve büyüklenme gösterirse (bilmeli ki,) onların tümünü huzurunda toplayacaktır. (4/172)

Ve derler ki: "Ona bir melek indirilmeli değil miydi " Eğer bir melek indirilseydi, elbette iş bitirilmiş olurdu da sonra kendilerine göz açtırılmazdı. (6/8)

Onu eğer bir melek kılsaydık, elbette erkek (suretinde bir melek) kılardık ve mutlaka katmakta oldukları (şüpheleri) yine katardık. (6/9)

De ki: "Size Allah´ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben, bana vahyedilenden başkasına uymam." De ki: "Kör olanla, gören bir olur mu Yine de düşünmeyecek misiniz " (6/50)

Böylece İbrahim´e, -kesin bilgiyle inananlardan olması için- göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk. (6/75)

Allah´a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken "Bana da vahy geldi" diyen ve "Allah´ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim" diyenden daha zalim kimdir Sen bu zalimleri, ölümün ´şiddetli sarsıntıları´ sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah´a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O´nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen... (6/93)

Gerçek şu ki, biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık, -Allah´ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar. (6/111)

Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar Rabbinin ayetlerinden bazılarının geleceği gün, daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa hiç kimseye imanı yarar sağlamaz. De ki: "Bekleyin, biz de şüphesiz beklemekteyiz." (6/158)

Andolsun, biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: "Adem´e secde edin" dedik. Onlar da İblis´in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı. (7/11)

Şeytan, kendilerinden ´örtülüp gizlenen çirkin yerlerini´ açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir." (7/20)

Siz Rabbinizden yardım taleb ediyordunuz, O da: "Şüphesiz ben size birbiri ardınca bin melek ile yardım ediciyim" diye cevap vermişti. (8/9)

Rabbin meleklere vahyetmişti ki: "Şüphesiz ben sizinleyim, iman edenlere sağlamlık katın, inkâr edenlerin kalblerine amansız bir korku salacağım. Öyleyse (ey Müslümanlar,) vurun boyunlarının üstüne, vurun onların bütün parmaklarına." (8/12)

Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak: "Yakıcı azabı tadın" diye o inkâr edenlerin canlarını alırken görmelisin. (8/50)

Şimdi onların: "Ona bir hazine indirilmeli veya onunla birlikte bir melek gelmeli değil miydi " demeleri dolayısıyla göğsün daralıp sana vahyolunanlardan bir kısmını terk mi edeceksin Sen yalnızca bir uyarıcısın. Allah herşeye vekildir. (11/12)

Ben size Allah´ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum. Melek olduğumu söylemiyorum ve gözlerinizin aşağılık gördüklerine, Allah kesin olarak bir hayır vermez de demiyorum. Nefislerinde olanı Allah daha iyi bilir. Bu durumda (bunun aksini yaparsam) gerçekten o zaman zalimlerdenim (demek)dir." (11/31)

(Kadın) Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı, oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. (Yusuf´a da:) "Çık, onlara (görün)" dedi. Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve: "Allah´ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir. Bu, ancak üstün bir melektir" dediler. (12/31)

Gök gürültüsü O´nu hamd ile, melekler de O´na olan korkularından tesbih ederler.. O, yıldırımları gönderip bununla dilediğine çarpar; onlar ise Allah hakkında çekişip-tartışırlar. O, gücü (ve cezası) pek çetin olandır. (13/13)

Onlar, Adn cennetlerine girerler. Babalarından, eşlerinden ve soylarından ´salih davranışlarda´ bulunanlar da (Adn cennetlerine girer). Melekler onlara her bir kapıdan girip (şöyle derler:) (13/23)

Eğer doğruyu söylüyor isen, bizlere melekleri getirmeli değil miydin " (15/7)

Hak olmaksızın biz melekleri indirmeyiz. O zaman da onlara göz açtırılmaz. (15/8)

Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım." (15/28)

Böylece meleklerin tümü, topluca secde etti. (15/30)

Kullarından dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir: Benden başka ilah yoktur, şu halde benden korkup-sakının, diye uyarın." (16/2)

Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir. (16/28)

Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin." (16/32)

(Küfre sapanlar) Kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar Onlardan öncekiler de öyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. (16/33)

Göklerde ve yerde olan ne varsa, canlılar ve melekler Allah´a secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar. (16/49)

Rabbiniz size erkekleri seçti de meleklerden dişileri mi (kendine) edindi Gerçekten siz büyük bir söz söylemektesiniz. (17/40)

Hani, meleklere: "Adem´e secde edin" demiştik. İblis´in dışında (hepsi) secde etmişlerdi. Demişti ki: "Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim " (17/61)

Veya öne sürdüğün gibi, gökyüzünü üstümüze parça parça düşürmeli ya da Allah´ı ve melekleri karşımıza (şahid olarak) getirmelisin." (17/92)

De ki: "Eğer yeryüzünde (insan değil de) tatmin bulmuş yürüyen melekler olsaydı, biz de onlara gökten elçi olarak elbette melek gönderirdik." (17/95)

Hani meleklere: "Adem´e secde edin" demiştik; İblis´in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir. (18/50)

(Ona gelen melek:) "İşte böyle" dedi. "Rabbin dedi ki: - Bu benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni yaratmıştım." (19/9)

Hani biz meleklere: "Adem´e secde edin" demiştik, İblis´in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi, o, ayak diremişti. (20/116)

Onları, o en büyük korku hüzne kaptırmaz ve: "İşte bu sizin gününüzdür, size va´dedilmişti" diye melekler onları karşılayacaklardır. (21/103)

Allah, meleklerden elçiler seçer ve insanlardan da. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir. (22/75)

Bunun üzerine, kavminden inkâra sapmış önde gelenler dediler ki: "Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. Eğer Allah (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı, muhakkak melekler indirirdi. Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş değiliz." (23/24)

De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin:) herşeyin melekutu (mülk ve yönetimi) kimin elindedir Ki O, koruyup kolluyorken kendisi korunmuyor." (23/88)

Dediler ki: "Bu elçiye ne oluyor ki, yemek yemekte ve pazarlarda dolaşmaktadır Ona, kendisiyle birlikte uyarıcı olacak bir melek indirilmesi gerekmez miydi " (25/7)

Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki: "Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi " Andolsun, onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar. (25/21)

Melekleri görecekleri gün, suçlu-günahkarlara bir müjde yoktur. Ve o gün (melekler onlara) derler ki: "(Size sevinçli haber) Yasaktır, yasak." (25/22)

Göğün bulutlarla parçalanacağı ve meleklerin bir indirilme ile indirileceği gün; (25/25)

De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği, hayatınıza son verecek, sonra Rabbinize döndürülmüş olacaksınız." (32/11)

O´dur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet etmekte; melekleri de (size dua etmektedir). O, mü´minleri çok esirgeyicidir. (33/43)

Şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin. (33/56)

O gün, onların hepsini bir arada toplayacak (haşredecek), sonra meleklere diyecek ki: "Size tapanlar bunlar mıydı " (34/40)

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah´ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (35/1)

herşeyin melekutu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne yücedir. Siz O´na döndürüleceksiniz. (36/83)

Ki onlar, Mele´i A´la´ya kulak verip dinleyemezler, her yandan kovulup atılırlar; (37/8)

Yoksa onlar, şahidlik etmekteyken biz melekleri dişiler olarak mı yarattık (37/150)

Mele-i Ala (yüce topluluk) tartışıp dururken, benim hiçbir bilgim yoktur." (38/69)

Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti. (38/71)

Meleklerin hepsi topluca secde etti; (38/73)

Melekleri de arşın etrafını çevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve: "Alemlerin Rabbine hamdolsun" denilmiştir. (39/75)

Onlara "Yalnızca Allah´a kulluk edin" diye önlerinden ve arkalarından elçiler gelince, dediler ki: "Eğer dileseydi Rabbimiz melekler indirirdi. Bundan dolayı biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr edicileriz." (41/14)

Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah´tır" deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:) "Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin." (41/30)

Gökler, neredeyse üstlerinden çatlayıp-parçalanacaklar; melekler de Rablerini hamd ile tesbih ederler ve yerde olanlara mağfiret dilerler. Haberiniz olsun; gerçekten Allah, bağışlayan ve esirgeyen O´dur. (42/5)

Onlar, ki Rahmanın kulları olan melekleri dişiler kıldılar. Kendileri yaratılışlarına şahit mi oldular Onların şahitlikleri yazılacak ve (bundan dolayı) sorumlu tutulacaklar. (43/19)

Bu durumda (eğer doğruysa), üzerine altından bilezikler atılmalı ya da yakınında yer almış vaziyette onunla birlikte melekler gelmeli değil miydi " (43/53)

Eğer biz dilemiş olsaydık, elbette sizden melekler kılardık; yeryüzünde (size) halef (yerinize geçenler) olurlardı. (43/60)

Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak (47/27)

Onun yakını olan (ve yanından ayrılmayan melek) dedi ki: "İşte bu, yanımda hazır durumda olan şey." (50/23)

Siz ikiniz (ey melekler), her inatçı nankörü atın cehennemin içine, (50/24)

Göklerde nice melekler vardır ki, onların şefaatleri hiçbir şeyle yarar sağlamaz; ancak Allah´ın dileyip razı olduğu kimseye izin verdikten sonra başka. (53/26)

Gerçek şu ki, ahirete iman etmeyenler, melekleri dişi isimlerle isimlendiriyorlar. (53/27)

Eğer sizler (Peygamberin iki eşi) Allah´a tevbe ederseniz (ne güzel); çünkü kalbleriniz eğrilik gösterdi. Yok eğer ona karşı birbirinize destekçi olmaya kalkışırsanız, artık Allah, onun mevlasıdır; Cibril ve mü´minlerin salih olan(lar)ı da. Bunların arkasından melekler de onun destekçisidirler. (66/4)

Melek(ler) ise, onun çevresi üzerindedir. O gün, Rabbinin arşını onların da üstünde sekiz (melek) taşır. (69/17)

Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir. (70/4)

Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkâr edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin: "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi " İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını kendisinden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür. (74/31)

Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman´ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. (Konuşacak olan da,) Doğruyu söyleyecektir. (78/38)

Rabbin(in buyruğu) geldiği ve melekler dizi dizi durduğu zaman; (89/22)

Melekler ve ruh, onda Rablerinin izniyle her bir iş için inerler. (97/4)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
MERCAN

Denizi de sizin emrinize veren O´dur ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O´nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir. (16/14)

İkisinden de inci ve mercan çıkar. (55/22)

Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler. (55/58)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
MERCİMEK

Siz (ise şöyle) demiştiniz: "Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın." (O zaman Musa:) "Hayırlı olanı, şu değersiz, şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz (Öyleyse) Mısır´a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır" demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah´tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah´ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi. (Yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı çiğnemelerindendi. (2/61)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
MERDİVEN

Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, onlara bir ayet getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven dayamaya gücün yetiyorsa (yap). Eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma. (6/35)

Eğer insanlar (Allah´a karşı isyanda birleşip) tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman´ı (Allah´ı) inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde çıkıp-yükselecekleri merdivenler yapardık. (43/33)

Yoksa onların bir merdivenleri mi var (ki) onunla (yükselip en yüce makamda konuşulanları) dinliyorlar Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin. (52/38)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
MERHAMET

Allah´a ve elçisine itaat edin, ki merhamet olunasınız. (3/132)

Kim kötülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah´tan bağışlanma dilerse Allah´ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur. (4/110)

Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp-saptıklarını görünce: "Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız" dediler. (7/149)

(Musa yalvarıp) Dedi ki: "Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kat. Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın." (7/151)

Dedi ki: "Bugün size karşı sorgulama, kınama yoktur. Sizi Allah bağışlasın. O, merhametlilerin (en) merhametlisidir." (12/92)

Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar, ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir. (16/7)

Veya onları bir korku üzerinde yakalayıvermesinden (mi emindirler) Öyleyse Rabbin, gerçekten şefkatli ve merhamet sahibidir. (16/47)

Umulur ki, Rabbiniz size merhamet eder, fakat siz (bozgunculuğa) dönerseniz biz de (sizi aşağılık kılmaya ve cezalandırmaya) döneriz. Biz, cehennemi kafirler için bir kuşatma yeri kıldık. (17/8)

Sizi en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet eder, dilerse sizi azablandırır. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik. (17/54)

Sizin Rabbiniz, fazlından aramanız için denizde gemileri sizin için yürütür. Gerçekten O, size karşı merhametli olandır. (17/66)

Böylece, onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik." (18/81)

Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın." (21/83)

Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp giden gemileri, sizin yararınıza verdi. Ve izni olmadıkça, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir. (22/65)

Eğer onlara merhamet eder ve onlara dokunan zararı gideriverirsek, taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarını sürdürecekler. (23/75)

Çünkü gerçekten benim kullarımdan bir grup: "Rabbimiz, iman ettik, sen artık bizi bağışla ve bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın, derlerdi de," (23/109)

Ve de ki: "Rabbim, bağışla ve merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın." (23/118)

Şüphesiz, senin Rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlüdür, merhamet sahibidir. (26/9)

Dilediğini azablandırır, dilediğine merhamet eder. O´na çevrilip-götürüleceksiniz. (29/21)

Onda ´sükun bulup durulmanız´ için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O´nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. (30/21)

Muhammed, Allah´ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah´tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat´taki vasıfları budur: İncil´deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup-boy atmış (ki bu,) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va´detmiştir. (48/29)

Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa´yı da arkalarından gönderdik; ona İncil´i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid´at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah´ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır. (57/27)

Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. (90/17)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
MERYEM

Andolsun, biz Musa´ya kitabı verdik ve ardından peşpeşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa´ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu´l-Kudüs´le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz (2/87)

İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah´ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa´ya apaçık belgeler verdik ve O´nu Ruhu´l-Kudüs´le destekledik. Şayet Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkâr etti. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır. (2/253)

Hani melekler: "Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı," demişti. (3/42)

Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et." (3/43)

Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem´i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur´a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin. (3/44)

Hani Melekler, dediler ki: "Meryem, doğrusu Allah kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih´tir. O, dünyada ve ahirette ´seçkin, onurlu, saygındır´ ve (Allah´a) yakın kılınanlardandır.." (3/45)

(Bir de) İnkâra sapmaları ve Meryem´in aleyhinde büyük bühtanlar söylemeleri, (4/156)

Ve: "Biz, Allah´ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa´yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. (4/157)

Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah´a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah´ın elçisi ve kelimesidir. Onu (´OL´ kelimesini) Meryem´e yöneltmiştir ve O´ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah´a ve elçisine inanınız; "üçtür" demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O´nundur. Vekil olarak Allah yeter. (4/171)

Andolsun, "Şüphesiz, Allah Meryem oğlu Mesih´tir." diyenler küfre düşmüştür. De ki: "O, eğer Meryem oğlu Mesih´i, onun annesini ve yeryüzündekilerin tümünü helak (yok) etmek isterse, Allah´tan (bunu önlemeye) kim birşeye malik olabilir Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin tümünün mülkü Allah´ındır; dilediğini yaratır. Allah herşeye güç yetirendir. (5/17)

Onların (peygamberleri) ardından yanlarındaki Tevrat´ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa´yı gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat´ı doğrulayan ve muttakiler için yol gösterici ve öğüt olan İncil´i verdik. (5/46)

Andolsun, "Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih´tir" diyenler küfre düşmüştür. Oysa Mesih´in dediği (şudur:) "Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah´a ibadet edin. Çünkü O, kendisine ortak koşana şüphesiz cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur." (5/72)

Meryem oğlu Mesih, yalnızca bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçti. Onun annesi dosdoğrudur, ikisi de yemek yerlerdi. Bir bak, onlara ayetleri nasıl açıklıyoruz (Yine) bir bak, onlar ise nasıl da çevriliyorlar (5/75)

İsrailoğullarından inkâr edenlere, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir. (5/78)

Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu´l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat´ı ve İncil´i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğullarına apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkâra sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğullarını senden geri püskürtmüştüm." (5/110)

Havariler: "Ey Meryem oğlu İsa, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi " demişlerdi. O da: "Eğer inanmışlarsanız Allah´tan korkup-sakının" demişti. (5/112)

Meryem oğlu İsa: "Allah´ım, Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir, öncemiz ve sonramız için bir bayram ve Sen´den de bir belge olsun. Bizi rızıklandır, Sen rızık vericilerin en hayırlısısın" demişti. (5/114)

Allah: "Ey Meryem oğlu İsa, insanlara, beni ve anneni Allah´ı bırakarak iki ilah edinin, diye sen mi söyledin " dediğinde: "Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sen´de olanı bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sen´sin Sen." (5/116)

Onlar, Allah´ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih´i de.. Oysa onlar, tek olan bir ilah´a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O´ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir. (9/31)

Kitap´ta Meryem´i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti. (19/16)

Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: "Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın." (19/27)

İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri "Hak Söz". (19/34)

Biz, Meryem´in oğlunu ve annesini bir ayet kıldık ve ikisini barınmaya elverişli ve akar suyu olan bir tepede yerleştirdik. (23/50)

Hani biz peygamberlerden kesin sözlerini almıştık; senden, Nuh´tan, İbrahim´den, Musa´dan ve Meryem oğlu İsa´dan. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık. (33/7)

Meryem oğlu (İsa) bir örnek olarak verilince, senin kavmin hemen ondan (keyifle söz edip) kahkahalarla gülüyorlar. (43/57)

Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa´yı da arkalarından gönderdik; ona İncil´i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid´at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah´ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır. (57/27)

Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah´tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat´ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler. (61/6)

Ey iman edenler, Allah´ın yardımcıları olun: Meryem oğlu İsa´nın havarilere: "Allah´a (yönelirken) benim yardımcılarım kimlerdir " demesi gibi. Havariler de demişlerdi ki: "Allah´ın yardımcıları bizleriz." Böylece İsrailoğullarından bir topluluk iman etmiş, bir topluluk da inkâr etmişti. Sonunda Biz iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik, onlar da üstün geldiler. (61/14)

İmran´ın kızı Meryem´i de. Ki o kendi ırzını korumuştu. Böylece Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O, (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı. (66/12)

Gerçek şu ki, Allah, Adem´i, Nuh´u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti; (3/33)

Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir. Allah işitendir, bilendir. (3/34)

Hani İmran´ın karısı: "Rabbim, karnımda olanı, ´her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak´ Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen" demişti. (3/35)

Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki: "Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım." (3/36)

Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya´yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi " deyince, "Bu, Allah katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi. (3/37)
 
Üst