Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Ey umut... Biliyorum mahzunsun Hüzün dağlarında Bekleyen sızısın Kar yağsa, boran vursa Sabreden hicransın Sevdasına meftun Olmaya adanmış Bir nidasın, korkma, Hiç endişe duyma, Sahibini asla unutma Sen ona yakınsın Ne kadar çırpınsan, Sükût edip yakarsan, Hülyalara dalan Bir heyecansın Gün senin içinde doğacak, Şafaklar ruhunda açacak, Aşk seni bir başka yapacak...
Ey gönlümün sultanı Ruhumu meftun eden sevdası Firkatiyle sabırda dirilten şevki ihlâsı Sinem mahzun, biliyorum ki yolum uzun Çile ve cefa ne müşfik bir mürebbiye vicdan masum Nefs her vaziyette ihmal edilmeyecek kadar halde sorun Feyz ve ihsan, şuur ve izan, ilim ve irfandan mahrum eyleme...
Yar… Hangi sırrı açsam O an başıma üşüşen sualleri Bilmem ki ne yapsam Ruhumun hicran damlalarını Sinemde demleyerek sana yazsam İçinde bulunduğun hicrandan kurtarsam
Çileden geçme Cefayı içine sindirmeden kal etme İç güdelerinden arınmadıkça sevinme Bilincin kadar yaşayansın, düşünsene Aşk ve sevdadan bu hal üzeri söz etme Öleni göründe imtina etme, umuttan geçme Akıbetinin nasıl olacağını hesap etsene
Bir saz al eline Mızrabı rastgele vur tellerine Niye ahenkli bir tını gelmez düşünsene Perdeler ne anlatır sabırla öğrensene Güfte ve beste üstatlarını çok önemse Her ibret nakşeden bir izdir sinede Düşleyen, düşünebilen, fikri olanı benimse
Her ne yapar Ve tercih yapmak durumunda kalırsan Rabbin sana tanıdığı hakkı kullanıyorsun Bir anlamda mizan için kitabını yazıyorsun Akıl ve irade sahibi olduğun için insansın Yoksa yaşamak için yaşayan bir can mısın? Beşer insanlaştıkça içgüdülerinden arınır Kul, Rabbin rızasına nail olmak için çalışır
Kim bilir Kaç zaman beklesem Her sabah umutla uyansam Hiç ah u zar etmeden kansam Firkatinle yanıp, ruhumu arındırsam
Nasıl söz edeyim Çile ve yaşanan cefadan Sabrımı törpüleyen edebi şiardan Boyun büktüren hasret yaşlarından Hikmetine umut bağladığım o nasipten
Akan su pis olmaz Kan ne kadar aksa da Umut nefsi hevadan arınmadıkça Gönül hevesleri bırakmadıkça arınmaz Aşka ram olmayan bir sevda hak olmaz
Ne söylesem Ruhumun sahibine Boyun bükerek iltica etsem Mahzun umutlarımdan söz etsem Dinmeyen yaşlarımı huzurda bıraksam
Ne çeşmi siyahım Ne kafeste figan eden canım Ruhu meftun eden bir aşka muhtacım Bir ömür onun için yakarıp umutlandım Haşyetle yol aldım, edeple sabra boyandım
Artık yeter olsun Takatsiz umutlar sürurlaşsın Gün başka doğsun, güneş içimde açsın Her gece hicran ile hüznün şevki azalsın Şevk ve suhulet, saadet ve ülfet arkadaşlık yapsın…
Sual: “Mustafa Bey; Şiirlerinizi beğenerek okuyoruz... hepsi birbirinden manidar... Bir mahsuru yoksa bir şey soracağım… Siz Sevgili Mustafa Cilasun musunuz? Yoksa Onun ismi ile şiirlerini tanıtan bir arkadaş, dost, veya bir hayran mı? Merak ettim cevaplarsanız çok sevinirim…”
Böyle sual ediyor Kıymetli kardeşim “SimgEE”
Cenabı hakkın bahşettiği Ve kulum diye sahiplendiği Akıl ve irade vererek Akıbetini belirle diye sabrettiği Bin bir meziyet ve meşrep sahibi İnanma ve reddetme hakkı verdiği Son nefesine kadar ümitlendiği Her fırsatta yolun selametini gösterdiği Hak ve hakikat için ömür verdiği
Her heves ve arzuda kudretin Sağlık ve selametin, huzur ve afiyetin Güven ve sadakatin önemine atfen İdrak ve izanımıza fırsatlar lütfettiği Kim olduğumuzu hatırlatarak Niçin yaratıldığımızı ve akıbetimizi Çok eşiz bir lahzada önümüze serdiği Arzın ve insana matuf yaratılanların Yazan kalemle, yazılan kitapla, merak eden Eşrefi mahlûkat denilen, Ahseni takvim üzere Yarattım diye taltif edilen nefs sahibi insanın Akıl ve irade, ilim ve irfanla hidayete erendir
Kul, aşk ve sevdasından, haşyet sığasından Uzaksa, ikinci bir doğuma azmetmeyen Sadece dünya ve verilen nimetlerine meyleden Bilin ve insanlaşma derdinden uzak nefeslenen Heves ve hevasını cenneti olarak gören vicdandır
Bu bakımdan ömür kitabı ibrete duçar olmalı Kalem yanmadan yazmamalı, hal edebe kanmalı Ruh yücelere çıkarak meftun eden aşkı yaşamalı Akıl ve irade her ne biliyor ve inanıyorsa yazmalı Bir niyaz ve ecir kapısı olarak dostlara anlatmalı Yoksa dünya ve nimetleri için bu kadar uğraşmamalı Hoş bir seda olacaksa eğer, Rabbine hakkıyla kul olmalı
Hayli zamandan beri yazan adam olarak yazıyorum Son on yıldır yazılanları dostlarımla paylaşıyorum Nefes vaktine erişmeden bir umut olarak gayret ediyorum Yaptığım çalışmaları birçok sitede görüyor, ümitleniyorum Dostların kalbi hamiyet ve ihsanları için teşekkürler ediyorum Varlığın sahibine nihayetsiz hamt ederek huzurdan çekiliyorum…
Bu pek manalı şiirinizle soruma cevap verme nezaketini gösterdiğiniz için, Kaleminizi ve yüreğinizi bizimle paylaştığınız için çok tşk ediyorum kendim ve estanbul üyeleri adına. Size tekrar hoş geldiniz,hoşluklar getirdiniz efendim.... Sizi aramızda görmek onurdur. Sevgi ve saygılarımla
...
Bilmem ki Daha ne isterim Rabbimden Yürekleri hamiyetli nefeslerden Hanif imanlı, münevver kişilerden Vakit ayırıp, emek hasreden değerlerden
Yanan bir sinem var Yıllara sâri sukut eden melal ağlar Ömür denen zaman zafiyetlerini aralar Ah ettiren fırsatlar bilmem ki neye yarar Hak ve rızası için yaşamak sevdası ne şiar
Yalnız ve gariptim Boynu bükük ve suskun bir nefestim Yıllarca yaşlarımı sinemde biriktirdim Issız ve kuytu yerlerde sabır diye içlendim Nasıl ah ederdim, yalnız sahibe seslenirdim
Artık vakit geldi dedim Yavaş yavaş yazmaya niyetlendim Edepten ve edebiyattan evet, bihaberdim Çünkü kenar semtlerde yetişen bir fakirdim Hayattan ne talim etmişsem onunla yetindim
Her lahza haber veriyor Hal ve kudret sessizce terk ediyor Derman için dost nefese nazar ediliyor Yaşanmış ve yaşanacaklar için ibret diliyor Bilmediğim, tanımadığım dostların duası yetiyor
Her bir dost ne büyük saadet Rabbim kardeşlerimi umutlarına nail et Akıl ve iradelerini kendi yoluna aşkla sevk et Ruhlarını yücelt, gönüllerini umman gibi ihya et Her bir amellerinde senin rızana vasıl olmak için mağfiret et Vesile olan kardeşimin dualarını kabul et, nasip olsun ömürlük saadet…
Aslında Hiç yazmamalıydım Ruhumun hicran damlalarını Yüreğimin sahrasında bırakmalıydım Ne kadar heves ve arzular varsa arınmalıydım Her şartta ve lahzada en yakının rızası için çalışmalıydım
Yapamadım Önce sadece yaşayandım Sonraları fark ettikçe anlayandım Her mecrada ibret toplayarak sabırla yaşadım Dilsiz ve işitmeyen bir can gibi kendi halinde candım Yüreğimde iman adına ne varsa onu yaşamak için vardım
Hatalarım Hiç olmaz mı, maksadını aşmaz mı? Beşer ne yaptığını hesaplamazsa utanır mı? Yoksa pişkinliğe verip, hayâ ve edebi bırakır mı? Haysiyet ve itibarını hiç dikkate almadan yaşar mı? Vasıfsız ve sefil bir vaziyet içinde cemiyet hayatına çıkar mı?
Beşer olmak Henüz insanlaşmaktan uzak durmak Adabı muaşereti hiç talim etmeden yaşamak İlim ve irfandan, sohbet ve istişareden uzak durmak Her türlü asabiyet ve şer meziyetleri iftihar bilip kanmak Hiç kimseye faidesi olmadan ve yalnızca nefsi için çırpınmak
Ne okunan ezanı Ne kürsüden vaaz eden hocayı Urbası yamalıklı ve takkeli zavallı bir amcayı Beli bükülmüş, etrafından imdat bekleyen zavallı nineyi İçinde korku dolu, ürkek bakışlarıyla boynunu büken bacıyı Anlamayan, onlarla can olmayan, hevesi için sınır tanımayan
Bilmem ki artık Meramım kifayet eder mi? Namazın farz ve vaciplerinden habersiz can küser mi? Hırs ve hıncını bir ömür taşımış nefs sahibi hidayete erer mi? Yargılama hakkı olmadığı halde, bunu yapan canlar yeter mi? Akıl ve irade sahibi olmak, ilim ve irfansızlık içinde felaha erer mi?
Yar… Ne istiyorsan söyle O naif kalbini incitme Her kem söz elbette ki sahibine Ruhun ne kadar yücedir sabreyle
Yar… Hangi Lahzayı dert edineyim Meftun olmadığımı sırrı neyleyim Hikmet kapısında garip bir köleyim
Gözler Niye durmaz akar Öyle bir aşk ki yüreğimi dağlar Dünyayı neyleyim, umut içimde açar Arif her lahzada sevda rızasını arar
Gözlerin Alıp götürür diyarlara Ruhumu kuşatan ummanlara Aşkıyla içinin ateşini boşaltan dağlara Sessizce, sakince, serince akan ırmaklara
Sanki Avare bir yıldızım Umutların muştusunda saklıyım Kanadı kırık kuşun serencamındayım Yavrusunu kaybeden anne figanındayım
İçim yanar Lokma gitmemek için zorlar Kuruyan dudak ve boğazım ne arar Açlık sinemi edebe sokar, nefs öyle bakar Akıl ve irade ilim, irfanla hikmeti aralar
Azim yoksa Muhabbet halden uzaksa Ufkun ve basiretin kapalıysa Yeniden dirilmek için hiç durma başla Asla yaşamak için yaşama, öteyi aşkla anla…
Yar… Gel sabırdan geçme Her miskinliği sabır görme Acizlik ve sefillik nedir sual etsene Kul dediğin ihsan ve muhabbet içinde seraptır
He neyin Ve hatta cümle ahalinin Yoksa hükmeden patron mu deyim Nefsin ilahlığına soyunmuş sefil mi göreyim Derin bir tefekkür ve tahayyülle mizana gireyim
Elbette Sana yoktur bir sözüm Çünkü özü olmayan kalbe ne söyleyim Ahdine sadakat göstermeyen nefse gülüp geçeyim Niyaz edeyim, hidayet dileyim, sabırla bekleyeyim
Ne giyersen giy Ve ne yersen tıkınarak ye Giydiğin her neyse ve nefsin içinse ne deyim Yediklerinin hesabını sen vereceksin sükût edeyim Her gün aynaya baktıkça kime nazar ettiğini bileyim
Ne ölüden Ve ne de mezardan kork Ruh teni terk etimi cesedi seven yok Toprağı sabır, suhulet, sükûnet içinde bekleyen çok Yalnızca kendi nefsinden kork, canavar kendisi bir ok
Bari bağışla O sessizleşen naşın işe yarasın Çaresizlik içinde bekleyenler şakısın Yıllara sâri sabır ve umutları bir işe yarasın Senin organların, umutla bekleyen canları yaşatsın
Geç hacıyı, hocayı Kendi bilincini geliştirmeyen sancıyı Sıfat ve varlığa bel bağlamış sevdasız canları Varlığına ve sıfatına göre muamele eden o insanları Verdiği telkinin anlamını bilmeyen miskin dindarları
Yar… Bir düşün Cahiller niye ben der Nefs hangi hevesten vazgeçer Gönül şirazesi sevdasına duçar olmak ister Düşman güler, dost niyaz eder, nefs ölünce heva biter
Ne bilirim Sohbet edenlere imrenirim Sığ fikirlerim, köksüz ümitlerim Mazlum nefeslerin gönlünde mi sevincim Haksızlığa uğramış mağdura ne deyim, sır bilirim Çilede hikmetin marifetine ram eğlemek için beklerim
Hayallerim Ah u zar ettiren emellerim Sineme nakşeden, eza veren ukdelerim Dünyayı neyleyim, nefsime mi tenezzül edeyim Hak ve hakikat şiarını Haniflik bilirim, ümitlenirim Şahadet şerbetini içen ruha muhabbetle niyaz ederim
Ah o sahralar Bilsen ruhuma neler anlatırlar İçimde yaşayan, yüreğimin sahillerine vuran Afakımda şimşekler çaktıran, vahalara umut bırakan Semadan derin bir tebessümle aşk sağanağını bırakırlar Yanıp, yıkılan, umutsuzca bakınan, nidaya meftun olanlar
Yar Ne söyleyim Bilmem ki nasıl hitap edeyim İçinde bulunduğun cefadan nasıl çekeyim Bir umut olmak için bu canı feda etmek isterim İşte o zaman sessizce bir işe yaradığıma sevinirim Yıllardır kurak olan gönül pınarlarımı siler, niyaz eğerim
Yar Gel kimseyi yargılama İçinde yaşayan canavara onu bırakma Aşk ve sevdası olmayan her ne varsa arın hiç durma Gönlü ölmüş, umutları sönmüş, ruhu ezilmiş olarak yaşama Aklı, ilmi, irfanı, sırrı, hikmeti, muhakemeyi terk edipte yatma…
Yar… Gel bugün Kimseye söz verme Meşkûk düşünceler içine girme Sakın endişe edip, vehimlerle nefeslenme Dost, yaren, refik, arkadaş deyiver, kederlenme
Ömürden Kalan bir zamanda Bin bir sırrıyla beklenen lahzada Ümitler bir bir eylül akşamlarını karşılasa da Umutlarını hiç soldurma, zemheri var yakında Kul, sabır ve azimle umutlardan tutunur, yanma
Nefsim Yedi kudretin elinde olsun ki Benden asla bir zarar gelmez sana Heva ve heves beşeri boyutta, insansan korkma Hangi kul zarar vermeyi düşünür sana, adamsa Nefs her vakit suçludur sanma, irade kimin unutma
Fevkalade Sessiz ve nezaketli yağan kara Bir baksana dağlardan gelen ulu nidaya Hangi aşk yolda koyarmış, nefsin olmayınca Sevdası meftun eder firkate, haşyete, edebe kul olanı Dünyaya dalan, ona adanan, nefsine esir olan avamı
Haydi gel Bir müddet soluklanalım Şu sessiz çınara sırtımızı yaslayalım Çalı, çırpı bulup biraz yakalım, atiyi analım Mazi adına her ne yaşanmışsa ibretiyle yol alalım Öteyi biraz aralayalım, akıbetimiz için umutlanalım
Biliyorum Mütereddit bir hal içindesin Bin hüzün içinde sualleri güftelersin Nazarlarından yansıyan besteyi sessizce söylersin Bilsen ne kadar hicran içinde kalbimi teskin edersin Yıllara sâri keder ve ahı mı naif bir eda ile hafifletirsin…
Ey oğul… Bilmem ki ne sanırsın Bilinmeyenler üzerine oynarsın Zafiyetlerin için garip hesaplar yaparsın Sanal bir kişilik üzerine verilen ömrü kurgularsın Açık söyle sen hangi dilden anlarsın, en yakınlarını yorarsın
Sabrımı zorlama Bir iz bırakmadan kaçarım sanma Telefonu kapatınca iş biter diyerek avunma Arızalı bir kişiliğin ve mizacın var, sanal role soyunma Yanlış ve hatalarında kaderimmiş diyerek gariplik yapma Ne olduğunu, kim olacağını, varlık sebebini, umutlarını sorgula
Macerayı seviyorsun Hesapsız aklınla rolden role giriyorsun Her gün değiştirdiğin kıyafetle beğenileceğini sanıyorsun Taşıdığın veya gizlediğin aletlerle kimi korkutur, aldanıyorsun El tokadını yemedikçe hizaya gelmeyeceğine beni inandırıyorsun Niçin bu kadar sefil ve acındıracak bir hale, yıllardır düşüyorsun
Şayet sen Böyle yaşamak istiyorsan İrade benim dilediğimi yaparım diyorsan Her yaptığım ve tercihim benindir diye sahipleniyorsan Dünya tek kişilik değil, nesebin ve tabiatın bellidir, bilmiyorsan İrfanı bir kenara bırakıp, rezil rüsva içinde kalmayı diliyorsan
Bu ana kadar İlintili olduğun her şeyden Ve seni sen yapan tüm değerler bütününden Hısım, akraba, eş, dost, ahbap ve yarenlerinden arınman Yalnızca seni ilgilendiren bir dünyada yaşamaya adanmalısın Hürriyet ve emniyeti ne sanırsın, güç ve kudretten anlamaz mısın?
Bu son ihtarım İkazı çoktan geçtik, tehlikeli sınırdır Hayli zamandır altını çizdiğimi bizzat söylemiştim Artık üzerini çizerim, senden geriye kalan her izi silerim Yok, bilirim, kaza, bela diye sual edenleri teselli eder, geçerim İrade sahibisin diye her yaptığın yanlışa sessiz kalacak değilim…
Duy sesimi Duymak istemediğin ümitlerimi Çok gördüğün düşlerimi, sessiz sevincimi Kimseye zarar vermeyen hasretimi, firkat güftelerimi Git, nereye gidersen git, lakin kulun her vakit imdadıdır ümit
Hangi Kızgınlık ve asabiyetten Anlaşılması mümkün olmayan kinden Garez içinde ki düşüncelerden, zanna değer vermekten Sevgi ve muhabbeti kurutan bir illetten, vehim ve dalaletinden
Her nerede Yaşayıp, barınıyorsan Etrafında bulunanlarla hiç geçinemiyorsan Gittiğin ortamlarda istenmiyorsan ve hatta kovuluyorsan Şöyle bir düşün, nefsine esir olmak mıdır senin işin, o cehaletin
Bilmem ki Niçin şer içinde barınırsın Gayri meşru işlerle uğraşıp çaka satarsın İnsan itibar ve şeref için yaşar, kul olmak ne ulvi iftihar Nasip olmayan nadan ve hidayetten uzak duran ne sefil avam
Meğerse Ne büyük bir marifetmiş Haramzade olmak için hevesten geçmezmiş Her türlü melaneti işlemekten imtina etmez, çekinmezmiş Duyulmayan, görülmeyen, itibar edilmeyen çirkinliğe gülermiş
Heves ve heva adına Geriye bıraktığın bir arzun kaldı mı? Bar ve pavyonlarda attığın naralar kimi utandırdı Keyfin için kullandığın ve kölen yaptığın kadınlar niye kaçtı Seni tanıyan kul ve insaniyeti olan her can nasıl arlandı, utandı
Şimdi arlanmadan Her yanlış ve kabahatlerini saklıyor Kader böyleyimiş, talihsizmişim neyleyim diyor muşun Ne kuldan ve ne de yaratandan utanmayı da beceremiyorsun Hesapsız aklı, irade adına verilen hakkı zalimce kullanıyorsun…
Gün solgun Gün kırgın ve yorgun Hangi lahzayı açsa hicrana vurgun Hasretin, firkatin, haşyetin halinde sessiz ve durgun Ey yıllara sâri figanı duymayan, anlamayan, garip yolcu
Her katrede Üşüten ve titreten geceler durağında Yorgun ve solgun umutla beklerim, ümit ederim Bahtım gülecek mi derim, acı bir tebessümle düşlerim Her ah u zarımda asla değişmez yerin, dinmeyen kederim
İnsanın Bahtı gülmeli, güle bezenmeli Laleler her iklimde ümitlerinde renklenmeli Şerefelerden okunan ezanlar ruhuma haşyet zerk etmeli Yürek pırpır ederek göz sessizce figanını, niyazını dökmeli
Kelamullah Anlayabilene neler anlatır Her ayetinde derin bir ibret var satır satır Hangi süreyi okusam, efendimizi ansam ve onu yaşasam Umman ve sahranın vecdiyle ruhuma nakşedenleri anlatsam
Ey giden yolcu Niyetin her ne ise hakka tevessül eyle Nefsinden nükseden eden keyfiyet ve miskinlik niye Gönül cenk etmeli, aşka inkılâp ederek sevdasıyla gitmeli Her umut ve niyazında en yakına kul olmak için ceht etmeli
Benlikten geçiren Sabır ve çilede dirilten, huşu veren Himmet ve hamiyeti fedakârlığına vakfeden kul ol Yoktur bir başka hakikate giden yol, aşk olmazsa abd ol Yolda bırakacak, ruhunu ve kalbini yaralayacak nefse amir ol
Nasıl cüret ederim Miskin ve sefil bir haldeyim Acziyet ve nedamet benim, rahmet senin Mağfiretin için ümit ederim, yoksa dünyayı neyleyim Hali perişanlığımla hadsiz ve zafiyet içinde niyaz eylerim
Hangi âleme baksam Gözlerin kararıyor nasıl anlatsam Güven ve samimiyet için hangi kapıyı çalsam Yitik sevdaların ibretine kansam, aşkı Huda için el açsam Ne kadar dert ve çilem varsa bir lahza unutsam ve adansam
Sözüm olmaz dervişlere Senin pak zatı celalini zikredenlere Ecir ve inayet için gece gündüz kendinden geçenlere Her sır, hikmette sabırla, metanetle, basiretle hamt edenlere Sende var olan, varlığından arınan, o gönül münevverlerine
Arifi ne çok severim Senin hududunu koruduğu için güvenirim Dünya ve nimetleri için avutan şeyhleri neyleyim Kendi ve efradına dokunulmazlık zırhı giydirenleri bilirim Senin kullarını aldattıkları, avuttukları için şikâyet ederim
Kendi halinde fakirim Ne kadar cemiyet ve cemaat tanıdıysam Sohbet ve irşatlarından nasiplenmek arzusundaysam Mürit ve şeyhlerin zehap ve zafiyetleriyle karşılaştıysam Taaccüp ettim, cehaletime verdim, sükûta çekilmekle kaldım
Anlayışta bir yanlışlık vardı Tasavvur denilen irfan ve izan çok uzaktı Rengârenk kıyafet, sünnet diye tercih edilenler tuhaftı Bir dönemin geleneksel örf ve adetlerini yaşatmak farktı Akide ve İbrahim’i bir inancın müntesibi olmak çok uzaktı
Sualler boşlukta kaldı Her hoca veya şeyh kendi zaviyesinden baktı Farklı düşüne ve fikrini söyleyenleri tekfir ederek dışladı Ümmet şuuru, vahdet hassasiyeti artık çöl bedevilerine kaldı
Bilmem ki Lahzanın hangi renginde Ruhumun hicran sahnelerinde Yüreğimin dinmeyen buğulu ümitlerinde Bekliyorum, sabrediyorum, gözyaşlarımı siliyorum Asla sitem etmiyorum, andıkça serinliyor, hamt ediyorum
Ne vakit düşlesem Hülyaların feyzinde nefeslensem Seni hiç görmesem, tenine dahi değmesem Ve fakat derin bir firkatle sinemde ki muhabbetle göçsem Hiç değilse ötelerde beklesem, suhuletinle yetinip sevinsem Her harf ve hecede ve kelimelerde ruhumu aşka teslim etsem
Ceylanlar subaşındayken Leylaklar şevkle rengârenk açarken Kelebekler sessiz ve nezaket içinde ümitlerine uçarken Sabreden ve zikreden dervişin, hasret içindeki bir nefesin Aynanın karşısında suretine saatlerce hevesle bakan güzelin Düşlerinde tebessüm eden, gülmeye muhtaç mahzun kimsesisin
Boynu bükük melülleşenin Kuytu ve sessiz tepelerde gözyaşı döken çaresizin Sabra minnet eden, zatı celalini hatırladıkça hislenen Edebi, iffeti, halveti, izzeti, şeref ve haysiyeti ulvi olan kederin Ruhunun ve kalbinin yüceliğinde tevazuu eden o ecir sahibinin Hevesten, heva, vehim ve zandan arınmış aklın ve vicdan ehlinin
Senin rızana boyanan Yaşamak için değil, niteliği bulunan İkinci bir doğumun idrakiyle zatına kulluk yapan Ruhsat ve maslahattan ziyade azimeti tercih etmekle yetinen Çile ve cefanın halinde suhulete erişen, tebessüm edebilen yaran Bu kadar edep ve ehliyete erişmiş dost, refiklerin zümresinden eyle(Âmin)
Nereye baksam Kabaran hissiyatımdan arınsam Senden geriye kalan ne kadar iz varsa unutsam Yüreğimi dağlayan hicranın güftelerini hüzünle yazsam
Artık bir ömür Yalnızlığın ıssız sokaklarındayım Eylül akşamları sineme seslenir, acı verir Sokak sazendelerine şöyle bakar, zamanın farkındayım
Fakirhaneye Gitsem ne olacak, içim kararacak Küskün ve kırgın duvarlar haline bakacak Silik boyalar kim bilir neler anlatacak, kalem yazacak
Sabahtan beri acım Hangi nevaleye baksam muhtacım Ne şevk ve ne de iştah var artık onlara yabancıyım Ben bu vakitten sonra başka diyarların suskun insanıyım
Bir kefenin dahi yok Mezarlık nerede sahip çıkan ne çok En yakın, eş, dost dünya derdinde bahane mi yok Hani nerede vefa, sadakat, vicdan, ruh, kalp var mı soran
Ne hevesin sevdasına Ne hevanın endamlı cananına sözüm yok Aşk adına nefsini ihya eden zavallılarla işim yok Hesapsız bir akılla dünyaya dalan esirlere ihtiyacım yok
Ne vakit çocuk görsem Yaşlı bir nineyi, dedeyi dinlesem İçlerinden çıkmayan ukdelerini bir bir dile getirsem Gün yüzüne hasret umutlarıyla yüzleştirip, sevindirsem
Ölümden hiç söz etmesem Ölen ve her halinde okunanları gizlesem Yakınlarında asılı duran aynayı sessizce çıkartsam Geçlik resimlerini rengârenk çerçeveletip duvarlara assam…
Haydi Anneme haber verin Kabrini açıp olanları söyleyin Sakın babamı ihmal etmeyin bir bir dile getirin Her ne gördü ve hissettiyseniz asla imtina etmeyin ayan edin
Artık Keşkeler çare değil Avuntu ve bahanelerin çare olmadığını bil Kimi ansan, her göçenle yaşasan akıl, irfana fer değil Neyi ve hangi şartta tercih ediyorsan o bahtın tezahürü değil
Azap Bilmem ki nereden başlasam Umudu ve vicdanı viran eden için mi sorsam Bedeni çürüten ve imha eden toprağı şimdi ne yapsam Mizan kurulmadan ruhun yaşadıklarını kitaplardan okusam
Evet, kabahatliyim İnandığım ve itimat ettiğim için Samimiyet ve sadakate gösterdiğim rikkat için Edep ve hayâ, adap ve muaşerete dikkatle bağlılığım için Nasıl yapsam ki, beşer olarak yaşamak umut değil, benim için
El hak İmam ve vaiz ne söyler Onları dinleyenler neden uyuklar gider Akla, şuura, yüreğe hitap etmek bu kadar müşkülmüş meğer Dünya ve sıfatları için kılıktan kılığa girmek zillet değilse eğer
Haydi Beni de al götür o yere Dilinden düşürmediğin şeyhin meclisine Ne bereketli çorba ve kuru ekmekmiş günlerce aç bekleyene Şefaati ve hamiyeti için kurtuluş reçetesi bilen zavallı nefeslere
Her ne kadar Umutsuzluğa kapılmışsan Ruhunu ve zihnini yorarak yalnızlaşmışsan Hesapsız akıl ve mesnetsiz heyecan için umut sanmışsan Çare sendedir, benliğinde geçiren tercihtedir, akıl ve iradendedir…
Yar… Sırra meftun ol Hikmet ve marifetiyle huzur bul Nefsine eza verme, edep eyle vardır çıkar yol Yeter ki samimiyet ve sadakat içinde umut biçen hanif bir kul ol
Bulma Kimseye bir kabahat At sinede ve zihninde biriken asabiyeti et rahat Her dilenen miskine para uzatma bir bak, var mı ihtiyaç İnsanların duygularını istismar edenlere fırsat verme önce tart
Her işin Bir zorluğu vardır muhakkak İnsan eksenli ne kadar iş varsa sabır elbette şart İşveren insana, emeğe, alın terine hassasiyet göstermesi fark Yoksa varlıkta, mülkte yoktur bir zanaat, imtihan kim için şart
Garibin Umudu, sevdası, hicranı vardır Ona en yakın dost ve refik sabır ve sadakatidir Çile ve cefa suskun halinde okunan ne dramatik bir acıdır Gözyaşları farktır, edebi aşktır, muhabbeti sevdadır, arz Onadır
Hiç üzülme Vefa ve sadakatin için yerinme Hiç ummadığın yakınından gelen zulmü dertlenme Zannettiğin ve bu minval üzere ümitlendiğin terk ederse Karalar giyip, karanlıklara çekilerek, gözyaşı dökerek çürüme
Avam olan can İçgüdüleriyle yaşar, benliği efkâr Asabiyet ve hiddet mizacında hemen açığa çıkar Dimağ boşsa, gönül kuraksa, ruh çok aşağılardaysa zarar İnsan ve kul olan bu hakikatlerin farkındalığı ile umuda koşar