23 yaşıma kadar hep başlayıp başlayıp bıraktığım namaza bir öğlen vakti kalkıp başladım.
Evet, sadece başladım.
Hiçbir olağan üstü şey yaşamadan, bir rüya görmeden, İlâhî bir uyarıya nail olmadan, —lakin İlâhî bir lütfa nail olarak— bir kitap, bir söz yahut bir cenazeden etkilenmeden, bir aksakallı dedeye rastlamadan…
Sadece kalktım ve başladım.
Yüce Yaratan’a inanıyordum ve namazla emrolunmuştum ve ben de kıldım, kılıyorum ve devamının nasip olması için dua ediyorum, değil mi ki eninde sonunda iki rekat bile Rahman’ın izniyle —ki beş vakit namaz, ömür boyu namaz, hakkı verilmiş namaz, hayat kılınmış bir namaz— ne büyük bir ihsan olurdu.
Amacım çeşitli vesilelerle silkinip uyananların halini küçümsemek değil bilakis yaşadıklarına imrenmek.
Daha bir hüzünlü daha bir boynu bükük okuyor ya da dinliyorum bu tür hadiseleri ve diyorum; ‘’Ah! Ne kadar güzel!’’.
Lakin benim de başıma böyle şeyler gelseydi, ben de rüyamda bir aksakallı dede tarafından irşad edilseydim, gözyaşları içerisinde Fatiha-ı Şerifi okuyan bir imamı görüp görmediğim eller tarafından silkelenseydim, bir kitapla karşılaşıp tüm kitapların onu anlamaya götürdüğü Tek Kitap’a bir yol bulabilseydim demedim, demiyorum.
Ah! Bunlar ne kadar güzel şeyler fakat kalkmak için bekleyecek vakit yoktu ve ben de kaybettiğim, aslında hiç sahip olmadığım geçmiş zamana hayıflanarak vakit geçirmek yerine bir anlık olsun ibn-ul vakt olup, kalkıp başladım.
Bazen bir şekilde İlâhî uyarıya nail olanlara ama ısrarla gözlerini yumanlara yahut sıcak yatağından kalkışı beş dakika daha diye erteleyenler gibi yarın, sonra diye erteleyenlere rastladığımda kızıyorum sessizce kıymet bilmezliklerine ve elindeki inciyi fark edenlere de sevgi duyuyorum.
Bir öğlen vakti kalktım ve bu kalkışın ‘Kum’ emrine layık bir kalkış olması için dua ediyorum ve yaşayabileceğim en olağanüstü şeyin hakkını vererek ve hakiki mahiyetini hissederek varacağım bir secde olduğuna inanıyorum, Rabbim nasip eder inşallah.
İlgi cezp etmiyor belki hikayem lakin namazın her halükarda bahsi geçtiği yeri güzelleştirdiğine inanarak yazdım.
Tehafüt,
Kayseri
Evet, sadece başladım.
Hiçbir olağan üstü şey yaşamadan, bir rüya görmeden, İlâhî bir uyarıya nail olmadan, —lakin İlâhî bir lütfa nail olarak— bir kitap, bir söz yahut bir cenazeden etkilenmeden, bir aksakallı dedeye rastlamadan…
Sadece kalktım ve başladım.
Yüce Yaratan’a inanıyordum ve namazla emrolunmuştum ve ben de kıldım, kılıyorum ve devamının nasip olması için dua ediyorum, değil mi ki eninde sonunda iki rekat bile Rahman’ın izniyle —ki beş vakit namaz, ömür boyu namaz, hakkı verilmiş namaz, hayat kılınmış bir namaz— ne büyük bir ihsan olurdu.
Amacım çeşitli vesilelerle silkinip uyananların halini küçümsemek değil bilakis yaşadıklarına imrenmek.
Daha bir hüzünlü daha bir boynu bükük okuyor ya da dinliyorum bu tür hadiseleri ve diyorum; ‘’Ah! Ne kadar güzel!’’.
Lakin benim de başıma böyle şeyler gelseydi, ben de rüyamda bir aksakallı dede tarafından irşad edilseydim, gözyaşları içerisinde Fatiha-ı Şerifi okuyan bir imamı görüp görmediğim eller tarafından silkelenseydim, bir kitapla karşılaşıp tüm kitapların onu anlamaya götürdüğü Tek Kitap’a bir yol bulabilseydim demedim, demiyorum.
Ah! Bunlar ne kadar güzel şeyler fakat kalkmak için bekleyecek vakit yoktu ve ben de kaybettiğim, aslında hiç sahip olmadığım geçmiş zamana hayıflanarak vakit geçirmek yerine bir anlık olsun ibn-ul vakt olup, kalkıp başladım.
Bazen bir şekilde İlâhî uyarıya nail olanlara ama ısrarla gözlerini yumanlara yahut sıcak yatağından kalkışı beş dakika daha diye erteleyenler gibi yarın, sonra diye erteleyenlere rastladığımda kızıyorum sessizce kıymet bilmezliklerine ve elindeki inciyi fark edenlere de sevgi duyuyorum.
Bir öğlen vakti kalktım ve bu kalkışın ‘Kum’ emrine layık bir kalkış olması için dua ediyorum ve yaşayabileceğim en olağanüstü şeyin hakkını vererek ve hakiki mahiyetini hissederek varacağım bir secde olduğuna inanıyorum, Rabbim nasip eder inşallah.
İlgi cezp etmiyor belki hikayem lakin namazın her halükarda bahsi geçtiği yeri güzelleştirdiğine inanarak yazdım.
Tehafüt,
Kayseri