Muhammed bin Abdülvehhâb'dan türeyen Vehhâbîler Osmanlılar'ın devlet otoritesinin zayıflığından istifade ederek Basra Körfezi civarında hâkimiyet kurdular. 1803-1806 yılları arasında Tâif, Medine ve Mekke'yi ele geçirdiler. 1812-13 yıllarında Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa'nın ordusu bu şehirleri geri alıncaya kadar büyük zulüm ve tahribat yaptılar.
İlk olarak Tâif'i kuşattılar ve ele geçirdiler, şehir yağmalandı. Burada pek çok müslümanı, kadın çocuk demeden acımasızca şehit ettiler. Tekke, zâviye, türbe nevinden her yeri yıktılar. Ele geçirdikleri Tefsir, Hadis ve diğer ilimlerle ilgili pek çok kitabı parçaladılar.
Vehhâbîler Tâif'ten sonra Mekke'yi ele geçirdiler. Resulullah Aleyhisselâm'ın, Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Ali, Hazret-i Fâtıma -radiyallahu anhüm- Hazerâtı'nın doğdukları evleri, orada bulunan bütün kubbe ve türbeleri yerle bir ettiler. Cennet'ül-Mualla mezarlığındaki bütün mezarları, türbeleri, Hazret-i Hatice Validemiz'in türbesini yıktılar. Ehl-i sünnet âlimlerinden çoğunu sebepsiz yere astılar. Ehl-i sünnet inancında sebât etmek isteyenleri tehdit ettiler.
Vehhâbîler terör çıkartıp Hicaz bölgesini ele geçirdikleri zaman Medine'de de ilk iş olarak ne kadar kubbe varsa hepsini yerle bir ettiler. Cennet'ül-Bâki Mezarlığı'ndaki Ashab-ı kiram'a, ehl-i beyt'e ait bütün türbeleri, kubbeleri, imaretleri acımasızca yıktılar. Her türbenin kubbesini de o türbenin türbedârına yıktırdılar. Ancak halkın galeyanı üzerine Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in mübarek kabri üzerindeki Kubbe-i hadrâ'yı bıraktılar.
Suûd bin Abdülaziz Cumâ hutbelerinden halifeye yapılan duâyı kaldırttı.
Tevbe sûre-i şerif'indeki: "Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktirler. Onun içindir ki bu yıllarından sonra artık Mescid-i haram'a yaklaşmasınlar." (Tevbe: 28)
Âyet-i kerime'sini delil göstererek müslümanları müşrik ilân etti ve yedi sene Mekke-i mükerreme'ye sokmadı. Tellâllar çıkartarak: "Suûd bin Abdülaziz'in dinine girin!" diyerek müslümanları İbn-i Abdülvehhâb'ın görüşlerini kabule zorladılar.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:
"Allah katında din İslâm'dır." (Âl-i imrân: 19)
Buyurduğu halde Hazret-i Allah'a ve Resulullah Aleyhisselâm'a karşı geldi, Kitabullah'ı inkâr etti ve kendi dinini ilân etti. Vehhâbîliği bir din olarak kabul etti.
Abdülaziz bin Suûd Medine halkına hitaben yaptığı küfür dolu konuşmasının bir noktasında:
"Peygamber'in kabri başında önceleri olduğu gibi durarak, tâzim için salât-ü selâm getirmek çirkin bir davranıştır ve çirkin bid'atlardan olduğu için Vehhâbî diyanetince yasaktır." dedi.
Kabir ve türbe düşmanlığı bu bidatçilerin mirasıdır.
Nitekim bugün Resulullah Aleyhisselâm'ın kabr-i şerif'lerinin başına polis dikmişlerdir. Hiçbir müslümanın hürmetle onun huzurunda durup tâzimlerini arzetmesine müsaade etmezler, dua etmek için ellerini kaldıranların ellerine vururlar.
Oysa Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Bir kimse Hacc eder, ondan sonra kabrimi ziyaret eylerse; hayatımda beni ziyaret etmiş gibi olur." (Câmiü's-sağir)
"Bir kimse Hacc ettikten sonra beni ziyaret etmezse bana cefâ etmiş olur." (Câmiü's-sağir)
kardeş islami münazaraya varsan herzaman olur derim
fakat ''islami münazara'' isimden ibaret olmayacak, bu işin kuralları bellidir.
1: bir kişi birşey söylüyorsa bunu ispat etmesi gerekende kendisidir
2: bir görüşün ne söylediğine karşı görüşteki birinin kitabından delil getirilmez
3: bir görüşe karşı çıkmak o görüşün delillerini bildikden sonra olur.(misal namazda elleri göğüs izasından bağlıyor ve buna sahih delilimde varsa, ellerini göbek üzerinden bağlayan kişiyi eleştirmem için onun delillerini bilmezsem , eleştiri kişiye değil islama yapılmış olur)
4: münazara haklı çıkmak için değil, hakkı bulmak için yapılır. ve bulunan hakkada tabi olunur.
5 dinde delil kuran ve sahih sünnetdir. (hadis inkarcısıylada münazara yaparım fakat bunu peşinen söylemesi lazım) bir görüşe hadisi delil getirene falanca alim şöyle söylüyor demek taassubculukdur. islamda böyle bir akide hastalıklıdır
6: muhatabın haketdiğinde takdir etmeden diğer konuya geçilmez
bunların dışındada ahlaki kurallarda varsa herzaman ilmi münazaraya hazırım
yazılarına bakınca buna hazır olduğunu varsayarak cevap vereyim inşAllah
öncelikle kişilerin şahsi günahlarına kefil değilim, isterse müctehid olsun herkes kendi günahından sorumludur. mümkünse inançlar hakkında sor yanıt vereyim. sen nasılki kendi görüşünde olanların günahsız olduğunu söyleyemezsen bende söyleyemem.
demişsinki:''Tekke, zâviye, türbe nevinden her yeri yıktılar. Ele geçirdikleri Tefsir, Hadis ve diğer ilimlerle ilgili pek çok kitabı parçaladılar.''
el cevap: Ebu'l-Heyyâc el-Esedî anlatıyor: "Bana, Ali (radıyallahu anh):
"Rasûlullah(aleyhissalâtu vesselâm)'ın beni göndermiş olduğu şeye ben de seni göndereyim mi?" diye sordu ve Rasûlullah'ın kendisine:
"Haydi git, kırıp dökmedik put, düzlemedik yüksek kabir bırakma!" dediğini anlattı."
(Muslim, Cenâiz 93, (969); Ebu Dâvud, Cenâiz 72, (3218); Nesâî, Cenâiz 99, (4, 88, 89)
tekkeler ve zaviye ile alakalı cevabım : eğer laiklik ile hükmedilecekse herkes dininde özgürdür diyebilirsiniz. fakat şeriat derseniz kuran ve sünnetden delil getiremediğiniz her ibadet islama saldırı olarak algılanır. yıkılan yerler cami değil, bidat emellerin yapıldığı yerler yıkılmış. oralarda yapılan ameller herne ise dindeki delili getirilse neden yıkılsınki. bu durum kendini islama nisbet edenler içindir. yoksa kiliseler, vs vs bu konunun dışındadır.
bu arada muhammed bin abdulvahhabın müştehidlik iddiası yok, selefiler içinde günahıyla sevabıyla bir alim olarak görülür.
tefsir hadis ve diğer ilimlerle ilgili ilgili kitapların imha edilmesi içerikleriyle alakalıdır muhtemelen,
demişsinki: Vehhâbîler Tâif'ten sonra Mekke'yi ele geçirdiler. Resulullah Aleyhisselâm'ın, Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Ali, Hazret-i Fâtıma -radiyallahu anhüm- Hazerâtı'nın doğdukları evleri, orada bulunan bütün kubbe ve türbeleri yerle bir ettiler. Cennet'ül-Mualla mezarlığındaki bütün mezarları, türbeleri, Hazret-i Hatice Validemiz'in türbesini yıktılar. Ehl-i sünnet âlimlerinden çoğunu sebepsiz yere astılar. Ehl-i sünnet inancında sebât etmek isteyenleri tehdit ettiler.
türbeler dinen caiz ise benim olmadığının delilini getirdiğim gibi sende olduğunun delilini getir. o hadis üzerinden sana cevap vereyim inşAllah .
eğer Resurullah aleyhissalatu vesselam'ın ali radiyallahu anha verdiği emri eleştirmiyeceksen bu konuyu geçiyorum.
ehli sünnet alimlerini asdı diyorsunda çok hava kalan br söz olmuş. eğer asdıysa mürted hükmü verip asmıştır. hatalıysada bilemem.kişi ehli sünnet olduğunu söylemekle ehli sünnet olmaz. bunun kuralı sünnetle ehil olmaktır. bidatlarla ehil olduysa ehli bidat veya heva ehli daha uygun olur kanısındayım
demişsinki :Vehhâbîler terör çıkartıp Hicaz bölgesini ele geçirdikleri zaman Medine'de de ilk iş olarak ne kadar kubbe varsa hepsini yerle bir ettiler. Cennet'ül-Bâki Mezarlığı'ndaki Ashab-ı kiram'a, ehl-i beyt'e ait bütün türbeleri, kubbeleri, imaretleri acımasızca yıktılar. Her türbenin kubbesini de o türbenin türbedârına yıktırdılar.
bugün bile şialarda türbeye ibadet edenler var. bazı şia özentisi kırma ehli sünnetdede böyle uygulamalar varsada onlara ehli sünnet diyemem. eğer mezarlara ibadeti caiz gösterecek bir delilin varsa görelim. fatiha suresi 5. ayetden başlayarak birçok ayet ibadetin yanlızca Allaha yapılacağına delildir. islam tevhid dinidir. Allahın ibadetde ortakları yoktur. buna delil getir dersen LA İLAHE İLLALLAH sözlerime delil olarak yeter.
dua ibadetmidir diyeceksen evet dua ibadetdir, hatta dua ibadetin özüdür.
“Dua ibadetin ta kendisidir. Dua, ibadetin özü ve iliğidir.”(Tirmizi)
İyi bil ki, halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka birtakım dostlar tutanlar da şöyle demektedirler: "Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Şüphe yok ki Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.Zumer Suresi 3. ayet
onlar dua etmiyorlar diyeceksen, dua başka nasıl edilirki diye sormak isterim?
dua kelimesinin manası: çağırmak,seslenmek , yalvarmak. ibadet etmekdir arada ne fark varki?
türbelerde e açanlar bundan farkı ne yapıyorlarki?
bak sana müşriklerle alakalı bir ayetden haber vereyimde türbelerde yapılanla bu ayet arasındaki farkı sen söyle
Andolsun ki onlara: "O gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan: "Elbette Allah!" diyeceklerdir. O halde gördünüz ya Allah'tan başka çağırdıklarınızı! Eğer Allah bana bir zarar vermek isterse, onlar O'nun zararını giderebilirler mi? Yahut bana bir rahmet dilerse, onlar O'nun rahmetini tutabilirler mi? De ki: "Allah, bana yeter." Tevekkül edenler, hep O'na dayanırlar. Zümer 38
demişsinki:Ancak halkın galeyanı üzerine Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in mübarek kabri üzerindeki Kubbe-i hadrâ'yı bıraktılar.
Şeyh Muhammed bin AbdulVahhab'ın Kasım halkına yolladığı mektup
"Benim dört mezhebin tüm kitaplarını iptal ettiğimi, altıyüz senedir insanların bir hiç üzere olduklarını iddia ettiğimi, müçtehid olduğumu iddia ettiğimi, taklidin dışında olduğumu söylediğimi, ulemanın ihtilafı ceza olduğunu, salihlerle tevessül edenleri tekfir ettiğimi, Busayri'yi 'ey yaratılmışların en keremlisi' dediği için tekfir ettiğimi, eğer Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem)'in kabrinin kubbesini yıkmaya gücüm yetseydi elbette onu yıkacağımı söylediğimi, yine güç yetirebilseydim Kabe'nin (altın) oluğunu değiştirip yerine tahtadan bir oluk takacağımı söylediğimi, Nebi (sallAllahu aleyhi ve sellem)'in kabrini ziyaret etmeyi haram kıldığımı, anne ve babanın ve diğer insanların kabirlerini ziyaretten menettiğimi, Allah'tan başkası adına yemin edenleri tekfir ettiğimi, İbni Fariz ve İbni Arabi'yi tekfir ettiğimi, 'Delail'ul-Hayrat' ve 'Ravz'ur-Reyahin' adlı kitapları
119
kitapları yaktığımı, 'Ravz'ur-Reyahin' (güzel kokanların bahçesi) isimli kitaba 'Ravz'u'ş-Şeyatin' (şeytanların bahçesi) diye isimlendirdiğimi bana isnad etmiştir(ler).
Tüm bunlara cevabım şudur: 'Allahım seni tesbih ederim ki, bu bana yapılan büyük bir iftiradır.'
Bundan önce de Muhammed (sallAllahu aleyhi ve sellem) 'e İsa bin Meryem'e ve salihlere hakaret ediyor diye iftira ettiler. Böylece yalan isnadında, iftira ve sözde kalpleri birbirine benzedi .
Muhammed bin AbdulVahhab: "ed-Durer es-Sunniyye fi'l-Ecvibetin- Necdiyye" adlı kitabın 'Kassim Halkına Gönderdiği Mektup'un ikinci kısmıdır. Derleyen: AbdurRahman bin Kasım. Cilt:1.Sayfa:14-17
demişsinki:müslümanları müşrik ilân etti ve yedi sene Mekke-i mükerreme'ye sokmadı.
müşriklerin mekkeye girişinin yasak oluşunda ihtilaf olmakla birlikde genel alimler ''yasaktır''demişler. bu konuda elmamlılı hamdi yazırın tevbe17 tefsirini okumanı tavsiye ederim. uzun olduğu için buraya yazamadım.
müslümanları müşrik ilan etdiyse bu bir hükümdür. şeriat mahkemeside buna yetkilidir. delilleri nelerdir, neye göre bu hükmü vermiştir bilemem fakat yukarıdaki kasım halkına yazılan mektup şeyhin akidesinden kısaca örnekler içerir.
demişsinki:Tellâllar çıkartarak: "Suûd bin Abdülaziz'in dinine girin!" diyerek müslümanları İbn-i Abdülvehhâb'ın görüşlerini kabule zorladılar.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:
"Allah katında din İslâm'dır." (Âl-i imrân: 19)
Buyurduğu halde Hazret-i Allah'a ve Resulullah Aleyhisselâm'a karşı geldi, Kitabullah'ı inkâr etti ve kendi dinini ilân etti. Vehhâbîliği bir din olarak kabul etti.
ilminden büyük cümle etmişsin. vahhabiliği din olarak kabul eden varsa o kişi kafirdir.
delilinide sen vermişsin zaten.
Sonra da (ey Muhammed!) sana: "Hakk'a yönelen ve müşriklerden olmayan İbrahim'in dinine tabi ol" diye vahyettik.Nahl 123
ibrahimin dinine tabi ol ne demek? Allah Azze ve Celle haşa islamdan başka bir dinemi çağırıyor bizleri. bu nasıl bir zandır?
demişsinki:Kabir ve türbe düşmanlığı bu bidatçilerin mirasıdır.
burada bidat kelimesini kullanmak yerine kullandığın kelimenin manasını araştırsan sana yeterdi.
bidatci kime diyorsunuz?
Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki :
"Sözlerin en güzeli ALLAH'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed'in (S.A.V) yoludur. İşlerin en şerlisi dine sonradan sokulanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid'at, her bid'at sapıklık, her sapıklık da cehennemliktir."
"(Sünen-i Nesâî 1578)
nasıl oluyorda dinde aslı olanı uygulayanlar bidatcı oluyorda din adına delilsiz konuşanlar ehli sünnet oluyor açıklarsan sevinirim
demişsinki: Nitekim bugün Resulullah Aleyhisselâm'ın kabr-i şerif'lerinin başına polis dikmişlerdir. Hiçbir müslümanın hürmetle onun huzurunda durup tâzimlerini arzetmesine müsaade etmezler, dua etmek için ellerini kaldıranların ellerine vururlar.
Oysa Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Bir kimse Hacc eder, ondan sonra kabrimi ziyaret eylerse; hayatımda beni ziyaret etmiş gibi olur." (Câmiü's-sağir)
"Bir kimse Hacc ettikten sonra beni ziyaret etmezse bana cefâ etmiş olur." (Câmiü's-sağir)
duanın ibadet olduğunu ve Allahdan başkasına ibadet yapmanın asla caiz olmadığını yukarıda delilleriyle belirtdim. delil diye verdiğin hadisde sana cevap olarak yeter. o hadisde ''Bir kimse Hacc eder, ondan sonra kabrimi ziyaret eylerse'' burada ellerini resurullaha açıp haşa Allahdan başkasına ibadet etmekmi var?
hac eden Resurullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i ziyaret edmesinmi demiş şeyh? ne alaka bu hadisi delil getiriyorsunki?
işin en garip tarafı bidat çıkaranların, sünneti muhafaza etmek için mücadele edenlere bidatcı demeleri
yavuz hırsız ev sahibini bastırır demişler, gerçektende öyle
İmam Ahmed b. Sinan el-Kattân der ki:
"Dünyada ne kadar bid’atçi varsa, mutlaka hadis ehline buğzeder. Çünkü adam bid’at ortaya koydu mu kalbinden hadisin lezzeti sökülüp, alınır."
[İmam Nevevî: "et-Tezkira".]