Ramazan-ı Şerifin orucu, nefsin tehzib-i ahlakına ve serkeşane muamelelerinden vazgeçmesi cihetine baktığı noktasındaki çok hikmetlerinden birisi şudur ki: Nefs-i insaniye gafletle kendini unutuyor. Mahiyetindeki hadsiz aczi, nihayetsiz fakrı, gayet derecedeki kusurunu göremez ve görmek istemez. Hem ne kadar zaif ve zevale maruz ve musibetlere hedef bulunduğunu ve çabuk bozulur dağılır et ve kemikten ibaret olduğunu düşünmez. Adeta polattan bir vücudu var gibi, layemutane kendini ebedi tahayyül eder gibi dünyaya saldırır. Şedid bir hırs ve tama' ile ve şiddetli alaka ve muhabbet ile dünyaya atılır. Her lezzetli ve menfaatli şeylere bağlanır. Hem kendini kemal-i şefkatle terbiye eden Halıkını unutur. Hem netice-i hayatını ve hayat-ı uhreviyesini düşünmez; ahlak-ı seyyie içinde yuvarlanır. İşte Ramazan-ı Şerifteki oruç; en gafillere ve mütemerridlere, za'fını ve aczini ve fakrını ihsas ediyor. Açlık vasıtasıyla midesini düşünüyor. Midesindeki ihtiyacını anlar. Zaif vücudu, ne derece çürük olduğunu hatırlıyor. Ne derece merhamete ve şefkate muhtaç olduğunu derk eder. Nefsin firavunluğunu bırakıp, kemal-i acz ve fakr ile dergâh-ı İlahiyeye ilticaa bir arzu hisseder ve bir şükr-ü manevi eliyle rahmet kapısını çalmağa hazırlanır. Eğer gaflet kalbini bozmamış ise... (Bediüzzaman Said Nursi – 29. Mektubdan) Lügatler Acz: âcizlik, güçsüzlük Ahlâk-ı seyyie : kötü ahlâk Alâka :ilgi, münasebet Cihet : yön, taraf Dergâh-ı ilahiye :Allah’ın huzuru, Allah’ın kapısı Derk :anlamak, düşünmek Ebedî: sonu olmayan, sonsuz Fakr : ihtiyaç, yoksulluk, muhtaçlık, azlık, fakirlik Firavun :ilâhlık iddia eden dinsiz ve azgın insan Gâfil : dikkatsiz, uyanık olmayan, iyi düşünmeyen Gaflet :dikkatsizlik, vurdumduymazlık, en mühim vazifeyi düşünmeyip kıymetsiz işlerle uğraşmak, sorumsuzluk, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma Gayet :çok, pek çok Hadsiz : sayısız, sınırsız Hâlık : yaratıcı, yaratan(Allah) Hayat-ı uhreviye :âhiret hayatı Hedef :nişan noktası, varılmak istenen gaye Hırs :şiddetli istek, açgözlülük Hikmet :Herkesin bilmediği gizli sebeb, gizli sır, sebeb, fayda, gaye, her şeyin belirli gayelere yönelik olarak, manalı, faydalı ve tam yerli yerinde olması ve yaratılması Hissetmek :duymak, derinden yaşamak İbaret : meydana gelmiş, toplanmış, bir şeylerden teşekkül etmiş İhsas :hissettirmek, bilmek, duyurmak, kapalıca anlatmak İhtiyaç :muhtaç olunan şey, gereksinim İltica: sığınma Kemal-i acz :tam âcizlik, tam güçsüzlük ve muhtaçlık Kemal-i şefkat : tam ve mükemmel şefkat Kusur :noksanlık, eksiklik, acizlik, tedbirsizlik Layemutane :ölümsüz gibi, kendini ölümsüz zannederek Lezzet :tat Mahiyet : asıl,esas Maruz : tesiri altında kalmak, uğramak, yüzyüze gelmek Menfaat :fayda, kâr, gelir Merhamet :acımak, şefkat göstermek Muamele: davranış, işlem, birbiri ile işlem görme Muhabbet : sevgi,sevmek Muhtaç :ihtiyacı olan Musibet :bela, felaket, afet, dert Mütemerrid :inatçı, ısrar eden, dik kafalılık eden Nefis : bir kimsenin kendisi; insanı daima kötülüğe, maddî zevk ve isteklere sevk eden duygu Nefs-i insaniye :insanın nefsi, dünyevi ve haram zevklere bakan yönü Netice-i hayat :hayatın sonu Nihayetsiz: sonsuz, sınırsız Polat :sağlam, sert, çelik gibi Rahmet :merhamet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek Ramazan-ı Şerif :şerefli Ramazan ayı Serkeşane : İtaatsizlikle, dikbaşlılıkla, inatla. Şedid :şiddetli, sert, sıkı Şefkat : acıyarak sevmek, karşılıksız yardım ve sevgi Şey : madde, eşya, varlık Şiddet :sertlik, katılık, sıkılık Şükr-ü manevi :manevi şükür Tahayyül : Hayale getirmek. Hayalde canlandırmak. Fikir kurmak Tama’ : Hırsla istemek. Doymazlık. Aç gözlülük. Çok isteme. Tehzib-i ahlâk : Temiz ahlâk sâhibi olmağa çalışmak. Ahlâkını düzeltmek Terbiye : belli bir amaca erişecek şekilde geliştirme, olgunlaştırma Vasıta :aracı, iki şeyi birbirine ulaştıran Vücud: beden, varlık, var olmak Za’f : zayıflık, kuvvetsizlik, güçsüzlük Zaif : zayıf, dayanıksız Zeval : yok olmak, son bulmak, geçip gitme, yerinden ayrılıp gitmek, gelip geçici olmak