Kutub-i Sitte Hadis-i Şerifleri

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
471 - Huzeyfe (radiyallahu anh), "Allah yolunda infak edin, kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayin. Ihsanda bulunun. Allah ihsan edenleri sever" (Bakara, 195) mealindeki ayetle ilgili olarak demistir ki: "Bu ayet infak ile alakali olarak nazil oldu."
Buhari, Tefsir, Bakara 2,31.

472 - Eslem Ibnu Imran anlatiyor: Medine'den gazve icin yola ciktik. Niyetimiz Istanbul'du. Cemaatin basinda Abdurrahman Ibnu Halid Ibni'l-Velid vardi. Rum askerleri sirtlarini sehrin surlarina yaslamis mudafaada idiler. Bizden biri tek basina dusmana saldiriya gecti. Halk: "Dur, dur! Lailahe illallah, eliyle kenidini tehlikeye atiyor!" diye bagristilar. Ebu Eyyub el-Ensari hazretleri (radiyallahu anh) atilarak: "Ey ensar toplulugu, bu ayet bizim hakkimizda indi. Cenab-i Hakk, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a yardim edip, Islam galebe calinca biz: "Artik islerimizin basinda kalip, onlari yoluna koyalim" dedik. Bunun uzerine Allah'u Teala bu ayeti indirdi. Yani "Ellerimizle kendimizi tehlikeye atmak" demek malin-mulkun basinda kalip onlari duzene koymak icin cihadi terketmektir."
Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2976); Ebu Davud, Cihad 23, (2512).

473 - Abdullah Ibnu Ma'kil (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ka'b Ibnu Ucre (radiyallahu anh)'ye "Oructan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lazimdir" (Bkara, 196) mealindeki ayetten sordum. Dedi ki: "Basimda bitler kaynastigi halde Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a goturuldum. Beni gorunce: "Mesakkatin, bu gordugum dereceye ulasacagini zannetmezdim. Bir koyun bulabilecek misin?" dedi. "Hayir" cevabini verdi. (Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "...Icinizde hasta olan veya basindan rahatsiz varsa fidye olarak ya oruc tutmasi, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir..." (Bakara, 196) Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Uc gun oruc tut veya her fakire yarim sa' yiyecek vermek suretiyle alti fakiri doyur, basini tras et" dedi. Bu ayet hassaten benim hakkimda nazil oldu, ancak umumen hapimize samildir."
Buhari, Tefsir, Bakara 2,32, Megazi 35, Tibb 16; Muslim, Hacc 80, 85 (1201); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2977); Ebu Davud, Menasik, 43, (1856); Ibnu Mace, Menasik 8, 6, (3079); Muvatta, Hacc, 239 (1-117); Nesai, Menasik 96, (5, 194-195).

474 - Ebu Umame et-Temimi anlatiyor: "Ben hac sirasinda, ucret mukabili hizmet veren birisi idim. Bana: "Senin haccin hac sayilmaz" dediler. Bilahere Ibnu Omer (radiyallahu anh)'e rastladim. O'na: "Ben hacc sirasinda, ucretle hizmet veren birisiyim, halk bana: "senin haccin hacc sayilmaz diyorlar" dedim. Ibnu Omer (radiyallahu anhuma): "Ihrama girmiyor, telbiye okumuyor, tavafta bulunmuyor musun?" dedi: "Hepsini yapiyorum" diye cevap verdim. Cevabim uzerine su aciklamayi yapti: "Senin haccin hacc sayilir. Nitekim Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir adam gelmis, senin bana sorduguna yakin seyler sormustu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sukut buyurdu ve adama cevap vermedi. Derken su ayet nazil oldu: "(Hacc mevsiminde, ticaret yaparak) Rabbinizden rizik istemenizde bir gunah yoktur..." (Bakara, 198). Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) o adami cagirtarak, ayeti okudu ve: "Haccin hacc sayilir" buyurdu."
Ebu Davud, Menasik 7, (1733).

475 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Ukaz, Mecenne ve Zulmecaz cahiliye devrinin panayirlari idi. Islam geldigi zaman halk, hac mevsiminde ticaret yapmayi gunah addeder oldular. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Hac mevsiminde Rabbinizden rizik taleb etmenizde sizin icin bir gunah yoktur." Ayeti Ibnu Abbas su sekilde okudu."
Buhari, Tefsir, Bakara 2,34, Hacc 150, Buyu 1; Ebu Davud, Menasik 5, (1732), 7, (1734).

476 - Yine Ibnu Abbas anlatiyor: "Yemen ahalisi, hacca geliyorlar fakat beraberlerinde azik almiyorlardi. "Biz mutevekkil kimseleriz" diyorlardi. Meke'ye gelince bu davranislarini halka sordular. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Aziklanin, ancak bilin ki, en hayirli azik takvadir" (Bakara, 197).
Buhari, Hacc 6; Ebu Davud, Menasik 4, (1730).

477 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Kisi ihramsiz olarak (yani Mekke'de ikamet edenler veya umre icin gelip, umreden sonra ihrami cikaranlar) Beytullah'i ziyaret eder. Bu imkan, hacc niyetiyle ihram giymeye kadar devam eder. Arafat'a cikinca, kime deve, sigir veya davardan kurban muyesser olmussa, diledigini kurban eder. Bunlardan biri olmazsa, ona hactaki, uc gunun orucu terettup eder. Bu gunler, arefe gununden evvele ait olmalidir. Bu uc gunun sonuncu gunu arefe gunune tesaduf ederse, bunda bir gunah yoktur. Sonra Arafat'da vakfe'ye gider ikindi namazindan aksam karanliginin gelmesine kadar vakfede kalir.
Ibnu Abbas anlatmaya uslubu biraz degistirerek devam ediyor.
"Sonra Arafat'tan insanlar sokun edince, orayi terketsinler. Topluca geceyi gecirecekleri yere (Muzdelife'ye) gelsinler. Orada Allah'i cokca zikretsinler, sabah vakti girmezden once bilhassa tekbir ve tehlili cok yapsinlar sonra buradan da topluca hareket etsinler. Cunku (eskiden beri) herkes buradan hareket ederdi. Cenab-i Hakk: "Insanlarin toplu olarak sokun ettigi yerden siz de sokun edin, (eski yaptiklarinizdan) Allah'a af dileyin. Allah bagislar ve merhamet eder" (Bakara, 199). Seytan taslayincaya kadar akmaya (ve cok zikretmeye) devam edin" buyurmustur.
Buhari, Tefsir, Bakara 2, 35.

478 - Ibnu Museyyeb anlatiyor: "Suheyb (radiyallahu anh) muhacir olarak Mekke'den yola cikti. Kureys'ten bazilari onu takibe basladilar. Bunun uzerine o da devesinden inerek sadaginda ne kadar ok varsa hepsini cikardi. Takipcilere: "Allah'a kasem olsun oklarimin hepsini atincaya kadar bana yetisemezsiniz. Sonra elimde durdukca kilicimi kullanacagim. Eger dilerseniz, size Mekke'de topraga gomdugum malin yerini soyleyeyim, mukabilinde siz de beni serbest birakin, yoluma devam edeyim" dedi. Takipciler teklifini kabul ettiler. (O da sag salim yoluna devam etti). Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yanina varinca su ayet nazil oldu: "Insanlardan oyle kimse de vardir ki, Allah'in rizasini isteyerek nefsini satin alir..." (Bakara, 207). Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Ebu Yahya'nin alis-verisi karli oldu" der ve ayeti tilavet buyurur", (Rezin'in ilavesidir. Bagavi ve Ibnu Kesir tefsirlerinde senedsiz olarak kaydederler).

479 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Cenab-i Hakk'in su sozleri nazil oldugu zaman: "Yetim rusdune erinceye kadar, onun malina o en guzel olanindan baska bir suretle yaklasmayin"; keza "Yetimlerin mallarini haksiz (ve haram) olarak yiyenler karinlarina ancak bir ates yemis olurlar. Onlar cilgin bir atese gireceklerdir" (Nisa 10) yaninda yetim bulunanlar hemen gidip yetimlerin yiyecegini ve icecegini kendilerinin yiyip iceceklerinden ayirdilar. Yetime ait yiyecek ve iceceklerden bir sey artsa ona dokunulmuyor, yiyinceye veya kokusup bozuluncaya kadar saklaniyordu. Bu hal, bir kisim muskilatlara sebep oldu. Durum Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a arzedildi. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Sana yetimleri sorarlar. De ki: Onlari faydali ve iyi bir hale getirmek hayirlidir. Sayet kendileriyle bir arada yasarsaniz onlar sizin kardeslerinizdir" (Bakara 220). Bu ayet uzerine yetimlerin yiyeceklerini ve iceceklerini kendi yiyecek ve iceceklerine karistirdilar."
Ebu Davud, Vesaya 7, (2871); Nesai, Vesaya 11, (6, 256-257).

480 - Nafi anlatiyor: Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) Kur'an okudugu zaman, okuma isinden cikincaya kadar hic konusmazdi. Bir gun ben (Mushaf'i, yuzunden takip ediverdim, o da ezberden) Bakara suresini okudu. Bir ayete gelince bana: "Bu ayet ne hakkinda indi biliyor musun?" diye sordu. Ben "Hayir!" deyince: "Su, su mesele icin" diye acikladi, sonra (okumaya) devam etti.
Buhari, Tefsir, Bakara 2, 39.
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
481 - Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Yahudiler: "Kadina arka istikametinden temas edilirse cocuk sasi dogar" derlerdi. Bunun uzerine: "Kadinlariniz sizin (evlad yetistiren) tarlanizdir. O halde tarlaniza dilediginiz gibi gelin" ayeti nazil oldu" (Bakara 223).
Buhari, Tefsir, Bakara2, 39; Muslim, Nikah 117 (1435); Ebu Davud, Nikah 46, (2163); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2982).

482 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Ey Allah'in Resulu mahvoldum" buyurdu. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Niye mahvoldun ne var?" diye sorunca acikladi: "Bu gece binegimi ters cevirdim (arka canibinden yanastim). "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hicbir cevap vermedi. Cenab-i Hakk peygamberine su ayeti vahyetti: "Kadinlariniz sizin tarlalarinizdir. Tarlaniza istediginiz gibi gelin." Duburunden ve hayiz halinde temastan kacinmak sartiyla onden, arkadan, nasil istersen oyle gel."
Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2984).

483 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Allah, Ibnu Omer (radiyallahu anh)'i magfiret buyursun, bir hususta yanilmisti. Su Ensariler putperestti ve ehl-i kitaptan Yahudilerle birlikte idiler. Ensar (Islam'dan once) ilim yonuyle Yahudilerin kendilerinden ustun olduklarina inanirlardi. Bu sebeple onlarin bircok davranislarini aynen taklid ediyorlardi. Ehh-i kitaba has adetlerden biri de kadinlarina tek istikametten (yani on cihetten) yanasirlardi. Bu, kadin icin de en uygun tarzdi. Ensar toplulugu, bu adeti de Yahudilerden aynen almisti. Kureysliler ise, kadinlari hos olmayan sekilde acarlar, onlara arka cihetlerinden, on cihetlerinden, sirt ustu yatmis vaziyette yenesirlardi. Medine'ye muhacir olarak Mekkeliler gelince onlardan bir erkek Medineli bir kizla evlendi. Erkek, kadina Kureys usulunce temas etmek istedi. Kadin buna musaade etmedi. "Bizde kadina tek istikametten temas edilir, sen de oyle yap, aksi halde bana dokunma" dedi.
Onlarin bu ihtilafi buyudu ve herkes duydu. Oyle ki Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a da intikal etti. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Kadinlariniz (cocuk yetistirdiginiz) tarlanizdir. Tarlaya dilediginiz gibi gelin" (Bakara 223). "Diledigi gibi" den maksad (istikamet olarak) onlerinden, arkalarindan, sirt ustu yatmis olarak. Ancak bu gelis cocuk mahalline olacak."
Ebu Davud, Nikah 46, (2164).

484 - Ummu Seleme (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Kadinlariniz (cocuk yetistirdiginiz) tarlalarinizdir, tarlaniza dilediginiz gibi gelin" ayetiyle ilgili olarak soyle buyurdu: "Tek yoldan (ki o da cocuk yoludur) olmak kaydiyla dilediginiz sekilde temas kurun"
Tirmizi, Tefsir, Bakara, (2983).

485 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Kur'an'daki: "Allah sizi (dil aliskanligi olarak maksadsiz yapilan) lagv yeminleriniz icin muaheze etmez"ayeti kisinin sozunde sikca kullandigi, "vallahi evet", "billahi hayir" gibi yeminleri icin nazil oldu."
Buhari, Eyman 14, Tefsir, Maide 8; Ebu Davud, Eyman 7, (3254); Muvatta, Eyman 9, (2, 477).
Yukaridaki metin Buhari'den alinmadir. Hadisi, Ebu Davud hem Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sozu olarak hem de Hz. Aise (radiyallahu anha)'nin sozu olarak iki sekilde rivayet etmistir.
Imam Malik Muvatta'da bu hadisle ilgili olarak sunu soyler: "Bu mevzuda isittigimin en guzeli sudur: "Ayette gecen "Lagv", bir kimsenin oyle bildigi icin bir sey hakkinda yaptigi yemindir, ancak sonradan, o seyin, bildigi gibi olmadigini anlar. Bu durumda yaptigi yemin icin kefaret gerekmez. Ancak bir kimse de cikip, gunahkar ve yalanci oldugunu bile bile, birilerini memnun etmek veya bir mali elde etmek icin yemin ederse bu oylesine buyuk bir gunahtir ki, bunun kefareti yoktur."

486 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Kur'an-i Kerim'deki: "Kocalari, bekleme muddeti icinde barismak isterlerse onlari geri almaya (herkesten) cok layiktirlar..." (Bakara 228) ayeti hakkinda sunu soyledi: "Erkek hanimini uc talakla da bosasa hanimini geri almaya herkesten daha cok hak sahibi idi. Ancak bu hukum, Cenab-i Hakk'in su sozu ile neshedildi: "Bosanma iki defadir. Ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak birakmadir..." (Bakara 229).
Ebu Davud, Talak 10, (2195); Nesai, Talak 74, (6, 212).

487 - Urvetu'bnu'z-Zubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Cahiliye devrinde kisi hanimini bosar, iddeti sona ermeden geri almak isterse, alma hakkina sahipti. Bu sekilde bin kere bosayip geri donebilirdi. (Bu hal bir adamin su hadisesine kadar devam etti.) Bir gun adam hanimini bosadi ve iddeti dolmak uzere iken hanimini geri aldi, sonra tekrar bosadi ve hanimina: "Allah'a kasem olsun seni evime almiyorum ve ebediyen baskasina da helal olmayacaksin" dedi. Kadin: "Bu nasil olur?" deyince, adam: "Seni bosuyorum, iddetin dolmadan tekrar geri alacagim ve bu boylece devam edip gidecek" dedi. Kadin Hz. Aise (radiyallahu anha)'ye gitti, durumu anlatti. Hz. Aise cevap vermedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i bekledi. Gelince vak'ayi anlatti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da cevap vermedi (vahiy bekledi). Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Bosama iki defadir ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak birakmadir" (Bakara 229). O gunden itibaren insanlar bu yeni talaka yoneldiler, bosayan da bosamayan da. "
Tirmizi, Talak 16, (1192); Muvatta, Talak 80, (2, 588). (Parantez icindeki aciklayici kisimlar Tirmizi'deki ziyadeden alinmistir.

488 - Ma'kil Ibnu Yesar (radiyallahu anh) anlatiyor: Benim bir kizkardesim vardi. Evlenmek icin buna muracaat edenler oldu. Fakat kimseye musbet cevap vermiyordum. Derken amcamin oglu istedi. Kiz kardesimi ona nikahladim. Allah'in diledigi kadar bir muddet beraber yasadilar. Sonra amcam oglu onu talak-i ric'i ile bosadi. Ancak tekrar almadan terketti. Iddeti tamamlandi. Kiz kardesimle evlenmek isteyenler bana muracaat edince amcam oglu da, muracaat ederek tekrar almak istedi. Kendisine: "Daha once de cok isteyenler oldu, kimseye vermedim, seni hepsine tercih ederek sana verdim, seninle evlendirdim. Sen onu talak-i ric'i ile bosadin. (Geri alma hakkin oldugu halde terkettin ve iddeti doldu. Baskalari istemeye gelince, sen de talib oldun, taleble almak istiyorsun. Allah'a kasem olsun onu asla sana vermeyecegim" dedim. Ma'kil der ki: Bunun uzerine benim hakkimda su ayet nazil oldu: "Kadinlari bosadiginiz zaman iddetlerini bitirdiler mi, aralarinda mesru bir surette anlastiklari takdirde, artik kendilerini kocalarina nikah etmelerin engel olmayin" (Bakara 232). Yine Ma'kil ilave ediyor: "Ayet uzerine, yeminim icin kefarette bulundum ve kiz kardesimi, eski kocasina nikahladim"
Buhari, Tefsir, Bakara 2, 40, Talak 44; Ebu Davud, Nikah 21,(2087); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (298).
Buhari'nin bir rivayetinde soyle denir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Ma'kil'i cagirdi, ayeti kendisine tilavet buyurdu. Bunun uzerine o, muskulpesendligi birakti ve Allah'in emrine boyun egdi"
Buhari, Talak 44.

489 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) Kur'an'in: "(Vefat iddeti bekleyen) kadinlari nikahla isteyeceginizi citlatmanizda.... uzerinize bir vebal yoktur" (Bakara 235) ayetinden maksadi, "Evlenmeyi arzu eden kisinin: "Ben nikahlanmak istiyorum, kadina ihtiyacim var, saliha bir kadina kavusmak istiyorum" demesidir" diye aciklamistir.
Buhari, Nikah, 34.

490 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Hendek Savasi sirasinda "Allah onlarin evlerini ve kabirlerini atesle doldursun, bizim orta namazimizamani oldular, gunas batincaya kadar kilamadik" buyurdu.
Bir rivayette: "Bizi, salat-i vusta olan ikindi namazindan alikoydular" denir. Bir diger rivayette: "Sonra ikindiyi aksamla yatsi arasinda kildik" denir.
Buharí, Tefsir, Bakara 2, 42, Cihad 98, Megazi 29, Daavat 58; Muslim, Mesacid 202-206, (627); Ebu Davud 5, (409); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2987); Nesai, Salat 14 (1, 236); Ibnu Mace, Salat 6, (684).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
491 - Hz. Aise'nin azadlisi Ebu Yunus anlatiyor: "Hz. Aise (radiyallahu anha), kendisine bir mushaf yazmami emretti ve dedi ki: "Su ayete gelince bana haber ver: "Namazlara ve bilhassa orta namazina devam edin" (Bakara, 238). Yazarken bu ayete gelince ona haber verdim. Bana sunu imla ettirdi: "Namazlara ve orta namazina ve ikindi namazina devam edin ve Allah icin yalvaranlar olarak eda edin" (Bakara, 238). Hz. Aise (radiyallahu anha): "Ben bunu Resulullah'dan isittim" dedi.
Muslim, Mesacid 207. (629); Ebu Davud, Salat 5, (410); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2986); Nesai, Salat 6, (1, 236); Muvatta, Salat 25, (1, 138-139).

492 - Amr Ibnu Rafi (radiyallahu anh)'nin anlattigina gore, "Hz. Hafsa (radiyallahu anha)'ya bir mushaf yaziyormus. Hz. Hafsa (radiyallahu anha) kendisinden,onceki hadiste -(Ebu Yunus'tan) Hz. Aise'nin- taleb ettigi hususu aynen taleb ettigini anlatmistir."
Muvatta, Cma'a 25, (1, 139).

493 - Sakik Ibnu Utbe, Bera Ibnu'l-Azib (radiyallahu anhuma)'ten naklettigine gore, demistir ki: "Once su ayet nazil oldu: "Namazlara ve bilhassa ikindi namazina devam edin." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bunu bize Allah'in diledigi muddetce okudu. Sonra Allah bunu nashetti ve su ayeti indirdi: "Namazlara ve bilhassa orta namazina devam edin." Sakik'in yaninda oturmakta olan bir zat kendisine: "Oyle ise bu ikindi namazidir." Bera dedi ki: "Ben bu ayetin nasil nazil oldugunu Allah'in nasil neshettigini sana haber verdim."
Muslim, Mesacid 208, (630).

494 - Imam Malik (rahimehumullah)'e ulastiginagore, Ali Ibnu Ebi Talib (radiyallahu anh)'e Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), Kur'an'da zikri gecen "orta namaz"a (salatu'l-vusta) sabah namazi demislerdir.
Muvatta, Cema'a 28, (1, 137). Tirmizi, bu hadisi Ibnu Abbas ve Ibnu Omer'den muallak (senetsiz) olarak zikretmistir. Tirmizi, Salat 133, (182).

495 - Zeyd Ibnu Sabit ve Hz. Aise (radiyallahu anhuma) "Orta namazi, oglen namazidir" derlerdi.
Muvatta, Cema'a 27, (1, 139); Tirmizi, Salat 133, (182); Ebu Davud, Salat 5, (411).

496 - Ebu Davud'un Zeyd (radiyallahu anh)'den kaydettigine gore, Hz. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ogle namazini zevalden sonra sicagin en siddetli oldugu saatte kilardi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in kildigi namazlar icinde ashabina en zor geleni bu namaz idi. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Namazlara ve orta namazina devam edin." Zeyd devamla dedi ki: "(Orta namazi, oglen namazidir, zira) bundan once iki namaz var (birisi geceden -yatsi-, digeri gunduzden -sabah-), ondan sonra da iki namaz var (biri gunduzden -ikindi- digeri geceden -aksam-)".
Ebu Davud, Salat 5, (411).

497 - Abdullah Ibnu'z-Zubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Osman (radiyallahu anh)'a, Bakara suresinde gecen: "Sizden zevceler (ini geride) birakip olecek olanlar eslerinin (kendi evlerinden) cikarilmayarak yilina kadar faidelenmesini (bakilmasini) vasiyyet etsinler" (Bakara 240), ayeti diger bir ayetle (Bakara, 234) neshedildigi halde nicin bu mensuh ayeti de Kur'an-i Kerim'e yaziyorsunuz?" diye sordum. Bana su cevabi verdi: "Ey kardesim oglu bu ayeti terk mi edelim, (bunu mu soyluyorsun)? Hayir, ben hicbir seyi yerinden oynatmam."
Buhari, Tefsir, Bakara, 2, 45.

498 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Her seyin bir serefi var. Kur'an-i Kerim'in serefesi de Bakara suresidir. Bu surede bir ayet vardir ki, Kur'an ayetlerinin efendisidir: "Ayetu'l-Kursi".
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 2, (2881).

499 - Ubey Ibnu Ka'b (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana: "Ey Ebu'l-Munzir, Allah'in Kitabindan ezberinde bulunan hangi ayetin daha buyuk oldugunu biliyor musun?" diye sordu. Ben: "O Allah ki, O'ndan baska ilah yoktur, O, Hayy'dir, Kayyum'dur (yani diridir her seyekiyam saglayandir" (Bakara, 225) -ki buna Ayet'u'l-Kursi denir- dedim. Gogsume vurdu ve: "Ilim sana mubarek olsun ey Ebu'l-Munzir!" dedi."
Muslim, Musafirin 258, (810); Ebu Davud, Vitr, 17, (Salat 325, (1460).

500 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) beni Ramazan zekatini muhafazaya tayin etmisti. Derken kara bir adam gelerek zahireden avuc avuc almaya basladi. Ben derhal kendisini yakaladim ve: "Seni Resulullah(aleyhissalatu vesselam)'a cikaracagim" dedim. Bana: "Ben fakir ve muhtac bir kimseyim, ustelik uzerimde bakmak zorunda oldugum coluk-cocuk var, ihtiyaclarim cidden coktur, siddetlidir" dedi. Ben de onu saliverdim. Sabah olunca Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
-Ey Ebu Hureyre! Dun aksamki esirini ne yaptin? diye sordu. Ben:
-Ey Allah'in Resulu: Bana siddetli ihtiyacindan ve coluk-cocuktan dert yandi. Bunun uzerine ona aciyarak saliverdim, dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
-Ama o sana muhakkak yalan soyledi. Haberin olsun, o tekrar gelecek! buyurdu. Bu sozunden anladim ki, herif tekrar gelecek. Binaenaleyh onu beklemeye basladim. Derken yine geldi ve zahireden avuclamaya basladi. Ben de derhal yakaladim ve: "Seni mutlaka Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a cikaracagim" dedim. Yine yalvararak: "Beni birak, gercekten cok muhtacim, uzerimde coluk-cocuk var, bir daha yapmam" dedi. Ben yine acidim ve saliverdim.
Ertesi gun Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
-Ey Ebu Hureyre, dun geceki esirini ne yaptin? diye sordu. Ben:
-Ey Allah'in Resulu, bana ihtiyacindan coluk-cocugundan dert yandi. Ben de acidim ve saliverdim, dedim. "Ama" dedi, Resulullah: "O yalan soyledi fakat yine gelecek."
Ucuncu sefer yine gozetledim. Yine geldi ve zahireden avuc avuc almaya basladi. Onu yine yakalayip:
-Seni mutlaka Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e goturecegim. Bu ucuncu gelisin, ustelik sikilmadan baska gelmeyecegim deyip yine de geliyorsun, dedim. Yine bana rica ederek soyle soyledi: "Birak beni, sana birkac kelime ogreteyim de Allah onlarla sana fayda ulastirsin". Ben:
-Nedir bu kelimeler soyle! dedim. Bana dedi ki:
-Yataga girdin mi Ayetu'l-Kursi'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin uzerine muhafiz bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana seytan yaklasamaz dedi. Ben yine acidim ve serbest biraktim.
Sabah oldu, Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Dun aksamki esirini ne yaptin?" diye sordu. Ben:
-Ey Allah'in Resulu, bana birkac kelime ogretecegini, bunlarla Allah'in bana faide ihsan buyuracagini soyledi, ben de kendisini yine serbest biraktim, dedim. Resul-i Ekrem (aleyhissalatu vesselam):
-Neymis onlar? dedi. Ben:
-Efendim, dosegine uzandigin vakit Ayetu'l-Kursi'yi basindan sonuna kadar oku. (Bunu okursan) Allah'in koyacagi bir muhafiz uzerinden eksik olmaz ve ta sabaha kadar seytan sana yaklasmaz! dedi, cevabini verdim.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bunun uzerine: "(Bak hele!) o koyu bir yalanci oldugu halde, bu sefer dogru soylemis. Ey Ebu Hureyre! Uc gecedir kiminle konustugunu biliyor musun?" dedi. Ben:
-Hayir! cevabini verdim.
-O bir seytandi buyurdular.
Buhari, Vekale 10.
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
501 - Ebu Eyyub (radiyallahu anh) anlatmistir ki: "Kendisinin bir hucresi vardi ve icinde hurma bulunuyordu. Buraya bir gulyabani (cin) dadanmis gelip hurmadan aliyordu. Bu durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a acti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kendisine "Git, tekrar gorecek olursan "Allah'in adiyla, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a icabet et" dersin" buyurdu.
Ebu Eyyub der ki: (Bekledim, tekrar gelince) yakaladim. Ancak, bir daha gelmeyecegine dair yemin etti, ben de saliverdim. Sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la karsilastigimda Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Esirin ne oldu?" diye sordu. Ben: "Bir daha gelmeyecegine dair yemin etti (ben de biraktim)" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "O yalan soylemis, o yalana aliskindir" buyurdu.
Ebu Eyyub, bir baska sefer yine geldigini, yakalayinca gelmeyecegine dair yine yemin ettigini, yemini uzerine saliverdigini anlatir. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) tekrar: "Esirin ne oldu?" diye sorar. "Gelmeyecegine dair yemin edince biraktim" der. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Yalan soylemis, o zaten yalana aliskindir" buyurur.
Ebu eyyub (radiyallahu anh) ucuncu sefer yine yakalar ve: "Bu sefer seni birakmayacagim, mutlaka Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a kadar goturecegim" der. Bunun uzerine cin: "(Dinle beni) sana muhim bir sey hatirlatacagim: Ayet'u'l-Kursi varya onu evinde oku. O takdirde sana hic ne seytan ne baskasi yaklasamaz" der. (Ebu Eyyub yine salar) ve Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelir. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Esirin ne oldu?" diye sorar. Olup biteni haber verince: "(Hayret), yalanci oldugu halde bu sefer dogruyu soylemis" buyurur."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 3, (2883).

502 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Dinde zorlama yoktur" (Bakara 256) ayeti Ensar hakkinda inmistir. Soyle ki: Medine'de cocugu yasamayip olen kadinlar, "cocugum yasarsa Yahudi dini uzerine yetistirecegim" diye adakta bulunurdu. Benu Nadir Yahudileri Medine'den suruldukleri vakit, bunlar arasinda Yahudilestirilmis cok sayida Ensar cocugu vardi. Ensariler: "Cocuklarimizi onlara terketmeyiz" dediler. Bunun uzerine Cenab-i Hakk: "Dinde zorlama yoktur, artik iman ile kufur apacik meydana cikmistir..." (Bakara) ayetini inzal buyurdu."
Ebu Davud, Cihad 126, (2682).

503 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hz. Ibrahim (aleyhisselam)'in su sozleriyle ifade ettigi supheyi yasamaya biz ondan daha layikiz: "Ey Rabbim oluleri nasil diriltecegini bana goster" demis, (Allah: "Buna) inanmadin mi yoksa" demis, o da: "Inandim, fakat kalbimin, (gozumle gorerek) yatismasi icin (istedim, diye) soylemisti." (Bakara, 260).
Allah, Lut (aleyhisselam)'a rahmetini bol kilsin, aslinda o cok muhkem bir kaleye siginmisti.
Eger, Hz. Yusuf (aleyhisselam)'un kaldigi muddetce hapiste ben kalsaydim, davete icabet ederdim."
Buhari, Enbiya 11, 15, 19, Tefsir, Yusuf 5, Ta'bir 9; Muslim, Iman 238, (151), Fedail 152, (151); Tirmizi, Tefsir, Yusuf 12, (3115).

504 - Tirmizi'nin bir rivayetinde Hz. Yusuf'la ilgili olarak Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmustur: "Kerim oglu Kerim oglu Kerim oglu Kerim; Ibrahimoglu Ishakoglu Yakuboglu Yusuf'tur.
Ve ilave etti: "Sayet, hapiste onun yerine ben yatmis olsaydim da, sonunda bana elci gelseydi, cikma hususunda hemen cevap verirdim." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) arkadan su ayeti okudu: "Kendisine elci gelince, "Efendine don de ellerini kesen o kadinlarin zoru neydi kendisine sor" dedi.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) devamla sunu soyledi: "Allah Teala'nin rahmeti Lut'a olsun, o aslinda cok saglam bir kaleye siginmisti. Allah ondan sonra, her peygamberi kavminden kalabalik bir ceaat icinde gonderdi."
Tirmizi, Tefsir, Yusuf, (3115).

505 - Ubeyd Ibnu Umayr anlatiyor: "Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabina sordu. "Su ayet kimin hakkinda nazil olmustur?
"Sizden herhangi biri arzu edermi ki, hurmalardan, uzumlerden kendisinin bir bahcesi olsun, altindan irmaklar aksin, orada kendisinin her cesit meyveleri bulunsun. Fakat ona ihtiyarlik coksun, acizve kucuk cocuklari da olsun, derken o bahceye icinde bir ates bulunan bir bora isabet etsin de o, yaniversin? (Bakara, 266).
Cemaat: "Allah ve Resulu daha iyi bilir" cevabini verdi. Hz. Omer (radiyallahu anh) bu cevaba kizdi ve: "Biliyoruz veya bilmiyoruz" deyin dedi.
Bunun uzerine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Bu hususta icimden bir seyler geciyor ey muminlerin emiri" dedi. Hz. Omer (radiyallahu anh) ona: "Ey kardesimin oglu soyle onu, kendini kucuk gorme" dedi. Ibnu Abbas: "Bu, bir is icin misal olarak verilmistir" deyince Hz. Omer: "Hangi is icin?" diye tekrar etti. Ibnu Abbas da: "Zengin bir kimsenin isi icin, oyle ki bu zengin Allah'a kulluk ve itaatini yerine getiriyordu. Sonra Allah ona seytani gonderdi. (Zengin onun igvasina kapilarak gunahlar esledi ve sonunda butun (salih) amellerini batirdi."
Buhari, Tefsir, Bakara 47.

506 - Bera (radiyallahu anh): "Igrenmeden alamayacaginiz pis seyleri vermeye kalkmayin..." (Bakara, 267) mealindeki ayet biz ensarlar hakkinda indi" dedi ve anlatti: "Biz hurma yetistiren kimselerdik. Herkes, hurmasindan az veya cok olusuna gore tasadduk ederdi. Bu cumleden olarak, kisi bir iki hurma salkimi getirir onu mescide asardi. Mescidde kalan Ehl-i Suffa'nin yiyecegi yoktu. Bunlardan biri aciktigi zaman, salkima gelir, sopasiyla vurur, ondan bir miktar hurma dusurur ve yerdi. Hayri dusunmeyenlerden bazilari, icerisinde kalitesiz hurmalarin cokca bulundugu salkimlardan, bazilari kirik adi salkimlardan getirip asiyordu. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Ey iman edenler: Kazandiklarinizin temizlerinden ve size yerden cikardiklarimizdan sarfedin; igrenmeden alamiyacaginiz pis seyleri vermeye kalkmayin. Allah'in mustagni ve ovulmeye layik oldugunu bilin." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ayeti soyle aciklar: "Sizden biri, sadaka olarak verdigi seyin benzeri, kendisine verildigi takdirde onu istemeye istemeye, utanarak alacagi seyden almamasina dikkat etsin." Ibnu Abbas der ki: "Bundan sonra hepimiz, sahib oldugumuz seylerin iyilerinden verir olduk."
Hadisi, Tirmizi rivayet eder ve sahih oldugunu belirtir. (Tefsir, (2990). Hadisi Ibnu Mace, Zekat'in 19, (1822) babinda kaydeder.

507 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Seytan da, melek de insanogluna sokularak onun kalbine birtakim seyler atarlar. Seytanin isi kotuluge cagirmak, sonu fena ve zararli olan seylere tesvik etmek ve hakki yalanlamak, haktan uzaklastirmaktir. Melegin isi hak ve hayra, iyilige cagirmak ve kotulukten uzaklastirmaktir. Kim icinde hakka, hayira, iyilige cagiran bir ses duyarsa bilsin ki bu Allah'tandir ve hemen Allahu Teala'ya hamdetsin. Kim de icinde serr ve inkara cagiran bir fisilti duyarsa ondan uzaklassin ve hemen seytandan Allah'a siginsin." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu sozlerine su mealdeki ayeti ekledi: "Seytan sizi fakir olacaksiniz diye korkutur, size cimriligi emreder.." (Bakara 268).
Tirmizi, Tefsir, (2991).

508 - Mervan el-Esfar'in anlattigina gore, Abdullah Ibnu Omer (radiyallahu anhuma): "..Icinizdekini aciklasaniz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba ceker ve diledigini bagislar, diledigine azab eder, Allah her seye kadirdir." (Bakara 284) ayetinin muteakip ayet tarafindan neshedildigini soylemistir."
Buhari, Tefsir, Bakara 54, 55.

509 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Cenab-i Hakk'in su mealdeki sozu nazil olunca: "Icinizdekini aciklasaniz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba ceker ve diledigini bagislar, diledigine azab eder..." (Bakar, 284) bu ihbar Sahabe (radiyallahu anhuma)'ye cok agir geldi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a geldiler, diz cokup oturdular ve dediler ki: "Ey Allah'in elcisi, bize yapabilecegimiz isler emredildi: Namaz, oruc, cihad ve sadaka, bunlari yapiyoruz. Ama Cenab-i Hakk sana su ayeti inzal buyurdu. Onu yerine getirmemiz mumkun degil." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlara: "Yani sizler de sizden onceki Yahudi ve Hiristiyanlar gibi "dinledik ama itaat etmiyoruz" mu demek istiyorsunuz? Hayir oyle degil soyle deyin: "Isittik itaat ettik. Ey Rabbimiz affini dileriz, donus Sana'dir." Cemaat bunu okuyup, dilleri ona alisinca, bir muddet sonra Cenab-i Hakk su vahyi inzal buyurdu: "Peygamber ve inananlar O'na Rabbi'nden indirilene inandi. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarina, peygamberlerine inandi. "Peygamberleri arasinda hicbirini ayirdetmeyiz, isittik, itaat ettik, Rabbimiz! Affini dileriz, donus sanadir" dediler" (Bakara 285).
Ashab bunu yapinca Allah, onceki ayeti neshetti ve su ayeti inzal buyurdu: "Allah kisiye ancak gucunun yetecegi kadar yukler; kazandigi iyilik lehine, ettigi kotuluk de aleyhinedir. Rabbimiz! Eger unutacak veya yanilacak olursak bizi sorumlu tutma. (Resulullah bu duayi yapinca Allah Teala hazretleri: Pekala, yaptim buyurmustur). Rabbimiz bizden oncekilere yukledigin gibi bize de agir yuk yukleme! (Allah Teala hazretleri: Pekiyi buyurmustur). Rabbimiz! Bize gucumuzun yetmiyecegi seyi tasitma (Rabb Teala hazretleri: Pekiyi dedi). Bizi affet, bizi bagisla, bize aci. Sen Mevlamizsin, kafirlere karsi bize yardim et (Rabb Teala buna da Pekiyi demistir).
Muslim, Iman 199, (125).

510 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah Teala, ummetim, icinden gecen fena seylerle amel etmedikce veya onu konusmadikca o sey yuzunden ummetimi hesaba cekmeyecektir."
Buhari, Eyman Ve'n-Nuzur 15, Itk 6, Talak 11; Muslim, Iman 201, (127); Ebu Davud, Talak 15, (2209); Nesai, Talak 22 (6, 156); Tirmizi, Talak 8, (1183); Ibnu Mace, Talak 14, (2540).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
AL-I IMRAN SURESI

511 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su mealdeki ayeti okudu: "(Habibim) Sana Kitab'i indiren O'dur. Ondan bir kisim ayetler muhkemdir ki bunlar Kitab'in anasi (temeli)dir. Diger bir kismi da mutesabihlerdir. Iste kalblerinde egrilik bulunanlar sirf fitne aramak (otekini berikini saptirmak) ve (kendi arzularina gore) onun te'viline yeltenmek icin onun mutesabih olanina tabi olurlar. Halbuki onun te'viliniAllah'dan baskasi bilmez, ilimde yuksek gayeye erenler ise; "Biz ona inandik, hepsi Rabbimiz katindadir" derler. (Bunlari) salim akillilardan baskasi iyice dusunmez."
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ayetin okunmasini tamamlayinca bana sunu soyledi: "Kur'an'in mutesabih ayetlerine tabi olanlari gordugunuz vakit bilin ki onlar Allah'in ayette haber verdigi kimselerdir, onlardan sakinin."
Buhari, Tefsir, Al-i Imran 1; Muslim, Ilim 1, (2665); Tirmizi, Tefsir, Al-i Imran (2996);Ebu Davud, Sunne 2, (4598).

512 - Said Ibnu Cubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam gelerek, Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a "Ben Kur'an'da bazi ayetler goruyorum onlar bana aralarinda ihtilafli geliyor" dedi. Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Nelermis onlar?" diye sorunca adam su ayetleri okudu: "Sur'a uflendigi zaman, aralarinda o gun (boburlenecekleri) soylari soplari olmadigi gibi, (birbirlerinin halini) de soramazlar" (mu'minun, 101). Halbuki su ayet de var: "Birbirlerine donup sorusurlar" (Saffat 27).
Bir ayette soyle denir: "O gun inkar edip peygambere bas kaldirmis olanlar, yerle bir olmayi ne kadar isterler ve Allah'tan bir soz gizleyemezler" (Nisa 42). Halbuki su ayet var: "Sonra, Rabbimiz Allah'a and olsun ki bizler puta tapanlar degildik, demekten baska care bulamazlar" (En'am, 23).
Nazi'at suresinde: "Ey inkarcilar! Sizi yaratmak mi daha zordur, yoksa gogu yaratmak mi? Ki onu Allah bina edip yukseltmis ve ona sekil vermistir. Gecesini karanlik yapmis, gunduzunu aydinlatmistir. Ardindan yeri duzenlemistir" (27-30) buyuruyor.
Burada gogun yaratilisi yerin yaratilisindan oncedir: "Ey Muhammed onlara de ki: "Siz yeri iki gunde yaratani mi inkar ediyor ve O'na esler kosuyorsunuz! O alemlerin Rabbi'dir. O yeryuzune sabit daglar yerlestirdi, onu bereketli kildi. Arayanlar icin yeryuzunde gidalarini normal olarak dort gun (dort mevsim) icinde yetistirmesi kanununu koydu. Sonra duman halinde bulunan goge yoneldi. Ona ve yeryuzune "Isteyerek veya istemeyerek buyruguma gelin" dedi, ikisi de: "Isteyerek geldik" dediler (Fussilet, 9-11).
Kur'an'da: "Allah affedici, merhametli oldu", "Allah aziz ve hakim oldu", "Allah isitici ve gorucu oldu" denmektedir. Sanki, Allah eskiden boyle olmus bitmis gibi ifade edilmektedir."
Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) su cevabi verdi: "Sur'a ilk uflemede onlarin aralarinda hicbir bag olamaz, Allah'in diledikleri disinda herkes gokte olsun yerde olsun bu ilk uflemede baygin duser. Iste bu bayginlik aninda bag da yok, hal hatir sorma da yok. Sonra ikinci uflemede birbirlerine gelip sorusurlar."
Ibnu Abbas devam etti: "...Rabbimiz Allah'a and olsun ki biz puta tapanlar degildik" ayeti ile;
"...Allah'tan bir sey gizleyemezler" ayetine gelince: "Allah Teala ihlas sahiplerinin gunahlarini affeder. Bunun uzerine musrikler: "Gelin bir de "Musrik degildik" diyelim" derler. Allah da onlarin agizlarini muhurler. Vucudlarindaki her bir uzuv yaptigi isleri soyler. O sirada, Allah'in hicbir sozu gizlemedigi bilinir. O'nun yaninda: "Inkar edenler: "Keske Musluman olsaydik" temennisinde bulunacaklardir" (Hicr, 2).
Diger soruna gelince: Allah yeri iki gunde yaratti. Sonra goge yoneldi, baska iki gunde de onu yedi kat olarak tanzim etti, sonra diger iki gunde arzi duzenledi yani yaydi, arzdan su ve otlak cikardi. Arzda daglar, agaclar, tepeler ve arzla sema arasinda bulunan seyleri yaratti. Bunu Cenab-i Hakk: "Ardindan yeri duzenlemistir" (Naziat, 30) kelam-i serifleriyle ifade buyurmaktadir. Boylece arz ve icindekiler dort gunde yaratilmis olmaktadir. Semavat da iki gunde yaratilmis olmaktadir.
"Allah affedici, merhametli oldu" kelamina gelince, Allah kendisini bu sekilde isimlemistir, yani O hep boyle olmustur ve boyle olacaktir, Allah her ne irade buyurdu ise irade buyurdugu sey mutlaka olmustur.
Yazik sana, Kur'an (ayetleri) sana ihtilafli gelmemeli. Cunku onun tamami Aziz ve Celil olan Allah'tandir."
Buhari, Tefsir, Ha-Mim, Secde (Fissilet) 1.

513 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Bedir savasinda Kureys'i yendikten sonra Medine'ye dondugu zaman Yahudileri toplayarak onlara: "Kureys'in basina gelen musibet size de gelmeden Musluman olun" dedi. Onlar cevaben: "Ey Muhammed, Kureys'ten savasmasini bilmeyen top bir grubu maglub etmen sakin seni aldatmasin. Sayet bizimle savasacak olursan bizim kimler oldugumuzu ogrenecek ve bizim gibisiyle hic karsilasmadigini anlayacaksin!" dediler. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "(Habibim), "O (Yahudi) kafirlerine de ki: Yakinda maglub olacaksiniz ve (toptan) cehenneme suruleceksiniz. O, ne kotu yataktir, (Bedir muharebesinde) karsilasan iki grub hakkinda sizin icin muhakkak bir ibret vardi. (Onlardan) bir grub Allah yolunda dovusuyordu, digeri ise kafirdi" (Al-i Imran, 12-13).
Ebu Davud, Harac 22 (3001).

514 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her peygamberin peygamberlerden dostlari vardir. Benim dostum, ceddimve Rabbimin halili olan Ibrahim'dir." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sonra su ayeti tilavet buyurdular: "Gercekten, insanlardan Ibrahim'e en yakin olani her halde (zamaninda) ona tabi olanlarla su peygamber ve (su) iman edenlerdir. Allah da o iman edenlerin yaridir" (Al-i Imran, 68)b
Tirmizi, Tefsir, Al-i Imran (2998).

515 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "...Ibrahim'in ailesi ve Imran ailesi..." (Al-i Imran, 33) ayeti hakkinda: "Onlar, Ibrahim'in neslinden, Imran'in neslinden, Yasin'in neslinden ve Muhammed'in neslinden iman eden kimselerdir." Allah Teala hazretleri soyle buyuruyor: "Gercekten, insanlardan Ibrahim'e en yakin olani her halde (zamaninda) ona tabi olanlarla su peygamber ve (su) iman edenlerdir. Allah da o iman edenlerin yaridir" (Al-i Imran, 68) demistir.
Bu hadisi Buhari, muallak (senetsiz) olarak tahric etmistir (Enbiya, 44).

516 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), saliha kadinin: "Rabbim, karnimdakini azadli bir kul olarak sana adadim" (Al-i Imran, 35) sozunu tefsir sadedinde soyle der: "Yani sirf mescide hizmet etmesi icin."
Buhari, bu rivayeti bab basligi olarak tahric etmistir (Salat, 74).

517 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular: "Yeni dogan her insan yavrusuna, dogdugu anda seytan mutlaka bir durter. Yavru, onun durtmesi (nin verdigi rahatsizlik) sebebiyle bagirarak aglar. Hazret-i Meryem ve onun oglu Isa bundan harictir." Ebu Hureyre sozune devamla: "Isterseniz su ayeti de okuyun dedi: "Meryem: "...Ben onu da soyunu da kovulmus seytandan sana sigindiririm" dedi". (Al-i Imran, 36).
Buhari, Tefsir, Al-i Imran 2; Muslim, Fedail, 146, 2366. H.

518 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Meryem'i hangisi himayesine alacak diye (kura cekmek uzere) kalemlerini atarken sen yanlarinda degildin" (Al-i Imran, 44) ayetiyle ilgili olarak buyurdu ki: "Kur'a cekmek uzere kalemlerini (suya) attilar. Kalemler akintiyla beraber gitti. Sadece Zekeriya'nin kalemi suyun ustune cikti."
Hadisi Buhari, bab basliginda tahric etti. (sehadet, 30).

519 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Ey Isa, suphesiz ki seni vefat ettirecek olan (onlar degil) benim" ayetindeki (Al-i Imran 55) seni vefat ettirecek olan (muteveffike) ibaresini "seni oldurecek olan" diye aciklanmistir.
Bu rivayeti Buhari, bab basliginda kaydetmistir. (Tefsir, Suretu'l-Maide 13).

520 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Ensar'dan bir zat Musluman olmustu, sonratekrar irtidat edip musriklerin yanina gitti. Bilahere yaptigindan pisman olup, kabilesine: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a sorun, benim icin tevbe imkani var mi?" diye haber saldi. Kavmi de Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Onun icin tevbe etme sansi var mi?" diye sordular. Bunun uzerine su ayet indi: "Inandiktan, Peygamberin hak olduguna sehadet ettikten, kendilerine belgeler geldikten sonra inkar eden bir milleti Allah nasil dogru yola eristirir? Allah zalimleri dogru yola eristirmez. Iste bunlarin cezasi, Allah'in meleklerin, insanlarin hepsinin lanetine ugramalaridir. Orada temellidirler; onlardan azab hafifletilmez; onlarin azabi geciktirilmez. Ancak bunun ardindan tevbe edip duzelenler mustesnadir. Dogrusu Allah bagislar ve merhamet eder" (Al-i Imran,86-89). Ayeti ona gonderdi. O da Musluman oldu."
Nesai, Tahrimu'd-Dem 15, (7, 107).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
521 - Behz Ibnu Hakim babasi ve ceddi tarikiyle anlattigina gore, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in "Siz insanlar icin cikarilmis en hayirli bir ummetsiniz" (Al-i Imran, 110) ayeti hakkinda sunu soyledigini isitti: "Siz yetmis ummeti yetmise tamamlayan sonuncu ummetsiniz. Siz onlarin en hayirlisi ve Allah yaninda en degerli olanisiniz."
Tirmizi, Tefsir, Al-i Imran (3004); Ibnu Mace, Zuhd 34, (4288).

522 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Rabb'e kul olun (kunu Rabbaniyyin)" (Al-i Imran, 79) ayetiyle "Hakimler, fakihler olun" denmek istenmistir" buyurmustur.
Buhari, bu hadisi bab basliginda kaydetmistir (ilm 10).

523 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: Su ayet bizim hakkimizda indi: "O zaman icinizden iki zumre za'f goster(mek iste)misdi. Halbuki onlarin yardimcisi Allah'ti. Mu'minler ancak Allah'a guvenip dayanmalilar." (Al-i Imran, 122) Hz. Cabir devamla su aciklamayi yapti: "Biz iki zumreydik: Bir zumre Benu Harise, digeri Benu Seleme. Ayette: "Allah onlarin yardimcisidir" dendigi icin bu ayet hakkimizda inmemis olsaydi sevinmezdim."
Buhari, Megazi 18, Tefsir, Al-i Imran 8; Muslim, Fedailu's-Sahabe 171, (2505).

524 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Safvan Ibnu Umeyye, Suheyl Ibnu Amr ve el-Haris Ibnu Hisam'a beddua ediyordu. Bunun uzerine su ayet indi: "Allah'in, onlarin tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi isiyle senin bir ilisigin yoktur; cunku onlar zalimlerdir" (Al-i Imran, 128).
Buhari, Megazi 21, Tefsir, Al-i Imran 9; Tirmizi, Tefsir, Al-i Imran (3007, 3008); Nesai, Salat 121, (2, 203).

525 - Tirmizi'de geldigi uzere Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Uhud gunu soyle demistir: "Ey Allahim, Ebu Sufyan'a lanet et! Ey Allah'im, el-Haris Ibnu Hisam'a ln Ibnu Umeyye'ye lanet et!" Bunun uzerine: "Allah'in onlarin tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi isiyle senin bir ilisigin yoktur. Cunku onlar zalimlerdir" (Al-i Imran, 128) mealindeki ayet indi.
Tirmizi, Tefsir, Al-i Imran (3007).

526 - Nesai'de geldigine gore, Ibnu Omer, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sabah namazinda basini sonuncu rekatta kaldirdigi sirada "Ey Rabbim... lanet" diye aynen yukaridaki hadiste muhtevayi isittigini soylemistir.
Nesai, Salat 121, (2, 203).

527 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Hicbir peygamber ganimete ve millet malina hiyanet yarasmaz" (Al-i Imran, 161) ayeti, Bedir savasi sirasinda kaybolan kirmizi renkli bir kadife parcasi hakkinda nazil olmustu. Cemaatten bazisi "Belki de Hz. Peygamber almistir" demisti ki bunun uzerine yukaridaki ayet nazil oldu."
Ebu Davud, el-Huruf ve'l-Kiraat 1,(3971); Tirmizi, Tefsir, Al-i Imran (3012).

528 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ashabina soyle dedi: "Uhud'da sehid olan kardesleriniz var ya! allah, onlarin ruhlarini yesil kuslarin icine koydu. Bunlar cennetin nehirlerine giden, cennet meyvelerinden yiyen ve Arsin golgesine asilmis altindan kandillere girip istirahat eden kuslardir. Sehidler boylece guzel guzel yiyip icip dinlenince soyle dediler: Kardeslerimize bizden kim haber goturecek ve bildirecek ki bizler cennette dirileriz, riziklaniyoruz? Bu haber gitmeli ki onlar cennete karsi isteksiz olmasinlar ve harpte korkak davranmasinlar!"
Allah Teala onlara cevaben:
"Sizin haberinizi ben duyuracagim" buyurdu ve su ayeti indirdi: "Allah yolunda oldurulenleri olu saymayin bilakis onlar Rableri katinda diridirler. Allah'in bol nimetinden onlara verdigi seylerle sevinc icinde riziklanirlar. Arkalarindan kenidlerine ulasmayan kimselere, kendilerine korku olmadigini ve kendilerinin uzulmeyeceklerini mujde etmek isterler" (Al-i Imran, 169).
Ebu Davud, Cihad 27, (2520).

529 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anluma): "Halk onlara "Dusmaniniz olan insanlar size karsi bir ordu topladilar, onlardan korkun" dediler. Bu, onlarin imanini artirdi da: "Allah bize yeter, o ne guzel vekildir" dediler" (Al-i Imran 173). ayeti hakkinda su aciklamayi yapti: "Bunu Ibrahim (aleyhisselam) atese atildigi esnada soyledi, keza ayni seyi Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), halk kendisine: "Insanlar size karsi toplandilar" dedigi zaman soyledi.
Buhari, Tefsir, Al-i Imran, 13.

530 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) zamaninda bir kisim munafiklar, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir gazveye ciktigi vakit ondan ayrilip geri kalirlar ve Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a muhalefet edip kaldiklari icin rahatlarlar, sevinirlerdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye donunce de gelip andlar, yeminler icerek ozurler beyan ederlerdi. Bir de isterlerdi ki, yapmadiklari seylere ovguye, madh'u senaya mazhar olsunlar. Onlarin bu hali ile ilgili olarak su ayet nazil oldu: "Ettiklerine sevinen ve yapmadiklariyla ovulmekten hoslananlarin, sakin sakin onlarin azabtan kurtulacaklarini sanma, elem verici azab onlaradir" (Al-i Imran, 188). Buhari, Tefsir, Al-i Imran 16, (6, 51); Muslim, Sifatu'l-Munafikin 7, (2777).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
531 - Humeyd Ibnu Abdirrahman Ibni Avf anlatiyor: Emevi halifesi Mervan kapicisina: "Ey Rafi! Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a git ve de ki: "Eger bizden herkes, ettigi ile sevinmesinden ve yapmadigi seyle de ovulmekten hoslanmasindan dolayi azab gorecekse, toptan hep azaba maruz kalacagiz demektir."
Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) kendisine bu soylenince soyle dedi: "O ayetten size ne? O ayet, Ehl-i Kitap hakkinda inmistir." Sonra su ayeti okudu: "Allah kitap verilenlerden, onu insanlara aciklayacaksiniz ve gizlemeyeceksiniz diye ahid almisti. Onlar ise, onu arkalarina atip, az bir degere degistiler. Alis-verisleri ne kotudur. Ettiklerine sevinen ve yapmadiklariyla ovulmekten hoslananlarin, sakin sakin onlarin azaptan kurtulacaklarini sanma, elem verici azab onlaradir." (Al-i Imran, 187-188).
Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) sozune devam ederek su aciklamayi yapti: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlara bir husus sordu, gercegi gizleyip, degisik sekilde yanlis cevap verdiler. Ustelik kendilerine sordugu hususa verdikleri cevap sebebiyle medhedilmeyi beklediklerini de is'ar ettiler. Ayrica sorulan seyi ona gizlemis olmalarina da sevindiler."
Buhari, Tefsir, Al-i imran 16 (6, 51); Muslim, Sifatu'l-Munafikin 8, (2778); Tirmizi, Tefsir, Al-i Imran (3018).

532 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Ister, amelce iyi, muttaki, isterse amelce kotu, facir kisi olsun, olum herkes hakkinda hayirlidir" buyurduktan sonra su ayeti okudu: "Inkar edenler, kendilerine vermis oldugumuz muhletin sakin kendileri icin hayirli oldugunu sanmasinlar. Biz onlara ancak, gunahlari cogalsin diye muhlet veriyoruz. Alcaltici azab onlaradir, (Al-i Imran, 178). Sonra da su ayeti okudu: "Fakat Rablerinden sakinanlara, Allah katindan ziyafetler bulunan, iclerinden irmaklar akan, icinde temelli kalacaklari cennetler vardir. Allah katindaki seyler iyi olanlar icin daha hayirlidir" (Al-i Imran, 198).
Rezin kaydetmis fakat, kaynak vermemistir. Ancak bunu Hakim, el-Mustedrek'te (2, 298) tahric eder.

533 - Ummu Seleme (radiyallahu anha) anlatiyor: "Ey Allah'in Resulu, Allahu Teala'nin kadinlari hicretle ilgili olarak zikrettigini hic isitmiyorum, nicin? diye sordum.
Bu sorum uzerine su ayet indi: "Rableri dualarini kabul etti: Bir birinizden meydana gelen sizlerden, erkek olsun, kadin olsun is yapanin isini bosa cikarmam. Hicret edenlerin, memleketlerinden cikanlarin, yolumda ezaya ugratilanlarin, savasan ve oldurulenlerin gunahlarini elbette ortecegim. And olsun ki, Allah katinda bir nimet olarak, onlari iclerinden irmaklar akan cennetlere koyacagim. Nimetin guzeli Allah katindadir." (Al-i Imran, 195).
Tirmizi, Nisa, (3026).

NISA SURESI

534 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Bir adamin yaninda yetime bir kiz vardi. Onu kendisine nikahladi. Kizin meyve veren bir hurma agaci vardi. Kiz, o hurma agacinda olsun, adamin baska malinda olsun ona artakti. Adam kizi kendisi icin tutuyor, kiza kendisinden (mehir olarak) bir sey vermiyordu. Bunun uzerine su ayet indi: "Eger velisi oldugunuz mal sahibi yetim kizlarla evlenmekle onlara haksizlik yapmaktan korkarsaniz, onlarla degil, hosunuza giden baska kadinlarla iki, uc ve dorde kadar evlenebilirsiniz..." (Nisa, 3),
Buhari, Vesaya 21, Tefsir, Nisa 1, 23, Nikah 1, 16, 19, 37; Hiyel 8; Muslim, Tefsir 6, 3018; Ebu Davud, Nikah 13, 2068; Nesai, Nikah 66 (6, 115, 116).

535 - Bir rivayette hadis soyledir: "Yetime kiz velisinin terbiyesindedir. Velisi, kizin guzelligine ve malina tamah etmekte (evlenmek istemekte)dir. Ancak mehrini tam degil, eksik vermeyi dusunmektedir. Boyle veliler, yetimlere, mehri hususunda adaletli davranmadikca, yetimle evlenmeleri yasaklanmis, baska kadinlarla evlenmeleri emredilmistir."

536 - Bir diger rivayette, Hz. Aise (radiyallahu anha) soyle demektedir: "Cenab-i Hakk'in su ayette: "Ey Muhammed! Kadinlar hakkinda senden fetva isterler, de ki: "Onlar hakkinda fetvayi size Allah veriyor: Bu fetva kendilerine yazilan seyi vermediginiz ve kendileriyle evlenmeyi arzuladiginiz yetim kadinlara ve bir de zavalli cocuklara ve yetimlere dogrulukla bakmaniz hususunda Kitab'ta size okunandir.." (Nisa 127) ayetinde atifta bulunan bahis, onceki ayettir ki orada soyle denmektedir: "Eger velisi oldugunuz mal sahibi yetim kizlarla evlenmekle onlara haksizlik yapmaktan korkarsaniz, onlarla degil, hosunuza giden baska kadinlarla iki, ic ve dorde kadar evlenebilirsiniz."
Hz. Aise (radiyallahu anha) devamla sunu soyledi: "Sonraki ayette yani, "...kendileriyle evlenmeyi arzuladiginiz yetim kadinlara..." (Nisa, 127) ifadesinin gectigi ayette, Cenab-i Hakk'in mevzubahis ettigi arzu, kisinin terbiyesi altinda bulunan yetimenin mali ve guzelligi az olmasi halindeki arzudur. Bu durumda onunla evlenmek istememektedir.

537 - Bir baska rivayette "Ey Muhammed! Kadinlar hakkinda senden fetva isterler..." (Nisa 127) ayeti ile ilgili Hz. Aise su aciklamayi yapar: "Burada sozkonusu edilen, kisinin terbiyesi altinda bulunan vemalindan kendisine ortak olan yetime kizdir. Adam bu yetime ile evlenmeyi dusunmedigi gibi, baskasiyla evlendirip, yabanciyi malina ortak kilmak da istememekte, yetimeyi ortada tutmaktadir. Cenab-i Hakk, mezkur ayetle bu durumu yasaklamaktadir."
Ebu Davud merhum su ilavede bulunur: Rebi'a, Cenab-i Hakk'in "Eger velisi oldugunuz mal sahibi yetim kizlarla evlenmekte onlara haksizlik yapmaktan korkarsaniz..." sozu hakkinda su aciklamayi yapti: "Burada Allah Teala sunu soyluyor: "Korkuyorsaniz bu yetimeleri serbest birakin, (arada tutmayin), ben size dort tanesini helal kildim."

538 - Yine Hz. Aise (radiyallahu anha) "Yetimleri, evlenme cagina gelene kadar deneyin, onlarda olgunlasma gorurseniz mallarini kendilerine verin, buyuyecekler de geri alacaklar diye onlari israf ederek ve tez elden yemeyin. Zengin olan iffetli olmaga calissin, yoksul olan uygun bir sekilde yesin..." (Nisa, 6), ayeti hakkinda su aciklamayi yapti: "Bu ayet, yetime bakan velinin fakir olmasi halinde, bakim hizmetine mukabil, yetimin malindan uygun sekilde yiyebilecegini beyan icin nazil olmustur."
Bir baska rivayette soyle denir: "Veli, muhtacsa, cocugun malindan, malin miktarina gore uygun sekilde alir."
Buhari, Buyu 95, Vesaya 23, Tefsir, Nisa 2; Muslim, Tefsir 10, 3019.

539 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Taksimde yakinlar yetimler ve duskunler bulunursa, ondan onlara da verin, guzel sozler soyleyin" (Nisa, 8) ayeti hakkinda su aciklamayi yapti: "Bu ayet muhkemdir ve mensuh da degildir. Bazilari bunun mensuh oldugunu zanneder. Hayir, Allah'a kasem olsun mensuh degildir. Ancak, bu ayet halkin hukmuyle amel etmemek suretiyle kadrini idrak edemedigi ayetlerdendir. Terekede tavarrufta bulunan ve tereke ile ilgili isleri uzerine alan veli iki kisimdir:
1. Mala varis olan mutavarrif veli, (mesela asabe gibi). Iste bu veli (taksim sirasinda hazir bulunan yakinlara, yetimlere ve duskunlere onlarin gonullerini hos edecek birseyler) verir.
2. Mala varis olmayan veli (yetimin velisi gibi ki taksimde hayir bulunanlara maldan bagista bulunmak gibi tasarrufta bulunamaz. Onlara bazi) tatli sozu bu veli soyler. Mesela soyle de: Benim, sizlere birseyler verme yetkim yok."
Buhari, Vesaya 18, Tefsir, Nisa 3.

540 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hastalanmistim. Gecmis olsun demek uzere, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ve Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) yaya olarak bana ugradilar. Bize geldikleri sirada bayginmisim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) abdest aldilar ve abdest suyundan uzerime serptiler. Bunun uzerine ayildim. Karsimda Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i gormez miyim! Hemen sordum: "Ya Resulullah (goruyorsunuz olmek uzereyim) malimi ne yapayim?"
Bana cevap vermede acele etmedi. Derken miras ayeti geldi: "(Ey Muhammed!) Senden fetva isterler, de ki: "Allah size ikinci dereceden mirascilar hakkinda fetva veriyor: Sayet cocugu olmayip bir kiz kardesi bulunan kimse olurse, biraktiginin yarisi kiz kardese kalir. Fakat kiz kardesinin cocugu yoksa, kendisi ona tamamen varis olur. Eger kiz kardesi kalmissa, biraktiginin ucte ikisi onlaradir. Eger mirascilar erkek ve kadin kardeslerse, erkege, iki kadinin hissesi kadar vardir. Dogru yoldan saparsiniz diye Allah size acikliyor. Allah her seyi bilir" (Nisa, 176).
Bir rivayette soyle denmektedir: "...(Sorum uzerine) feraiz ayeti indi." Bir baska rivayette de: "Allah cocuklariniz hakkinda erkege, iki kizin hissesi kadar tavsiye eder..." (Nisa11) ayeti indi" denir.
Tirmizi'nin rivayetinde Cabir hazretleri (radiyallahu anh) soyle der: "Benim yedi tane kizkardesim vardi..."
Ebu Davud'un rivayetinde su ayetin nazil oldugu belirtilir: " Senden fetva isterler, de ki: Allah size ikinci derece mirascilar hakkinda fetva veriyor..." ikinci derece mirascilar: Kendisinin cocugu olmayip kiz kardesleri olan kimse.
Buhari, Vudu 44, Tefsir Nisa 4, Marda5, 15, 21, Feraiz, giris kismi, 13, I'tisam 8, Muslim, Feraiz 5, 1616; Tirmizi, Feraiz 7, 2098; Tefsir, Nisa 3019 H; Ebu Davud, Feraiz 2, 2886; 3, 2887.
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
541 - Yukaridaki Cabir (radiyallahu anh) hadisi, bir rivayette soyle gelmistir: "Rahatsizlanmistim. Tam o sirada yedi kizkardesim vardi, benim yanimda idiler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yanima girdiler. Girince ilk is yuzume (okuyup) ufledi. Hemen ayildim. Ayilir ayilmaz: "Ey Allah'in Resulu, kizkardeslerim icin malimin ucte ikisini vasiyet edeyim mi?" dedim. Bana: "Ihsanda bulun!" dedi. Ben: Oyleyse yarisini? dedim. Resulullah "Ihsanda bulun" dedi. Sonra beni birakti ve cikarken soyle dedi: "Bu agridan olmeyeceksin. Allah Teala kizkardeslerine vermen gereken miktar hususunda aciklayici ayet indirdi. Onlarin hissesini ucte iki kildi."
Cabir (radiyallahu anh) su ayet benim hakkimda indi derdi: "Senden fetva isterler, de ki Allah size ikinci dereceden mirascilar hakkinda fetva veriyor..." (Nisa 176).

542 - Yine Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir kadin iki kiziyla gelerek: "Ey Allah'in Resulu, bu iki kiz Sabit Ibnu Kays'in kizlaridir. Babalari Uhud'da seninle beraber cihad ederken sihid oldu. Kizlarin amcasi, babalarindan kalan mallarin ve miraslarinin tamamini aldi ve kizlara hicbir sey birakmadi. Bu hususta ne dersiniz ey Allah'in Resulu. Allah'a yemin ederim bunlar mallari olmadikca asla evlenemezler de!" dedi.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Bunlar hakkinda Allah hukmeder" cevabini verdi. Arkadan Nisa suresi nazil oldu: "Allah cocuklariniz hakkinda erkege, iki kizin hissesi kadar tavsiye eder..." (Nisa 11).
Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Bana kadini ve sahibini cagirin!" emretti. Cocuklarin amcasina: "Babalarindan kalan malin ucte ikisini kizlara, sekizde birini kizlarin annesine ver, geriye kalan da senindir" dedi.
Ebu Davud, Feraiz 4, 2891. Metin Ebu Davud'a aittir. Tirmizi, Feraiz 3, (2093).

543 - Ubadetu'bnu's-Samit (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir vahiy geldigi zaman, vahiy sebebiyle onu bir gam ve keder alir, yuzunun rengi ucardi. Bir gun Cenab-i Hakk yine vahiy indirmisti ki ayni han onu sardi. Keder hali acilinca: "(Zina haddiyle ilgili hukmu) benden alin. Allah onlar hakkinda yol kildi (yani cok acik sekilde had beyan etti): Bekar bekarla zina yapmissa cezasi yuz sopa ve bir yil surgundur. Dul dilla zina yaparsa yuz sopa ve recm'dir."
Muslim, Hudud 13, 1690. H. Ebu Davud, Hudud 23, 4415; Tirmizi, Hudud 8, 1434.

544 - Ibnu Abbas: "Ey iman edenler! kadinlara zorla mirasci olmaya kalkmaniz size helal degildir. Apacik hayasizlik etmedikce onlara verdiginizin bir kismini alip goturmeniz icin onlari sikistirmayin..." (Nisa 19) ayeti hakkinda su aciklamayi yapti: "Cahiliye devrinde bir erkek olunce, karisi uzerinden en ziyade onun yakinlari hak sahibi idiler: Onlardan biri dilerse onunla evlenir, dilerse kadini bir baskasiyla evlendirirlerdi, dilemedikleri takdirde de evlenmesine mani olurlardi. Erkegin yakinlari bu hususta, kadini akrabalarindan da cok hak sahibi idiler. Yukaridaki ayet bu durumla ilgili olarak indi."
Buhari, Tefsir, Nisa 6, Ikrah 5; Ebu Davud, Nikah 23, 2089 H.

545 - Ebu Davud'da gelen bir diger rivayette soyle denir: "Erkek, akrabasinin hanimina varis olur, kadin olunceye veya mehrini kendisine iade edinceye kadar muskulat cikarirdi. Cenab-i Hakk buna mani oldu ve kadina uygulanan engeli yasakladi."
Ebu Davud, Nikah 23 (2090).

546 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Ey iman edenler, birbirinizin mallarini haram sebeplerle yemeyin. Meger ki, (o mallar) sizden karsilikli bir rizadan (dogan) bir ticaret (mali) ola..." (Nisa 29) ayetiyle ilgili olarak su aciklamayi yapti: "Bu ayet indigi zaman kisi, bir baskasinin yaninda yemeyi nefsine haram etti. Sonra Cenab-i Hakk bu ayeti Nur suresinde yer alan su ayetle neshetti: "...Evlerinizde veya babalarinizin evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeslerinizin evlerinde veya kizkardeslerinizin evlerinde veya amcalarinizin evlerinde veya halalarinizin evlerinde veya dayilarinizin evlerinde, veya teyzelerinizin evlerinde veya kahyasi olup anahtarlar elinde olan evlerde, ya da dostlarinizin evlerinde izinsiz yemek yemenizde bir sorumluluk yoktur. Bir ara veya ayri ayri yemenizde bir sorumluluk yoktur" (Nur 61). Bundan once zengin kisi, ehlinden olan kimseyi yemege davet ederdi de cagrilan kimse:
-(Nisa suresindeki ayeti gozonune alarak): Benim bundan yemem gunahtir, zira fakirin bundan yeme hakki benden fazladir" derdi. (Nur suresindeki) bu ayetle, Muslumanlara (ayette sayilan kimselere ait olmak uzere) uzerine Allah'in ismi zikredilen yemeklerinden yemeleri helal kilindigi gibi, ehl-i kitabin yiyecekleri de helal kilindi."
Ebu Davud, Et'ime 6, (3753).

547 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bes ayet vardir ki onlari butun dunya ve icindekilerle degismem. Bunlar sunlardir:
1. "Size yasak edilen buyuk gunahlardan kacinirsaniz, kusurlarinizi orter ve sizi serefli bir yere yerlestiririz" (Nisa 31)
2. "Allah suphesiz zerre kadar haksizlik yapmaz, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artirir ve yapana buyuk ecir verir" (Nisa 4).
3. "Biz her peygamberi ancak, Allah'in izniyle, itaat olunmasi icin gonderdik. Onlar, kendilerine yazik ettiklerinde, sana gelip Allah'tan magfiret dileseler ve Peygamber de onlara magfiret dileseydi, Allah'in tevbeleri daima kabul ve merhamet eden oldugunu gorurlerdi" (Nisa 64).
4. "Allah kendisine ortak kosmayi elbette bagislamaz, bundan baskasini diledigine bagislar. Allah'a ortak kosan kimse, suphesiz buyuk bir gunahla iftira etmis olur" (Nisa 18).
5. "Kim kotuluk isler veya kendine yazik eder de, sonra Allah'tan bagislanma dilerse, Allah'i magfiret ve merhamet sahibi olarak bulur" (Nisa 110).
Rezin tahric etmistir.

548 - Ummu Seleme (radiyallahu anha) validemiz anlatiyor: "Ey Allah'in Resulu, dedim, erkekler cihada cikiyorlar, kadinlar cihad yapmiyor, biz kadinlara mirasdan da yarim veriliyor." Bunun uzerine Rabb Teala su ayeti inzal buyurdu: "Allah'in sizi birbirinizden ustun kildigi seyleri ozlemeyin. Erkeklere kazandiklarindan bir pay, kadinlara da kazandiklarindan bir pay vardir. Allah'tan bol nimet isteyin. Dogrusu Allah herseyi bilir" (Nisa 32).
Mucahid der ki: "Cenab-i Hakk su ayeti de Ummu Seleme hakkinda inzal buyurdu: "Dogrusu erkek ve kadin Muslumanlar, erkek ve kadin mu'minler, boyun egen erkekler ve kadinlar; dogru sozlu erkekler ve kadinlar, sadaka veren erkekler ve kadinlar, oruc tutan erkekler ve kadinlar, iffetlerini koruyan erkekler ve kadinlar, Allah'i cok anan erkekler ve kadinlar, iste Allah bunlarin hepsine magfiret ve buyuk ecir hazirlamistir" ( Ahzab 35). Ummu Seleme Medine'ye hicretle gelen ilk kadindir."
Tirmizi, Tefsir, Nisa (3025).

549 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Ana-babanin ve yakinlarin biraktiklarindan herbirini mevaliye kildik..." (Nisa, 33) ayetindeki mevaliye tabirini varisler olarak tefsir etmistir. Keza ayetin devaminda gecen "yeminlerinizin bagladigi kimselere haklarini verin" ibaresindeki "yeminlerinizin bagladigi kimseler" tabiriyle ilgili olarak da su aciklamayi yapmistir: "Mekkeli muhacirler Medine'ye geldikleri vakit, muhacir bir kimse Medineli bir ensari'ye -Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in aralarinda tesis ettigi kardeslik sebebiyle- kendi kan yakinlarindan once varis olurdu. Ancak: "Ana babanin ve yakinlarin biraktiklarindan, her birine varisler kildik..." (Nisa 33) ayetiyle bu muamele neshedildi. Kelam-i ilahi'de gecen "yeminlerinizin bagladigi" tabiriyle ifade edilen "muahattan gelen kardeslik hukuku" birbirinize yardim, rifade (hacilara toplanan yardim, destek), bir de nasihat ve hayirhahliga munhasirdir. Artik hukuki olan tevarus kalkmistir. Ancak kisi ihtiyari olarak vasiyette bulunabilir."
Buhari, Tefsir, Nisa 7, Kefalet 2, Feraiz 16; Ebu Davud, Feraiz 16, (2921, 2922).

550 - Ebu Davud'un bir baska rivayetinde su aciklama vardir: "Yeminlerinizin bagladigi kimseler" (tabirine gelince bununla su kastediyor: Islam'in bidayetinde) kisi, aralarinda hicbir neseb bagi bulunmayan bir baskasi ile anlasma yoluyla hukuki bir bag kurup biri digerine varis olabiliyordu. Bu muessese, Enfal suresinde gelen su ayetle neshedildi: "...Ve zevil erham (birbirine mirasci olan akraba), Allah'in Kitabi'na gore birbirine daha yakindir..." (Enfal 75).
Ebu Davud, Feraiz 16 (2921).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
551 - Davud Ibnu'l-Husayn anlatiyor: Ummu Sa'd Binti Rebi'ye Kur'an'dan okuyordum. Bu kadin Hz. Ebu Bekir es-Siddik (radiyallahu anh)'in terbiyesinde yetisen bir yetime idi. Ben Nisa suresinin 33. ayetini "vellezine akadet eymanukum" diye okuyunca mudahele edereke: "Oyle okuma fakat "vellezine akadet eymanukum" diye oku. Bu ayet Hz. Ebu Bekir ve oglu Abdurrahman hakkinda nazil oldu. Oglu, Islam'i kabul etmeyince Hz. Ebu Bekir, ona miras birakmayacagim diye yemin etmisti. Bilahare Abdurrahman Musluman olunca, Cenab-i Hakk, mirasdan nasibini ayirmasi icin Hz. Ebu Bekir'e bu ayetle emir buyurdu" dedi.
Bir rivayette su ilave aciklama yapilmistir: "Abdurrahman'in Islam'a girisi Muslumanlarin maddi galebesine kadar gecikti."
Ebu Davud, Feraiz 16. (2923).

552 - Hz. Enes (radiyallahu anh) "Allah, suphesiz zerre kadar haksizlik etmez, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artirir ve yapana buyuk ecir verir" ayeti ile ilgili olarak Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle dedigini rivayet etti: "Allah hicbir mu'mine, yaptigi tek hayrin bile karsiligini ihmal etmek suretiyle zulumde bulunmaz. Yaptigi her hasenenin karsiligi hem dunyada hem de ahirette kendisine verilir. Kafir ise, yaptigi hayir sebebiyle dunyada oylesine yedirilir ki, ahirete varinca, karsiligi verilecek tek hayri kalmaz."
Muslim, Sifatu'l-Munafikin 56, (2808).

553 - Imam Malik'e ulastigina gore, Hz. Ali (radiyallahu anh): "Kari-kocanin arasinin acilmasindan endiselenirseniz, erkegin ailesinden bir hakem ve kadinin ailesinden bir hakem gonderin, bunlar duzeltmek isterlerse, Allah onlarin aralarini buldurur" (Nisa 35) ayetinde temas edilen iki hakem hakkinda "kari-kocanin ayrilma veya birlesme kararlari bu iki hakemin verecegi hukme kalmistir" diye beyanda bulunmustur.
Muvatta, Talak 72 (2, 584).

554 - Ebu Hurre er-Rakkasi, amcasindan (radiyalluhu anh) naklen Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Serlerinden, serkesliklerinden yildiginiz kadinlara gelince: Onlara (evvela) ogut verin, (vazgecmezlerse) kendilerini yataklarinda yalniz birakin..." (Nisa, 34) ayeti hakkinda sunu soylemistir: "Kadinlarin serkeslik etmelerinden yilarsaniz yatakta onlari yalniz birakin."
Hammad merhum, yatakta yalniz birakmayi "cinsi temasi terketmek" olarak anlamistir.
Ebu Davud, Nikah 43 (2145).

555 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ibnu Avf (radiyallahu anh) bizim icin yemek hazirlayarak bizi davet etti, gittik, yemegi yedik. Arkadan sarap ikram etti, ictik. Bu ziyafet sarabin haram edilmesinden once idi. Sarab beni sarhos etmisti. Namaz vakti gelince imam olmami istediler. Namazda Kafirun suresini okudum. Ancak "sizin taptiginiza ben tapmam" diyecek yerde "biz, sizin taptiginiza tapariz" seklinde yanlis okudum. Bunun uzerine: "Ey iman edenler! Sarhosken, ne dediginizi bilene kadar, cunubken -yolcu olan mustesna- gusledene kadar namaza yaklasmayin..." ayeti nazil oldu."
Ebu Davud, Esribe 1, (3671); Tirmizi, Tefsir, Nisa (3029). Tirmizi hadisin sahih oldugunu belirtir.

556 - Ebu Davud'dasu rivayet de var: Ensardan bir zat kendisine (Hz. Ali'yi) ve Abdurrahman Ibnu Avf'i yemege cagirdi. "Rivayet, Hz. Ali'nin icabet ettigini, aksam namazinda cemaate imamlik yaptigini belirtir ve hadisi(n devamini yukaridaki gibi) zikreder.
Ebu Davud, Esribe 1, (3671).

557 - Yine Hz. Ali (radiyallahu anh) buyuruyor: "Kur'an-i Kerim'de en cok sevdigim ayet sudur: "Allah, kendisine ortak kosmayi elbette bagislamaz, bundan baskasini diledigine bagislar..." (Nisa, 48).
Tirmizi, Tefsir, Nisa, (3040).

558 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin" (Nisa 59) ayeti, Abdullah Ibnu Huzafe Ibni Kays Ibni Adiy es-Sehmi hakkinda, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onu bir seriyyeye gonderdigi esnada nazil oldu."
Buhari, Tefsir, Nisa 11; Muslim, Imaret 31, (1834); Ebu Davud, Cihad 96, (2624); Tirmizi, CIhad 3, (1672); Nesai, Bey'at 28 (7, 154, 155).

559 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anh): "Size ne oluyor da: "Rabbimiz! Bizi halki zalim olan bu sehirden cikar, katindan bize bir sahip cikan gonder, katindan bize bir yardimci lutfet" diyen zavalli cocuklar, erkekler ve kadinlar ugrunda ve Allah yolunda savasmiyorsunuz?" (Nisa 75) ayetiyle ilgili olarak sunu soyledi: "Annem ve ben burada ifade edilen "zavallilar" arasinda idik."
Buhari, Tefsir, Nisa 14, 20; Cenaiz 80.

560 - Buhari'nin bir rivayetinde soyle denmistir: Ibnu Abbas (radiyallahu anh): "Caresiz kalan, yol bulamayan zavalli erkek, kadin ve cocuklar mustesna" (Nisa 98), ayetini tilavet buyurduktan sonra: "Ben ve annem Allahu Teala'nin mazur addettiklerindendik, ben cocuklardan, annem kadinlardan mazurdu" dedi.
Buhari, Tefsir Nisa 14, 20.
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
561 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Abdurrahman Ibnu Avf ve bir kisim arkadaslari, Mekke'de Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelerek soyle dediler: "Biz musrik iken izzet ve itibari olan kimselerdik. Musluman olduktan sonra zelil duruma dustuk. (Musaade edin musriklere karsi koyalim). Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) onlara: "Ben affetmekle emrolundum. Sakin musriklerle mucadeleye kalkmayin" dedi. Ancak, Medine'ye hicretten sonra Cenab-i Hakk cihad emretti. Bu sefer onlar durakladilar. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Kendilerine: "Elinizi savastan cekin, namaz kilin, zekat verin" denenleri gormedin mi? Onlara savas farz kilindiginda, iclerinden bir takimi hemen, insanlardan, Allah'tan korkar gibi hatta daha cok korkarlar ve "Rabbimiz! bize savasi nicin farz kildin, bizi yakin bir zamana kadar te'hir edemez miydin?" derler. Ey Muhammed de ki: "Dunya gecimligi azdir, ahiret, allah'a karsi gelmekten sakinan icin hayirlidir, size zerre kadar zulmedilmez" (Nisa, 77).
Nesai, Cihad 1, (6, 3).

562 - Harice Ibnu Zeyd (radiyallahu anh) anlatiyor: "Zeyd Ibnu Sabit (radiyallahu anh)'i soyle derken dinledim: "Kim bir mu'mini kasden oldururse cezasi, icinde temelli kalacagi cehennemdir. Allah ona gazab etmis, lanetlemis ve buyuk azab hazirlamistir" (Nisa, 93) ayeti, Furkan suresindeki "Onlar, allah'in yaninda baska tanri tutup ona yalvarmazlar. Allah'in haram kildigi cana haksiz yere kiymazlar..." (Furkan 68) ayetinden alti ay kadar sonra nazil oldu."
Nesai merhumun bir rivayetinde su ziyade mevcuttur: "Kim bir mu'mini kasden oldururse cezasi, icinde ebedi kalacagi cehennemdir" ayeti indigi zaman (ayette ifade edilen siddet sebebiyle) cok korktuk. Bunun uzerine (bize rahatlik getiren) Furkan suresindeki "Onlar, Allah'in yaninda baska tanri tutup ona yalvarmazlar, Allah'in haram kildigi cana haksiz yere kiymazlar..." ayeti nazil oldu."
Ebu Davud, Fiten 6, (4272); Nesai, Tahrimu'd-Dem 2, (7, 87, 88).

563 - Sa'id Ibnu Cubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a: "Bir mu'mini kasden oldurenin tevbesi makbul olur mu?" diye sordum da bana "Hayir!" diye cevap verdi. Ben de kendisine, Furkan suresindeki: "Onlar ki Allah'in yaninda baska tanri tutup ona yalvarmazlar, Allah'in haram kildigi cana kiymazlar... Ancak tevbe eden, inanip, yararli is isleyenlerin, iste Allah onlarin kotuluklerini iyiliklere cevirir. Allah bagislar ve merhamet eder" (Furkan, 68-70) ayetini okudum. Bana su cevabi verdi. "Senin okudugun ayet Mekke'de nazil olmustur. Onu Medine'de nazil olan: "Kim bir mu'mini kasden oldururse, cezasi, icinde ebedi kalacagi cehennemdir..." (Nisa, 93) ayeti neshetmistir."
Buhari, Menakibu'l-Ensar 29, Tefsir, Nisa 16, Tefsir, Furkan 2, 3, 4; Muslim, Tefsir 16, (3023); Ebu Davud, Fiten 6, (4273, 4274, 4275); Nesai, Tahrimu'd-Dem 2, (7, 85, 86).

564 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Su ayet: "Onlar Allah'in yaninda baska tanri tutup ona yalvarmazlar, Allah'in haram kildigi cana haksiz yere kiymazlar, zina etmezler. Bunlari yapan, gunaha girmis olur. Kiyamet gunu azabi kat kat olur, orada alcaltilarak ebedi kalir" (Furkan 68-69) ayeti Mekke'de nazil oldugu zaman musrikler soyle dediler: "Islamiyet bize ne bahsediyor? (Hep azab vaad etmekte. Zira) biz Allah'a sirk gunahini isledik. Allah'in haram ettigi cana kiydik, diger bir cok kotuluklere bulastik." Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Ancak tevbe eden, inanip yararli is isleyenler var ya, iste Allah onlarin kotuluklerini iyiliklere cevirir. Allah bagislar ve merhameteder" (Furkan 70).
Bir rivayette su ziyade var. "Kim Islam'a girer ve onu idrak eder, sonra da katil olursa onun tevbesi kabul olmaz."

565 - Ebu Davud'dan gelen bir rivayette de soyle denmektedir. "Kim kasitli olarak bir mu'mini oldururse, onun gunahini hicbir sey ortadan kaldirmaz."
Fiten 6, 4275.

566 - Nesai ve Tirmizi'den gelen bir rivayette soyle denir: "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a bir mu'mini kasitli olarak oldurup sonra tevbe edip, imana giren, guzel ameller isleyen ve hidayete eren bir kimse hakkinda soruldu. Su cevabi verdi: "Buna nasil tevbe olur? Ben Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i soyle soylerken isittim: "Maktul, avurtlari kana bulanmis olan katile asili olarak getirilir. Katili soyle sikayet eder: "Ey Rabbim, buna sor bakalim beni nicin oldurdu, sucum ne idi?"
Ibnu Abbas (radiyallahu anh) ilave etti: "Allah'a kasem olsun, Allah bu hukmu indirdi, fakat neshetmedi."
Bu Nesai'nin rivayetidir. Nesai, Tahrimu'd-Dem 2, (85-87).

567 - Ebu Miclez merhum, "Kim bir mu'mini kasden oldururse cezasi icinde ebedi kalacagi cehennemdir" ayeti hakkinda soyle soylemistir: "Evet, bu curmun cezasi budur. Ancak, Allah dilerse onun bu cezasini affeder."
Ebu Davud, Fiten 6, (4276).

568 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Muslumanlardan bir grup, (gazve sirasinda) surusunu otlatan bir kimseye rastladilar. Adam, onlara es-selamu aleykum diyerek (Islami adaba uygun) selam verdi. Ama onlar adami yakalayip oldurduler ve surusune elkoydular. Bunun uzerine su ayet indi: "Ey iman edenler: Allah yolunda cihada ciktiginiz zaman (meselelerin) tam bir aciklanmasini bekleyin. Size (Muslumanca) selam verene, dunya hayatinin (gecici) menfaatini arayarak, "sen mu'min degilsin" demeyin. Iste Allah'in katinda bircok ganimetler vardir. Evvelce siz de boyle iken Allah size lutfetti..." (Nisa, 94).
Ibnu Abbas ayeti okudu ve ayette gecen ve Nafi kiraatina gore esselem olan kelimeyi es-selam olarak kiraat buyurdu.
Buhari, Tefsir Nisa 17; Muslim, Tefsir 22, (3025); Ebu Davud, Huruf ve'l-Kiraat 1 (3974). Yukaridaki metin Sahiheyn'e aittir.

569 - Tirmizi'den gelen rivayette soyle denir: "Benu Suleym'den bir kimse, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabindan bir gruba ugradi. Adamin beraberinde surusu vardi. Gruba selam verdi. Ancak onlar: "Bu adam kendisini size karsi emniyete almak icin boyle (Islamca) selam verdi. (Bu Musluman degildir) dediler ve kalkip adami oldurup surusune el koydular. Suruyle birlikte Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a geldiler. Ancak haklarinda Cenab-i Hakk vahiy inzal buyurdu."

570 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Hz. Mikdad (radiyallahu anh)'a: "Bir kimse icinde yasadigi kafirlere karsi imanini gizler, (sen karsilastigin zaman) imanini aciga vurursa (sakin oldurme. Bu hayatini kurtarmak icin mu'minim dedi, diyerek onu) oldurecek olursan (cinayet islemis olursun). Nitekim, Mekke'de iken, bir zamanlar sen de imanini gizlemistin"
Buhari, Diyat 1.
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
571 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Mu'minlerden ozur sahibi olmaksizin (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallariyla canlariyla savasanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayetini Bedir savasina katilanlara uygulayarak soyle demistir: "Bedir savasina gitmeyip (evlarinde) oturanlarla ona katilanlar bir olmaz" (Bu rivayet Buhari'ye aittir).
Tirmizi'nin rivayetinde su ziyade var:
Bedir Gazvesi oldugu zaman Abdullah Ibnu Cahs ve Ibnu Ummi Mektum: "Ey Allah'in Resulu, biz amayiz, bize bir ruhsat var mi?" dediler. Bunun uzerine su ayet indi: "Insanlardan ozursuz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyla Allah yolunda cihad edenler birbirine esit degildir. Allah, mal ve canlariyla cihad edenleri, mertebece, oturanlardan ustun kilmistir. Allah hepsine de cenneti vaadetmistir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, buyuk ecirler, dereceler, magfiret ve rahmetle ustun kilmistir. Allah bagislar ve merhamet eder." (Nisa, 95-96).
Buhari, Megazi 4; Tefsir, Nisa 18; Tirmizi, Tefsir, Nisa, (3035).

572 - el-Bera (radiyallahu anh) anlatiyor: "Mu'minlerden oturanlarla Allah yolunda mallariyla canlariyla savasanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayeti nazil oldugu zaman Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Zeyd (radiyallahu anh)'i cagirdi. Zeyd bir kurek kemigi ile, ayeti yazmaya geldi. Bu sirada Ibnu Mektum gozlerinin ama olusundan yakiniyordu. Bunun uzerine ayetin devaminda ozur sahipleri istisna edildi: "Mu'minlerden, ozur sahibi olmaksizin (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallariyla canlariyla savasanlar bir olmaz.."
Buhari, Cihad 31, Tefsir, Nisa 18, Fezailu'l-Kur'an 4; Tirmizi, Cihad 1 (1670), Tefsir, Nisa (3034); Nesai, Cihad 4, (6, 10).

573 - Etbauttabiin'den Muhammed Ibnu Abdirrahman anlatiyor: (Abdullah Ibnu Zubeyr'in hilafeti sirasinda Samlilara karsi gonderilmek uzere) Medine halkindan askeri bir birlik teskili kararlastirildi. Birlige de yazildim. Bu esnada Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'in azadlisi Ikrime ile karsilastim, durumu ona anlatmistim. Bu sefere katilmayi bana siddetle yasakladi. Sonra da sunu anlatti: "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) bana haber verdi ki: "Muslumanlardan bir grup (Resulullah (aleyhissalatu vesselam) devrinde) musriklerle beraberdi ve onlarin sayilarini artiriyorlardi. Musriklere atilan ok, bazan gelip onlardan birine isabet etip oldurdugu oluyordu. Kilic darbeleriyle hayatlarini kaybedenler de vardi. Bunun uzerine Cenab-i Hak su ayeti indirdi: "Kendilerine yazik edenlerin canlarini melekler aldiklari zaman onlara: "Ne yaptiniz bakalim? deyince, "Biz yeryuzunde zavalli kimselerdik" diyecekler, melekler de: "Allah'in arzi genis degil miydi? Hicret etseydiniz ya!" cevabini verecekler, onlarin varacaklari yer cehennemdir. Orasi ne kotu donulecek yerdir" (Nisa, 97).
Buhari, Tefsir, Nisa 19; Fiten 12.

574 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) "...Yagmurdan zarar gorecekseniz veya hasta olursaniz, silahlarinizi birakmaniza engel yoktur. Fakat butun ihtiyat tedbirlerini alin..." (Nisa 102) ayeti Abdurrahman Ibnu Avf (radiyallahu anh) hakkinda, o yarali iken nazil oldu" demistir.
Buhari, Tefsir, Nisa 22.

575 - Ya'la Ibnu Umeyye anlatiyor: "Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh)'a: "Ayet-i kerime'de: "Yerzuzunde sefere ciktiginiz zaman, kafirlerin size fenalik yapacagindan endise ederseniz, namazdan kisaltmanizda uzerinize bir vebal yoktur" (Nisa, 101) buyuruluyor. Simdi ise halk emniyet icerisinde, buna ragmen, sefer halinde niye namaz kasrediliyor (kisaltiliyor)" diye sordum. Bana su cevabi verdi:
"Senin gibi, ben de ayni sekilde merak ederek, bu meselede Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a sormustum. Bana su aciklamayi yapmisti: "Namazin kisaltilmasi, Allah'in sizlere yaptigi bir sadakadir. Rabbinizin sadakasini kabul edin."
Muslim, Salatu'l-Musafirin 4, (686); Tirmizi, Tefsir, Nisa (3037); Ebu Davud, Salat 270, (199); Nesai, Taksiru's-Salat 1 (3, 116).

576 - Umeyye Ibnu Abdillah Ibnu Halid merhumun anlattigina gore Abdullah Ibnu Omer (radiyallahu anhuma)'e soyle demistir:
"-Cenab-i Hakk ayeti kerimede: "Kafirlerin size fenalik yapacagindan endise ederseniz, namazdan kisaltmanizda uzerinize bir vebal yoktur" (Nisa, 101) diyerek (savas ve korku halinde) kisaltmaya izin verdigi halde, seferde namaz neye dayanilarak kisaltilir?"
Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) su cevabi verdi:
"- Ey kardesimoglu! Bizler hep dalalette iken Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bize geldi ve dinimizi ogretti. Bize ogrettikleri arasinda namazi sefer sirasinda iki rekat kilmak da var."
Nesai'de yer alan rivayet (Taksiru's-Salat Fi's-Sefer 1 (3, 117)) bu manadadir. Hadisin lafzen bu sekli Nesai'nin es-Sunenu'l-Kubra'da yer almis olabilir.

577 - Katade Ibnu'n-Nu'man (radiyallahu anh) anlatiyor: "Kendilerine Benu Ubeyrik denen bizden bir aile halki vardi. Ferdlerinin isimleri Bisr, Buseyr ve Mubessir idi.
Buseyr munafik bir kimseydi. Siir duzer, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabini (radiyallahu anh) hicveder, sonra da bu siiri bir Arab'a nisbet edip: Falanca soyle dedi, fismakanca boyle dedi (diye onlardan naklederek kendi yazdigi hicviyeleri okurdu). Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabi bu siirleri duyunca tanirlar ve: "Allah'a kasem olsun bu siiri su habis heriften baskasi soylemez -ravi suphe ediyor: "su habis herifi" mi derlerdi, yoksa "su herif" mi derlerdi diye- "onu mutlaka Ibnu'l- Ubeyrik soyledi" derlerdi.
Bu aile, cahiliye devrinde de Islam doneminde de hep fakir ve ihtiyac icinde kaldi. O zaman Medine'de halkin gidasini hurma ve arpa teskil ediyordu. Kisi zenginse, beyaz un tuccari geldigi vakit, o undan satin alir, boylece zenginligini izhar ederdi. Fakirlerin yiyecekleri ise hurma ve arpa idi.
Bir seferinde Sam'dan bir tuccar geldi. Amcam Rifa'a Ibnu Zeyd bir yuk beyaz un aldi. Onu mesrube denen tenezzuh odasina koydu. Mesrubesinde silah, zirh ve kilinc vardi. Bir gece evine giren hirsizlar mesrubeyi yarip yiyecek, silah orada ne varsa alip goturduler. Sabah olunca amcam Rifa'a bana ugradi ve: "Ey yegenim, geceleyin evime hirsiz girmis, mesrubemizi yardilar, silah, yiyecek ne varsa goturduler" dedi. Biz de mahallede bir arastirma yaptik, sorusturduk. Bize: "Bu gece Benu Ubeyrik'leri gorduk, ates yakiyorlardi. Gorduklerimizin bir kismi mutlaka sizin yiyecekleriniz idi" dediler.
Biz mahallede sorusturma yaparken, Benu Ubeyrik de: "Allah'a kasem olsun, biz (bu isin faili olarak) dostunuz Lebid Ibnu Sehl'i goruyoruz" dediler.
Lebid Ibnu Sehl bizden birisiydi, salih ve Musluman bir kimseydi. Lebid onlarin sozunu isitince kilincini cekti: "Yani ben mi caldim? Allah'a yemin olsun ya bu hirsizligi aciklayacaksiniz ya da bu kilincla sizi deseliyecegim" dedi.
Onlar: "Be adam senden bize ne, sen kim, hirsizlik kim" diye lafi cevirdiler.
Mahallede iyice sorusturuyorduk. Sonunda hirsizligi bunlarin yaptigi hususunda suphemez kalmadi. Amcambana: "Ey yegenim, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a kadar gidip, durumu anlatmaz misin?" dedi. Ben de O'na gelip: "Bizden bir aile zalimlik yapti, amcam Rifa'a'yi hedef kilip mesrubesini yardilar. Icinde silah, yiyecek ne varsa asirdilar. Hic olmazsa silahimizi iade etsinler, yiyecege ihtiyacimiz yok, onu istemiyoruz" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Ben bunu emredecegim" dedi.
Benu Ubeyrik bunu duyunca, Esir Ibnu Urve adindaki adamlarina gelip bu hususta kendisiyle konustular.
Mahalle halkindan bir grup bu meselede ittifak edip: "Ey Allah'in Resulu, Katade ve amcasi bizden salih ve Musluman bir aile halkini hedef alip hicbir delil ve huccete dayanmadan iftira atip hirsiz diyor" dediler.
Katade: "Ben de Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gidip kendisiyle konustum. Bana: "Musluman ve salih olduklari soylenen bir aileyi hedef yapip delil ve huccet olmadan hirsizlikla mi itham ediyorsun?" dedi. Ben de oradan ayrilip eve dondum. "Keske bir cok malim gitseydi de bu hususta Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a soylememis olsaydim" diye icten temenni ettim. Derken amcam geldi ve "Yegenim ne yaptin?" diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bana soylediklerini anlattim. Amcam bana: "Allah yardimcimizdir" dedi. Aradan cok gecmeden su ayet indi: "(Ey Muhammed!) Dogrusu insanlar arasinda Allah'in sana gosterdigi gibi hukmedesin diye Kitab'i sana hak olarak indirdik; hakki gozet, hainlerden taraf (yani Benu Ubeyrik tarafinda) olma. (Katade'ye soyledigin soz icin) Allah'tan magfiret dile. Allah bagislar ve magfiret eder. Kendilerine hainlik edenlerden yana ugrasmaya kalkma. Allah hainlikte direnen sucluyu sevmet. Allah'in razi olmadigi sozu gece kurarlarken onu insanlardan gizliyorlar da kendileriyle beraber olan Allah'tan gizlemiyorlar. Allah islediklerinin hepsini bilmektedir. Iste siz, dunya hayatinda onlari mudafaa ediyorsunuz, ama kiyamet gunu onlari Allah'a karsi kim mudafaa edecek? Veya onlarin vekaletini kim uzerine alacak? Kim kotuluk isler, kendine yazik eder de sonra da Allah'tan bagislanma dilerse Allah'i magfiret ve merhametsahibi olarak bulur" (yani "Eger onlar tevbe ederse Allah onlari bagislayacaktir"). "Kim gunah islerse bunu ancak kendi aleyhine yapmis olur. Allah bilendir, Hakimdir. Kim yanilir veya suc islerde sonra onu bir sucsuzun uzerine atarsa, suphesiz iftira etmis, apacik bir gunah yuklenmis olur" (Lebid'e soyledikleri soz). "Ey Muhammed! (Eger sana Allah'in bol nimeti ve rahmeti olmasaydi onlardan birtakimi seni sapitmaya calisirdi. Halbuki onlar kendilerinden baskasini saptiramazlar. Sana da bir zarar veremezler. Allah sana Kitap ve hikmet indirmis, sana bilmedigini ogretmistir. Allah'in sana olan nimeti ne buyuktur. Ancak sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayi ve insanlarin arasini duzeltmeyi gozeten kimseler mustesna, onlarin gizli toplantilarinin cogunda hayir yoktur. Bunlari Allah'in rizasini kazanmak icin yapana buyuk ecir verecegiz" (Nisa 104-114).
Bu ayetler nazil olunca Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a silahlar getirildi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlari Rifaa'ya geri verdi.
Katade devamla dedi ki: "Ben silahi amcama getirip verdim. Amcam cahiliye devrinde yaslanmis veya (ravilerden Ebu Isa'nin tereddudune gore) gozleri cok zayif goren bir ihtiyardi. Bu sebeple ben onun Muslumanligini biraz karisik goruyordum. Ne var ki silahi kendisine teslim ettigim zaman bana: "Ey yegenim, bunu Allah icin bagisladim" dedi. O zaman anladim ki, imani saglammis.
Yukaridaki ayetler inince Buseyr, musriklere iltihak etti. Gidip Sulafe Bintu Sa'd Ibni Sumeyye'ye misafir oldu. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Dogru yol kendisine apacik belli olduktan sonra, Peygamberden ayrilip, inananlarin yolundan baskasina uyan kimseyi, dondugu yone dondurur ve onu cehenneme sokariz. Orasi ne kotu bir donus yeridir. Allah kendisine ortak kosulmasini elbette bagislamaz, bundan baskasini diledigine bagislar. Allah'a ortak kosan derin bir sapikliga sapmis olur." (Nisa, 115-116).
Buseyr, Sulafe'nin yanina misafir olarak inince, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in sairi Hassan Ibnu Sabit (radiyallahu anh) kadini taslayici siirler yazdi. Bunlar kulagina gelince, Sulafe, Buseyr'in havidini basinin uzerine koyup goturdu ve sel yatagina firlatti. Sonra kendisine sunu soyledi: "Defol! Bana Hassan'in siirini hediyeden baska bir hayir getirmedin"
Tirmizi, Tefsir, Nisa (3039).

578 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Kim fenalik yaparsa cezasini gorur. Kendisine Allah'tan baska ne dost ne de yardimci bulur" (Nisa 123) mealindeki ayet nazil oldugu zaman, Muslumanlari cok ciddi bir kedere sevketti. Bunun uzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle tavsiye etti: "Amellerinizde orta yolu ve dogruyu bulmaya calisin. Mu'mine musibet nevinden her ne ulasir ise gunahlarina bir kefaret olur. Musibet, beklenmedik bir hadise olmus, ayagina batan bir diken olmus farketmez."
Muslim, Birr (2574). Bu metin Muslim'in metnidir. Tirmizi, Tefsir, Nisa (3041).
Tirmizi'nin rivayetinde su ziyade var: "Ayet(in hukmu) Muslumanlari cok uzdu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a sikayet ettiler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sunu soyledi..."

579 - Ebu Bekir es-Siddik (radiyallahu anh) buyurdu ki: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yaninda oturuyor idim. O'na su ayet indirildi: "Kim fenalik yaparsa cezasini gorur. Kendisine Allah'tan baska ne dost ne de yardimci bulur" (Nisa, 123). Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Bana inen bir ayeti sana okutayim mi?" dedi. Ben: "Pek tabii" dedim. Bana onu okuttu. Sanki belimin ayrildigini hissettim ve o yuzden gerindim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Neyin var, ne oldu Ey Ebu Bekr?" diye sordu. "Annem babam sana feda olsun Ey Allah'in Resulu, dedim, hangimiz kotu amelde bulunmaz ki, demek hepimiz islediklerimiz yuzunden cezalandirilacagiz ha?" diye uzuntumu ifade ettim.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su aciklamayi yapti: "Ey Ebu Bekr, sen ve mu'minler, bunlar sebebiyle dunyada cezalandiriliyorsunuz. Oyle ki Allah'a kavustugunuz zaman sizde gunah kalmaz. Digerlerine gelince onlarinkiler biriktirilir, kiyamet gunu cezalari toptan verilir.
Tirmizi, Tefsir, Nisa (3042).

580 - Ali Ibnu Zeyd annesinden anlatiyor: Annesi Hz. Aise (radiyallahu anha)'ye Cenab-i Hakk'in su ayetinden: "...Icinizdekini aciklasaniz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba ceker ve diledigini bagislar" (Bakara, 284) ve keza: "Kim fenalik yaparsa cezasini gorur" (Nisa 123) ayetinden sordu. Hz. Aise su cevabi verdi: "Benim Resullullah (aleyhissalatu vesselam)'tan bu hususta sordugum gunden bu yana kimse meseleyi bana sormadi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle cevap vermisti: "Bu, Allah'in hastalik ve kazadan tut, cebine koydugu basit bir esyanin kaybiyla duydugu uzuntuye varincaya kadar maruz kaldigi musibetlerle kulunu (dunyada) cezalandirmasidir. Boylece kul, peyderpey gunahlarindan arinmis olarak cikar, tipki ham altinin korukten saf kizil ciktigi gibi."
Tirmizi, Tefsir, Bakara (2993).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
581 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Sevde validemiz (radiyallahu anha) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in kendisini bosayacagindan korkarak: "Beni bosama, nikahin altinda tut, benim sirami Aise alsin" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da oyle yapti. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Eger kadin, kocasinin serkesliginden veya aldirissizligindan endise ederse, aralarinda anlasmaya calismalarinda kendilerine bir engel yoktur. Anlasmak daha hayirlidir..." (Nisa, 128). "Her ne uzerine anlasilirsa o caizdir."
Tirmizi, Tefsir, Nisa, (3043).

MAIDE SURESI

582 - Tarik Ibnu Sihab anlatiyor: "Yahudiler, Hz. Omer (radiyallahu anh)'e soyle dediler: "Siz bir ayet okuyorsunuz ki o, sayet bize inseydi o gunu bayram ittihaz eder (her yil kutlardik)."
Hz. Omer (radiyallahu anh) diyor ki: Ben onun indigi ani ve yeri, indigi sirada Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bulundugu noktayi biliyorum: Arafe gunu inmisti. O zaman ben de Arafat'ta idim ve bir cuma gunuydu. Kasteddikleri ayet de: "Size bugun dininizi tamamladik" (Maide 3) ayeti idi."
Buhari, Iman 33; Megazi 77; Tefsir, Maide 2; I'tisam giris; Muslim, Tefsir 3, (3017); Tirmizi, Tefsir Maide (3046); Nesai, Iman 18, (8, 114); Hac 194, (5, 251).

583 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) dedi ki: "Allah ve Peygamberiyle savasanlarin ve yeryuzunde bozgunculuga ugrasanlarin cezasi oldurulmek veya asilmak yahut carpraz olarak el ve ayaklari kesilmek ya da yerlerinden surulmektir. Onlara ahirette buyuk azab vardir. Su kadar ki, siz kendileri uzerine kadir olmazdan (kendilerini ele gecirmezden evvel) tevbe eden (muhariblerle yol kesen)ler mustesnadirlar. Bilin ki Allah, cok affedici ve cok merhamet sahibidir" (Maide 33-34) ayeti musrikler hakkinda indi. Kendileri maglub edilmezden once, kim gelip teslim olursa bu, ona isledigi suc sebebiyle had cezasi uygulamaya mani degildir."
Ebu Davud, Hudud 3, (4372); Nesai, Tahrimu'd-Dem 9, (7, 101).

584 - Hz. Bera (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in yanina yurur komurle karartilmis ve dayak atilmis bir Yahudi getirdiler. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Yahudileri cagirarak: "Kitabinizda zina haddini (cezasini) boyle mi buluyorsunuz? diye sordu.
"Evet" dediler. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) onlarin alilerinden birini cagirdi ve "Musa'ya, Tevrat'i indiren Allah askina soruyorum, zina edenin haddini kitabinizdaboyle mi buluyorsunuz?" dedi. Alim:
-Hayir! Eger bana boyle yemin vererek sormasa idin sana haber vermezdim. Kitapta recm buluyoruz. Fakat, zina vak'alari esrafimiz arasinda cogaldi. Artik serefli birini bu sucla yakalarsak onu birakir olduk. Ancak bicare birisini yakalarsak ona haddi tatbik ediyoruz. Kendi aramizda soyle dedik: "Gelin aramizda oyle bir ceza seklinde anlasalim ki o, esraftan olsun, halktan olsun herkese tatbik edilsin. Sonunda recm yerine suratin komurle boyanip dayak atilmasinda ittifak ettik."
Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Allahim, onlarin oldurdugu emr-i serifini ilk ihya edip dirilten ben olayim" dedi ve had cezasinin tatbikini emretti, zani hemen recmedildi. Bunun uzerine su ayet indi: "Ey Peygamber! Kalbleri inanmamisken agizlariyla "inandik diyenler, Yahudilerden yalana kulak verenler ve baska bir topluluk hesabina casusluk edenlerden inkara kosanlar seni uzmesin. Sozleri asil yerlerinden degistirirler de "Boyle bir (fetva) size verilirse alin, verilmezse kacinin" derler..." (Maide 41). Az sonra Allah Teala su ayeti indirdi: "Allah'in indirdigi ile hukmetmeyenler, iste onlar kafirlerdir..." "Allah'in indirdigi ile hukmetmeyenler iste onlar zalimlerdir..." "...Allah'in indirdigi ile hukmetmeyenler, iste onlar fasiklardir!" (Maide 44, 45, 47).
Bu ayetlerin hepsi kafirler hakkinda nazil olmustur."
Muslim, Hudud 28, (1700); Ebu Davud, Hudud, 26 (4448).

585 - Ebu Davud'un Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'dan kaydettigi bir baska rivayette soyle demistir: "Bu uc ayet hassaten Kureyza ve en-Nadir Yahudileri hakkinda nazil oldu."
Ebu Davud, Diyat 2, (356).

586 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Kureyza ve en-Nadir, Medine'de yasayan Yahudilerden iki kabile idi. Bunlardan en-Nadir kabilesi Kureyza kabilesinden daha serefli kabul ediliyordu. Sozgelimi, Kureyza kabilesine mensup birisi, en-Nadir'den birini oldurecek olsa kisas olarak katil oldurulurdu, ama en-Nadir'den bir kimse Kureyza'dan birisini oldurecek olsa, yuz vask hurma ile fidye odenirdi (katil oldurulmezdi). Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in peygamberliginden sonra en-Nadir'den birisi Kureyza'dan bir adam oldurdu. Kureyzalilar: "Katili bize teslim edin, onu oldurecegiz" dediler. Obur taraf "Sizinle bizim aramizda Muhammed hakem olsun" dediler ve Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a geldiler. Bunun uzerine su ayet indi: "...Eger hukmedersen, aralarinda adaletle hukum ver. Allah adil olanlari sever" (Maide 43). Adaletle hukumden maksat "cana mukabil can"di. Daha sonra su ayet indi: "Cahiliye devri hukmunu mu istiyorlar? Yakinen bilen bir millet icin Allah'tan daha iyi hukum veren kim vardir?" (Maide, 50).
Ebu Davud, Diyat 1, (4494), Akdiye 10, (3591); Nesai, Kasame 7, (8, 18).

587 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) Ebu Davud'un kaydettigi bir diger rivayette su aciklamayi yapar: "Eger sana gelirlerse aralarinda hukmet, yahut onlardan yuz cevir, yuz cevirirsen sana bir zarar vermezler" (Maide 42) ayeti neshedildi ve su emir geldi: "...Allah'in indirdigi ile aralarinda hukmet!..." (Maide 48).
Ebu Davud, Akdiye 10, (3590).
Yine Ebu Davud ve Nesai'de gelmis olan bir diger rivayette soyle denir: "Benu'n-Nadirliler Kureyza'dan birini oldurecek olsalar diyet olarak normal bedelin yarisini oderlerdi. Buna mukabil Benu Kureyzalilar Benu'n-Nadirliler Kureyza'dan birini oldurecek olsalar diyet olarak normal bedelin yarisini oderlerdi. Buna mukabil Benu Kureyzalilar Benu'n-Nadir'den birisini oldurecek olsalar kan bedeli olarak tam diyet oderlerdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu farkliligi kaldirdi ve aralarini esitledi."
Ebu Davud, Diyat 1, (4494), Akdiye 10, (3591); Nesai, Kasame 7, (8, 18).

588 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) geceleyin beklenerek korunuyordu. Ancak: "...Allah seni insanlardan korur" (Maide67), ayeti inince Resulullah (aleyhissalatu vesselam) basini cadirdan cikarip: "Ey insanlar dagilin, artik beni Allah koruyor" diye seslendi.
Tirmizi, Tefsir, Maide, (3049).

589 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Ben et yedigim zaman kadinlara karsi zaafim artiyor ve bende sehvet galebe caliyor. Bu sebeple et yemeyi nefsime haram ettim" dedi. Bunun uzerine su ayet indi: "Ey iman edenler! Allah'in size helal ettigi temiz seyleri haram kilmayin, hududu da asmayin. Dogrusu Allah, asiri gidenleri sevmez. Allah'in size verdigi riziktan temiz ve helal olarak yiyin. Inandiginiz Allah'tan sakinin" (Maide 87-88).
Tirmizi, Tefsir, Maide, (3052).

590 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Inananlara ve faydali is isleyenlere, -sakinirlar, inanirlar, faydali isler islerler, sonra haramdan sakinip inanirlar ve sonra isyandan sakinip iyilik yaparlarsa- daha onceleri tatmis olduklarindan dolayi bir sorumluluk yoktur..." (Maide 93) ayeti indigi zaman Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bana dedi ki: "Bana senin onlardan oldugun soylendi."
Muslim, Fedailu's-Sahabe 109, (2459). Tirmizi, Tefsir, Maide, (3056).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
591 - Yine Muslim'in bir baska rivayetinde Bera (radiyallahu anh) sunu anlatiyor: "Sarap haram edilmezden once, Ashab (radiyallahu anhum)'tan bazilari vefat etmisti. Sarap haram edilince bircok kimse: "Arkadaslarimiz sarap icerek olduler, onlarin hali ne olacak?" dediler. Bunun uzerine ayet indi: "Inananlara, ve faydali is yapanlara... daha onceleri tatmis olduklarindan dolayi bir sorumluluk yoktur" (Maide 93) ayeti indi."
Tirmizi, Tefsir Maide, (3054). Tirmizi bu hadisin sahih oldugunu soyledi.

592 - Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh) anlatiyor: Omer: "Allah'im, sarap hakkinda bize tatminkar bir aciklamada bulun" diye dua etmisti ki Bakara suresinde bulunan su ayet indi: "Sana icki ve kumari sorarlar de ki: "Ikisinde hem buyuk gunah ve hem insanlara bazi faydalar vardir. Gunahlari faydasindan daha buyuktur." (Bakara 219).
Bunun uzerine Omer (radiyallahu anh) cagirildi ve ayet kendisine okundu. Omer yine: "Allah'im sarap hakkinda bize tatminkar bir aciklamada bulun" dedi. Bir muddet sonra Nisa suresindeki: "Ey iman edenler! Sarhosken ne dediginizi bilene kadar, cunubken, -yolcu olan mustesna- gusledene kadar namaza yaklasmayin..." (Nisa, 43) ayeti nazil oldu. Omer (radiyallahu anh) cagirildi ve ayet kendine okundu. Omer yine: "Allah'im sarap hakkinda bize tatminkar bir aciklamada bulun" dedi.
Bir muddet sonra, Maide suresindeki ayet indi: "Ey iman edenler! Icki, kumar, putlar ve fal oklari suphesiz seytan isi pisliklerdir. Bunlardan kacinin ki saadete eresiniz. Seytan suphesiz icki ve kumar yuzunden araniza dusmanlik ve kin sokmak ve sizi Allah'i anmaktan alikoymak ister. Artik bunlardan vazgecersiniz degil mi?" (Maide 90-91). Omer yine cagirilip ayet kendisine okundu. Bu sefer "Evet Rabbimiz vazgectik, vazgectik" dedi.
Tirmizi, Tefsir, Maide (3053); Ebu Davud, Esribe 1, (3670); Nesai, Esribe 1, (8, 286, 287). Tirmizi hadisin sahih oldugunu soyledi.

593 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e sorular sordular. Soruda oylesine asiri gittiler ki, birgun minbere cikip (ofkeyle): "Sorun, her sorunuza cevap verecegim" dedi. Cemaat bu sozu isitince, korkuyla baslarini one egdiler. Baslarina muhim bir hadise gelmekte olmasindan korktular.
Enes (radiyallahu anh) devamla dedi ki: "Ben sagima soluma bakmaya basladim. Bir de ne goreyim, herkes elbisesini basina sarmis agliyordu. (Kimseden ses cikmiyordu). Derken, munakaya falan ettigi zaman, babasindan baska birisine nisbet edilen bir kimse ilk konusan oldu: "Ey allah'in Resulu! Babam kimdir?" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Baban Huzafedir" buyurdu. Hz. Omer (radiyallahu anh) de: "Rabb olarak Allah'tan, din olarak Islam'dan, peygamber olarak da Muhammed'den raziyiz. Fitnelerden Allah'a siginiriz" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) de: "Hayir ve ser her ikisinin de bugunku kadar bol indigini hic mi hic gormedim. Bana cennet ve cehennem gozle gorulecek hale getirildi ve onlari su duvarin onunde gordum." dedi.
Buhari, Tefsir, Maide 12; Rikak 27; I'tisam 3; Muslim, Fedail 134- 138, (2359); Tirmizi, Tefsir, Maide (3058).
Bir rivayette su ziyade var: "...Bunun uzerine su ayet indi: "Ey iman edenler! Size aciklaninca hosunuza gitmeyecek seyleri sormayin. Kur'an indirilirken onlari sorarsaniz size aciklanir, (ama uzulursunuz). Allah sordugunuz seyleri affetmistir. Allah bagislayandir, halimdir. Sizden once bir millet onlari sormustu. Sonra da onlari inkar etmislerdi" (Maide 101-102).

594 - Tabiin'den Ibnu'l-Museyyeb anlatiyor: "el-Bahira, cahiliye Araplarinca, sutu putlara bagislanan, bu sebeple hic kimse tarafindan sagilmayan deveye denirdi. Es-Saibe; ilahlari icin saliverilen, uzerine hicbir yuk vurulmayan deveye denir. El-Vasile; Ilk dogumunu disi yapip sonra ikinci dogumunu da disi yapan ve araya erkek dogum girmeyen devedir, bu da putlar icin saliverilir, hicbir sekilde istifade edilmezdi. El-Ham; dolunden muayyen batin yavruya ulasilan erkek devedir, bu da putlara adanir, yukte kullanilmazdi."
Ibnu'l-museyyib, Ebu Hureyre'den su sozu nakleder: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Amr IbnuAmir el-Huza'iyi, cehennemde barsaklarini sururken gordum. Bu adam, hayvanlari putlara adak olsun diye ilk saliveren (saibe birakan) kimse idi."
Buhari, Menakib 9, Tefsir, Maide 13; Muslim, Cennet 51, (2856).

595 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Benu Sehm'den bir kisi, Tecimud'-Dari ve Adiy Ibnu Bedda ile birlikte yola cikti. Es-Sehmi, hic Musluman bulunmayan bir yerde vefat etti. Terikesini Temin ve Adiyy getirdiler. Ancak (Sehmi'nin yakinlari vasiyette adi gecen) gumus islemeli bir kabi (teslim edilen mallar arasinda) bulamadilar. (Sikayet uzerine) Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu hususta ikisine (Temim ve Adiyy'e) yemin ettirdi. Sonra kap Mekke'de bulundu. Kabin yanlarinda bulundugu kisiler: "Biz bunu Temin ve Adiyy'den aldik" diye yemin ettiler. Sehmi'nin yakinlarindan iki kisi de kalkip Allah'a yemin ederek: "Bizim sahitligimiz o ikisinin sehadetinden daha dogrudur, kap da arkadasimiza aittir" dediler.
Ibnu Abbas der ki su ayet bunlar hakkinda nazil oldu: "Ey iman edenler! Olum birinize geldigi zaman vasiyet ederken icinizden iki adil kimseyi, sayet yoklukta olup basiniza da olum musibeti gelmisse, namazdan sonra alikoyacaginiz, -supheleniyorsaniz, "Akraba bile olsa yeminle hicbir degeri degistirmeyecegiz, Allah'in sahidligini gizlemiyecegiz, yoksa suphesiz gunahkarlardan oluruz" diye yemin eden- sizden olmayan iki kisiyi sahid tutun. Eger bu sahidlerin gunah islemis olduklari ortaya cikarsa olene kadar yakin hak sahibi diger kisi bunlarin yerine gecer ve "bizim sahidligimiz ikisininkinden de daha dogrudur, biz asiri gitmedik, yoksa suphesiz zulmedenlerden oluruz" diye Allah'a yemin ederler. Bu, sahitligi gerektigi gibi yapmalarini veya yeminlerinden sonra yeminlerin kabul edilmesinden korkmalarini daha iyi saglar. Allah'tan sakinin, dinleyin, Allah fasik kimselere yol gostermez" (Maide, 106-108);
Buhari, Vesaya 35; Tirmizi, Tefsir, Maide (3062); Ebu Davud, Akdiye 19, (3606).

596 - Ammar Ibnu Yasir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: (Kur'an-i Kerim'de zikri gecen) sofra gokten ekmek ve et olarak indirildi. Bu mucizeye mazhar olanlara, ihanet etmemeleri ve ertesi gun icin, o yiyeceklerden ayirmamalari emredildi. Ancak onlar bunu dinlemediler, hem ihanet ettiler hem de yemeklerinden ayirip ertesi gun icin sakladilar. Bunun uzerine ceza olarak maymun ve hinzir suretine cevrildiler."
Tirmizi, Tefsir, Maide (3063).

EN'AM SURESI

597 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: Ebu Cehil mel'un, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e: "Biz seni yalanlamiyoruz, biz senin getirdigin seriati tekzib ediyoruz" dedi. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "(Ey Muhammed!) Onlarin soylediklerinin seni uzecegini elbette biliyoruz, dogrusu onlar, seni yalanci saymiyorlar, fakat zalimler Allah'in ayetlerini bile bile inkar ediyorlar. Senden once nice peygamberler yalanlandi ve kendilerine yardimcimiz gelene kadar yalanlamalarina ve sikistirilmalarina katlandilar..." (En'am 32-34).
Tirmizi, Tefsir, En'am (3066).

598 - Sa'd Ibnu Ebi Vakkas anlatiyor: "Biz alti kisi Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte oturuyorduk. Musrikler ona: "Sunlari huzurundan kov, bizimle sohbete cur'et etmesinler" dediler.
Sa'd devamla diyor ki, orada ben vardim, Ibnu Mes'ud, Huzeyl kabilesinden bir kisi, Bilal ve ismini hatirlayamadigim iki kisi daha varlardi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in icine Allah'in diledigi birseyler dusmustu. Kendi kendine icinden mirildandi. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Sabah aksam Rabblerinin rizasini isteyerek O'na yalvaranlari kovma. Onlarin hesabindan sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabindan da onlara bir sorumluluk yoktur ki onlari kovarak zulmedenlerden olasin" (En'am 52);
Muslim, Fedailu's-Sahabe, 45 (2413); Ibnu Mace, Zuhd 7, (4128).

599 - Yine Sa'd Ibnu Ebi Vakkas (radiyallahu anh) "(Ey Muhammed! De ki: "Ustunuzden ve altinizdan size azab gondermeye, sizi firka firka yapip kiminize kiminizin hincini tattirmaya kadir olan O'dur. Anlasinlar diye ayetleri nasil yerli yerince acikladigimiza bak" (En'am 65) ayeti hakkinda Resuulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle dedigini rivayet etmistir: "Haber verilen bu durum ilerde olacaktir, henuz olmus degildir."
Tirmizi, Tefsir, En'am (3068).

600 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "(Ey Muhammed!) De ki: Ustunuzden ve altinizdan size azab gondermeye kadir olan O'dur..." ayeti indigi esnada Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "...ustunuzden" ibaresinden sonra: "Ya Rabbi sana siginirim" dedi. Ne zaman ayetin devami olan: "...Sizi firka firka yapip kiminize kiminizin hincini tattirmaya kadir olan O'dur" kismi nazil olunca: "Bu iki azab daha hafif, (telafisi) daha kolay" buyurdu."
Buhari, Tefsir, En'am 2; I'tisam 11, Tevhid 16; Tirmizi, Tefsir, En'am (3067).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
601 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Iman edenler, bununla beraber imanlarina zulum bulastirmayanlar var ya, iste (ancak) onlardir ki korkudan emin olmak hakki kendilerinindir. Onlar dogru yolu bulmus kimselerdir" (En'am, 82) ayeti indigi zaman, bu ayet Muslumanlara cok agir geldi ve: "Hengimiz nefsine zulmetmiyor? (mahvolduk)" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Hayir, burada kastedilen o degil, sirktir. Lokman'in ogluna olan su sozunu isitmediniz mi?: "Ogulcugum, Allah'a sirk kosma, zira sirk buyuk zulumdur" (Lokman, 13).
Buhari, Iman 23; Enbiya 8, 41; Tefsir, En'am 3; Tefsir, Lokman 1; Istitabe 1,9; Muslim, Iman 197, (124); Tirmizi, Tefsir, En'am, (3029).

602 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Bir grup insan Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Ey Allah'in Resulu biz kendi oldurdugumuzu yiyor, fakat Allah'in oldurdugunu yemiyoruz (bu nasil is?)" dediler. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Allah'in ayetlerine inaniyorsaniz, uzerine Allah'in adi anilmis olan seyden yiyin. Size ne oluyor ki, Allah size darda kalmanizin disinda, haram olanlari genisce anlatmisken adinin uzerine anildigi seyden yemiyorsunuz? Dogrusu cogunluk, heva ve heveslerine uyarak, bilmeden sapitiyorlar. Asiri gidenleri en iyi bilen Rabbindir. Gunahin acigini da gizlisini de birakin. Gunah kazananlar, kazandiklarina karsilik suphesiz ceza goreceklerdir. Uzerine Allah'in adinin anilmadigi kesilmis hayvanlari yemeyin. Bunu yapmak Allah'in yolundan cikmaktir. Dogrusu seytanlar sizinle tartismalari icin dostlarina fisildarlar. Eger onlara itaat ederseniz, suphesiz siz musrik olursunuz" (En'am, 118-122).
Tirmizi, Tefsir, En'am, (3071); Ebu Davud, Edahi, 13, (2817, 2818, 2819); Nesai, Edahi 40, (7, 237).

603 - Ebu Davud'un bir rivayetinde: "...Dogrusu seytanlar, sizinle tartismalari icin dostlarina fisildarlar..." (En'am, 121) ayetiyle ilgili olarak, Ibnu Abbas su aciklamayi yapar: Yani "Allah'in oldurdugu" diyerek meyteyi (kesilmeksizin, kendiliginden olen hayvani) kastederek: "Onu niye yemiyorsunuz? derler." iste bunun uzerine Cenab-i Hakk: "Eger onlara itaat ederseniz, suphesiz siz musrik olursunuz" ayetini indirdi. Bundan sonra da: "Uzerine Allah'in adinin anilmadigi kesilmis hayvanlari yemeyin..." ayeti indi."
Ebu Davud, Edahi 13, (2818).

604 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'in bir diger rivayetinde soyle buyrulur: "Uzerine Allah'in ismi zikredilen (hayvan etinden) yiyin" (En'am, 118). "Uzerine Allah'in ismi zikredilmeyenden yemeyin" (En'am 121) emri neshedilip, ehl-i kitabin kestigi, yasaktan istisna edilerek soyle dendi: "... Kitap verilenlerin yemegi size helal, sizin yemeginiz de onlara helaldir..." (Maide, 5),
Ebu Davud, edahi, 13, (2817).

605 - Nesai'den gelen rivayette Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) Cenab-i Hakk'in "Uzerine Allah'in isminin zikredilmedigi (kesilmis hayvan eti)nden yemeyin" ayeti ile ilgili olarak su aciklamayi yapmaktadir: "Musrikler, bu meselede muminlerle ihtilaf ederek (alayvari) soyle dediler: "Allah'in kestigini yemiyorsunuz, fakat kendi kestiginizi yiyorsunuz."
Nesai, Zebaih 40, (7, 237).

606 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Arab'in (cahiliye devrindeki) cehaletini ogrenmek seni memnun ederse En'am suresinin 130'lu ayetten sonra gelen su ayetini oku: "Beyinsizlikleri yuzunden, koru korune cocuklarini oldurenler ve Allah'in kendilerine verdigi nimetleri -Allah'a iftira ederek- haram sayanlar mahvolmuslardir; onlar sapitmislardir, zaten dogru yolda da degillerdi" (En'am 140).
Buhari, Menakib 11.

607 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) buyurmuslardir: "Kim uzerinde Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in muhru bulunan sahifeyi gormek isterse su ayetleri okusun:
"De ki: "Gelin size Rabbinizin haram kildigi seyleri soyleyeyim. O'na hicbir seyi ortak kosmayin, anaya babaya iyilik yapin. Yoksulluk korkusuyla cocuklarinizi oldurmeyin" -sizin ve onlarin rizkini veren biziz- "Gizli ve acik kotuluklere yaklasmayin, Allah'in haram kildigi cana haksiz yere kiymayin. Allah bunlari size dusunesiniz diye buyurmaktadir. Yetim malina, ergenlik cagina erisene kadar en iyi seklin disinda yaklasmayin; olcuyu ve tartiyi dogru yapin. Biz kimseye ancak gucunun yetecegi kadar yukleriz. Konustugunuz vakit -akraba bile olsa sozunuzde adil olun. Allah'in ahdini yerine getirin. Allah size bunlari ogut almaniz icin buyurmaktadir" (En'am 151-153);
Tirmizi, Tefsir, en'am, (3072).

608 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kiyametin uc alameti vardir, onlar zuhur edince, "daha once inanmamis olanlarin artik inanmalari da onlara fayda vermez" (En'am, 158), Gunesin battigi yerden dogmasi, Deccal, Dabbetu'l-arz."
Muslim, Iman 249, (158); Tirmizi, Tefsir, En'am (3074).

609 - Ebu Sa'id (radiyallahu anh) "Onlar kendilerine... Rablerinden birtakim delillerin gelmesini mi bekliyorlar. Rabbinin birtakim mucizeleri geldigi gun, bir kimse daha once inanmamissa veya imaniyla bir iyilik kazanmamissa imani ona fayda vermez..." (En'am 158) ayetinde gecen "Rabblerinden birtakim deliller" ile "gunesin battigi yerden dogmasi kastedilmistir demistir.
Tirmizi, Tefsir, En'am (3073).

A'RAF SURESI

610 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "(Cahiliye devrinde) kadin, Kabe-i Muazzama'yi ciplak olarak tavaf eder ve soyle derdi: "Bana kim odunc bir tavaf elbisesi verecek?"
Elbiseyi fercinin uzerine kor:
"Bugun bir kismi veya tamami gorulur ama, ondan acilani helal etmem" derdi. Bu tatbikatla ilgili olarak su ayet indi:
"Ey Ademogullari! Her mescide guzel elbiselerinizi giyerek gidin, yiyin, icin fakat israf etmeyin. Cunku Allah musrifleri sevmez" (A'raf, 31).
Muslim, Tefsir 25, (3028); Nesai, Hacc 131, (5,233, 234).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
611 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su ayeti okudu: "Rabbi daga tecelli edince onu yerle bir etti" (A'raf 143) -hadisi rivayet eden Hammad soyle der: Hammad'dan rivayeti yapan Suleyman b. Harb merhum- (tecellinin hafifligini gostermek icin) bas parmaginin yaniyla sag parmaginin ucuna degdirerek gosterir. (Ve ayetin kiraati bitince Resulullah) ilave eder: "Dag, ciglik atti ve Musa baygin dustu"
Tirmizi, Tefsir, A'raf (3076).

612 - Muslim Ibnu Yesar el-Cuheni anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh)'den: "Rabbim Beni Adem'den, bellerinden zurriyetlerini alip da onlari nefislerine karsi sahid tutarak: "Rabbiniz degil miyim?" diye ishad ettigi vakit bela (evet) dediler: Sahidiz. "Kiyamet gunu bizim bundan haberimiz yoktu" demeyesiniz. Yahud: "Ancak onceden atalarimiz sirk kostular, biz ise onlardan sonra bir zurriyet idik, simdi o batili te'sis edenlerin yaptiklariyla bizi helak mi edeceksin?" demeyesiniz" (A'raf 172-173) ayetinden soruldu Hz. Omer (radiyallahu anh) su cevabi verdi: "Bu ayetten Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a da sorulmustu. O soyle acikladi: "Allah Teala hazretleri, Hz. Adem'i yaratti sonra sag eliyle meshedip ondan bir zurriyet cikardi ve: "Bunlar cennet icindir, bunlar cennet ehlinin ameliyle amel ederler" dedi. Rabb Teala, ikinci defa sirtini oksadi, ondan bir nesil daha cikardi ve: "Bunlari da cehennem icin yarattim, bunlar da cehennem ehlinin amelini isleyecekler" dedi.
Cemaatten bir adam: "Ey Allah'in Resulu! (kaderimiz ezelden yazilmis ise) niye amel ediyoruz? diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su aciklamayi yapti: "Allah bir kisiyi cennet ehli olarak yaratmissa onu cennet ehlinin amelinde calistirir. Oyle ki cennetliklerin bir ameli uzere olur ve Allah da onu cennetine kor. Aksine bir kulu da cehennem ehli olarak yaratmissa, onu da cehennemliklerin amelinde istimal eder. Oyle ki bu da cehennemliklerin bir ameli uzere olur, Allah da onu cehenneme koyar."
Muvatta, Kader 2, (2, 898, 899); Tirmizi, Tefsir, A'raf, (3077); Ebu Davud, Sunnet 17, (4703).

613 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allahu Zu'l-Celal hazretleri Adem (aleyhissalatu vesselam)'i yarattigi zaman sirtini meshetti. Bunun uzerine kiyamete kadar onun neslinden yaratacagi insanlardan herbirinin iki gozu arasina nurdan bir parlaklik koydu. Sonra hepsini Adem (aleyhisselam)'e arzetti. Adem (aleyhisselam):
"-Ey Rabbim bunlar da kim?" diye sordu.
"-Bunlar senin zurriyetindir" dedi.
Onlardan bir tanesi dikkatini cekti, gozlerinin arasindaki parlaklik cok hosuna gitmisti.
"-Ey Rabbim su da kim?" diye sordu.
"-Davud!" deyince.
"-Pekala ne kadar omur verdin?" diye sordu.
"-Altmis yil!" dedi.
Adem:
"-Ey Rabbim, ona benim omrumden kirk yil ilave et!" dedi.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: Hz. Adem'in yasi kirk yil eksik olarak kesinlesince hemen olum melegi geldi. Adem (aleyhisselam) ona:
"-Yani benim omrumden kirk yil daha geride kalmadi mi?" dedi. Melek:
"-Iyi ama, dedi, sen onu oglun Davud'a vermedin mi?"
Adem inkar etti, zurriyeti de inkar etti, Adem unuttu ve meyveden yedi. Zirriyeti de unuttu. Adem hata isledi, zurriyeti de hata isledi."
Tirmizi, Tefsir, A'raf, (3078). Tirmizi hadisin sahih oldugunu soyledi.

614 - Semure Ibnu Cundeb (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Havva (aleyhisselam) hamile kaldigi zaman iblis Havva'nin yanina geldi. (Bu sirada) Havva'nin cocugu yasamiyor hep oluyordu. Iblis: "Cocuga Abdu'l-Haris adini ver, cunku o yasiyor" dedi. Havva bu ismi verdi, cocuk da yasadi. Ancak bu durum seytanin bir telkini ve emri idi."
Tirmizi, Tefsir, A'raf, (3079).

615 - Ibnu'z-Zubeyr (radiyallahu anhuma) diyor ki: "Sen af yolunu tut, bagisla, uygun olani emret, bilgisizlere aldiris etme" (A'raf, 199) ayeti, ancak ve ancak halkin ahlaki hususunda nazil oldu."
Buhari, Tefsir, A'raf 5; Ebu Davud, edeb 5, (4787).

616 - Buhari ve Ebu Davud'un diger bir rivayetinde soyle denir: "Allah, Peygamberine (aleyhissalatu vesselam) halkin ahlakindan, affetmeyi, benimseyip almasini emretti."
Buhari, Tefsir, A'raf 5; Ebu Davud, Edep 5, (4787).

ENFAL SURESI

617 - Ibnu Cubeyr anlatiyor: "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a: "Enfal suresi (ne hususta indi?) diye sordum, bana: "Bedir Savasi uzerine indi" cevabini verdi."
Buhari, Tefsir, Enfal 1; Muslim, Tefsir, 31, (3031).

618 - Mus'ab Ibnu Sa'd babasindan (radiyallahu anh) naklettiginegore, babasi soyle demistir: "Bedir Savasi sirasinda bir kilicla geldim ve: "Ey Allah'in Resulu, Allah kalbimi musriklerden kurtardi, bu kilici bana bagisla" dedim. Bana: "Bu mal ne senin, ne de benim" diye cevap verdi.
Ben (icimden): "Bu kilic, savas sirasinda benim kadar ciddi hizmette bulunmayan birine verilebilir" diyerek ayrildim.
Sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam) benim yanima geldi ve: "Sen, kilic benim degilken onu benden istemistin. Simdi ise artik benim oldu, al, bu senin olsun!" dedi." Su ayet inmisti:
"Ey Muhammed! Sana ganimetlere dair soru sorarlar, de ki: "Ganimetler Allah'in ve Peygamberindir. Inaniyorsaniz Allah'tan sakinin..." (Enfal, 1).
Muslim, Cihad 33, (1748); Tirmizi, Tefsir, Enfal (3080); Ebu Davud, Cihad 156, (2740).

619 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: "Tekrar savasmak icin bir tarafa cekilmek veya bir baska topluluga katilmak maksadi disinda, savas gunu arkasini dusmana donen kimse Allah'tan bir gazaba ugramis olur. Onun varacagi yer cehennemdir. Ne kotu bir donustur!" (Enfal, 16) ayeti Bedir gunu indi."
Ebu Davud, Cihad 106, (2648).

620 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) "Allah katinda yeryuzundeki canlilarin en kotusu gercegi akletmeyen sagirlar ve dilsizlerdir" (Enfal, 22) ayetinde kastedilmis olanlar Abdu'd-Darogullarindan bir gruptur" denmistir."
Buhari, Tefsir, Enfal 1.
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
621 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ebu Cehl (birgun) soyle dedi: "Allahimiz, eger bu Kitap, gercekten senin senin katindan ise, bize gokten tas yagdir veya can yakici bir azab ver" (Enfal, 32) diye dua etmisti. Su ayet indi: "Sen iclerinde iken Allah onlara azab etmez. Onlar bagislanma dilerken de elbette Allah azab edecek degildir" (Enfal, 33).
Musrikler mu'minleri Mekke'den cikardiklari zaman da su ayet indi: "Yoksa Mescid-i Haram'a girmekten men ederlerken Allah onlara nicin azab etmesin?..." (Enfal, 34).
Buhari, Tefsir, Enfal 3, 4; Muslim, Sifatu'l-Munafikin 37, (2796).

622 - Ukbe Ibni Amir (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i minberde iken dinledim, su ayeti okudu: "Ey iman edenler! Onlara karsi gucunuzun yettigi kadar -Allah'in dusmani ve sizin dusmanlarinizi ve bunlarin disinda Allah'in bilip sizin bilmediklerinizi yildirmak uzere kuvvet ve savas atlari hazirlayin..." (Enfal, 60). Ayette gecen "kuvvet"i "Bilesiniz, kuvvet "atmak"tir" diye acikladi ve bunu uc kere tekrar etti."
Muslim, Imare 167, (1917); Tirmizi, Tefsir, Enfal (3083); Ebu Davud, Cihad 24, (2514).

623 - Muslim ve Tirmizi'de su ziyade vardir: "...Haberiniz olsun! Allah, arzi fethetmenizi muyesser kilacak. Ihtiyaclariniz (Allah tarafindan) karsilanacaktir. Sizden kimse oklariyla oynamaktan sakin geri kalmasin."
Muslim, Imaret 168, (1918).

624 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Ey peygamber! Mu'minleri savasa tesvik et. Sizin sabirli yirmi kisiniz onlardan iki yuz kisiyi yener. Sizin yuz kisiniz, inkar edenlerden bin kisiyi yener; cunku onlar anlayissiz bir guruhtur" (Enfal, 65) ayeti inince bir kisinin on kisinin onunden kacmamasi, yirmi kisinin de iki yuz kisinin onunden kacmamasi farz kilindi. Sonra da su ayet indi: "Simdi Allah yukunuzu hafifletti, zira icinizde zaaf bulundugunu biliyordu. Sizin sabirli yuz kisiniz, onlardan iki yuz kisiyi yener. Sizin bin kisiniz, Allah'in izniyle, iki bin kisiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal, 66). Boylece yuz kisinin, iki yuz kisinin onunden kacmamasi farz kilindi."
Buhari, Tefsir, Enfal 6, 7; EbuDavud, Cihad 106, (2646).

625 - Bir rivayette de soyle denir: "...Sizin sabirli yirmi kisiniz, onlardan iki bin kisiyi yener" ayeti nazil olunca bu, Muslumanlara agir geldi ve su ayet indi: "Simdi Allah yukunuzu hafifletti. Zira icinizde zaaf bulundugunu biliyordu. Sizin sabirli yuz kisiniz onlardan iki yuz kisiyi yener. Sizin bin kisiniz, Allah'in izniyle onlardan iki bin kisiyi yener..." (Enfal, 66) Allah onlardan miktari hafiflettikce, Muslumanlarin sabri da -azaltilan miktar nisbetinde- eksildi."
Ebu Davud, Cihad 106, (2646).

626 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ganimetler sizden once hicbir basi siyaha (yani ademogluna) helal kilinmadi. Ganimet alindigi zaman gokten inen bir ates onu yakardi." -Ravi Suleyman el-A'mes der ki: "(Basi siyah tabirini) simdilerde Ebu Hureyre'den baska kullanan birini goremiyorum- Bedir savasi sirasinda henuz helal edilmezden once, Muslumanlar ganimetleri aldilar. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Daha onceden Allah'tan verilmis bir hukum olmasaydi, aldiklarinizdan oturu size buyuk bir azab erisirdi..." (Enfal, 68).
Tirmizi, Tefsir, Enfal, (3084).

627 - Hz. Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: Bedir savasinda Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) (esirlerin serbest birakilmalari mukabilinde) fidye-i necat alinca Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Yeryuzunde savasirken, dusmani yere sermeden esir almak hicbir peygambere yarasmaz. Gecici dunya malini istiyorsunuz. Oysa Allah ahireti kazanmanizi ister. Allah gucludur, hakimdir. Daha onceden Allah'tan verilmis bir hukum olmasaydi, aldiklarinizdan oturu size buyuk bir azab erisirdi. Elde ettiginiz ganimetleri temiz ve helal olarak yiyin..." (Enfal 67-69). Ganimetler sonradan helal kilindi."
Ebu Davud, Cihad (2690); Muslim, Cihad 58, (1763).

628 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) su iki ayet hakkinda asagidaki aciklamayi yapmistir: "Dogrusu inanip hicret edenler, Allah yolunda mallariyla canlariyla cihad edenler ve Muhacirleri barindirip onlara yardim edenler, iste bunlar birbirlerinin dostudurlar" ve "Inanip hicret etmeyenlerle, -hicret edene kadar- sizin dostlugunuz yoktur. Fakat din ugrunda yardim isterlerse, aranizda anlasma olmayan topluluktan baskasina karsi onlara yardim etmeniz gerekir. Allah islediklerinizi gorur. Inkar edenler birbirlerinin dostlaridir. Eger siz aranizda dost olmazsaniz yeryuzunde kargasalik, fitne ve buyuk bozgun cikar. Inanip hicret eden, Allah yolunda savasanlar ve Muhacirler'i barindirip, onlara yardim edenler, iste onlar gercekten inanmis olanlardir. Onlara magfiret ve comertce verilmis riziklar vardir. Sonra inanip hicret eden ve sizinle birlikte savasanlar, iste onlar sizdendir." Bedeviler muhacire varis olmazdi, muhacir de ona varis olmazdi. Bu durum nesh edildi. Ayet soyle buyurdu: "Birbirinin mirascisi olan akraba Allah'in kitabina gore birbirine daha yakindir. Dogrusu Allah her seyi bilir" (Enfal, 22-25).
Ebu Davud, Feraiz 16, (2924).

BERAET SURESI

629 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Osman (radiyallahu anh)'a dedim ki: "Siz nicin, mesani grubuna giren Enfal suresini miun grubuna giren Beraet suresine yaklastirdiniz ve aralarina da besmeleyi yazmadiniz?" Hz. Osman (radiyallahu anh) su cevabi verdi: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a vahiy sirasinda, bir cok sure birlikte gelirdi. Bu durumda herhangi bir vahiy geldi mi, vahiy katiblerini cagirir, onlara: "Su ayetleri, su su meselelerin zikredildigi sureye koyun" diye irsad ederdi. Bir ayet geldigi zaman da "Bu ayeti icinde su su seylerin zikredildigi sureye koyun" derdi. Enfal suresi, Medine'de ilk nazil olanlardandi. Beraet suresi ise, inis itibariyle Kur'an'in sonuncusu idi. Bunun kissasi da Enfal'in kissasina benzemekte idi. Bu sebeple Beraet'i oburunden zannettim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu surenin oncekinden oldugunu belirtmeden vefat etti. Bu sebeple ben bunlarin arasini yakin tuttum ve ikisinin arasina bismillahirrahmanirrahim satirini koymadim. Boylece onu yedi uzunlar'in (Seb'ut-Tival) arasina koydum."
Ebu Davud, Salat 125, (786); Tirmizi, Tefsir, Tevbe, (3086), Ebu Davud'un rivayetinde "Beraet'i oburunden zannettim" cumlesi yoktur.

630 - Ibnu Cubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a sordum:
-Tevbe suresi nedir? Su cevabi verdi:
-Tevbe mi? Bilakis o fazihadir (Islam dusmanlarini rezil etmektedir).
"Onlardan bir kismi soyledir..." "Onlardan bir kismi soyledir..." diyerek o kadar cok saymistir ki, halk "Bizden kimseyi birakmiyacak, herkesi zikredecek" zannina kapildilar.
Ben tekrar sordum:
-Ya Enfal suresi?
-Bu, dedi, Bedir Savasi hakkinda nazil oldu.
Ben tekrar sordum:
-Pekala Hasr suresi?
-O da, dedi, Benu'n-Nadir Yahudileri hakkinda nazil oldu."
Buhari, Tefsir, Hasr 1, Enfal 1, Megazi 14; Muslim, Tefsir 31, (3031).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
631 - Bir diger rivayette Said Ibnu Cubeyr'in: "Ya Suretu'l-Hasr (nicin inmistir?)" sorusuna Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'in: (Hasr suresi mi? hayir! O), Benun-Nadir suresidir" cevabini verdigi kaydedilmistir.
Buhari, Tefsir, Hasr 1, Enfal 1, Megazi 14; Muslim, Tefsir 31, (3031).

632 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh), Resulullah (aleyhissalatu vesselam) tarafindan Veda haccindan onceki hacc emiri olarak tayin edildigi hacda, "Bu yildan sonra musriklere haccetmek yasaktir", "Ciplak olarak Beytullah tavaf edilemez" diye ilan etmek uzere vazifelendirdigi bir hrubla beni de gonderdi. Ancak, bilahare Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), Hz. ebu bekir (radiyallahu anh)'in arkasindan Hz. Ali'yi gonderdi ve Beraet suresini halka ilan etmeyi ona emretti. Hz. Ali (radiyallahu anh) bizimle birlikte Mina'da halka, Beraet'i ilan etti: "Bu yildan sonra hicbir musrik hacc yapamiyacak ve ciplak olarak Beytullah tavaf edilmeyecek."
Buhari, Salat 10, Hacc 67, Cizye 16, Megazi 66, Tefsir, Tevbe 2, 3, 4; Muslim, Hacc 435, (1347); Ebu Davud, Hacc 67, (1946); Nesai, Hacc 161, (5, 234).

633 - Bir baska rivayette, ayni hadise soyle gelmistir:
"Haccu'-ekber gunu, kurban bayrami gunudur. el-Haccu'l-ekber de haccdir. Hacca "el-Haccu'l-Ekber" denilmesi, halkin umreye "el-Haccu'l-Asgar" demesinden ileri gelmistir.
Ebu Hureyre devamla diyor ki: "O yil, Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) bu tebligi halka duyurdu. Bunun uzerine ertesi yil yani Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in bizzat katilarak Veda haccini yaptigi zaman, tek musrik hacca katilmadi.
Hz. Ebu Bekir'in musriklere ilanda bulundugusene Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Ey iman edenler! Dogrusu puta tapanlar pistirler, bu sebeple, bu yildan sonra Mescid-i Haram'a yaklasmasinlar. Eger fakirlikten korkarsaniz, bilin ki, Allah dilerse sizi bol nimetiyle zenginlestirecektir. Allah suphesiz bilendir, hakimdir" (Tevbe 28).
Musrikler ticaret yapiyorlar, Muslumanlar da bundan faydalaniyorlardi. Allahu Teala musriklerin Mescid-i Haram'a yaklasmalarini yasaklayinca, Muslumanlar musriklerin yaptiklari ticaretin kesilmesiyle ondan elde ettikleri menfaatin kesilecegi endisesine dustuler. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su vahyi indirdi: "Eger fakirlikten korkarsaniz, bilin ki, Allah dilerse sizi bol nimetiyle zenginlestirecektir."
Sonra bunu takip eden ayette Cenab-i Hakk cizyeyi helal kildi. Bu daha once alinmiyordu. Bunu, musriklerin ticaretiyle elde edilen menfaate bir karsilik (ivaz) yapti. Cenab-i Hakk soyle buyurdu: "Kitap verilenlerden, Allah'a, ahiret gunune inanmayan, Allah'in ve Peygamberinin haram kildigini haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarini bukup kendi elleriyle cizye verene kadar savasin" (Tevbe 29).
Allah Muslumanlara bunu helal kilinca, anladilar ki, Allah kendilerine, musriklerle olan ticaretin kesilmesi sebebiyle kaybindan korkup uzuldukleri menfaatten daha fazlasini vermektedir"
Buhari, Salat 10, Hacc 67, Cizye 16, Megazi 66, Tefsir, Tevbe 2, 3, 4; Muslim, Hacc 435, (1347); Ebu Davud, Hacc 67, (1946); Nesai, Hacc 161, (5, 234).

634 - Nesai'den gelen bir rivayet soyledir:
Ebu Hureyre (radiyallahu anh) dedi ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Ali Ibnu Ebi Talib (radiyallahu anh)'i Beraet suresiyle birlikte Mekke ahalisine gonderdigi zaman onunla beraber ben de geldim. Kendisine "Ne ilan ediyordunuz?" diye soruldu. Su cevabi verdi: "Biz sunlari ilan ediyorduk:
1. Kabe'ye ancak mu'minler girer.
2. Beytullah ciplak tavaf edilemez.
3. Kimin Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la bir anlasmasi varsa bunun muddeti dort ayin hitamidir. Dort ay gectikten sonra Allah ve Resulu musriklerden beridir.
4. Bu seneden sonra hicbir musrik haccetmeyecek.
Ben bunlari boyle (yuksek sesle ve tekrarla) bagirarak soyluyorum ki o gun sesim kisildi."
Nesai, Hacc 161, (5y, 234).

635 - Hz. Ali Ibni Ebi Talib (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben Hacc-i Ekber gunu hangi gundur? diye sordum, bana: "Kurban gunu" diye cevap verdi."
Tirmizi, Tefsir, Beraet (3088), Hacc 110 (958).

636 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) haccettigi hacc sirasinda, cemreler arasinda, kurban gunu durarak sordu: "Bu gun hangi gundur?" Halk:
-Kurban gunudur, dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
-"Bugun Hacc-i Ekber gunudur" buyurdu.
Ebu Davud, Hacc 67, (1945); Ibnu Mace, Menasik 76, (2058).

637 - Ibnu Ebi Evfa (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle diyordu: "Kurban gunu buyuk hacc (el-Haccu'l-Ekber) gunudur. O gun kanlar akitilir, baslar tras edilir, kirler, paslar giderilir, haramlar helal olur."

638 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Ci'rane umresinden donunce Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'i haccin basinda emir olarak yolladi. Onunla birlikte biz de vardik, el-Arc mevkiinde iken (es-salatu hayrun minen nevm) diye cagrida bulundu. Bir muddet sonra da tekbir getirmek uzere dogruldugu sirada arka tarafindan kulagina bir deve sesi geldi. Bunun uzerine tekbiri birakti ve "Bu ses, dedi, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in devesi Ced'a'nin sesi, muhakkak ki hacc konusunda Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yeni bir karara varmistir, belki de bu, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in kendisidir, bu durumda namazi birlikte kilariz." dedi.
Devenin sirtindaki Ali (radiyallahu anh) idi. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) ona: "Hacc emiri olarak mi geldin, elci olarak mi?" diye sordu. Hz. Ali (radiyallahu anh): "Elci olarak geldim, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) beni Berae suretiyle gonderdi. Onu hacc mahallerinde halka okuyup teblig edecegim" dedi.
Sonra kurban gunu geldi. Arafat'i terketti. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) donunce, tekrar halka hitabetti. Onlara Arafat'i terketme (adabin)dan kesimlerinden (vesair) menasiklerinden sozetti. Sozu bitince, yine Hz. Ali (kerremallah vechehu) ayaga kalkti, halka, Berae suresini sonuna kadar okudu.
Nefru'l-evvel gunu (Mina'dan Mekke'ye hareket gunu) Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) kalkti ve halka bir hitabede daha bulundu. Mina'yi nasil terkedeceklerini, nasil taslama yapacaklarini tarif etti, haccin menasikini ogretti. Konusmasini bitirince fecirden Hz. Ali (radiyallahu anh) kalkti. Halka Berae suresini sonuna kadar (bir kere daha) okudu."
Nesai Hacc 186, 187, (5, 247-248).

639 - Tabiin'den Zeyd Ibnu Vehb anlatiyor: "Biz Huzeyfe (radiyallahu anh)'nin yaninda idik. Bize dedi ki: Su ayetin kasteddiklerinden hayatta sadece uc kisi kaldi: "Eger andlasmalarindan sonra yeminlerini bozarlar, dinimize dil uzatirlarsa, inkarda onde gidenlerle savasin -cunku onlarin yeminleri sayilmaz- belki vazgecerler" (Tevbe 12), munafiklardan da sadece dort kisi kaldi."
Bu soz uzerine bir bedevi kalkarak: "Siz Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in arkadaslarisiniz, bize bir kisim haberlerde bulunuyorsunuz, ama bunlarin mahiyeti nedir, ne degildir biz anlamiyoruz. Soz gelimi sadece dort tane munafik kaldigini soylediniz. Pekala su evlerimizi yarip ise yarayan seylerimizi calanlara ne demeli?" dedi.
Huzeyfe (radiyallahu anh): "Onlar fasiklardir. Ben tekrar ediyorum munafiklardan sadece dort tanesi kalmistir: Bunlardan biri yasli bir ihtiyardir, oyle ki soguk suyu icse soguklugunu hissedecek halde degildir."
Buhari, Tefsir, Berae 5.

640 - en-Nu'man Ibnu Besir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in minberinin yaninda idim. Bir adam:
-"Ben Musluman olduktan sonra baska bir amelde bulunmamis olmama kiymet vermem, ancak hacilara su dagitmam haric" dedi. Bir digeri:
-"Ben de Musluman olduktan sonra baska bir is yapmamis olmama ehemmiyet vermem, ancak Mescid-i Haram'i imar edip bakimini yapmam haric" dedi. Bir ucuncusu de:
-"Allah yolunda cihad, soylediklerinizden daha ustun bir ameldir" dedi.
Hz. Omer (radiyallahu anh) onlara mudahale ederek konusmalarini menetti ve: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in minberinin yaninda sesinizi yukseltmeyin, bugun cumadir. Namazi kilinca ben huzura girer, ihtilaf ettiginiz hususu sorarim" dedi. Arkadan Cenab-i Hakk su ayeti indirdi:
"Hacca gelenlere su vermeyi, Mescid-i Haram'i onarmayi Allah'a ve ahiret gunune inananla, Allah yolunda cihad edenle bir mi tuttunuz? Allah katinda bir olmazlar, Allah zulmeden milleti dogru yola eristirmez. Inanan, hicret eden ve Allah yolunda mallariyla, canlariyla cihad eden kimselere Allah katinda en buyuk dereceler vardir. iste kurtulanlar onlardir" (Tevbe, 19-20).
Muslim, Imare 111, (1879)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
641 - Adiy Ibnu Hatim (radiyallahu anh) anlatiyor: "Boynumda altundan yapilmis bir hac oldugu halde Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a geldim. Bana: "Ey Adiy boynundan su putu cikar, at!" dedi ve arkadan su ayeti okudugunu hissettim:
"Onlar Allah'i birakip hahamlarini, papazlarini ve Meryem oglu Mesih'i rableri olarak kabul ettiler. Oysa tek ilahtan baskasina kulluk etmemekle emrolunmuslardi. Ondan baska ilah yoktur. Allah, kostuklari eslerden munezzehtir." (Tevbe, 31).
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) devamla: "Aslinda onlar, bunlara (ruhbanlarina) tapinmadilar, ancak bunlar (Allah'in haram ettigi bir seyi) kendileri icin helal kilinca hemen helal addediverdiler, (Allah'in helal kildigi bir seyi de) kendilerine haram edince hemen haram addediverdiler."
Tirmizi, Tefsir, Berae, (3094).

642 - Tabiinden Zeyd Ibnu Vehb anlatiyor: "Rebeze'ye ugramistim. Orada Ebu Zerr (radiyallahu anh)'i gordum. Kendisine: "Seni buraya getiren sebep nedir?" diye sordum. Soyle acikladi: "Sam'daydim. Bir ayet hakkinda Muaviye (radiyallahu anh) ile ihtilafa dustuk. Ayet su: "Ey iman edenler! Hahamlar ve rahiplerin cogu, insanlarin mallarini haksizlikla yerler. Allah yolundan alikoyarlar. Altin ve gumusu biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakici bir azabi mujdele. Bunlar cehennem atesinde kizdirildigi gun, alinlari, bogurleri ve sirtlari onlarla daglanacak. "Bu, kendiniz icin biriktirdiginizdir, biriktirdiginizi tadin" denecek" (Tevbe, 34-35). Muaviye (radiyallahu anh): "Bu ayet ehli kitap hakkinda inmistir" dedi. Ben ise: "Hem bizim, hem de onlar hakkinda indi" dedim. Bu mesele uzerinde aramizda ihtilaf cikti. Halife Hz. Osman (radiyallahu anh)'a yazarak beni sikayet etti. Hz. Osman bana yazarak Medine'ye gelmemi emretti. Bunun uzerine Medine'ye geldim. Halk, sanki daha once beni hic gormemis gibi, coklukla etrafimi sardi. Durumu Osman (radiyallahu anh)'a actim. Bana: "Istersen buraya yakin bir yere git" dedi. Iste beni buraya getiren gercek sebep budur. Benim uzerime Habesli siyahi bir koleyi amir tayin etseler mutlaka dinler, itaat ederim."
Buhari, Zekat 4, Tefsir, Berae 6.

643 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Bir bedevi kendisine: "Bana su ayet hakkinda acilamada bulun, dedi ve ayeti okudu: "Altin ve gumusu biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakici bir azabi mujdele" (Tevbe 35). Ibnu Omer su cevabi verdi:
-"Kim onu biriktirir ve zekatini vermezse vay haline! Bu ayet zekat emri gelmezden onceye aittir. Zekat emri gelince, Allah zekati mallar icin bir temizlik kildi."
Buhari, Zekat 4, Tefsir, Berae 6; Muvatta, Zekat 1, (1, 256).

644 - Muvatta'da soyle denmistir: "Ibnu Omer (radiyallahu anhuma)'e "(Azaba sebep olacak) hazine nedir?" diye sorulunca: "Zekati verilmeyen maldir" diye cevap verdi."
Muvatta, Zekat 1, (1, 256).

645 - Sevban (radiyallahu anh) anlatiyor: "Altin ve gumusu biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakici bir azabi mujdele" ayeti nazil oldugu zaman biz, Hz. Peygamber'le bir seferde bulunuyorduk. Ashabindan bazisi: "Ayet altin ve gumus hakkinda indi, hangi malin daha hayirli oldugunu keske bilseydik?" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su cevabi verdi: "(Sahip olunan seylerin en efdali: Zikreden bir dil, sukreden bir kalb, kocasinin imanina yardimci olan saliha bir zevcedir."
Tirmizi, Tefsir, Berae (3093).

646 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Altin ve gumusu biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakici bir azabi mujdele" ayeti nazil oldugu zaman, Muslumanlar bundan fazlaca kaygulandilar. Hz. Omer (radiyallahu anh): "Ben sizin uzuntunuzu giderecegim, haydi gelin" dedi ve gidip Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e muracaat ederek: "Ey Allah'in Resulu, dedi bu ayet ashabini cok kaygilandirdi." Hz. Peygamber: "Allah zekati, malinizda baki kalan kirliligi temizlemek icin farz kildi. Nitekim, sizden sonrakilere kalmasi icin de mirasi farz kildi" buyurdu.
Ibnu Abbas devam etti: (Resulullah'in bu aciklamasi uzerine) Hz. Omer (radiyallahu anh) sevincinden (Allahu ekber) dedi. Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam) aciklamasina devamla, Hz. Omer (radiyallahu anh)'e: "Kisinin kendi lehine biriktirdigi seyin ne oldugunu sana haber vereyim mi? Bu, saliha bir kadindir. Yani nazar ettigi zaman kendini hosnud kilacak, emrettigi zaman itaat edecek, evinden uzaklastigi zaman (malini ve namusunu) koruyacak olan kadin."
Ebu Davud, Zekat 32, (1664).

647 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Allah'a ve ahiret gunune inananlar mallariyla, canlariyla savasmak istediklerinden oturu geri kalmak icin senden izin istemezler.." (Tevbe, 44) ayeti, Nur suresindeki su ayetle neshedilmistir: "Dogrusu Allah'a ve Peygamberine inanan mu'minler, Peygamberle beraber bir ise karar vermek icin toplandiklarinda ondan izin almaksizin gitmezler. Ey Muhammed! Senden izin isteyenler, iste onlar, Allah'a ve Peygamberine inananlardir. Bazi isleri icin senden izin isterlerse, iclerinden diledigine izin ver, Allah'tan, onlarin bagislanmalarini dile. Allah suphesiz bagislar, merhamet eder" (Nur, 62).
Ebu Davud, Cihad 171, (2771).

648 - Ebu Mes'ud el-Bedri (radiyallahu anh) anlatiyor: "Sadaka vermeyi emreden ayet (Tevbe, 103) nazil oldugu zaman biz (ucret mukabilinde) sirtlarimizda yuk tasiyor (bu yolla bir seyler kazanip ondan sadaka veriyor)duk. Bir adam (Abdurrahman Ibnu Avf) gelerek cok miktarda bagista bulundu. (Munafiklar dedikodu yaparak onun hakkinda, gosteris yapiyor), muradi dediler. Hemen su ayet nazil oldu:
"Sadaka vermekle gonulden davranan mu'minlere dil uzatan ve ancak ellerinden geldigi kadar verebilenlerle alay eden kimselere bu davranislarinin cezasini Allah verir. Onlara can yakici azab vardir" (Tevbe 79).
Buhari, Zekat 10, Icare 13, Tefsir, Berae 11; Muslim, Zekat 72, (1018); Nesai, Zekat 48, (5, 59).

649 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Abdullah Ibnu Ubey Ibni Selul oldugu zaman oglu (radiyallahu nah) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in huzur-i alilerine cikip, mubarek gomleklerini babasina kefen olarak vermesini talep etti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) talebi kabul edip verdi. Bunun uzerine, babasinin cenaze namazini kildirivermesini talep etti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu talebi de kabul etti ve namaz kildirmak uzere kalkti. Ancak, Hz. Omer (radiyallahu anh) kalkarak Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in elbisesinden tuttu ve: "Ey Allah'in Resulu, Rabbin seni, ona namaz kilmaktan men etmisken, sen nasil ona namaz kilarsin?" diye mudahale etti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Allah beni muhayyer birakmistir, zira: "Onlarin ister bagislanmasini dile, ister dileme, birdir. Onlara yetmis defa bagislanma dilesen de Allah onlari bagislamayacaktir" (Tevbe, 80) buyurmaktadir. ben yetmisden de fazla bagislama talebinde bulunacagim" dedi. Hz. Omer (radiyallahu anh): "Ama, o munafiktir!" dedi.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buna ragmen onun ardindan namaz kildi. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Onlardan olen hic kimse icin ebediyyen namaz kilmayacaksin, mezari basinda da durmayacaksin. Cunku onlar Allah ve Resulune inanmadilar, fasik olarak olduler" (Tevbe, 84)
Hz. Omer (radiyallahu anh) der ki: "Sonra o gun Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a karsi izhar ettigim cur'ete hayret ettim. Allah ve Resulu daha iyi bilirler." (Bu son cumlenin Ibnu Abbas'in sozu olma ihtimali de mevcuttur).
Buhari, Cenaiz 85, Tefsir, Berae 12; Muslim, Fedailu's-Sahabe 25, (2400), Sifatu'l-Munafikin 3, (2744); Tirmizi, Tefsir 3096 H.; Nesai, Cenaiz 69, (4, 68).
Tirmizi'nin rivayetinde su ziyade var: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu ayetten sonra munafiklarin cenaze namazini kilmadi."

650 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Su ayet Kuba halki hakkinda nazil olmustur: (Mealen): "Orada, arinmak isteyen insanlar vardir. Allah arinmak isteyenleri sever" (Tevbe 108).
Tirmizi, Tefsir, Berae (3099); Ebu Davud, Taharet 23 (44); Ibnu Mace, Taharet, (357)
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
651 - Ali Ibnu Ebi Talib (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben, musrik olan anne babasi icin, Allah'tan af ve magfiret dileyen birini gordum. Kendisine: "Sen musrik olan anne baban icin istigfarda mi bulunuyorsun, (olur mu bu?)" dedim. Adam bana: "(Niye olmasin, Kur'an-i Kerim'de) Hz. Ibrahim (aleyhisselam) musrik olan babasi icin istigfar etmektedir" diye cevap verdi.
Ben durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a anlattim. Bunun uzerine su mealdeki ayet indi: "Cehennemlik olduklari anlasildiktan sonra, akraba bile olsalar, puta tapanlar icin magfiret dilemek Peygambere ve muminlere yarasmaz. Ibrahim'in, babasi icin magfiret dilemesi, sadece ona verdigi bir sozden oturu idi. Allah'in dusmani oldugunu anlayinca ondan uzaklasti..." (Tevbe, 113-114).
Tirmizi, Tefsir, Berae (3100); Nesai, Cenaiz 102, (4, 91).

652 - Muhammed Ibnu Sihab ez-Zuhri anlatiyor: "Bana Abdurrahmen Ibnu Abidllah Ibni Ka'b Ibni Malik nakletti: Abdullah Ibnu Ka'b -ki babasi Ka'b gozlerini kaybettigi zaman kardesleri degil, kendisi babasina rehberlik etmisti- kavmi icinde Resulullah (aleyhissalatu vesselam)' in ashabinin hadislerini en iyi bilen ve en iyi ogrenmis olaniydi. Abdullah dedi ki: "Babam Ka'b Ibnu Malik'in, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Tebuk seferine ciktigi zaman, sefere katilmayisi ile ilgili hikayeyi kendisinden dinledi. Soyle anlatmisti: "Ben Tebuk gazvesi haric Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in cikardigi gazvelerden hicbirine katilmamazlik etmemistim. Gerci Bedir gazvesine istirak etmedim. Ancak buna katilmayanlardan kimseyi Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kinamadi. O seferde Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ve Muslumanlar savasi degil, Kureys'in kervanini ele gecirmeyi dusunuyorlardi. Ne var ki Cenab-i Hakk bunlarla dusmani beklenmedik anda karsi karsiya getirdi.
Ben Akabe gecesinde Islam'la muserref olup ilk andlasmayi yaptigimiz esnada Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la beraberdim. Ben Akabe'de hazir bulunmayi Bedir'de hazir bulunmaya degismem, halk Bedir gazasini Akabe biatindan daha cok ansa da.
Benim Tebuk seferinden geri kalisimla ilgili habere gelince, gercekten ben hicbir zaman, o siradaki kadar guclu ve zengin olmamistim. Allah'a kasemle soyluyorum, daha once hicbir zaman iki devem olmamisti. Ama o gazve sirasinda iki tane binmeye mahsus devem vardi. Bir de Resulullah (aleyhissalatu vesselam) gazaya niyet etti mi mubhem ifadeler kullanarak asil hedefi belli etmezdi. Fakat bu gazvede oyle yapmadi. Cunku Tebuk seferi cok sicak bir mevsimde oluyordu. Uzak bir seferi ve tehlikeleri goze almis, buyuk bir dusmani hedef edinmisti. Muslumanlar gazve hazirliklarini tam yapsinlar diye durumu butun ciddiyetle aciklamis, gidecekleri istikameti gizlemeksizin bildirmisti.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la sefere katilacak Muslumanlar pek coktu. Askerlerin kunyelerini kayit defteri almiyordu. Kayit defterinden maksat kunyelerin yazildigi divandi." Ka'b (rivayetine devamla) der ki: "Pek az kimse gozden kaybolmayi(katilmamayi) arzu ediyordu. Bunlar da vahiy gelmedikce, gizlendikleri, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) tarafindan bilinilemiyecegini zanneden kimselerdi.
Bu gazve, tam meyvelerin erdigi, golgelerin iyice tatlilastigi bir zamana rastlamisti. Ben de meyve ve golgeye duskun bir kimseydim.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ve Muslumanlar yol hazirligi yaptilar. Ben de onlarla yol hazirligi yapmak uzere sabahleyin evden cikar (kararsizlik icinde) hicbir sey yapmadan geri donerdim. Kendi kendime: "Bu da bir sey mi, dilersem hazirligi cabucak yapabilirim" diye teselli olur, avunurdum. Bu hal boylece devam etti. Oyle ki, baskalari ciddi ciddi hazirligini tamamlamisti.
Derken Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ve Muslumanlar yola ciktilar. Ben hala hicbir hazirlik yapmamistim. Yine hazirlik icin gittim geldim ama bir sey yapmaya bir turlu elim varmiyordu. Bu hal de surdu gitti. Askerler sur'atle yol aldilar. Gazve elimden kacti. Yine de yola cikip onlara kavusmayi dusundum. Keske bunu yapsaydim. Bana bu da nasib olmadi.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Medine'den ayrildiktan sonra halkin arasina cikinca gordugum bir husus beni uzmeye basladi: Carsi-pazarda benim gibi kalanlar meyaninda gorduklerim ya munafiklik damgasini yemis olanlardi veya zayifliklari sebebiyle Cenab-i Hakk'in mazur addettigi kimselerdi.
Ote yandan Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da beni Tebuk'e varincaya kadar hic anmamis. Orada kalabaligin arasinda otururken: "Ka'b Ibnu Malik ne yapti, (ondan ne haber var?)" diye sormus. Benu Seleme'den birisi: "Ey Allah'in Resulu, onu, yakisikli iki elbisesi ve calimla iki tarafina bakmasi (Medine'de) hapsetti" demis. Muaz da ona su cevabi vermis: "Ne kotu konusuyorsun. Ey Allah'in Resulu Allah'a kasem olsun Malik hakkinda hayirdan baska bir sey bilmiyoruz" demis.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sukut buyurmuslar. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu durumda iken, uzaktan beyazlara burunmus bir adamin siluetini gorur ve: "Bu gelen Ebu Heyseme olmasin!" der. Gercektende o Ebu Heyseme el-Sari'dir. Yani, sefer hazirligi sirasinda bir sa'lik hurma verdi diye munafiklarin birbirlerine kas-goz ederek istihza ettikleri zat".
Ka'b (sozlerine devamla) der ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in Tebuk'ten ayrilip yola ciktigi haberi bana ulasinca keder ve uzuntum tekrar artti. Bir yalan hazirlamaya basladim. "Yarin, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ofkesinden, ne soyleyerek kurtulabilirim?" diyordum. Bu hususta ailemde akli basinda herkesin fikrine muracat ediyordum.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in gelmesi yaklasti dendigi zaman benden yanlis dusunceler zail oldu. Iyice anladim ki, hicbir yalan asla beni kurtaramaz. Dogruyu soylemeye karar verdim. Derken Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir sabah Medine'ye geldiler. O, bir seferden donunce ilk is olarak mescide ugrar, iki rek'at namaz kilar, ondan sonra halka gorunurdu. Bu gelisinde de namazini kilip halki kabul etmeye baslayinca sefere katilmayip geride kalanlar gelip ozur dilemeye, ozurleri hususunda inandirici olmak icin yeminler etmeye basladilar. Bunlar seksen kadar erkekti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlarin ozurlerini kabul ediyor, onlardan beyat aliyor, onlara istigfarda bulunuyor, islerini Allah'a havale ediyordu.
Ben de geldim. Selam verdim. Selamimi isitince ofkeli ofkeli tebessum etti ve "Gel" dedi. Yaklastim ve onune oturdum.
-"Niyegeride kaldin, sen (Akabe'de) biat edip itaati sirtina almis degil miydin?" dedi. Ben su cevabi verdim:
-"Evet ey Allah'in Resulu! Ben senin degil de dunya ehlinden bir baskasinin yaninda oturmus olsaydim, inandirici bir ozur soyleyip, mutlaka ofkesini gidererek yanindan ayrilirdim. Cunku, Allah bana yeterli bir ifade gucu vermis bulunmaktadir. Ancak, Allah'a kasem olsun kesinlikle inaniyorum ki, bugun sizi, benden razi kilacak bir yalan soylesem cok gecmeden Allah sizi bana ofkelendirecektir. Size dogruyu soylesem bana kizacaksiniz. Ama ben de o hususta Allah'tan af dilerim. Gercegi soyluyorum, kasem olsun hic bir ozrum yoktu. Vallahi baska hic bir vakit, sizden geri kaldigim zamanki kadar guclu ve zengin degildim."
Benim bu itirafim uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Iste bu dogru konustu" dedi ve bana da: "Kalk, Allah senin hakkinda hukmedinceye kadar bekle!" buyurdu. Ben de kalktim. Benu Seleme'den bir kisim insanlar da kosarak beni takip ettiler ve bana:
-"Allah'a kasem olsun bundan once herhangi bir gunah isledigini bilmiyoruz. Savastan geri kalan digerlerinin yaptigi gibi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in senin icin yapacagi istigfar bu gunahini affettirmeye yeterdi" dediler."
Malik (devamla) sunlari anlatti: "Sonra: Benim vaziyetime dusen baska biri var mi? diye sordum. "Evet iki kisi daha tipki senin gibi itirafta bulundular. Onlara da sana soylenen soylendi" dediler.
-"Murare Ibnu'r-Rebi el-Amiri ile Hilal Ibnu Umeyye el-Vakifi (radiyallahu anhuma)" dediler. Bana cok salih iki kisi zikretmis oldular. Bunlar Bedir gazvesinde bulunmus, numune-i imtisal kisilerdi. Bunlarin ismini duyunca, geri gidip ozur beyan etme fikrinden vazgectim.
Derken Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Muslumanlara gazveye katilmayanlardan sadece ucumuzle konusmayi yasakladi. Bunun uzerine halk bizden cekindi ve yuz cevirdi. Oyle ki yeryuzu bana yabancilasti. Dunya, onceden bilip tanidigim dunya olmaktan cikti.
Bu minval uzere elli gece gecirdik. Diger iki arkadasim, halktan uzaklasip evlerinde oturup aglayarak vakit gecirdiler. Onlardan daha genc, daha guclu olan ben disari cikiyor, namazlara katiliyor, carsi pazar dolasiyordum. Ama kimse benimle konusmuyordu. Bazan namazdan sonra, ashabiyla oturmakta olan Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a ugrayip selam veriyordum. Icimden, "Acaba, benim selamimi alarak dudaklarini kipirdatir mi?" diye kendi kendime sorardim. Sonra yakinina durup namaz kilar, goz ucuyla da ona bakardim. Namaza durunca bana baktigini da gorurdum. Ama ben ona yonelecek olsam derhal benden yuzunu cevirirdi.
Muslumanlarin cefasindan cektigim bu izdirapli hal uzayinca bir gun dayanamayip gittim. Ebu Katade'nin bahce duvarini astim. O amcamin oglu idi ve herkesten cok severdim. Yanina varinca selam verdim. Hayret! Vallahi selamimi almadi. Kendisine: Ey Ebu Katade Allah askina soyle. Allah ve Resulu'nu sevdigimi bilmiyor musun? dedim. Sustu, cevap vermedi. Tekrar Allah askina diye yemin verdim, yine konusmadi. Ucuncu sefer Allah adina yemin verdim. Bu defa:
"-Allah ve Resulu daha iyi bilir!" dedi. Bunun uzerine gozlerimden yas bosandi. Geri dondum, duvari astim."
Ka'b hikayesine devamla der ki: "(Bir gun) Medine carsisinda yururken Medine'ye bugday satmaya gelmis, Sam ahalisinden Nabati bir fellah: "Ka'b Ibnu Malik'i bana kim gosterecek?" diyordu. Halk beni ona gosterdi. Adam bana yaklasti. Gassan Krali'ndan bir mektup getirdi. Ben okuma-yazma bilirdim, hemen okudum. Mektupta soyle diyordu: "Bana gelen habere gore arkadasin sana sikinti veriyormus. Allah seni hakaret gormek, sikinti cekmek icin yaratmadi. Bize gel, sana iyi davranalim."mektubu okur okumaz: "Bu da bir baska bela" dedim. Tandira goturup attim ve yaktim.
Nihayet bu (bogucu) elli gunden kirki gecmis, (hakkimizda) vahiy de gecikmisti. Aniden Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in elcisi geldi. Bana: "Resulullah, hanimini terketmeni emrediyor" dedi. ben: "Bosayacak miyim, yoksa baska sekilde bir terk mi?" diye sordum. "Hayir, bosamiyacaksin, ondan ayril, sakin yaklasma!" dedi.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ayni haberi diger iki arkadasima da gondermisti. Hanimima: "Ailene don, onlarin yaninda kal, Allah bu meselede bir hukum bildirinceye kadar da orada bekle" dedim.
Hilal Ibnu Umeyye'nin hanimi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a muracaat ederek: "Ey Allah'in Resulu, Umeyye Ibnu Hilal kendini kaybetmis bir ihtiyardir, hizmetcisi de yoktur. Ona hizmetini yapiversem bir mahzuru var mi?" diye izin istemis. Ve: "Hayir, hizmet edebilirsin, ancak sakin yakinlasmada bulunma" cevabini almis. Kadin da: "Hayir ya Resulullah! Vallahi, zaten onda kimildayacak mecal kalmadi. Vallahi cezalandigi gunden su ana kadar hic ara vermeden habire agliyor" dedi.
Ailemden bazisi bana: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gidip hanimin, hizmetlerini yapivermesi icin izin istesen iyi olur. Nitekim o, Hilal'in hanimina hizmet etmesi icin musaade etti" diye tavsiyede bulundu. "Hayir, dedim, boyle bir talepte bulunmayacagim. Bana ne diyecegini nasil bilebilirim, ben genc bir kimseyim."
Boylece sikintisi daha da artan on gece daha gecirdim. Konusmaktan yasaklandigimizin uzerinden tam elli gece gecti. Ellinci gecenin sabah namazini evlerimizden birinin daminda kilmistim. Ben Allahu Teala'nin hakkimizda belirttigi o dehsetli hal icinde oturmus duruyordum. Ruhum sikilmis, butun genisligine ragmen dunya daralmisti. Sanki bir cendere icerisindeydim. Bir ses isittim. Bu, Sel dagi uzerine cikmis yuksek sesle bagiran birinin sesiydi. (Dikkat kesildim: Bana sesleniyor ve):
"Ey Ka'b Ibnu Malik mujde!" diyordu. Hemen secdeye kapandim. Hakkimizda bir kurtulusun geldigini anlamistim.
Meger Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Cenab-i Hakk'in bizi affettigine dair mujdeli haberi o gun sabah namazinda halka duyurmus, halk da bize mujdelemek uzere kosusmus, bazilari da diger iki arkadasima gitmismis. Bir zat bana at kosmustu, Eslemli biri de yaya olarak segirtip daga cikmis... Tabii ki ses, attan daha hizli yol aldi.
Mujdeci sesini duydugum kimse bir muddet sonra bizzat yanima gelince, derhal iki parca elbisemi cikarip mujde bedeli olarak kendisine giydirdim. Yemin olsun o gun icin baska bir seyim yoktu. Emanet iki giyecek te'min ettim, onlari giyip, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i gormek arzusuyla disari firladim. Yolda halk grup grup beni karsiliyor. Cenab-i Hakk'in affi sebebiyle tebrik ediyordu.
Bu minval uzere Mescid'e geldim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) etrafini saran ashabinin ortasinda oturuyordu.
Beni gorunce Talha Ibnu Ubeydillah (radiyallahu anh) kalkti, bana dogru kosup musafaha yapti ve beni tebrik etti. Yemin olsun, onun disinda muhacirlerden baska kalkan olmadi."
Ka'b onun bu samimi davranisini omru boyu unutmayacaktir.
Ka'b, (sozlerine devam ederek) sunlari soyledi: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a selam verince memnuniyetten isil isil, mutebessim bir yuzle: "Mujdeler olsun! Annenden dogalidan beri yasadigin en hayirli gununu tebrik ederim" dedi. Ben hemen sordum:
"Ey Allah'in Resulu, bu sizin bagisladiginiz bir lutuf mu, Cenab-i Hak'tan gelen bir lutuf mu?"
"Hayir, Allah'tan gelen bir lutuf!" dedi.
Ka'b, ilaveten dedi ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in vech-i mubarekleri, sururlu anlarinda, bir ay parcasi gibi nurlanir ve parlardi. Biz, bunu derhal anlardik.
Ben onune oturunca: "Ey Allah'in Resulu! Mazhar oldugum bu af sebebiyle ne var ne yok butun malimi Allah ve Resulu'ne bagisliyorum" dedim.
"Hayir, dedi. Hepsi olmaz, bir kismini kendine ayir, bu senin icin daha hayirli."
"Ey Allah'in Resulu, biliyorum ki, Allah beni sidkimdan, dogru sozlulugumden dolayi kurtardi. Benim tevbemden biri de artik, yasadigim muddetce hep dogru soylemek olacaktir."
Allah'a yemin olsun, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bunu soyledigim gunden beri, dogru soz hususunda, Allah'in bana lutfettigi ihsandan daha guzeline mazhar olan birisini bilmiyorum. Yine Allah'a kasem ederek soyluyorum, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a soz verdigim gunden beri bir kerecik olsun yalan soylemeyi dusunmedim. Geri kalan omrumde de Allah'in beni yalandan korumasini diliyorum."
Ka'b sunu da soyledi: "Bizimle ilgili olarak Allahu Teala su ayeti indirmisti:
"And olsun ki, Allah, sikintili bir zamanda bir kisminin kalpleri kaymak uzere iken Peygambere uyan Muhacirler'le Ensar'in ve Peygamber'in tevbelerini kabul etti. Tevbelerini, onlara karsi sefkatli ve merhametli oldugu icin kabul etmistir. butun genisligine ragmen dunya onlara dar gelerek nefisleri kendilerini sikistirip Allah'tan baska siginacak kimse olmadigini anlayan, (savastan) geri kalmis uc kisinin tevbesini de kabul etti. Allah, tevbe ettikleri icin onlarin tevbesini kabul etmistir. Cunku O, tevbeleri kabul eden, merhametli olandir. Ey iman edenler! Allah'tan sakinin ve dogrularla beraber olun!" (Tevbe, 117-119).
Ka'b sunu da dermis: "Allah'a yeminle soyluyorum, Allah beni Islam'la sereflendirdikten sonra, bana gore, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a soyledigim dogru sozden daha buyuk bir nimet vermemistir. (Allah'in bana lutfettigi birinci buyuk nimeti Islam'la muserref olmam, ikinci buyuk nimeti de Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a dogru soz soylememi nasib etmis olmasidir). Aksi takdirde, diger yalan soyleyenler gibi ben de helak olacaktim. Nitekim Cenab-i Hak, vahiy indirdigi zaman, yalan soyleyenler hakkinda, bir kimse icin soylenebilecek en kotu seyi soylemistir. Allahu Teala soyle buyurmustur: "Dondugunuzde, kendilerin cikismamaniz icin, Allah'a yemin edeceklerdir. Siz onlardan yuz cevirin. Cunku onlar pistirler. Yaptiklarinin karsiligi olarak varacaklari yer cehennemdir. Kendilerinden hosnud olasiniz diye, size yemin verirler. Siz onlardan razi olsaniz bile, Allah yoldan cikmis fasik kimselerden razi olmaz" (Tevbe, 95-96).
Ka'b sunu soyledi: "(Resulullah Tebuk seferinden dondugu zaman, sefere katilmayanlar gidip ozur diledikleri, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in da, yemin etmeleri uzerine ozurlerini kabul buyurup kendileriyle bey'atlasip, haklarinda istigfarda bulundugu kimselerden, biz uc kisi ayri tutulmus, (onlarin mazhar oldugu aftan istifade edememistik.) Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bizim isimizi, Allah hakkimizda hukmedinceye kadar tehir etmisti. Hakkimizda gelen ayette, Cenab-i Hakk'in: "..geri kalmis uc kisi.." sozunden kasid, savastan geri kalmamiz degildir, bu geri kalis Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in hakkimizdaki hukmu geri birakmasi, yemin ederek ozur dileyenlerin ozrunu kabul ettigi kimselerden ayri tutmasidir."
Buhari, Vesaya 16, Cihad 103, Menakib 23, Menakibu'l-Ensar 43, Megazi 3, 78, Tefsir, Berae, 17, 18, 19, Isti'zan 21, Eyman 24, Ahkam 53; Muslim, Tevbe 53, (2769); Tirmizi, Tefsir, Berae, (3101); Ebu Davud, Talak 11, (2202), Cihad 173, (2773), Nuzur 29, (3317); Nesai, Talak 18, (6, 152), Nuzur 37, (7, 22).).
 
Üst