Mantar panoya ne yazardınız???

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Arefe Günü Duâsı​


Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-: Arefe gününde en ziyâde şöyle derlerdi:
133_2.gif
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Bayram Geceleri​


"Ramazan bayramı gecesini ve Kurban Bayramı gecesini ihyâ edenin kalbi, kalblerin öldüğü günde ölmez."
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Tekbîrlerle yüceltir, Yüce Rabbin adını...
26 Ağustos 2011 / 08:17
26. Günün Ramazan manisi

Risale Haber-Haber Merkezi
YİRMİALTI Ramazan, Kahramanım Alp Arslan,
Malazgirt’in galibi, Yüce Büyük Komutan.
Tekbîrlerle yüceltir, Yüce Rabbin adını,
Allah’ın rızasıyla, kazanır muradını.
Eyüp Otman
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Nefis Rabbisini tanımak istemiyor; firavunâne kendi rububiyet istiyor. Ne kadar azaplar çektirilse, o damar onda kalır. Fakat açlıkla o damarı kırılır.

{Ramazan Risalesi}
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Gerçek vaad (kıyametin kopması) yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin gözleri açılıp donakalmıştır. “Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz” derler. Hiç şüphesiz siz ve Allah’tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya varacaksınız.
{Enbiya Suresi 21:97,98}
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Bin aydan hayırlı olan ve seksen küsür senelik bir manevi ibadet ömrü kazandırabilecek mübarek Kadir Gecenizi tebrik eder, İslam ve insanlık alemi için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ederiz.
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
İnşallah kazanırız, seksen küsûr bir ömrü
27 Ağustos 2011 / 02:10
27. Günün Ramazan manisi

Risale Haber-Haber Merkezi
İşte bu gün O gündür, YİRMİYEDİ’inci gece,
Bu gecede çözülür, o gizemli bilmece.
İnşallah kazanırız, seksen küsûr bir ömrü,
Bu gecede çözülür, gizemlerin düğümü.
Eyüp Otman
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez
27 Ağustos 2011 / 03:00
Günün Ayet-i Kerime meali...

Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak, Bakara Sûresinin 276. Ayetinde mealen şöyle buyuruyor:
Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez.
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Günün sabahında iki melek semadan iner
27 Ağustos 2011 / 03:30
Günün Hadis-i Şerifi...

Bismillahirrahmanirrahim
Resulullah (sav) buyurdular ki:
"Kulların sabaha erdiği her günde iki melek semadan iner ve bunlardan biri şöyle dua eder: "Ey İlahımız! İnfak edene halef (devam) ver." Diğeri de şöyle dua eder: "Ey İlahımız! Cimriye de telef ver."
3255-Buhari
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Ey nefsim! Deve kuşuna benzersin!
27 Ağustos 2011 Cumartesi 06:49


İBRETLER


"Ey gaflete dalıp bu hayatı tatlı görüp ahireti unutup dünyya talip bedbaht nefsim! Bilir misin neye benzersin? Deve kuşuna.."
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
YENİLGİ YENİLGİ BÜYÜYEN BİR ZAFER VARDIR GÜN BATSA NE OLUR GECEYİ ONARAN BİR MİMAR VARDIR........Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Vecize
Kur’ân hem zikirdir, hem fikirdir, hem hikmettir, hem ilimdir, hem hakikattir, hem şeriattır, hem sadırlara şifa, mü’minlere hüdâ ve rahmettir.

{Mesnevi-i Nuriye}
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Onlar, şöyle diyenlerdir: “Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helâktir!” “Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası.”
Furkân Sûresi 25:65,66
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Bayram günlerinde erken kalkmak, yıkanmak, dişleri temizleyerek misvaklamak, güzel kokular sürünmek, elbiselerin en temiz ve güzelini giyinmek, Hak Teâlâ'nın nimetlerine şükür için sevinçli görünmek, rastladığı din kardeşlerine karşı güler yüzlü olmak, mümkün mertebe çok sadaka vermek, Bayram gecelerini ibâdetle ihyâ etmek bayram âdâbındandır.

Ramazan bayramında namazdan evvel hurma gibi tatlı bir şey yiyerek camiye gitmek; Kurban bayramında ise namazdan evvel hiçbir şey yememek müstehapdır. Hattâ Kurban kesecek kimsenin kestiği kurbanın etiyle yemeğe başlaması daha güzeldir. Bununla beraber namazdan evvel bir şeyler yenilecek olursa bunda bir beis yoktur.

Bayram günlerinde Müslümanların birbirlerini tebrik etmeleri, birbirleriyle müsafahada bulunarak hayır ve mağfiret duaları yapmaları yine bayram edebleri arasındadır. Ayrıca bayram hürmetine dargınlar barışmalı, birbirlerinde hakları olanlar o hakları birbirlerine helâl etmeli, dost ve akraba ziyaretleri yapılmalı, ailenin küçükleri ailenin büyüklerinin ziyaretine giderek ellerini öpüp hayır dualarını almalı, gönüllerini hoş etmelidir.
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.
{Hucurat Suresi 49:6}

Hadis-i Şerif
Enes (r.a.) rivayet ediyor: Ramazan ve Kurban bayramlarını Lâ ilahe îlllallah'lar ile Allâhü ekber'lerle, Elhamdülillah'larla Sübhanallah'larla süsleyiniz.

(Camiüssağir: 4579)

Vecize
Kur’ân hem zikirdir, hem fikirdir, hem hikmettir, hem ilimdir, hem hakikattir, hem şeriattır, hem sadırlara şifa, mü’minlere hüdâ ve rahmettir.

{Mesnevi-i Nuriye}

Dua
Onlar, şöyle diyenlerdir: “Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helâktir!” “Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası.”
Furkân Sûresi 25:65,66

 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Kör istedi bir göz allah verdi iki iki göz.....su testisi su yolunda kırılırmışşşşşşşşşş...........
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
[h=1]Ramazan Bayramı Tebriknamesi[/h]
Sizin mübarek Ramazanınızı ve Leyle-i Kadrinizi ve bayramınızı bütün ruh u canımızla tebrik ve tes’id ediyoruz. Cenab-ı Erhamürrâhimîn, emsal-i kesîresiyle sizleri müşerref eylesin, âmîn!

Ramazan bayramı tebriknamesini okumak için

Ramazan Bayramı Tebriknamesi





RİSALE-İ NURDA BAYRAM HAKİKATİ
Nev’-i beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbal ve akibet-bînlik adesesiyle, gayet şaşaalı bir gece bayramında, hapishane penceresinden bakarken, nazar-ı hayalime inkişaf eden bir vaziyeti beyan ediyorum.
Sinemada, eski zamanda mezaristanda yatanların vaziyet-i hayatiyeleri göründüğü gibi, yakın bir istikbalde mezaristan ehli olanların, müteharrik cenazelerini görmüş gibi oldum. O gülenlere ağladım. Birden bir tevahhuş, bir acımak hissi geldi. Aklıma döndüm, hakikattan sordum: “Bu hayal nedir?” Hakikat dedi ki:
Elli sene sonra, bu kemal-i neş’e ile gülen ve eğlenen zavallılardan, elliden beşi, beli bükülmüş yetmiş yaşlı ihtiyarlar gibi; kırkbeşi, mezaristanda çürümüş bulunacaklar. O güzel sîmalar, o neş’eli gülmeler, zıdlarına inkılab etmiş olacaklar. [FONT=&quot]كُلُّ[/FONT][FONT=&quot] [/FONT][FONT=&quot]آتٍ[/FONT][FONT=&quot] [/FONT][FONT=&quot]قَرِيبٌ[/FONT] kaidesiyle; madem yakında gelecek şeylerin gelmiş gibi görülmesi bir derece hakikattır; elbette gördüğün hayal değildir. Madem dünyanın gafletkârane gülmeleri, böyle ağlanacak acı hallerin perdesidir ve muvakkat ve zevale maruzdur; elbette bîçare insanların ebedperest kalbini ve aşk-ı bekaya meftun olan ruhunu güldürecek, sevindirecek, meşru dairesinde ve müteşekkirane, huzurkârane, gafletsiz, masumane eğlencelerdir ve sevab cihetiyle bâki kalan sevinçlerdir. Bunun içindir ki, bayramlarda gaflet istilâ edip, gayr-ı meşru daireye sapmamak için, rivayetlerde zikrullaha ve şükre çok azîm tergibat vardır. Tâ ki; bayramlarda o sevinç ve sürur nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleştirsin. Çünki şükür, nimeti ziyadeleştirir, gafleti kaçırır.
(Lemalar)

ONYEDİNCİ SÖZ​
i203.gif

(Bu söz, iki âlî makam ve bir parlak zeylden ibarettir.)​
Hâlık-ı Rahîm ve Rezzak-ı Kerim ve Sâni’-i Hakîm; şu dünyayı, âlem-i ervah ve ruhaniyat için bir bayram, bir şehrayin suretinde yapıp bütün esmasının garaib-i nukuşuyla süslendirip küçük-büyük, ulvî-süflî herbir ruha, ona münasib ve o bayramdaki ayrı ayrı hesabsız mehasin ve in’amattan istifade etmeğe muvafık ve havas ile mücehhez bir cesed giydirir, bir vücud-u cismanî verir, bir defa o temaşagâha gönderir. Hem zaman ve mekân cihetiyle pek geniş olan o bayramı; asırlara, senelere, mevsimlere hattâ günlere, kıt’alara taksim ederek herbir asrı, herbir seneyi, herbir mevsimi, hattâ bir cihette herbir günü, herbir kıt’ayı, birer taife ruhlu mahlukatına ve nebatî masnuatına birer resm-i geçit tarzında bir ulvî bayram yapmıştır. Ve bilhâssa rûy-i zemin, hususan bahar ve yaz zamanında masnuat-ı sagirenin taifelerine öyle şaşaalı ve birbiri arkasında bayramlardır ki, tabakat-ı âliyede olan ruhaniyatı ve melaikeleri ve sekene-i semavatı seyre celbedecek bir cazibedarlık görünüyor ve ehl-i tefekkür için öyle şirin bir mütalaagâh oluyor ki, akıl tarifinden âcizdir. Fakat bu ziyafet-i İlahiye ve bayram-ı Rabbaniyedeki İsm-i Rahman ve Muhyî’nin tecellilerine mukabil İsm-i Kahhar ve Mümît, firak ve mevt ile karşılarına çıkıyorlar. Şu ise
i204.gif
rahmetinin vüs’at-i şümulüne zahiren muvafık düşmüyor. Fakat hakikatte birkaç cihet-i muvafakatı vardır. Bir ciheti şudur ki: Sâni’-i Kerim, Fâtır-ı Rahîm, herbir taifenin resm-i geçit nöbeti bittikten ve o resm-i geçitten maksud olan neticeler alındıktan sonra, ekseriyet itibariyle dünyadan, merhametkârane bir tarz ile tenfir edip usandırıyor, istirahata bir meyil ve başka bir âleme göçmeğe bir şevk ihsan ediyor ve vazife-i hayattan terhis edildikleri zaman, vatan-ı aslîlerine bir meyelan-ı şevk-engiz, ruhlarında uyandırıyor. Hem o Rahman’ın nihayetsiz rahmetinden uzak değil ki, nasıl vazife uğrunda, mücahede işinde telef olan bir nefere şehadet rütbesini veriyor ve kurban olarak kesilen bir koyuna, âhirette cismanî bir vücud-u bâki vererek Sırat üstünde, sahibine burak gibi bir bineklik mertebesini vermekle mükâfatlandırıyor. Öyle de, sair zîruh ve hayvanatın dahi, kendilerine mahsus vazife-i fıtriye-i Rabbaniyelerinde ve evamir-i Sübhaniyenin itaatlerinde telef olan ve şiddetli meşakkat çeken zîruhların, onlara göre bir çeşit mükâfat-ı ruhaniye ve onların istidadlarına göre bir nevi ücret-i maneviye, o tükenmez hazine-i rahmetinde baîd değil ki bulunmasın. Dünyadan gitmelerinden pek çok incinmesinler, belki memnun olsunlar
i171.gif
Lâkin zîruhların en eşrefi ve şu bayramlarda kemiyyet ve keyfiyyet cihetiyle en ziyâde istifâde eden insân, dünyaya pek çok meftun ve mübtelâ olduğu halde, dünyadan nefret ve âlem-i bekaya geçmek için eser-i rahmet olarak iştiyak-engiz bir hâlet verir. Kendi insâniyyeti dalâlette boğulmayan insân, o hâletten istifâde eder. Rahat-ı kalb ile gider. Şimdi, o hâleti intâc eden vecihlerden, nümûne olarak "Beşini" beyân edeceğiz.
Birincisi: İhtiyarlık mevsimiyle; dünyevî, güzel ve cazibedâr şeyler üstünde fena ve zevalin damgasını ve acı mânâsını göstererek o insânı dünyadan ürkütüp, o fâniye bedel, bir bâki matlubu arattırıyor.
İkincisi: İnsânın alâka peyda ettiği bütün ahbablardan yüzde doksandokuzu, dünyadan gidip diğer bir âleme yerleştikleri için, o ciddî muhabbet sâikasıyla o ahbabın gittiği yere bir iştiyak ihsan edip, mevt ve eceli mesrurane karşılattırıyor.
Üçüncüsü: İnsândaki nihayetsiz zaîflik ve âcizliği, bâzı şeylerle ihsas ettirip, hayat yükü ve yaşamak tekâlifi ne kadar ağır olduğunu anlattırıp, istirahatâ ciddî bir arzu ve bir diyar-ı âhere gitmeye samimî bir şevk veriyor.
Dördüncüsü: İnsân-ı mü’mine nur-u îmân ile gösterir ki: Mevt, idam değil; tebdil-i mekândır. Kabir ise, zulümatlı bir kuyu ağzı değil; nûrâniyyetli âlemlerin kapısıdır. Dünya ise, bütün şaşaasıyla âhirete nisbeten bir zindan hükmündedir. Elbette; zindan-ı dünyadan bostan-ı cinâna çıkmak ve müz’iç dağdağa-i hayat-ı cismâniyyeden âlem-i rahatâ ve meydan-ı tayeran-ı ervaha geçmek ve mahlûkatın sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp Huzur-u Rahmân’a gitmek; bin can ile arzu edilir bir seyahattir, belki bir saadettir.
Beşincisi: Kur’anı dinleyen insâna, Kur’andaki ilm-i hakikatı ve nur-u hakikatle dünyanın mâhiyetini bildirmekliği ile dünyaya aşk ve alâka pek mânâsız olduğunu anlatmaktır. Yâni, insâna der ve isbat eder ki: “Dünya, bir kitab-ı Samedânîdir. Huruf ve kelimâtı nefislerine değil, belki başkasının zât ve sıfât ve esmâsına delâlet ediyorlar. Öyle ise mânâsını bil, al, nukuşunu bırak, git...
Hem bir mezraadır, ek ve mahsulünü al, muhafaza et; müzahrafatını at, ehemmiyet verme...
Hem birbiri arkasında daim gelen geçen âyineler mecmuasıdır. Öyle ise, onlarda tecelli edeni bil, envarını gör ve onlarda tezahür eden esmânın tecelliyatını anla ve müsemmalarını sev ve zevale ve kırılmaya mahkûm olan o cam parçalarından alâkanı kes...
Hem seyyar bir ticaretgâhtır. Öyle ise alış-verişini yap, gel ve senden kaçan ve sana iltifat etmeyen kafilelerin arkalarından beyhude koşma, yorulma...
Hem muvakkat bir seyrangâhtır. Öyle ise, nazar-ı ibretle bak ve zâhirî çirkin yüzüne değil; belki Cemîl-i Bâki’ye bakan gizli, güzel yüzüne dikkat et, hoş ve faideli bir tenezzüh yap, dön ve o güzel manzaraları irae eden ve güzelleri gösteren perdelerin kapanmasıyla akılsız çocuk gibi ağlama, merak etme...
Hem bir misafirhanedir. Öyle ise, onu yapan Mihmandar-ı Kerim’in izni dairesinde ye, iç, şükret. Kanunu dairesinde işle, hareket et. Sonra arkana bakma, çık git. Herzekârane fuzulî bir sûrette karışma. Senden ayrılan ve sana ait olmayan şeylerle mânâsız uğraşma ve geçici işlerine bağlanıp boğulma...” gibi zâhir hakikatlarla dünyanın iç yüzündeki esrarı gösterip dünyadan müfarakatı gayet hafifleştirir, belki hüşyar olanlara sevdirir ve rahmetinin herşeyde ve her şe’ninde bir izi bulunduğunu gösterir. İşte Kur’an şu beş veche işaret ettiği gibi, başka hususî vecihlere dahi âyât-ı Kur’aniyye işaret ediyor.
Veyl o kimseye ki, şu beş vecihten bir hissesi olmaya...
* * *
playactive.gif


 
Üst