Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Azizim... Ne hikmetse Birileri nevi şahsına münhasır olarak Milletin huzur ve esenliğin tahrip etmek için can atıyor Bu aziz milletin sabrını zorlamaktan hiç sıkılmadan konuşuyor Kendi yandaşlarına emirler vererek asayiş ve sükûneti bozmak istiyor Devleti ve milleti aylardır dışarı da ve içerde oynanan oyunlarla meşgul ediyor Kazalar, belalar, gasp ve yağmalar yetmiyormuş gibi birde terör estirmesi isteniyor İnsanlık adına mültecilere sahip çıkarken, etnik çığırtkanlık yaparak sinirleri zorluyor Demek ki kendilerine farklı statüden bakarak garip ve anlaşılmazlık içinde beyanat veriyor İnsan, önce insanlık için siyaset yapmalı ve insanlığın huzur ve saadeti için yasalar çıkartmalı Yoksa illegalite içinde ve maksadını aşan lokallikte marjinal olmak için milletin huzuruna çıkmamalı...
Yar... Şair şiir yazmalı Umutla insanın ruhunu sarmalı Kalbinde hüznü ve hicranı bir an olsun yaşatmalı Ati için ufuklar açmalı, aklı karartan bağnazlıktan kaçınmalı Neşe ve sürur içinde insanlara sevgi ve muhabbet iksirini sunmalı Kalem yazarken, gönül bazen ağlamalı ve bazen de mütebessim olmalı Gözleri karartan, zan ve önyargılardan kurtarmak için nesli sükunetle aydınlatmalı Yaşarken samimiyet ve sadakatin, edep ve hoşgörünün bereketiyle sualleri yaşatmalı Kibir ve enaniyetten, zehap üzerinde ki garipliklerden, asabiyet ve cehaletten elbette arınmalı...
Vurun... Kelepçeyi bileklerime Düşünceler açık seçik söylenmedikçe Ruh ve kalpsiz izdivaçlar her yanımda sökün ettikçe Bakanlar, gören olmayınca, dinleyenler, gerçeği anlamayınca Sokaklar çıkmaz olur, bulvarlar terk edilmiş diyarlar gibi karşımda durur Teknik ve teknoloji beyinleri ram eylemiş, insanlık ve edep sineleri terk etmiş Yerde yatan, kan içinde çare uman yaralıyı orada bırakan ve kaçan şayet bir insansa Ben başka bir şeyim, henüz halden ve lisandan anlamaz biçareyim, başka diyarların sakiniyim...
Ebru zen... Çok sessizdi Kendi halinde mahzun bir kederdi Nasıl bir ümidin hasretiyle suyla kelam ederdi Başkası için bir öd bu kadar kıymet ifade eder miydi? Lalemi, karanfil mi, zambak mı, gül mü, gelincik mi muhabbetiydi Rengârenk boyalar ne kadar zarif ve itinalı dokunuşlarla besteleri öne çıkartıyordu Ruh ve gönül sahralarının, en bakir umut sağanaklarının, sabır ve sükûnet arkadaşlığının payesiydi...
Sazende... Tamburuyla baş başaydı Her şeyden habersiz bir umudun sofrasındaydı Ruhunun ve kalbinin en masum sahnesinden bir andı Kendini kaptırmış, derin düşünceler içinde sinesini teklifsizce açmış Mızrap her dokunuşunda benden bir şeyler söylüyor ve derin derin düşündürüyordu Tambur ruhuma hitap ediyor, gönlümü aralıyor, ufkumu açıyordu, beğendiğim bir kitap zihnimi ne kadar dinlendiriyorsa Tamburdan nükseden besteler bir o kadarda ruhuma ve yorgunluğuma fevkalade şifa sunuyor, huzur zerk ediyordu...
Yar... Çok zaman geçti Ne hasret bitti ne ümit nihayetlendi... Sabrın kollarından tutunur, metanetle bakınırım Boynumu büktüren, halimi melülleştiren hüzne sarılırım Geceyi üzerime örter, dalarım düşler ülkesine, nasılda bahtiyarım Yetiyor, suskun hali sakinleştiriyor, dram ve acılara şahit oldukça kanaat yetişiyor
Garip... Senin için ne söylense Gönüller hasredilip, rızan için bilense İhsan ve inayet adına vicdanlar vecde gelip inlese Bir katre gözyaşın için dünya heba edilse, sevgi hakkıyla şerh edilse Gizli cahiliyet, her türlü asabiyet, hurafe ve tecessüs sinelerden arınıp gitse Hak için, hakikatin ziyadeleşmesi ve umutlarda filizlenmesi bilmem ki kimler için Neyi beklersin, mahzun bir şekilde gözlerinden dökersin, içimi titreten sezgileri davet edersin...
Nerdesin... Garip ve meçhul bir nefessin Aşk ve sevda yolunda adanmış bedensin Heves ve hevalardan arınmış, umuda sarılmış kefensin Ölüm senin nazarında bir başka divan-ı kebir, ibret için ne muazzam kefil Musalla taşına yatmış bedenler, heves ve ukdeler, Nefs adına beklentiler sualler içinde sefil Bu vakit haşyet neye yarar, Araf mütebessim bir nazarla bakar, Berzah umutsuzca kapı aralar, nerede kaldı basiret ve ehliyet Sanki bilmediğin diyarlardasın, işaret taşlarını hiç okumazsın, dünyayı içinde taşımak içim mi yaşarsın sualiyle karşılarsın...
Ey can... Baskı altında ki hissiyat için Heves beşleyim, hesapsız serilme Garip bir heyecan yaşamak için kalbini lekeleme Nasip olması için umutlarını şartlarına göre inşa edip beklesene Yaptığın her tercihin bizzat kaderin olacağını bilerek irfan için dirensene Edep ve adap ruhun, kalbin için zarureti ihsandır, onsuz her şey hesapsız kabalıktır Kalbi hassasiyet takva için şart olan duyarlılıktır, taassubiyet akla ve irfana ziyan bir hastalıktır...
Ey can... Mevtanın şöyle bir haline Edep ve nezaket içinde ki sessizliğine Ruhsuz ve akılsız, iradesiz ve izansız garipliğine Bir ömür ayna karşısında kendiyle konuştuğu sırrı melaline Cezbine kapıldığı nefeslere, cezp etmek için uğraştığı cansız eşkaline Şimdi nerede, hangi derdin gailesinde, nedamet ve pişmanlıklar nefsinin aleyhine Peki, müddeti nefes için tevdi edilen akıl ve irade, ilim ve irfan bilmem ki ümitlenmesi için beklemekte mi?
Yar... Ne ahını işittim Ne de muhabbetine karşılık verdim İmtina ettim, çekindim, kendimi layık görmedim Halinde şahit olduğum güzelliklerin, zarafetin ve ülfetin Edebi derinliğin, felsefi zenginliğin, sosyolojik tahlillerin mest ediyordu Gösteriş ve sitayişten uzak olmak tercihin, münevver olabilme gayretin takdirlerin üzerindeydi Senin yanında kendimi düşününce, ne kadar sığ ve perişan olduğuma fevkalade üzülerek şahit oluyorum Her lahzada sizi dinlemek ve gölgenize refakat etmek dahi benim için çok değerliydi ve tabii olan bir hakikatti Bu gerçekleri size izah etmekten ve bir şekliyle üzmekten korktuğum için bahaneler sığınarak davetinize icabet edemiyordum...
İşit... Bilmem ki nasıl bir şer odağı Müstekbir ve tagutların ittifak ettikleri oyuncağı NATO, BM. Ve birçok şer ve şerik içinde ki devletler tuzağı Medeniyetlerin beşiği olan Kuzey Afrika ve Ortadoğu petrol yatağı Siyasi hırs ve ihtiras peşinde olan, medeniyet tellallığı yapanların hülyaları İnsanlık adına, Müslümanların kültür dinine sahip olmaları zehabıyla bitmeyen yanlışları Kula kulluk yapmak, akıl ve iradeden mahrum olarak yaşamak, örf ve adet üzere din inancında kalmak cehaleti Etnik ve mezhepsel zafiyetlerin, asabiyet içinde ki bölünmelerin, parçalanıp yok edilmelerinin yegâne adresi Şer güçler her zaman farklı düşmanlar alalayarak silah ticaretini ve yer altı zenginliklerini bölüşmek ister Önemli olan, Müslümanların veya âlim ve arif olanların, basiretleri kapanmamış irşat sahiplerinin yürekli olmalarıdır Kendi içindeki açmazları ve her türlü totaliter rejimlerden vazgeçerek, millete dayanan milli şuur ve beraberliği tesis etmelidir...
Yar... Ruhsuz ve satılmış olanlar Hırs ve hıncına boğularak katliam yapanlar Hamaset içinde siyaset yapıyorum diye sabrı zorlayanlar İnsanlığın geleceği ve münevver hale gelmesini tehlike sayanlar Sempatizanlarını emek ve hakları gasp edilmiş zavallılar olarak inandıranlar İnsan ve insanlık için hiç bir gelişme ve projenin sahibi olmayan gözleri kararmışlar Huzur ve sükûnu bozmak, insanların güvenliği tahrip ederek, devlete saldırmak cüretini gösteren imansızlar Kimselere acımıyor, kan dökmekten hoşlanıyor, milletin içinde var olan iyi niyet ve samimiyetlerini fütursuzca zorluyor Sığındıkları batı ve yandaşları, para babaları, ot tüccarları, silah baronları, derin devlet odakları, emperyalist uşakları koruyor...
O an Davudi bir sesle Müslümanlar davet ediliyordu Vaktin sünneti olarak ezan haber veriyordu Haydin namaza, haydin felaha diye hayrı işaret ediyordu Gereğini yapmak için camiye gittim ve bir adamın bana baktığını fark ettim Dikkat kesildim, bir şeyler söylemek istediğini görünce biraz eğilim buyurun dedim Bir Müslüman’ı işaret ederek kızgın bir şekilde itham ediyor ve hızını almamış gibi bağırıyordu Meğerse nafile namazını eda ederken cemaatten farklı bir şekilde el kol hareketi yaptığını söylüyordu Mezhebi farklıdır, normal bir durum, namaz hakkında her mezhebin kendi kuralları var biliyor musun deyince Ben mezhep falan tanımam, ehlisünnet velcemat dışında her şeye bidat ve hurafe olarak inanırım deyince Sükut ettim ve başımı önüme eğerek cemaat mensuplarının garipliğini bir kez daha üzülerek hidayet diledim İnsan bilmediğine saldırmamalı ve asla ithama kalkışmamalı, her insan inandığı gibi yaşaması hakkı sayılmalı...
Zaman... Bir ikindi vaktiydi Kapı usulca açıldı, genç kız yüzüme baktı Bir müddet durduktan sonra girebilir miyim dedi Elbette, buyurun dedim ve bir şeyler soracak diye bekledim Genç kız başı öne eğik vaziyette ve titrek bir halde duruyordu Bir gariplik olduğunu anladım ve bir müddet ses çıkartmadım, soluklansın dedim Sonra ikram için sual ettiğimde gözlerinin dolduğunu fark ettim, biraz daha merak ettim Kendisi için yapabileceğim bir şeyler var mı deyince, ağlamaya başladı ve nefes nefese kalıyordu Benim için çok tuhaf bir durumdu, o an genç kıza yardımcı olmak için işlerimi bir kenara bıraktım Haydi, lütfen gözlerime bak dedim ve şefkatle sual ederek, sıkıntısını söylemesini ve çare için bilinmesi gerektiğin ifade ettim Hiç korkma, emin ol, çıkıp geldin, demek ki sırrı dert olmuş bir nefesin, daralan bir kalpsin, bunaltan bir izana sahipsin dedim Genç kız gözlerime baktı ve rahatlamış bir vaziyette lütfen bağışlayınız, elimde olmadan böyle bir şeye fırsat verdim Her zaman sizi anıp, dua edeceğim diyerek müsaade istedi ve mütebessim bir eda ile geldiği gibi, umutlarına doğru çekip gitti...
Yar… Beşer, Azim ve merakıyla İnsanlaşmak için yaşamalı, İnsanlaşmak için Tekâmül kabiliyetine ulaşmalı, İlim ve irfanla Hakikatin umutlarını Gönlünde taşımalı, Ruhunun yücelmesi için Nedenli yaşamak için Yaratan Rabbe Kul olduğunun farkında lığıyla Mizan için haşyet duyarak Zihni ve nefsi bağnazlıktan Arınmanın yollarına adanmalı...
Annesi... Çocuğuna Adeta adanmıştı Eğitmekten ziyade içinde sancı vardı Kim bilir bilinçaltında ki ukdeleri nasıl bir girdaptı Hasret kaldıkları, ah u zar ettikleri her arzuyu çocuğunda yaşıyordu Çocuk istemese de annesi kendi zehabına kapılarak onu ikna ediyordu Çocuğu bir türlü kendi haline bırakmak istemiyordu, onunla heveslerini gideriyordu Çocuk ne kadar büyüse de, her zaman öyle kalması isteniyordu, sanki önemseniyordu Çocuğuna adanmış olan anne, eşini ve efradını ihmal ediyor, büyük işler başardığına kanaat getiriyordu Çocuğun babası, ne kadar ikaz etse ve sabırla sükût ederek vaktini beklese, bu hal günbegün artarak devam ediyordu Duygusallık ve zafiyetler aklın, bilgi ve görgünün, iradenin önüne geçerek her şeyi viran ediyor ve fakat anne bunu anlamıyordu...
Adam... Kapıya vurmadan Bir hışımla içeriye daldı Gözleri kararmış bir şekilde etrafına baktı İçinizde kim şu karaktersiz diye sualle başladı Misafirler bu durum karşısında şaşkın bir halde bir birine baktı Öyle bir kişi yok burada, tanımıyoruz deyince, saklama haydi söyle dedi Yoksa beni uğraştırma sıkarım diye elini beline götürerek misafirlere korku zerk etti Bu şahsı hiç tanımıyor ve uzaktan, yakından alakamız yoktu, öğretim üyeleri ve sanatçı arkadaşlar vardı Ve fakat tabii ki bu arkadaşlar şaşkın bir vaziyetten benim gözlerime bakarak anlamaya çalışıyorlardı Nihayetinde durum anlaşıldı, yanlış adres ve yanlış tespitle garip bir durum yaşanması hepimiz adına enteresandı...
Evin hanımı Annesini misafir ediyordu Pürdikkat kesilerek üzerine titriyordu Bir hastaya refakat eden gibi rikkat gösteriyordu Bir miktar rahatsız olsa da annesi, kendini idare ediyordu Bir kimseye ihtiyaç duymadan yaşamak azminde olan bir yaşlıydı Evin hanımı annesine gösterdiği hassasiyete kendini kaptırdığından habersizdi Evin babası sabır ve sükûnet göstererek ses çıkartmıyor ve bir köşede uyukluyordu Evde herhangi bir şeye ihtiyaç duyduğunda kendisi çare bulmak zorundaydı, soran zihin olarak yoktu Kayınvalide ne kadar kızını ikaz etse ve farkında olduğu vaziyeti düzeltmek istese de kızı fırsat vermiyordu Adam o anlar çaresizdi, kimseyi kırmamak için iradi olmak gerekliydi ve huzur, sürur için dışarıya çıkmak şarttı Bu durum birilerine anlatmalı ve anlamamakta ısrar eden her kimlerse nelere mal olabileceği anlatılmalıydı Bir hanede ruhsuzluk ve kalpsizlik başlamışsa, şevk ve muhabbet sinelerden ayrılmışsa, asabiyet kuşatırdı Hissiyat ve duygusallık yarardan ziyade, tahrip eden garipliklere yol açardı, her insan akıl ve mantıktan uzak kalmamalıydı...