Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Çocuk... Okula geç kalmıştı Annesi uyuya kaldığından açtı Hızlı bir şekilde hazırlandı ve dışarıya fırladı Servis kaçmıştı, önemli bir dersten imtihan vardı Etrafına bakında, çare adına bir müddet umutlandı Sonra boyun bükerek içine düştüğü şaşkınlıktan kurtulmalıydı Bisikleti aklına geldi ve hemen harekete geçerek sınava yetişmeliydi Mahzene indi, bisikleti olduğu için sevinçliydi, biraz ilerledi, bisikleti göremedi Biraz düşündü, başka yere mi kilitledim acaba diye kendi kendine sual eyledi, çözemedi Biraz sonra kapıcı aşağıya geldi, yanına yaklaşınca bisikletini bir nefeste ona yönelterek imdat bekledi Ne talihsiz bir durum, hırsızlar taze bisikletlerin bir kaçının kilitlerini kesip gece vakti götürmüşler dedi Öğrenci için o an bisiklet sınav için çok önemliydi, ne hazin ki yine hüsran içinde kapıcıya durumu ifade etti Kapıcı sen üzülme ben seni arabayla yetiştiririm deyince, öğrencinin yüreği serinledi ve haddinden fazla sevindim...
Ey can... Durma gözlerime bak ta inan Biraz müsaade ette oturalım yok mu sende vicdan Gözlerim kararır anbean, kalbim yerinden çıkacak elan Hürmet ve saygı cemiyette uzaklaştı, viran hanlarda neler yaşandı İnsan denen akıl ve izan nefsiyle baş başa kaldı, erdem ve fazilet tırpanlandı An için, yaşamaya adanmak nasıl bir seçim, borçlar batağında avunmak cahil için Akıl ve ilim irfanla mümeyyiz olmalı, nefse her fırsatta gem vurulmalı, yoksa adam aranmalı Nisalar için hürriyet tellallığı yapanlar biraz sıkılmalı, her hak ve hukuk insan için olduğu unutulmamalı...
Yar... Ruhumda Dinmeyen bir hicran var Yıllara sari bekleyen umutlar sancı yaşar Hazan, zemheri sinemde derin bir arzuyla taht kurar Sabır ve umut ne müthiş edep yar, Her nasibin bir vakti var Azim ve şevk olmazsa, muhabbete kanmazsa umutlarda yorgunluk başlar Şair gönlünü açsın, edip yazsın, hatip zihnimi okuyarak hissiyatımı divana anlatsın Nefes son demlerine gelmeden, henüz sinemden umut var iken, firkat yine ağlatmasın...
Yar... Tecallayı cemalinden Akseden sezginin firkatindeyim Razıyım, şükrederim, nasip edene hamt ederim Enaniyet girdabında ömür tüketenlere bilmem ki ne derim Merak ve azim olmazsa akıl ve vicdan pasifleşir elbette bilirim Basiret sahibi olmak için samimiyet, muhabbet ilim ve irfan şart söylerim Çaresizler, mahzunlar ve masumlar için boyun büker niyaz ederim, yüreğimi hasrederim Dünyadan vazgeçmeyen kalbi neyleyim, heva ve heves için ömür tüketenleri ibretle nazar ederim Nefsin tellallığını yapan her kimse, böylesi zeka sahibinin cehaletini düşmanımın bile sahip olmasını dilemem...
Ey can... O nasıl bir ateş Ne ten, ne beden, ne en bilmeyecek Yapılan her tercih anbean ruhumuzda tezahür edecek Kalbimiz akıl ve basiretiyle hak ve hakikat için feryat hissedecek Vicdan haksızlık ve münker karşısında mahzun bir vaziyette sükûta yönelecek Ölümü anlamayan, bir diriliş olacağına inanmayan, mizana düşler gibi gariplik yaşatan Her yanlış ve zafiyetlerini kaderleri olarak inanmanı girdabında boğulan her nefes için ne büyük haşyet ve korkudur...
Onlar... Ne güzel Umutlanıp uyumuşlardı Derin bir muhabbetle yarınlar için fırsattı Geçmişin izlerinde, geleceğin güzelliklerinde şevk vardı Huzur ve saadet ne büyük bir imkândı, saygı ve hürmet aslolandı Gereksiz ve anlamsız bahaneler muhabbet ve edepten uzak savlardı Enaniyet nefsi ihya için tuzaktı, onlar hiç tenezzül etmeyen samimi vicdanlardı Mağruf ve hizmet için yaşamaya adanmışlardı, vehimlere kapılarını kapatmışlardı Ne ülfet ve faziletli yolculardı, dünya varlığı adına fakirliğe düşmeyecek kadar Hanif bir duruşları vardı Sohbet ve derslerin, ilim, irfan meclislerin, vakıf ve hayır kuruluşların hizmetinde olan ve sevilen kullardı Derslerini çekip uyumuşlardı, kapıları hiç açılmadı, merak eden komşular yakınlarını aradı ve nasıl telaşlanmıştı Nihayetinde yakınları kapıyı açtı, gördükleri durum karşısında feryatları yürekleri dağladı, sualler sıralanmıştı Cansız bedenler ne kadar mahzunluk içinde vicdanları dağladı, sobadan sızan kabonmonoksit gazı acımasızdı...
Yar... Gel gönül koyma Yüreğin buruk bir şekilde nefeslenme Varlığın sahibinde bir lahza olsun imtina etme Her ümit ruhun ve kalbin sahrasında dem bulup sabırla arınmalı Gerekçesiz olan her arzu sinede yer bulmamalı, nefse kapı aramamalı İnsan ihsan içinde yaşanmaya adanmalı, o yolun sevdasıyla yanmaya umutlanmalı Okumadan, anlamadan, öğrenmeden, muhakeme etmeden iman etme hazzına ulaşmamalı Samimiyet ve sadakat varlığın sahibine sunulmalı, insan özü kadar sözü de hilafsız gönülleri inandırmalı Hiç bir insan yaşamak için yaşamamalı, insan ve kul olduğunun farkına varmak için kalbinde ikinci doğumu yaşamalı Marifete ulaşmayan hiç bir insan hikmet ve sırrın inkişafında yol alamaz ve böylece mukallit kimliğinde kurtulamaz, sormalı...
Yar... Aç ellerini gönülden Ruhunun halinde nükseden sezgisinden Varlığın sahibine iman ettiren vecd ve muhabbetten İçini burkan keder ve gamdan, umudu kıran boran ve poyrazdan Ruhunda var olan aşktan ve sessizleşen sevdanın ah u zarından kal eyle Beklentilerinin değil, içinde bulunduğun vaziyetin ve sosyal şartların nedenleri ile kelam eyle Azim olmazsa, emek bulunmazsa, şevk ve muhabbet adına gönül kuraksa umut neylesin, beklemek akıl tutulması demek Açziyet ve miskinlik aşk ve sevdadan uzaklaştıran cehalet, akıl, irade, ilim, irfan, görgü bulunmazsa kalem kime seslensin...
Yar... Tende can olsa ne olacak Ümmet olma şuur ve idraki sinelerden uzaksa Şer ve şerik içinde bulunan batıl zihniyet hep saldıracaksa Mazlum ve mağdurun dinmeyen feryatları arzın her yanından duyulacaksa Esir alınan, hakları çalınan, zülüm içinde çaresiz bırakılan kadınlar hep ağlayacaksa Küffarın zindanlarında Hanif Müslümanlar başlarını öne eğip, gözyaşlarıyla el açacaksa Varlık adına, keyfiyet arzusuyla, sloganik savlarla, anlık heyecan ve nutukların deva olmayan vasfıyla Cemaat ve tasavvuf iştiyakıyla, özünden uzaklaşmış iman taassubiyetiyle, hiç anlaşılmadan hatimler indirilen kitabı celilin garipliğiyle Hep isteyen, hizmetten imtina eden, mukallit halinde ne yapacağını bilmeyen, basiret ve ihlâsı ritüellerde zanneden olduktan sonra...
Yar... Bizler öncelikle Ümmet olabilmeyi öğrenmeliydik Birlik ve beraberlik içinde bulunmamızı özümsemeliydik Cemaat ve cami ilişkisinde sadece imamlara güvenmemeliydik Vaizin kulakları tırmalayan bağırtısıyla itikat ve fıkıhla yetinmemeliydik Aile içinde anne ve babanın öğreti ve bilgilerini tazelemelerine fırsat vermeliydik En yakın olan Rabbin Kitabına bu kadar yabancılık çekerek, hatimlerle yetinmemeliydik Yalnızca Kur'an sürelerini tilavet eden hocaların sedalarına meftun olarak duygusallığın nedenlerine inmeliydik İmam, öğretmen sıfatı bulunan bu insanların, tahakküm ve emrivakilerinden sarfı nazar etmelerini bir şekilde öğretmeliydik Hükmeden değil, aklı ve iradeyi yok sayan değil, düşünceyi öteleyeni değil, sevgi ve şefkat diliyle münevverliğe giden yolu bilmeliydik...
O an Duyunca Ağzına aldığı lokma Boğazında düğümlendi Yüreği ziyadesiyle dikkat kesildi Gözlerden yaş sessizce inmeye devam etti Dayanamadı, ellerini yüzüne kapatarak odaya gitti Şaşkınlık sofrada bulunan herkesi perişan etmeye yetti Yine kan, yine baskın, yine hak ihlali, yine sinsi düşleri için kepazelikleri Bu ümmet ne vakit uyanacak, yüreklerinden gaflet perdesini yırtıp atacak, varlığın sahibine adanacak Hakkı hak bilip yaşayacak, haksızlık karşısında cehdini ve şecaatini göstermek için bahaneler asla sığınmayacak...
Yar... Zillet ve sefalet Miskinlik ve rezalet hatta gaflet Sineleri kuşatmış, Nefs bayrak açmış Nemelazımcılık piyasa yapmış, eğlenmek şartmış Ölüm ne ki herkesin başına gelecek mukadderatmış Ölümden korkmak ne demekmiş, ona teslim olmak gerekliymiş Her ne yapar ve tercih edersek kaderimiz böyleymiş, buna taktiri ilahi denirmiş Bir anlamda masum ve başına gelene razı olan zavallılarmışız, hocalar böyle söylemiş Bol hatim ve Yasin okumaları, cuma akşamları nikâh tazelemeleri, geçmişlerine Fatiha okumaları yeterliymiş Hayır hasenat için bir miktar fakiri sevindirmek ve umre ve hacca giderek temizlenmek en büyük payeymiş Eh bunlara inanan ve itibar eden canlara hayırlı olsun, bunlar için akıl, izan, irade, ilim ve irfan sadece dünya keyfiyeti içinmiş demek ki...
Yar... Tut ellerimden Al götür beni uzaklara Gönül kırmayan, insanlıktan anlayanlara Kula kul olmak için değil, Rabbe kul olmak için yaşayan canlara Nefse kölelik yaptırmayan arzulara, sinsilik kokmayan umutlu yarınlara Asabiyet cehaletini göstertmeyen, mukallit kişiliğini öncelemeyen gönül erlerine İradesinden ve irfanından, basiret ve izanından vazgeçmeyen sadakatli münevverlere Takiyelerden ve maslahatlardan dem vurmayan, azimeti ihmale almayan sıddık gönülle yarenlere Varlığından geçmiş, aşkı ve sevdasında çileyi nimet bilmiş, şikâyet etmekten hayâ etmiş sabır ehli ariflere Götür götür ki artık etrafımdan ruhum daraldı, muhabbet ve şevkim yalnızlaştı, kalbim ıssız sokaklarda dolaşmaya başladı...
Yar... Sürgün ülkesinden söz et bana Hani köleliğin meşru sayıldığı zamanlardan Şöhret ve saltanata kurban edilen o zavallı canlardan Kadının söz hakkı bulunmadığı vicdanlardan, aklı karartan ziyanlardan İnsanlık ne kadar medeniyetleri inşa ederek tekamül ederse etsin, lakin neylesin Seçilen, seçtirilen, darbe ile gelen, cunta liderliğiyle öne geçen, monarşi için can verenler olunca Hak ve adalet başkalaşıyor, mazlum daha mazlumlaşıyor, zalim alalayarak zulmünü günbegün artırıyor Aklı ve iradesi, muhakeme yetisi, cehdi ve şecaati olan azınlıklar birlik beraberliklerini bir türlü gönüllerde tesiz edemiyor
Yar... Niçin susarsın Yüreğinde ki korkularla sabahlarsın Umutlarından tutunarak neden ferahlamazsın Bilinçaltında oluşan marazlardan kurtulmak için uğraşmazsın Azim ve gayreti bir kenara bırakarak aczi yete girmeyi marifet sanırsın Yüreğin gücüne itibar etmezsin, bilgi ve görgüyle yüzleşip emin hale gelmezsin Vehim ve vesveseler içinde ömür tüketirsin, hatta herkesten şüphe eden bir zafiyetsin Adeta fanus içinde yaşayan bir nefessin, kendini mahkûm etmiş, zan içinde kaybolmuş kedersin Oysa ne büyük marifetlere haizsin, farkındalık için akıl, ,zan, merak, şevk ve irade sahibi olan bir değersin...
Yar... Haydi, hülyalar ülkesine gidelim Ne kadar umutlarımız varda bir bir yüzleşelim Arzularımız ve gün yüzüne hasret düşlerimiz ne halde görelim Hasbi olmakla, sinsi bulunmanın farkında lığını terennüm edip dönelim Bahtiyar olmak, saadet içinde bulunmak hep varlık içinde ki sır mıdır şerh edelim Ruhsuz ve kalpsiz arzular, hesapsız akıllar, kontrolsüz heyecanlar devamıdır öğrenelim Ne kaçak aşklar ve zikredilen sevdalar ruh ve gönülle ilintili olan firkatler değillerdir, münker olan her şey nasipsizdir...
Onun... Annesi Çok şaşkındı Babası çaresizlik içinde bakındı Nihayetinde bir sırdı, kız çocuğu için dramdı Küçük yaşlardan itibaren banyoda gelirim yaşanıyordu Gidilmedik ne bir hoca kaldı ve ne de adres bırakıldı, para akıtıldı Yazılan muskalar, tavsiye ve nakaratlar, cin musallat olmuş diyenler vardı Kızları dışarıya hiç çıkmıyordu, kendi içine kapanık vaziyette yaşamak istiyordu Annesi ve babası ne kadar anlatsa ve umutlandırsa sinirleniyor ve hıçkırarak ağlıyordu Ne olmuştu, niçin böyle bir durum yaşanmıştı, bin bir sualler karşısında açziyet içinde umutları karartmıştı Psikologlar ve nörologlar her ne söylemişlerse henüz bir deva olmadığından hane halkı fevkalade perişandı...
Haydi... Ne olur ağlama Sil gözyaşlarını, umutlarını buğulama Bana böyle çaresiz ve melül melül bakma Yüreğinde var olan şevk ve ümitleri zamansız budama Kim aldatılmıyor, kimin sadakatinden emin olunuyor, Nefs kuşatıyor İnanç ve imanı zafiyet içinde bulunan insanlar münkerler karşısında yaşıyor Dareyn saadeti nedir bilmiyor, dünyayı içinde taşımak için bin bir sefilliğin içine giriyor Edep ve adabı öteleyerek, takiyeler içinde kendini kurtardığına inanıyor, bilmem ki kimi kandırıyor Hayvanlar düşünemez, akıl erdiremez, içgüdüleriyle yaşamaya adanmışlardır, nefsine aldanan bunlardan daha aşağıdadır...
Evin... Babası Birden seslendi Haydi, hazırlanın gidiyoruz dedi Anne, çocuklar ders yapıyorlar diyemedi Çekindi, kocasının sinirlenebileceğini düşündü Boyun büktü peki diyerek, çocuklarına hemen seslendi Nereye diye sualler gelmeye cüret ederek cevabı bekleniyordu Bilmiyorum, babanız bilir, biraz sonra öğreniriz diyerek sükûnet istedi Dışarı çok soğuktu, henüz odun, kömür alınmamıştı, geçen seneden kalanlar yetiyordu Çocukların henüz kabanları alınmadığından üşüyerek yola revan olmuşlar ve babalarının ellerinden tutmuşlardı Anne biliyordu, elleri dardı, kıt kanaat geçinip gidiyorlardı, bir türlü çocuklar üşüyorlar diyemedi, yüreği titremişti Baba bir müddet sonra kapalı çarşıya doğru yöneldi, anne sevindi, çocuklar ümitlendi, sevinç ve haz içindelerdi Baba kendine bakan gözlere derin bir muhabbetle nazar etti, refikasına gülümsedi, esnafa haydi giydir bunları diye seslendi Ne kadar sevinmişler ve dünyalar onların olmuştu, hem kaban ve hem de ayakkabılar alınmıştı, anneye manto unutulmadı Nasıl olsa çalışıyoruz, borç yiğidin kamçısı sözüne itibar ederek, yine taksitlerle borçlanmaya niyet ederek, ayalini sevindirdi