Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Yar… Bülbül figan eder Kabirde yatan niye endişeye girer İmam talkın verirken güya yardım eder Ruha hitap etmek, bulunduğu hali bilmemek keder Hangi ritüeli yapsan, hesap içinde hesap yaparak yaşasan Anlamasan, inandığını sansan, farkında olmadan yaşasan heder Ruh yaşlanır mı, gönül paslanır mı, akıl kararır mı, izan daralır mı? Kader böyleymiş diyen hiç umuda bağlanır mı, hak ve hakikate kapılar açılır mı? Hesapsız akıl neye yarar, edilgen vicdan, izan insan için ne büyük vebal, irade azme bakar… Gün hiç kimse için kara değildir, zaman mahkûm eden yargıç olmaya meyillimidir, insan şartlara göre kuvvet dengesini tesis etmek için basirettir…
Evin kızı… Kucağında çocukla eve girdi Annesine çocukları bırakıp işine gitti Annesi boyun büktü, ses çıkartmadı, hizmet etti Torunlarının nazını güderken akşam bir türlü gelmek bilmedi Migren rahatsızlığı vardı, başı şiddetli ağrıyordu, çocuklar durmuyordu Duyguları kabardı, sessizce gözlerinden bıraktı, çocuklar nihayet uyumuşlardı Altı çocuk büyüten ve hayli zaman halı dokuyarak hayatı göğüsleyen anne yorgundu Fakat kızı bir türlü anlamak istemiyor ve kendi sorumluluklarını annesine bırakıyordu Akşam olunca biraz oturuyor ve sonra çocuklarını alarak kendi evinin yolunu tutuyordu Evin babası henüz gelmişti, kapıya vurdu, biraz durdu açan olmayınca anahtarla kapıyı açmıştı Oturma odasına baktı refikası uyuyordu, hiç geldiğini dahi duymamıştı, usulca baktı ve nabzına baktı O an gözlerini dahi açmaya takati kalmayan sevgili refikasının içinde bulunduğu duruma içerleyerek ayrıldı Kıyafetlerini değiştirerek namazını eda etmeye niyetlenirken, düşünceler yumağı rahat yüreğini bırakmıyordu Bir insan kim olursa olsun, kendi refahını ve arzularını gerçekleştirmek için başka insanlara ne yaptığı anlamalıydı Onların yaşlı bedenlerine ve kalan ömürlerine acımadan umutlarını taşımamalıydı, hassasiyeti hiçbir an unutmamalıydı…
Telefon… Acı bir şekilde Gecenin en kuytu bir vaktinde Durmak bilmeden çalıyordu, nihayet Bakmak için niyetlendi ve besmele çekerek ışığı yaktı Kız kardeşiydi arayan, duygularını hiç tutmadan aktaran Hıçkıra hıçkıra ağlayarak karşı tarafın meraktan takati kesilmişti biran Abla hayırdır ne oldu diye sual edecekti fakat içine düşen ateş çok şiddetliydi Bir müddet sessizlik hâkim oldu ve ablası, kardeşim babam ameliyata alınıyor dedi İmam olan Abdullah’ın tüyleri ürpermişti, Ablası Betül Kardeşim babamın aort damarı yırtılmış dedi Doktorlar ameliyat son derece riskli, eksi olması her an muhtemel olarak görmenizi tavsiye ederiz diyorlar Annem ve kardeşlerim çok perişan, eş ve dostlar, haberi olanlar buraya gelmişler ve kan için sıraya girmişler dedi Malatya’nın Darende’ye yakın bir köyünde imamlık yapan Abdullah, ben hemen yola çıkıyorum diyerek telefonu kapattı Ne yapabilirim telaşıyla, babasının arkadaşı genel sekreterdi, ona ulaşarak yardım için umutlarını bir bir anlatacaktı Bir şekilde ve telaş içinde Arkadaşına ulaşarak babasının durumu hakkında nefes nefese bilgilerini aktardı Dost ve yaren olan genel sekreter olan arkadaş, hemen ilgili birimleri arayarak fakülteye intikal etmişti Hasta biraz kendine gelmişti, ameliyat için hazırlıklar tamamlanırken doktor sorular sorarak şuurunu açık tutmak istiyordu Hastanın eşi gözyaşlarıyla ne olur ameliyat olma diye ısrar ediyor, tehlikeden haberdar olmasını istiyordu Hasta, niçin telaş ediyorsun, nefesin sahibi, vaktin kudreti kim, vasiyetimi zaten söylemiştim, en yakına giden yolda vehim olmaz ne olur anla dedi
Eşi… Asabiyeti olan biriydi Yıllar sabrı ve metaneti öğretmişti Düşünce ve suallerini en uygun vakit için biriktirmişti Çaresizdi, geri dönüşü olmayan bir beraberlikti, neticesi kötüydü Babası katı yürekli bir insandı, yetiştiği şartlara göre vaziyet alan heyecandı Annesi zaten varlığı dahi fark edilmeyecek kadar sessiz ve hizmete adanmış bir vicdandı Dünürcülerin hatırı olduğu için ve artık uzaması istenilmediğinden, o an karar verilmişti Kız kendi halinde, derin hülyalar âleminde, bazen hayvanların ve bazen de tarlanın işlerinde nefeslenirdi Kendisine hiç söz hakkı verilmeden evlenmesi kesinleşmişti, damat adayı inşaatlarda çalışan biriydi Yabancı ten ve ümitlerin bir araya gelmeleri, yabancılık içinde evlilik yoluna girmeleri tabii olan adetti İnsan, ruhuna ve kalbine, hissiyat âlemine, fikir ve düşüncelerine göre var olan, kıymet kazanan değerdi Dağlar ve vadilerde yaşayan insanların bağrı yufka yürekli olması gerekirken, duyguları gelişmiş olması gerekirken Her ne hikmetse asabiyet ve cehalet ziyadesiyle ön planda ve sinelerde muhafaza edilen mizaç olarak belirginleşiyordu Kadın en büyük bir değerken, hayatın bizzat kendisiyken, efendimiz tarafından en değerli görülmüşken, batının kilise anlayışı hâkimdi Kırsal kesimlerde görev yapan imamlar ve öğretmenlerde şartlara uygunluk gösterdiklerinden tekâmül fazlasıyla gecikiyordu Bu kadın bahtına razı olarak yaşamak zorunda bırakılmaları zülümdür, hak ve hukuku hiçe sayıldığı için insanlığı ötelenmiştir Kendi azim ve iradesine göre bir takım tercihler yapmaya kalkışsa, itham ve isnatlarla dışlanan ve yok olması istenen biçaredir…
Ey can... Ne münevver bir nefessin Gece gündüz ihsan için ceht edersin Ruhunda ve kalbinde hissettiğin haşyetin bendisin Ne suhuletli bir edebin rengisin, şevki bahar gibi bereketlisin Ümitlerinin içinde tebessümler her an refiksin, nefsiyle konuşana sükût edersin Nerede bir mahzun ve masum görsen yıllara hasret çeken bir sevinç gibi hüzünlüsün İnsan seninle abat oluyor, sürur içinde gıpta ile suallerin içinde kayboluyor, nedenli yaşamanın farkına varıyor Ne derlere göre yaşayanlar için niyaz ediyor, hesapsız bir akıldan Rabbine sığınıyor, Ummanlaşan gönlünde müstefit oluyor...
Yar... Hiç değer mi? Gönül kıran, insanı hiçe sayan Nefsini ihya etmek için hiç bir sınır tanımayan Edep ve nezaketten uzaklaşarak sevgiye kapısını kapatan Şer ve kepazeliklerinden dolayı, insanların yüreklerine korku salan Endişe ve vehimleri, gam ve kederleri, sabır ve acziyeti her zaman yaşatan Solgun umutları, sessiz sığınakları, gözlerden akan yaşları hiç dikkate almadan insanlara kıyan Zalim zulümden beslenir, katil kan için hesap içindedir, umut ruhsuz ve kalpsiz yüreklerde yaşamayan güzelliktir...
Yar... Biliyorum Ümit vermek istemiyorsun Her lahzada direniyor, boyun büküyorsun Bin hüzün içinde suallerle gece gündüz boğuşuyorsun Ne oldu bana, duygularım garip bir sağanak altında, Eylül vakti olsa da Acı ve ıstırap her yanımı kuşatsa da, bir türlü çıkmıyorsun hicran içinde karşıma Neden sana gelemiyorum, hasretinle eriyorum, ruhuma ve kalbime söz dinletemiyorum Biliyorum, hülyalar için umutlanıyorum, gördüğüm düşlerle kaybolup hıçkırıklar içinde ağlıyorum...
Yar... Derin bir keder içindeyim Nereye baksam firkatin esintisindeyim Anbean umutlansam, sevincimi haykırsam neyleyim Ben artık senden çok uzaklarda bir yerdeyim, sükût içindeyim Hangi çileye şahit olsam, mazlumun ah u zarıyla yansam sual etmekteyim Ne kadar arzu ve heveslerim varsa onlardan imtina etmekteyim, edep için teslimim Kızma bana, lanet okuyup uzaklaşma, benden başka bir ben var içim de, kimse bilmese de Nefes titreten vaktin eşiğinde, iklimler neler söylemekte, idrakim haşyet içinde, sen hiç bilmesen de...
Yar... Artık biliyorum ki Her lahzada adım adım gidiyorum Ruhumun hicran damlalarını dinledikçe melülleşiyorum Kalbimin aklına, vicdanımın farkına, nefsimin inadına nazar ediyorum İlim ve irfansız ummanda nefesiz kalacağımı biliyorum, "oku" emrine ram eğliyorum Güç ve kudret ne kadar deruni bir ülfetti, iliklerime kadar idrak edemediğimden kederleniyorum Halimde ve dimağımda göçmeler hızlandı, şevk ve sürurum solgun bir hal aldı, firkat ruhuma neler anlattı Görmediğim, bilmediğim ama her bakımdan kalbi hamiyetlerinden ve samimiyetlerinden şüphe etmediğim Gönül dostlarımı, gözyaşı arkadaşlarımı, ruhumun hicran damlalarını anlattığım vefakâr ve kadirşinas canları selamlıyorum...
Yar... Kalbi nazargâhı kılan Rabbime ne kadar hamt etsem azdır Onca yanlış ve hatalarıma rağmen Rahmet ediyor Nimeti ve şefkatiyle bilinç tazelememize fırsat veriyor Muhabbeti ruhumu ve gönlümü meftun ederken, hal kendinden geçiyor Varsa bir sevda ve aşk Ona hakkıyla kulluk etmekten gayrısı bahane görünüyor Ecrine ram olduğum, rızası için can olduğum, ruhumun vecdiyle kalbi inşirah bulduğum yetiyor Gel artık vehimlerden arınalım, insanları yargılamak için yaşamayalım, ihlâs ve ihsan üzere yaşamaya adanalım Her türlü zan ve münkerden Ona sığınalım, şek ve şerik içinde bulunmaktan emin olalım, cenneti için bir hesap yapmayalım...
Ney... Sesini fark ettim Elimde olmadan meraka yenildim Nereden geliyor bu ney sesi diye dikkat kesildim Eski bir Selçuklu medresesinin içinden geldiğini öğrendim Dalgın ve gözleri kapalı orta yaşlı zat meftun bir şekilde üflüyordu Nihayetinde bir kamış olan saz bu kadar mı marifetli olur ve ötelerle buluşturur Segah makamından beste icra ediyordu, la mekan olmuş bir huşu ile etkiliyordu Meğer o sese ne kadar uzakmışım, ruhum ve kalbim bu kadar hasretken uzaklaşmıştım Aşk ve ölüm bir başka terennümler içinde yüreğime esinti veriyor, nefes bu kadar nezih bir şekilde sanatı icra ediyor Sanat ve sanatkârdan ne kadar uzak iklimlerde kalmışım, ruhumun ve gönlümün aşina olduğu hakikatlerden çok uzakmışım...
Yar... Yaratan hiç bir kuluna zulmetmez Onun münker ve şer içinde bulunmasını dilemez Yoksa Rahman ve Rahim sıfatıyla alemi kainata nimet bahşetmez Asi ve tuğyan içindekileri akıl ve izan sahiplerine örnek göstererek dikkat çekmez Yapılan ve kastı aşan aşırılıklara tahammül edip müsamaha göstermez, Zülcelâl sıfatını geciktirmez Akıl ve irade vererek tercih etmesini dilemez, kuluna hiç bir üstünlük sahibi olmasını bizzat kabullenemez Her kötülük ve şer işler bizlerin bilgisiz, bilinçsiz, düşüncesiz, fikirsiz, zan ve zafiyetlerimizden, irfan ve basiretsizliğimizden tezahür ettiği gizlenemez...
Yar... Halimi sorma Ruhum yorgun hatırlatma Kalbim hicran içinde anbean yaşatma Sinemde hasretin suhuleti bir başka, sıla gelir aklıma Öteden kim bahsederse yanımda, derin bir hüzün başlar umutlarımda Ağaçlar sonbahara hazırlanmış, sokaklar bir bir tenhalaşmış, yalnızlık başlamış Kırık lambalar, tütmeyen bacalar, bir köşede kıvranan hastalar her zaman hatırımda Geceye sessizce bakarım, geçmişi anar keder yaşarım, hangi sancıyı hatırlasam umut ve şevkle kalkarım...
Ey kalem... Haydi, durma yaz Her umut samimi oldukça bir niyaz İhlâs ve muhabbet olmazsa yeşermez, ömür az Mümbit toprakta kök salmış, çiçek açmış, bekliyor kiraz Haydi, kalem düşle, düşün, her lahzada yaşanmaz hüzün, haydi gül biraz Sinemin suskun feryadını yaz, olsun artık öteler adına niyaz, titretiyor içimi acımaz ayaz...
Ellerimi açmıştım semaya Ruhumu bırakmıştım kalbimi anlayana Kelam kar etmiyor, sevda ufkumda ümit vermiyor Aşk, ne kadar dile getirilirse getirilsin edep irfan yoksa yetmiyor İnsanlaşmayan dimağ ve bilinç nefsi ihya ediyor, münevver olmak istiyor Sıla ruhumu cezp etse de, kalbim tekliyor, nefsi perişanlığım boyun büktürüyor Sahip zaten her şeyi biliyor, yürek hevesten arınmadıkça kalp aklı derin derin düşündürüyor Dünya ne kadar lazımsa, irade ve akıl için ne hak tanınmışsa, Ona kulluk kıt kanaatse vicdan sessizleşiyor An göçüp gittikçe, zaman aczi yetimi ayan ediyor, azim ve şevk katılaşan yüreği terk ediyor, hırs ve hınç viran eğliyor Ey gönüllerin ve umutların sahibi, sen bilirsin, sen mağfiret ve rahmetin yegane malikisin, yardım eyle, hoşnut olacağın kullarının zümresinden eyle.(Âmin)
Acaba' 'yar'' dan Kastınız nedir? Tahmin ettiğim mi?·Açar mısınız?
O an… Gönle düşen Ve akıp giden zamanda Ruhumun hicran damlalarını Anlayan can, Sırra matuf olan vicdan, Hikmete ram olmuş figan, Heves ve hevadan arınmış bulunan, Ruhunun sığasında yol alan, Kalbin aklıyla bakan, Haşyet hassasiyetine kanan, Varlıktan hiçliğe adanan, Sabırla yanan, mazlum Ve masumla ağlayan... Her kimse...
Dur... Yeter artık Sayenizde sabra adandık Düşünmek, hassasiyet göstermekten uzaklaştık İşimize nasıl gelirse öyle yaptık, kalbi olmaktan çıktık Kendimizden ziyade başkalarını yargıladık, onlarda suç aradık Dost, yaren, arkadaş, refik, insan olmaktan başka her bir şeyi çare sandık Neden hesapsız bir aklın, alalanmış arzuların, taviz verilmeyen keyfiyete adandık Hani bizler kutlu yolun yolcularıydık, cemaat asabiyetleri içinde acımadan dışlandık Nasıl bir dine inandık ve ya inandırıldık, yoksa hakikatten mi uzaklaşarak dünyalaştık…