Mantar panoya ne yazardınız???

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Dünya geniş olsun ister dar olsun
Yeter ki kalbimde iman var olsun
Her zaman milletim bahtiyar olsun
Rütbemle mesnedim bana kafidir.

Aşık Veysel
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
*İbnu Abbas Radiyallahu Anh anlatıyor: Resulullah Sallallahu Aleyhi Vessellem Ashabına şöyle dedi:

"Uhud'da şehid olan kardeşleriniz var ya! ALLAH, onların ruhlarını yeşil kuşların içine koydu. Bunlar cennetin nehirlerine giden, cennet meyvelerinden yiyen ve Arşın gölgesine asılmış altından kandillere girip istirahat eden kuşlardır. Şehidler böylece güzel güzel yiyip içip dinlenince şöyle dediler:

'Kardeşlerimize bizden kim haber götürecek ve bildirecek ki bizler cennette dirileriz, rızıklanıyoruz? Bu haber gitmeli ki onlar cennete karşı isteksiz olmasınlar ve harpte korkak davranmasınlar!'

Allah Teâla onlara cevaben: "Sizin haberinizi ben duyuracağım." buyurdu ve şu ayeti indirdi:

"ALLAH yolunda öldürülenleri ölü saymayın, bilakis onlar Rableri katında diridirler. ALLAH'ın bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç içinde rızıklanırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere, kendilerine korku olmadığını ve kendilerinin üzülmeyeceklerini müjde etmek isterler."

[(Âl-i İmrân, 3/169); (Ebu Davud, Cihad 27)]*
***************
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
*Ey rahmeti tüm alemi kaplayan yüceler yücesi…


Yine dergâhındayım, açtım ellerimi yakarışlarımın senin katından geri çevrilmeyeceğine inanarak, bilerek ve can-ı gönülden isteyerek…

Sensin "Duâ eden yok mu, duâsını kabul edeyim, benden isteyen yok mu istediğini vereyim diyen, işte bunu bilerek geldim kapına dilim lal, sinem püryan, gözlerim yaşlı, içimdeki sızımla...
Ümitliyim affedersin diye bir o kadar da korkuyorum, ya affetmezsen?


Korkuyorum Rabbim… Kullarının arasında girememekten, isyana düşüp sana asi olmaktan, Rahmetine mazhar olamamaktan korkuyorum, azabından yine sana sığınıyorum. Ve hep dualarımı şu sonla bitiriyorum, sen kabul et…

’**_ ’Ya Rab günahlarımı(zı) affet, b(izi)eni kendine kul kabul et

Emanetini kabzetmek zamanına kadar b(izi)eni bu emanette emin kıl.. ’’ _


Güzel Allahım !

Sen bütün noksan sıfatlardan münezzehsin, hiç bir dil yok ki senin şanını tarif etsin… En güzel isimler sende, en güzel sıfatlardır sende olan, seni anlatan…

Rabbim beni öyle kullarından eyle ki dünyada ve ukbada huzuru bulayım. Seni anan, seni anlayan ve seni anlatan mübarek kullarından eyle beni. Her daim tefekkürde kalan, seni hiçbir zaman unutmayan, her türlü musibet karşısında sabreden, hata ve günahlarını düşünüp tevbe etmesini bilen, kendisine verilen nimetlerin şükrünü eda edebilen, ibadetlerinde hudu ve huşuyu tadan ve büyük iştiyak içinde abid kullarından olmayı bana nasip eyle… Dünya meşgalesine dalıp, ahireti için çalışmayı bırakanlardan eyleme, dünyada ve ahirette saadete erdir beni…


Amellerim kendimi selamete çıkarmaya kafi değil. Selamet senin rahmetinde Rabbim, beni rahmetinin o engin deryasına dalanlardan eyle.. Şeytanın şerrinden, nefsimin kötü istek ve arzularına riayet etmekten sana sığınıyorum, beni şeytanla, şeytanlaşmış insanlarla bir lahza baş başa bırakma ve bunların şerrinden beni muhafaza eyle…

Allahım!

_Her şey sana karşı yoklukta ve her şey seninle varlıktayken; beni senden mahrum etme Allahım… Beni yoklukta bırakma, kendini yok edenlerden eyleme… _*




*Amin…Amin…Amin….
*
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Dehşet aldığın zaman, İbrahim Hakkı gibi "mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler"de.
Pencerelerden seyret..
Içlerine girme!
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
SEN bütün kusur ve noksan sıfatlardan münezzehsin, SEN'den başka ilah yok ki bize imdat etsin! Eman ver bize eman diliyoruz. Bizi cehennemden kurtar.amin ecmain inş......
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
''Daha vakti var, ileride yaparım'' demek şeytanın mü'minlerin kalplerinde bıraktığı bi vesvesedir.(Ramuz)Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem.
Ruhumu Rahmân’a teslim eyledim; gayr istemem.
İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim.
Zerreyim, fakat bir Şems-i Sermed isterim.
Hiç ender hiçim; fakat bu mevcudatı birden isterim. (Yirmialtıncı Söz - Kader Risalesi - Hatime - Beşinci Fıkra)
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Nurlarla ya okumak veya okutmak veya yazmak suretindeki meşguliyet, tecrübelerle kalbe ferah, ruha rahat, rizka bereket, vücuda sihhat veriyor. (Şualar) İnsanları fikren dalalete atan sebeplerden biri, ülfeti ilim telakki etmeleridir. Yani melüfları olan şeyleri kendilerince malum bilirler. Hatta, ülfet dolayısıyla adiyata teemmül edip ehemmiyet vermezler. Halbuki, ülfetlerinden dolayı malüm zannettikleri o adi şeyler, birer harika ve birer mucize-i kudret oldukları halde, ülfet saikasıyla onları teemmüle, dikkate almıyorlar; ta onların fevkinde olan tecelliyat-ı seyyaleye im'an-ı nazar edebilsinler. Bunların meseli, deniz kenarında durup, denizin içerisindeki hayvanata ve sair garip halatına bakmayarak, yalnız rüzgarla husule gelen dalgalara ve şemsin şuaatından peyda olan parıltısına dikkat etmekle Malikü'l-Bihar olan Allah'ın azametine delil getiren adamın meseli gibidir.
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
“O herşeyi en güzel şekilde yarattı” (Secde Sûresi: 7.) âyetinin bir sırrını izah eder. Şöyle ki:

Herşeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde, hakikî bir hüsün ciheti vardır. Evet, kâinattaki herşey, her hâdise, ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir; veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir. Bir kısım hâdiseler var ki, zâhiri çirkin, müşevveştir. Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var. (Sözler)
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Risale-i Nur Külliyatı'ndan...
Bu menzilden ayrıldığın gibi, bu şehirden de çıkacaksın. Ve keza, bu fâni dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise, aziz olarak çıkmaya çalış. Vücudunu Mûcidine feda et. Mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın.
Mesnevi-i Nuriye | Habbe
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Dünyanın âkıbeti ne olursa olsun, lezâizi terk etmek evlâdır. Çünkü, âkıbetin ya saadettir; saadet ise şu fâni lezâizin terkiyle olur.
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Biri de ömür ve yaşayıştır. Bunun da hududu tayin edilmiştir; ne ileri, ve ne de geri bir adım atılamaz. Bunun için elem çekme, mahzun olma. Tahammülünden âciz, tâkatinden hariç olduğun tûl-i emel yükünü yüklenme.

Biri de vücuttur. Vücut zaten senin mülkün değildir. Onun mâliki ancak Mâlikü’l-Mülktür. Ve senden daha ziyade senin vücuduna şefkatlidir. Binaenaleyh, Mâlik-i Hakikînin daire-i emrinden hariç o vücuda karıştığın zaman zarar vermiş olursun: ümitsizliği intaç eden hırs gibi.

Biri de belâ ve musibetlerdir. Bunlar zâildir, devamları yoktur. Zevalleri düşünülürse, zıtları zihne gelir, lezzet verir.

Biri de, sen burada misafirsin. Ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse, beraberce getiremediği birşeye kalbini bağlamaz. Bu menzilden ayrıldığın gibi, bu şehirden de çıkacaksın. Ve keza, bu fâni dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise, aziz olarak çıkmaya çalış. Vücudunu Mûcidine feda et. Mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın. Çünkü, feda etmediğin takdirde, ya bâd-ı hevâ zâil olur, gider, veya Onun malı olduğundan, yine Ona rücû eder.

Eğer vücuduna itimad edersen, ademe düşersin. Çünkü ancak vücudun terkiyle vücut bulunabilir. Ve keza, vücuduna kıymet vermek fikrinde isen, o vücuttan senin elinde ancak bir nokta kalabilir. Bütün vücudun cihât-ı erbaasıyla ademler içerisinde kalır. Amma, o noktayı da elinden atarsan vücudun tam mânâsıyla nurlar içinde kalır.

Biri de, dünyanın lezzetleridir. Bu ise, kısmete bağlıdır. Talebinde kalâka düşer. Ve sür’at-i zevali itibarıyla, aklı başında olan, onları kalbine alıp kıymet vermez.

Dünyanın âkıbeti ne olursa olsun, lezâizi terk etmek evlâdır. Çünkü, âkıbetin ya saadettir; saadet ise şu fâni lezâizin terkiyle olur. Veya şekavettir. Ölüm ve idam intizarında bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi? Dünyasının âkıbetini küfür sâikasıyla adem-i mutlak olduğunu tevehhüm eden adam için de terk-i lezâiz evlâdır. Çünkü, o lezâizin zevaliyle vukua gelen hususî ve mukayyed ademlerden, adem-i mutlakın elîm elemleri her dakikada hissediliyor. Bu gibi lezzetler o elemlere galebe edemez.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Mer’ayı tecavüz eden koyun sürüsünü çevirtmek için çobanın attığı taşlara musâb olan bir koyun, lisan-ı haliyle, “Biz çobanın emri altındayız. O bizden daha ziyade faidemizi düşünür. Madem onun rızası yoktur, dönelim” diye kendisi döner, sürü de döner.

Ey nefis! Sen o koyundan fazla âsi ve dâll değilsin. Kaderden sana atılan bir musibet taşına mâruz kaldığın zaman, [SUP]1[/SUP] اِنَّا ِللهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ söyle ve merci-i hakikîye dön, imana gel, mükedder olma. O seni senden daha ziyade düşünür.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Kalbin umûr-u dünyeviye ile kasden iştigal etmek için yaratılmış olmadığı şöylece izah edilebilir:

Görüyoruz ki, kalb, hangi birşeye el atarsa, bütün kuvvetiyle, şiddetiyle o şeye bağlanır. Büyük bir ihtimamla eline alır, kucaklar. Ve ebedî bir devam ile, onunla beraber kalmak istiyor. Ve onun hakkında tam mânâsıyla fena olur. Ve en büyük ve en devamlı şeylerin peşindedir, talebindedir. Halbuki umur-u dünyeviyeden herhangi bir emir olursa, kalbin istek ve âmâline nazaran bir kıl kadardır. Demek kalb, ebedü’l-âbâda müteveccih açılmış bir penceredir; bu fâni dünyaya razı değildir.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Kur’ân, semâdan nâzil olmuştur. Ve onun nüzûlüyle semâvî bir mâide ve bir sofra-i İlâhiye de nâzil olmuştur. Bu mâide, tabakat-ı beşerin iştiha ve istifadelerine göre ayrılmış safhaları hâvidir. O mâidenin sathında, [h=3]Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :[/h] [SUP]1[/SUP] : “Biz Allah’ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz.” Bakara Sûresi, 2:156.
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Esma-ül Hüsna
El-Hâfıd: İnançsızları ve emrine muhalefet edenleri alçaltan, zelil kılan.
Er-Rafi': İnananları ve emrine itaat edenleri yükselten; maddî manevî her türlü rütbe irâdesinin elinde olan ve istediğini bu rütbelere yükselten.

Cevşen-ül Kebir'den...
Ey her şeyi var olmadan bilen,
Ey vaadi doğru olan,
Ey lütfü açık olan,
Ey emri üstün ve galip olan,
Ey kitabı sağlam olan,
Ey kaza ve hükmü var olan,
Ey Kur’ân’ı yüce olan,
Ey saltanatı kadîm olan,
Ey fazıl ve keremi dâim olan,
Ey Arşı büyük olan,

Bütün kusurlardan uzaksın. Senden başka ilâh yok! Affet bizi. Bizi Cehennemden kurtar.
AMİN AMİN AMİN ECMAİN İNŞ......

 
Üst